25 Mart gecesi, Yemen’de Şii Zeydi Husilerin[1] siyasi örgütü Ensarullah Hareketi kontrolündeki başkent Sana’ya Suudi Arabistan’ın öncülüğünde hava saldırıları düzenlendi.[2] Suudi Arabistan’ın ABD büyükelçisi Adil el Cubeyr’in açıklaması ile duyurulan saldırı, ülkede ilerleyişini sürdüren Husilerin Yemen’in güneyindeki stratejik liman kenti Aden’e girmelerinden sonra gerçekleşti. Bu saldırılara Katar, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Sudan, Fas, Pakistan, […]
25 Mart gecesi, Yemen’de Şii Zeydi Husilerin[1] siyasi örgütü Ensarullah Hareketi kontrolündeki başkent Sana’ya Suudi Arabistan’ın öncülüğünde hava saldırıları düzenlendi.[2] Suudi Arabistan’ın ABD büyükelçisi Adil el Cubeyr’in açıklaması ile duyurulan saldırı, ülkede ilerleyişini sürdüren Husilerin Yemen’in güneyindeki stratejik liman kenti Aden’e girmelerinden sonra gerçekleşti.
Bu saldırılara Katar, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Sudan, Fas, Pakistan, Mısır ve Ürdün gibi ülkeler de destek verdi. Ancak operasyonun arkasındaki asıl ülke ABD. Suudilerin Washington’dan izinsiz tek bir hamlede bulunmayacağı herkesin malumu. Bu noktada ABD bir yandan saldırıların koordinasyonuna yardımcı olurken, diğer yandan Suudilere lojistik ve istihbarat desteği sağlıyor.
İlk günkü saldırılarda başkent Sana’daki uluslararası havalimanı, El Duleymi askeri üssü ve Lahij eyaletindeki Annad hava üssü vuruldu. Husilerin merkezi olan kuzeydeki Saada eyaletinde askeri noktalar ile Husilerin lideri Abdulmelik El-Husi’nin evi bombalandı. Ayrıca çok sayıda sivil yerleşim yeri bu saldırılarda zarar gördü. İlk iki gün içinde gerçekleşen saldırılarda en az 35 sivil hayatını kaybetti. Saldırıların 4.gününde ise bu sayı 60’a kadar yükseldi.
Yemen ‘iç savaşının’ bölgesel boyutu
20 Mart’ta başkent Sana’da IŞİD’in iki Şii camisine düzenlediği bombalı saldırılarda en az 146 kişi hayatını kaybetmişti.[3] IŞİD’in Yemen kolu Kasım 2014’te kuruluşunu ilan etmişti. IŞİD’in Yemen kolu ile Arap Yarımadası’ndaki El Kaide olarak bilinen Yemen El Kaide’sinin ülkede etkisini artıran Husilere karşı yönelmesi en çok Suudi destekli Cumhurbaşkanı Abdurrabu Mansur Hadi ve destekçilerinin elini güçlendiriyor. Husiler, El Kaide ve IŞİD’in bizzat Hadi yönetimi tarafından desteklendiğini belirtiyor.[4]
Husiler bir yandan bu saldırının yaralarını sarmaya çalışırken, diğer yandan ülkedeki ilerleyişlerine tekrar hız verdi. 22 Mart’ta ülkenin üçüncü büyük kenti Taiz’i de ele geçiren Husilerin hedefinde artık güneyin stratejik kenti Aden vardı. 24 Mart’ta Aden’e 60 km mesafedeki Lahic kentini ele geçiren Ensarullah Hareketi’ne bağlı Halk Komiteleri ile Yemen ordusu (özel kuvvetler dahil ordunun önemli bir kısmı Husilerle hareket ediyor), ertesi gün 25 Mart’ta Aden’e girdi. Tüm bu gelişmeler karşısında Abdurabbu Mansur Hadi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) başvurarak, Husilerin ilerlemesini durdurmak için “gönüllü ülkelerin askeri müdahalesine” izin veren bir karar almasını talep etti. Benzer başka bir talebi de Körfez İşbirliği Konseyi’ne iletti. Bu talepleri BMGK’nin Husileri kınaması ile 25 Mart gecesi Suudi öncülüğündeki koalisyonun hava saldırıları takip etti. Suudilerin bu hamlesinin, İsviçre’nin Lozan kentinde İran ile ABD arasında devam eden ve 31 Mart’a kadar bir çerçeve anlaşması yapılması düşünülen nükleer müzakerelerin yapıldığı günlerde gerçekleşmesi ise manidar!
İran’ın Lübnan ve Suriye’nin ardından Irak ve Yemen’de nüfuzunu arttırarak bölgesel bir güç haline gelmesi, ABD işbirlikçisi Sünni bölgesel güçler Suudi Arabistan ve Mısır’ı rahatsız ediyor.
Bu noktada Tahran yönetiminin Washington ile yürüttüğü nükleer müzakereleri kendisi ve diğer Sünni yönetimler için büyük bir tehdit olarak gören Suudiler, eski istihbarat başkanları Prens Faysal aracılığıyla meramlarını çoktan dile getirdiler: “Her zaman dediğim gibi (nükleer) anlaşma sonucu ne çıkarsa çıksın aynısından biz de isteyeceğiz”
Washington yönetimi ise Yemen’deki koalisyon saldırılarını destekleyerek devam eden nükleer müzakerelerde İran’ın elini zayıflatan bir sonuç elde etmeye çalışıyor.
Yemen’de yaşananlar mezhep çatışması mı?
25 milyonluk Yemen nüfusunun yaklaşık yüzde 30-35’ini Şii Zeydiler oluştururken, nüfusun çoğunluğunu (yaklaşık yüzde 65) Sünniler oluşturuyor. Ancak Şiiliğin Zeydilik koluna mensup olan Husilerin mezhepçi reflekslerle hareket etmediler. Husiler, Yemen’de 33 yıl iktidarda kalan ABD ile Suudilerin desteklediği ve aynı zamanda Şii Zeydi Ali Abdullah Salih’e karşı 2011’de başlayan ayaklanmalarda sosyal, ekonomik ve toplumsal eşitsizlikleri ön plana çıkarmış, Salih’in 2012’de devrilmesinde önemli rol oynamıştı.
Üstelik Eylül 2014’ten bu yana başkenti kontrol eden Husiler, Yemen hükümetiyle ilk olarak Barış ve Ulusal Ortaklık Anlaşması’nı imzalamıştı. Ayrıca Husiler daha sonraları devam eden görüşmelerde ülke bütünlüğü ve ulusal uzlaşı hükümetinin kurulması taleplerini sıklıkla yinelediler. Buna karşın Yemen Cumhurbaşkanı Hadi başkanlığındaki kurul Şubat 2014’te ülkeyi 6 federal bölgeye ayrılmasını kararlaştırmış ve bu düzenlemeyi yeni anayasa taslağına koyarak Ocak 2015’te Hadi’nin onayına sunmuştu. Bu karar ile Husilerin kırmızı çizgileri aşılmış oldu.[5]
Suudi Kralı, Erdoğan ve Sisi’yi mezhepçi koalisyonda buluşturdu
Cumhurbaşkanlığı görevi halihazırda 2014’te sona eren Hadi, 2015’in 22 Ocak tarihinde istifa etti ve 20 Şubat’ta başkent Sana’dan Aden’e gitti. 25 Şubat’ta da Suudilerin etkisiyle istifasını geri aldı.[6] Hadi’yi himayesi altına alan Suudilerin son dönemdeki atılımları adım adım yaklaşan mezhep çatışmasının habercisi oldu. Yeni Suudi kralı Selman bin Abdülaziz’in Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri ile görüşmüş, 1 Mart’ta hem Erdoğan, hem de Mısır darbeci lideri Abdülfettah el Sisi ile ayrı ayrı bir araya gelmiş, Ürdün’le de temaslarda bulunmuştu. Suudiler tüm bu çabaları ile İran’ın bölgede yükselen nüfuzuna karşı bir “Sünni koalisyon” oluşturmaya çalıştı. Ve kısa sürede bu çabaları Yemen saldırıları ile hayata geçirildi. Üstelik başta dar olan Suudi koalisyonunun genişleme hızı olağanüstüydü! KİK üyesi Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Katar ve Kuveyt’in ortak açıklamasının ardından Ürdün, Fas, Mısır, Pakistan ve Sudan da saldırılara askeri ve lojistik destek açıklamalarında bulundu.
Yemen’de derinleşen krize AKP katkısı
Suudileri öncülüğündeki saldırıları ilk alkışlayan ve destek açıklamalarını peşi sıra yapan AKP, Yemen’deki krizin daha da derinleşmesini isteyenlerin başında geliyor. Saldırıya ilk destek açıklaması Dışişleri Bakanlığı’ndan gelirken[7], daha sonra çıtayı yükselten açıklamalar Erdoğan’dan geldi. “İran ve terörist gruplar Yemen’den çekilmeli” diyen Erdoğan operasyona Türkiye’nin lojistik destek verebileceğini söyledi.[8] Erdoğan, İran’a “ayar veren”, Yemen’in yüzde 35’ini terörist ilan eden çıkışından sonra Suudi kralından teşekkürü kaptı.
Ayrıca Erdoğan bu süreçte “beklemediği” bir şekilde ABD Başkanı Barack Obama tarafından arandı. Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamada, Obama’nın Suriye ve Irak’ta IŞİD’e karşı savaştaki destekleri için teşekkür ettiği, Yemen ve Ukrayna’da ise taraflar arasında “yakın işbirliği”nin süreceği öne sürüldü.
Türkiye, Yemen savaşına bu şekilde dahil olarak, Erdoğan’ın ateşli “bölge liderliği” hayallerinden, Mısır-Suudi liderliğine eklemlenme gerçekliğine evrilmiş oldu. Pragmatik ve ilkesiz siyaseti dünyanın malumu olan Erdoğan, yalnızca Suudilerin değil bugüne kadar söylemediğini bırakmadığı Mısır’ın darbeci lideri Sisi’nin de müttefiki oldu.
“Husileri geri çekilmeleri için hedef alıyoruz” diyerek Yemen’in bütün askeri ve savunma altyapısını tahrip eden, ABD emperyalizminin desteğindeki Suudi koalisyonunun saldırılarını sürmesi ülkedeki krizi daha da derinleştirecek. Bölgedeki Sünni aşiretleri Husilere karşı destekleyerek mezhepçi safları keskinleştiren Suudiler, El Kaide ve IŞİD’in daha fazla taban bulmasına sebebiyet veriyor. Husiler, saldırılara karşı doğal olarak direniş seçeneğiyle hareket edeceğini açıklasa da Suudilerin bu hamleleri ufukta büyük bir mezhep savaşının ayak seslerini duyuruyor.
Dipnotlar:
[1] Gerilla hareketinden iktidara: Yemen’de Husilerin yükselişi – Michael Horton http://www.sendika.org/2015/03/gerilla-hareketinden-iktidara-yemende-husilerin-yukselisi-michael-horton/
[2] Yemen’e Körfez saldırısı: Suudiler öncülüğünde askeri operasyon http://www.sendika.org/2015/03/yemene-korfez-saldirisi-suudiler-onculugunde-askeri-operasyon/
[3] Yemen’de camilere intihar saldırısı: Çok sayıda ölü ve yaralı http://www.sendika.org/2015/03/yemende-camilere-intihar-saldirisi-cok-sayida-olu-ve-yarali/
[4] Mansur Hadi’den Ensarullah’a karşı El Kaide ile ittifak http://ydh.com.tr/HD13697_mansur-hadi-den-ensarullah-a-karsi-el-kaide-ile-ittifak-.html
[5] Yemen’de Husilerin ilerleyişi: Son bir haftada yaşanan gelişmeler http://www.sendika.org/2015/01/yemende-husilerin-ilerleyisi-son-bir-haftada-yasanan-gelismeler/
[6] Yemen saldırısı bir Arap kararı mı? – Alptekin Dursunoğlu (Yakın Doğu Haber) http://ydh.com.tr/YD454_yemen-saldirisi-bir-arap-karari-mi-.html
[7] AKP’den Körfez gericiliğinin Yemen savaşına destek http://www.sendika.org/2015/03/akpden-korfez-gericiliginin-yemen-savasina-destek/
[8] Erdoğan Yemen’deki operasyona lojistik destek verebiliriz http://www.sendika.org/2015/03/erdogan-yemendeki-operasyona-lojistik-destek-verebiliriz/
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.