Anadolu Grubu’nun Gerze’ye yapmak istediği termik santral projesi Bakanlık kararıyla geçersiz hale geldi. Ancak arkasında Gerzelilerin 6 yıllık örgütlü mücadelesi var. Şirkete ÇED toplantısı da sondaj çalışması da yaptırmamış, direniş çadırında nöbet tutmuş, eylemlerde-mahkemelerde termik istemediğini haykırmış, gaz yemiş cop yemiş ama “Ölmek var dönmek yok” diyerek direnmiş Gerzeliler… “Taksim’de yaşananlar, bize 5 Eylül 2011 […]
Anadolu Grubu’nun Gerze’ye yapmak istediği termik santral projesi Bakanlık kararıyla geçersiz hale geldi. Ancak arkasında Gerzelilerin 6 yıllık örgütlü mücadelesi var. Şirkete ÇED toplantısı da sondaj çalışması da yaptırmamış, direniş çadırında nöbet tutmuş, eylemlerde-mahkemelerde termik istemediğini haykırmış, gaz yemiş cop yemiş ama “Ölmek var dönmek yok” diyerek direnmiş Gerzeliler…
“Taksim’de yaşananlar, bize 5 Eylül 2011 tarihinde Yaykıl’da biber gazı ve tazyikli suyla yapılan müdahaleyi hatırlattı. Kendimizi bir anda, 5 Eylül direnişini yeniden yaşıyormuş gibi hissettik. Sanki kendimizi izliyorduk. 1 Haziran’da Sinop’ta yapılan protesto ve basın açıklamasına katıldık ve orada, Yaykıl’daki direnişimizin Gezi Parkı’nda sürdüğünü vurguladık. 8 Haziran günü, ‘Dayan Taksim, dayan Gezi Parkı yüreğimiz sizinle. Gerze direnişinden Gezi direnişine bin selam’ yazan pankartımız ve aynı bu duygularla Gezi Parkı’na vardık. Orada yaşananların bir benzerini 2 sene önce, 10 saat süreyle yaşamış olduğumuz için kendimizi Gezi direnişiyle tamamen özdeşleştirdik. Yani o biber gazı bize geliyor gibiydi ve polisin Taksim’den her çekilişini, bizim Yaykıl’dan çıkardığımız termikçi şirket olarak algılıyorduk.” (Kolektif Dergi-Sayı 17)
6 yıllık örgütlü mücadele
Anadolu Grubu’nun Sinop-Gerze Yaykıl Köyü’ne yapmak istediği termik santrale karşı 6 yıldır direnen Gerzeliler kazandı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı santralin ÇED sürecini geçtiğimiz günlerde sonlandırdı. Bakanlık kararında, ormanlık alanda planlandığı gerekçesiyle üç defa iade ettiği projede şirketin değişiklik yapmamasını gerekçe gösterdi. Böylece proje geçersiz hale geldi. Son derece teknik görünen bir sonuç. Oysa arkasında şirkete ÇED toplantısı da sondaj çalışması da yaptırmamış, direniş çadırında gece-gündüz nöbet tutmuş, örgütlediği mitinglerde, yargılandığı mahkemelerde, evine-sokağına-işyerine astığı pankartlarında termik istemediğini haykırmış, polis-jandarma saldırısına direnmiş, gaz yemiş cop yemiş ama “Ölmek var dönmek yok” diyerek direnmiş Gerzelilerin 6 yıllık örgütlü mücadelesi var. Sadece bu da değil, işte kendileri anlatıyor, Gerzelinin mücadelesi, yağma ve talana karşı kırlardan süzülüp gelen öfke ve direnişin nasıl olup da günün birinde bir kentin meydanına taşındığının da öyküsü.
“Ölmeye razı olun, sakın termik yaptırmayın”
Anadolu Grubu, 2008 yılında Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’ndan ÇED’siz üretim lisans belgesi alarak Gerze’de termik santral işine girmek istedi ancak lisans Danıştay’da durdurulunca ertesi yıl ÇED sürecine girişti. Aynı yıl Gerzelilerin de Yeşil Gerze Çevre Platformu (YEGEP) altında örgütlü mücadeleye başlaması, sonucu belirleyecek şey oldu. Gerzeliler, ÇED sürecini başından itibaren hakiki bir katılım süreci olarak işletti. Önce bir otobüs dolusu Gerzeli, Afşin-Elbistan ve ‘son teknoloji’ ile yapılmış Adana-Yumurtalık termik santrallerini görmeye gitti. Orada yaşayanların “Ölmeye razı olun, sakın yaptırmayın” sözüyle döndükleri Gerze’de santralin vereceği zararları anlattılar. Bundan sonra toplantılar, mitingler, Anadolu Grubu’nu boykot çağrıları, direniş çadırları-şarkıları ile mücadele gün be gün örgütlendi.
Şirketle ilk karşılaşmaları, 3 Mayıs 2010’da kapalı spor salonunda düzenlenen ÇED toplantısı oldu. Toplantıda kürsünün etrafına polis barikatları kurulmuş, salondaki sandalyeler birbirine bağlanmıştı. Oldu-bittiye getirilmeye çalışılan toplantıda yüzlerce Gerzelinin sloganlarını bastırmak için ses sistemi sonuna kadar açıldı, polis kapalı salonda biber gazıyla saldırdı. 20’den fazla kişi yaralandı. Ancak Gerzeliler, saldırıya rağmen toplantının yaptırılmadığına dair tutanak tutturdular.
Gerze’den Gezi’ye: “Bize bir avuç dedin, biz avuca sığmayız”
Bundan sonraki karşılaşmalar sahadaydı. Hiçbir izni olmayan şirket, bölgede sondaj çalışması yapmayı denedi. İlk defa 30 Mart 2011’de geldiği Yaykıl’da bir iş makinesinin camı kırıldı. 23 Ağustos’ta, direniş çadırının kurulduğu bölgeye jandarma eşliğinde gelen sondaj kamyonları yine tepkiler üzerine bölgeyi terk etti. Üçüncüsünde ise “5 Eylül direnişi” ile karşılandılar. 5 Eylül’de, hiçbir izin olmaksızın sondaj yapmak üzere köye girmek isteyen iş makinelerine izin vermeyen Gerzeliler, makinelere barikat olmuş jandarmanın önünde “Vurmanız lazım, bizi vurmanız lazım” diye haykırıyorlardı. 10 saat boyunca jandarma, ardından da polis saldırısına, gaz bombalarına, tazyikli sulara, coplara, plastik mermilere direndiler. 40 kişi yaralandı. Haziran İsyanı’nda olduğu gibi, ambulanslar onları değil jandarmaya polise gaz bombası ve biber gazı taşındı. İtfaiye gaz fişekleriyle ateş alan ormanlarına, evlerine değil TOMA’lara su taşıdı.
Saatler süren direnişlerinin sonunda şirket geri çekildi, ertesi sabah da sondaj makinelerinin yakıldığı haberi geldi. Gerze’nin tarihine “5 Eylül direnişi” olarak geçen ve İstanbul’da, Ankara’da dayanışma eylemleriyle selam gönderilen 2011 yılının o günleri, Gerze’den Gezi’ye nasıl bağ kurulduğunu gösteriyor. Mayıs 2011’de seçim mitingi yapmak üzere Hopa’ya giden Erdoğan’ı “Deremizi, suyumuzu sattırmayacağız” diyerek sokakta karşılayan Hopalılar polis şiddetine rağmen sokakları terk etmedi, Metin Lokumcu biber gazı nedeniyle öldü.
Seçimlerin hemen ardından AKP’nin, ‘ustalık’ döneminin ilk icraatlarından biri, bugün kır ve kentin sermayeye peşkeş çekilmesinin yürütücüsü haline gelmiş Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kuruldu. Aynı yılın sonbaharında Erzurum-Tortum, Trabzon-Solaklı’da HES’lere karşı çıkan köylülerin jandarmayla çatışma haberleri geldi. Kırlarda halihazırda süren saldırının şiddetleneceği, Gerze’de olduğu gibi jandarma bölgesinde gerekirse polis de kullanılacağı, ama buna karşılık halkın direnişinin de kuvvetleneceği açıktı. Neoliberal saldırıda ibrenin kentlere de döneceğini gösteriyordu. Nitekim 2 yıl sonra, Gerzeliler Gezi’deydi, kendilerine “gürültü çıkaran 50-60 kişi” diyen Anadolu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan’a “Bize bir avuç dedin, biz avuca sığmayız” demeleri boşa değildi.
“Direnişimiz, isyanımız sonuçlandı”
Tüm bu saldırıları, gözaltılar, tutuklama talepleri, davalar takip etti. Yılmadılar. Mücadelelerinin meşru olduğunu söylediler, kazandılar. Bakanlık kararından çok önce Ekim 2014’te Gürcistan’da HES açılışı yapan Özilhan, “Türkiye’de nükleer ve HES projelerine karşı ciddi bir çevre hassasiyeti gelişti. Bu durum yatırımcıyı bir bakıma geri tutuyor. Yeni yatırımlar için hevesimizi kırıyor” diyordu. Termik santral karşıtı mücadelenin resmen kazanılması 4 Mart’ta, Gerze ve Yaykıl’da belediyenin hoparlörlerinden duyuruldu.
Haberin ardından konuştuğumuz YEGEP dönem sözcüsü Şengül Çalışkan Şahin, “Bu mutluluğu tarif edemem” diyordu. “Kendi hayatında, sakin, işinde gücünde insanlar örgütlü olmayı öğrendi, direniş nasıl örgütlü hale gelir ispat ettik. Umutla inançla yürüttüğümüz direnişimiz, isyanımız sonuçlandı.” 6 yıllık mücadelelerinde onu en çok etkileyen şeyi sordum, “Öyle çok şey var ki” dedi ama zihni, 5 Eylül’den çekip çıkardı: “5 Eylül’de iş makineleri geldiğinde şimdi bu haberi veren belediye hoparlörlerinden ‘Uyan Gerze, Yaykıl işgal altında’ anonsları yapılıyordu. Bir de köyden bir yeni gelini unutmuyorum. Bize gaz attıklarında sandığından tülbentlerini çıkarıp suda ıslatıp ıslatıp bize atıyodu balkondan.”
YEGEP’in kararın ardından yaptıkları açıklamalarından, onların temennisiyle bitirelim biz de: “Termik santrale hayır diyen binlerce kararlı, onurlu, yaşam mücadelesi için birleşen çok ses, tek yürek olmuş Yaykıl köylüsünün, Gerze halkının isyanı ve direnişi tüm dünyaya örnek olsun!”
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.