Birleşmiş Milletler Su Bölümünün yaptığı hesaplara göre 2025 yılında 1,8 milyar kişi su kıtlığı olan bölgelerde yaşamlarını sürdürmeye çalışacak. Dünya nüfusunun üçte ikisi ise su stresi içinde yaşayacak. Su kıtlığı ve neden olduğu kavga ve savaşlar yeni olmayıp, insanoğlunun israf ederek kullandığı su kaynaklarının önümüzdeki yıllarda yeni çatışmalara yol açacağı kesin. Dünyada su kaynaklarının %96,5’i […]
Birleşmiş Milletler Su Bölümünün yaptığı hesaplara göre 2025 yılında 1,8 milyar kişi su kıtlığı olan bölgelerde yaşamlarını sürdürmeye çalışacak. Dünya nüfusunun üçte ikisi ise su stresi içinde yaşayacak. Su kıtlığı ve neden olduğu kavga ve savaşlar yeni olmayıp, insanoğlunun israf ederek kullandığı su kaynaklarının önümüzdeki yıllarda yeni çatışmalara yol açacağı kesin.
Dünyada su kaynaklarının %96,5’i tuzlu sudur. Kalan %3,5’lik kesim ise tatlı sulardan oluşmaktadır. İnsan bu tatlı suyun ancak %1’i kullanabiliyor. Peki geri kalan %2,5’luk kısım nerede? Yaklaşık % 0,3’ü nehir ve göllerde, %30’u yeraltında, %70’i de buzullarda (ve sonsuz kar) yer almaktadır. Nehir ve göllerden ve yeraltındaki sulardan da insanoğlu yararlanmakta ve suyun %70’i tarımda kullanılmaktadır.
Peki, su tüketimi ne kadardır? ABD’de kişi başına yıllık su tüketimi 9985 m3 iken bu oran Avrupa’da 3000 m3, Angola ve Etiyopya’da 200 m3, Mali ve Haiti’de ise ancak 7 m3’dür. Doğal Hayatı Koruma Vakfı Türkiye’ye göre ülkemizde su tüketimi 1519 m3 olup “su sıkıntısı çeken ülkeler” arasında yer alınmaktadır. Suya erişim eşit olmadığı gibi her 5 saniyede bir çocuk susuzluk nedeniyle ölmektedir. Ama insan 1 kilo sığır eti üretebilmek için de 13 bin litre su harcamaktadır. Son bir bilgi ise dünyada yapılan yaklaşık 48.000 baraj nedeniyle 40 ila 80 milyon kişinin göç etmek zorunda kalmış olmasıdır. Su sıkıntısı coğrafik nedenlerle (tatlı su kaynaklarının kıt olması) ve ekonomik nedenlerle (yetersiz gelir ve buna bağlı altyapı eksikliği) ortaya çıkmaktadır. Su kıtlığını çözebilmek için bulunan çözümlerden biri (var olan su kaynaklarını en etkin şekilde kullanmanın dışında) deniz suyunu tatlı suya çevirmektir. S.Arabistan, İsrail gibi ülkeler bu tür tesislere sahiptir. Ancak bu yöntem çok pahalı olup çevreye olan etkileri de önemlidir. Bir diğer çözüm ise atık suyun yeniden içilebilecek suya dönüştürülmesi ya da sulamada kullanılabilecek şekilde atık suyu arıtmaktır.
Su kıtlığına çözüm yollarından biri de Fransız mühendis Georges Mourgin’in yıllardır üzerinde çalıştığı “buzdağlarını” taşıma projesidir. Kutuplarda dolaşan buzdağlarını çekici gemilerle su kıtlığı yaşayan bölgelere (özellikle Afrika, ama Mourgin’in ilk adımı Kanarya adaları olacak) taşımak. Her yıl yaklaşık ortalama ağırlığı 180 bin ton olan 40 bin buzdağı kopar (Grönland çevresinde). 30 milyon ton ağırlığında buzdağları da vardır. Böyle bir proje iklimcileri, meteoroloji uzmanlarını, okyanusbilimcileri, buzulbilimcileri ilgilendirdiği gibi bu işten kâr elde edebilecek ve buzdağlarını da sonunda pazarlayabilecek kapitalistleri de ilgilendirmekte ve kapıda beklemektedirler. Buzdağlarına yakın olan Norveç hükümeti de bu konuda çalışmalar yapmakta ve buzdağlarındaki suyu şişelemeyi düşünmektedir. Konu yeni değil ama G.Mourgin bu işin yıllardır peşinde ve bu yıl içinde sonuç almayı bekliyor. Konuyla ilk ilgilenen 1950’li yıllarda ABD ordusudur. 1970 yıllarında Paul Emile Victor, Georges Mourgin konuyu tekrar gündeme alırlar ve Kral Faysal’dan (yakında kayıplara karışan) finansal destek sağlayıp ITI (Iceberg Tranport International) firmasını kurarlar. Düşünce daha sonra terk edilir. 1977 yılında buzdağlarının kullanımıyla ilgili ilk uluslararası kongre ABD’de toplanır. 200’den fazla mühendis konunun teknik olarak zor, pahalı ve tartışmalı çok alan olduğuna karar verir. Hatta kimileri buzdağlarına motorlar takıp taşımayı bile ele alır. Ama, Mourgin kararlıdır ve konunun teknik yönlerini bütünüyle ele almak için 2009 yılında Dassault firmasıyla 3 boyutlu bir benzetim çalışması başlatır. Sanal dünyada denemeler yapılır. 2,5 aylık araştırma sonucu İcerdream adlı proje ortaya çıkar ve projenin maliyeti kurtaracağı hesaplanır. Kanada Terre-Neuve bölgesinde (Weddel denizi) bulunan yaklaşık 3 milyon ağırlığında bir buzdağının Afrika kıyılarına 141 günde geleceğini ve buzdağının yolda hacminin %38’ini kaybedeceğini ve taşıma maliyetinin de 2 milyon avro olacağını hesaplarlar (projenin ilk maliyeti ise 10 milyon avro olarak hesaplanmıştır). Konunun finansal yönleri (taşıma maliyeti, kim satın alacak, kaça satılacak) ve hukuki yönlerinden çok (Buzdağı kime aittir? Herkes gidip istediği yerden buzdağı alıp taşıyabilir mi?) teknik yönleri daha ağır basmaktadır. Kısaca bunlara bir göz atalım:
Konunun teknik yönleri
Taşınacak 30 milyon ton ağırlığında biz buzdağı 30 milyar ton su demek olup yaklaşık 550.000 kişilik bir kentin bir yıllık su ihtiyacını karşılayabilir. Şu soru da sorulabilir: Neden buzdağını taşıyoruz? Buzdağından olduğu yerde su elde etmek ve tankerlerle taşımak yeterli olmaz mı? İlk olarak buzdağının olduğu yerde su elde etmek için oraya enerji taşımak gerekir ki bu da ayrı bir teknik sorundur. Enerji taşındığını varsaysak bile 10 milyon ton ağırlığında bir buzdağının suyunu taşımak için 50-100 arasında çok büyük kapasiteli tankerlerin gidip gelmesi gerekir ki bu da daha pahalıya mal olabilir.
Uzmanların benzetim çalışmaları sırasında sordukları ve yanıt aradıkları teknik sorular kısaca şunlardır: Buzdağının ağırlığı ne olmalı? Taşımayı kolaylaştıracak buzdağının biçimi nasıl olmalı? Bu konuda masamsı, üstü düz ve boyutları 1,6 km (uzunluk), 300 metre genişlik ve 270 metre derinliği olan ve 75 milyon m3 su içeren buzdağıyla çalışma yapılır. Tabii ki proje gerçekleştiğinde değişik boyutlarda buzdağları seçilecektir. Buzdağının taşıma sırasında hacminden kaybetmemesi ve deniz suyundan teması kesmesi için yani erimeye karşı nasıl bir örtü tasarlanmalıdır? Buzdağını kenarlarından dibe doğru saracak bir sentetik jeotekstil tasarlanır. Kaç çekici (römorkör) gerekecektir? 160 ton kapasiteli 2 çekici yeterli olabilecektir. Hangi hızla gideceklerdir? Akıntıları da dikkate alarak hızın saatte 1,8 km/saat olması düşünülmektedir. Yakıt tüketimi ne olacaktır? 4000 ton mazot tüketileceği hesaplanmıştır. (Karşılaştırma yapmak için dev konteyner taşıyıcı Andromeda Avrupa-Asya arasında 10.000 ton mazot kullanmaktadır). Yolculuk kaç gün sürecektir? 140-150 gün arası hesaplanmıştır. Hangi deniz yolu seçilecektir? Yılın hangi ayları uygundur? Haziran ayı uygun bulunmuştur. Rüzgâr hızları, okyanus akıntıları dikkate alınarak ve kullanılarak daha çok bilgisayar destekli seyir’in uygun olacağı hesaplanır. Yolda buzdağı kırılırsa nasıl bir önlem alınacaktır? Kırıldığında parçalar nasıl hareket edebilir? Büyük dalgaların buzdağına etkileri ne olabilir? Çekiciler (römorkörler) buzdağına nasıl bağlanacaktır? Bu konuda geniş sürtme ağı kullanılması düşünülmektedir. Varış noktasında ne gibi altyapı olmalıdır ve buzdağına nasıl ve nerede bağlanılmalıdır? İşte bu tür sorulara yanıt aranmakta ve kimileri yanıtını bulmaktadır.
Diğer kimi sorunlar:
Bu teknik nedenler dışında ortaya çıkabilecek kimi sorunları da dikkate almak gerekir. Birincisi hukuki bir sorundur. İsteyen istediği yerden gidip buzdağını alıp taşıyabilir mi? Fabien Quilleré Majzoub’a göre buzdağı karasuları içinde ise devletlere, açık denizde ise kim kullanırsa ona aittir (batıklar gibi). Danimarka ise buzdağı hangi bölgeden kopmuş ise o bölgenin devletine aittir yorumunu yapar. Proje gerçekleşir ve aşırı bir kullanım olursa ne yapılmalıdır ve ne gibi önlemler alınmalıdır? Fiyat ne olacaktır? Su kıtlığı yaşayan ülkelere buzdağı taşıyan şirketler şantaj yapabilir mi? Tüm bunların uluslararası hukuk açısından da gözden geçirilmesinde yarar vardır yoksa gelişmekte olan ve susuzluk çeken ülkeler yeni bir kâr alanı bulacak kapitalist şirketlerin acımasız sömürüsüne maruz kalabilirler. Bir diğer sorun ise buzdağının geldiği liman ve bölgede yaratabileceği hava değişikliğidir. Uzmanlara göre sadece bir sis tabakası oluşabilir. Bir diğer konu ise buzdağının çekicilere bağlanmasından önce üzerinde kutuplara ait hayvanın (fok, ayı, penguen gibi) olmamasına dikkat edilmesidir. Geldiği bölgede buzdağından su dışında ayrıca elektrik üretimi ve iklimlendirme için yararlanılabilir ve bu konuda da araştırmalar yapılmaktadır.
Kutup bölgelerindeki anakaradan koparak okyanuslara doğru ilerleyerek hacmini, kitlesini kaybeden buzdağlarından su elde etmek için yararlanmak ve susuzluk çeken bölge ve ülkelere taşımak ilginç ve yararlı bir proje olarak ortaya çıkmaktadır. Burada da dikkat edilmesi gereken her şeyi metalaştıran sistemin buzdağlarını da ele geçirerek metalaştırmasını ve kârına bir kapı daha açmasını önlemek olmalıdır. Buzdağları dünya miras çizelgesine alınmalı ve insanlık adına gerekirse izin alınarak kullanılmalıdır.
Kaynaklar:
Cumhuriyet gazetesi (31-1-2015)
maxisciences.com
slate.fr
meretmarine.com
univ.paris1.fr/Leanick ANORG/master tezi
dailynaute.com
liberation.fr
Science et Vie dergisi.
Fabienne Quilleré Majzoub:Glaces polaires et İceberg, quid juris gentium?, Annuaire français de droit international, c: 52, s: 432-456, 2006.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.