Ben oyumu HDP’ye vereceğim ve HDP’nin “Türkiye partisi” olup olmadığı da zerre kadar umurumda değil. Çünkü, benim Haziran seçimleri sonrasındaki Türkiye için dileğim siyasi istikrarsızlıktır Bir süredir, HDP’nin, “Türkiye partisi” olup olmadığı, daha çok da olmadığı konuşuluyor. “HDP Türkiye partisine dönüşmeli!” Genel ya da en azından hatırı sayılır biçimde kabul gören bir siyasi kanaat bu. […]
Ben oyumu HDP’ye vereceğim ve HDP’nin “Türkiye partisi” olup olmadığı da zerre kadar umurumda değil. Çünkü, benim Haziran seçimleri sonrasındaki Türkiye için dileğim siyasi istikrarsızlıktır
Bir süredir, HDP’nin, “Türkiye partisi” olup olmadığı, daha çok da olmadığı konuşuluyor. “HDP Türkiye partisine dönüşmeli!” Genel ya da en azından hatırı sayılır biçimde kabul gören bir siyasi kanaat bu.
Peki Türkiye partisi nedir? Türkiye partisi nasıl olunuyor? Bu içi çok da doldurulmamış bir kavram sanki, belirsizlikler taşıyor, herkese farklı şeyler ifade ediyor.
Nedir Türkiye partisi?
Bunun cevabı “Kürt partisi olma!” ise, Kürtlerin doğuştan var olan/var olduğu tartışmasız olan haklarını kim savundu bugüne kadar, bugünden sonra kim savunacak? Demokratik taleplerini kim dile getirdi bugüne kadar? Kim dile getirecek? Bu yönde kimin nasıl bir projesi var? Hatta var mı? HDP, Türkiye’nin en yakıcı gerçeğinden doğan bir siyasi oluşum değil mi? Böyleyse HDP’nin, en az “Tanrı Dağı kadar Türk” olan MHP kadar Türkiye partisi olmadığını kim iddia edebilir? Bu noktada CHP’yi de tartışalım mı?
Bunun cevabı “Türkiye’nin bütün meselelerini kucaklayan bir parti ol!” ise, bence bu noktada kimsenin kendisini fazla kasmasına gerek yok. Bütün siyasi partiler Türkiye’nin gerçeklerinin, dinamiklerinin, ekonomik, sosyal, siyasal süreçlerinin, çelişkilerinin, çatışmalarının var ettiği oluşumlar. Her siyasi parti, kendi öncelikleriyle var olup, ayakta duruyor. Kürt meselesi bu toplumun bağrındaki çok kadim ve en acılı yaralardan biri. Bu yüzdendir ki Kürtler önemli ve etkili/güçlü bir aktör olarak siyaset sahnesindedir. Bu yüzdendir ki HDP, giderek artan kitle tabanıyla esas olarak Kürt meselesini ya da eski ifadeyle milli meseleyi önüne koyan bir siyasi aktör olarak, asıl dinamiğini burada bulmaktadır. Ve işte bu dinamik HDP’yi, Türkiye’nin demokratikleşmesi sürecinin gerçek ve en yapıcı faktörlerinden biri haline getirmiştir. Buna toplum kesimlerini her geçen gün daha fazla inandırmış, inandırmaktadır.
Bir diğer gerçek, Kürt coğrafyasının Türkiye ile sınırlı olmadığı ve Ortadoğu’da da Kürt hareketinin önemli bir siyasi/askeri aktör olduğudur. Kürt hareketi Ortadoğu’da kapitalizmin vardığı vahşet manzaralarının karşısına dikilebildiği ölçüde güç kazanmaktadır, destek bulmaktadır. Kobanê’de olduğu gibi.
Bu nedenlerle HDP, Türkiye’de giderek farklı kesimlerin de desteğini almaya başlamıştır. Bu destek sürecek gibi görünmektedir. Bu, HDP’nin söylemini, politikalarını da zenginleştirmektedir. HDP, öteden beri önem verdiği kadın sorunu yanında emek, çevre sorunlarını da her geçen gün daha fazla gündemine almaya başlamıştır. Kürt hareketi dönüşen/evrilen bir harekettir, çok dinamik/aktif bir harekettir ve bu dönüşümün yönü, kitleselleştiği, toplumun “diğer” kesimleriyle bütünleştiği ölçüde siyasete doğrudur. Bu süreçte Demirtaş’ın siyasete getirdiği yeni soluk, halk kitleleri üzerinde son derece etkili olmaktadır ve gelecek için rahatlatıcı, ümit vericidir. Bugün için en azından şunu söyleyebiliriz ki, AKP’li olmak için Müslüman olmak, MHP’li olmak için Türk olmak gerekmektedir ama HDP’ye katılmak için Kürt olmak gerekmemektedir.
Haziran seçimlerinde CHP, HDP ve BHH’nin ortak hareket edebilecekleri bir siyasi blok yaratılamadı. BHH bileşenleri kendi seçim politikalarını açıkladılar. KP seçimlere katılma kararı aldı, ÖDP ve HTKP “siyasi tutum” aldılar.
Ben oyumu HDP’ye vereceğim ve HDP’nin “Türkiye partisi” -her ne demekse- olup olmadığı da zerre kadar umurumda değil.
Çünkü, benim Haziran seçimleri sonrasındaki Türkiye için dileğim siyasi istikrarsızlıktır. Türkiye’nin gerçeklerine basan siyasi güçlerin, birbirlerine ihtiyaçlarının olduğu bir siyasi iklim -parlamento dağılımı- bir şans olabilir. Demokrasi kültürünün gelişmesi için… Ve böyle bir parlamentoda ve de genel olarak siyaset sahnesinde, demokratik kamuoyunun desteğiyle/katılımıyla siyaset yapan Kürt hareketine ihtiyaç vardır.
Çünkü, bu ihtiyacın da ötesinde Haziran seçimleri Türkiye’nin uzun vadeli geleceğini şekillendirecektir. HDP barajı aşamazsa yürürlükteki antidemokratik seçim sistemi sayesinde AKP çok büyük bir çoğunlukla -anayasayı değiştirebilecek ve Türkiye’yi teşne olduğu büyük felaketlere sürükleyebilecek bir milletvekili çoğunluğuyla iktidara gelebilir.
Çünkü, yaygın olarak söylendiği gibi; Haziran seçimlerinde vereceğimiz oy son oyumuz olabilir! Ve bu hiç de şaka değil.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.