Feminizm, bir soru işareti çengelinin kafana kazınmasıdır işte. Gözüne batan kıymıktır. Çıkmayan, çıkaramayacağın. Tanışınca, bir daha ömür boyu rahat edemezsin. Nereye baksan soru işareti, nereye baksan kıymık. Sahi rahatlığın iyi bir şey olduğunu kim söylemişti? Bunlar hep “ortak iyi” masallarının uyutucu etkisiydi, geçti. Geçti, gitti. Feminizm işte, “Eşitim ki ben zaten” diye düşüneni çarpar önce, […]
Feminizm, bir soru işareti çengelinin kafana kazınmasıdır işte. Gözüne batan kıymıktır. Çıkmayan, çıkaramayacağın. Tanışınca, bir daha ömür boyu rahat edemezsin. Nereye baksan soru işareti, nereye baksan kıymık.
Sahi rahatlığın iyi bir şey olduğunu kim söylemişti? Bunlar hep “ortak iyi” masallarının uyutucu etkisiydi, geçti. Geçti, gitti.
Feminizm işte, “Eşitim ki ben zaten” diye düşüneni çarpar önce, aklını, yüreğini burar, özgüvenini yerle bir edebilir ilkin. Vay şapşal kafam, vay yanılsamalı varlığım, bilincim vay vay.
Çünkü, kendini öyle “ezilen” tarafta görmek kolay değildir. Burada ezilenlerin safını sen seçmemişsindir, ne ki onların temsilcisi falan da değilsindir. Ezilenlerden birisin işte, önce bu kadar. Hey ezilen sensin! Basbas bağırır, duyarsın.
Önce bi bu gerçekle sarsılır, bi hesaplaşırsın. Kendini eşit sandığın nasıl senden bu kadar uzak olabilir? Aynı kelimeler nasıl bu kadar farklı anlamlara çıkabilir? En yakınındaki senin gerçeğine nasıl bu kadar yabancı olabilir? En sevdiğin sen ne kadar anlatsan da aslında senin nasıl hissettiğini hiç anlamayacak olabilir mi? Her an sadece kadın olduğun için yaralanabilir misin? En sevdiklerin aynı zamanda seni ezenler, bu iktidara ortak olanlar olabilir mi!!?
Kadın dünyan aydınlanırken etraf nasıl bu kadar karanlık olabilir?
Karanlığı algılamayı öğrenirsin. Yol yordam sonrasında gelir. Zor da gelir. Bazen şipşak olur, bazen yıllar sürer.
Feminizm işte, en basiti kendini tanımaya, bir nevi tarafını seçmeye zorlar. Kendi tarafını, kadın tarafını. Taraflardan da taraf, taraflar içinde taraf. Bir de müjde verir acılı soslu dediğimiz gibi: Bundan sonra yaşamının her anı bir mücadele, kendinle ve herkesle. Sağın, solun, önün, arkan erkeklik sobe. Heyhat, ne kaçabilir ne göçebilirsin. Hayırlı, uğurlu olsun.
İşte böyle acıta acıta güçlendirir. Hem acıtır, hem güçlendirir. Kendi “derdinin” bilincini içini kanırta kanırta açığa çıkartır ve bir bakmışsın dünyanın/tarihin tüm kadınlarının derdini üzerine boşaltır. Ama aynı zamanda tüm o kadınlardan güç almayı öğretir ve “kurtuluşun” bilgisini verir sana. Sende olan bir bilgiyi. Bi bakarsın…
Direnmişsin. Düşmüş kalkmış, sövmüş övünmüş, yenilmiş, hata yapmış, anlamış, toparlamış, güvenmekten vazgeçmemiş, küçük zaferlerle tura çıkmışsın. Omuz vermiş, saç okşamış, omuz almış saç okşatmışsın. Bakmışsın kadın olmanın, kadınlarla olmanın, mücadele etmenin şenlikli tarafını keşfe çıkmışsın. Sen yapmışsın bunları, birlikte yapmışsınız. Ne güzel olmuş. Mis gibi.
İşte bilmem belki her kadın bu hikayeyi, topluluk içinde ya da yalnız, kendince yaşar. Hani denir ya hangimiz anlatsak roman olmaz, ne yollardan geçtik. Yaralarımızın izlerini sevmeyi, kendimizi bir kadın olarak sevmekle birlikte öğrendik. Bir tuhaf denilen arıza kadınların, sinirlilerin, öfkelilerin sihrine eriverdik. Sihir bize bulaştı. “Neden bana o sorgulayan gözlerle bakıyorsun” diye bir soru oldu bazen kalbimize dolandı. İşte ah o hep kafamızdaki soru işareti, o kıymık. Gözlerimize yansıyan.
Baba, eş, kardeş, sevgili, iş arkadaşı, sıra arkadaşı, 15 yıllık dost, yoldaş, yoldan geçen vatandaş kiminizi pek sevdik. Kiminizle beraber yaşamayı seçmedik, denk geldiniz öyle. Ama işte o kafamızdaki çengel kurtardı canımızı kimi zaman, prenses olmadık da o çengel sayesinde kendimize ait bir bedenimiz, kendimize ait bir hayatımız oldu. Vazgeçmeyi, kendimiz olmayı, mücadele etmeyi öğrendik, öğreniyoruz. İşte bir de o kıymık. O canım kıymık ki sayesinde egemen olmaya değil eşit olmaya çalışıyoruz hep. Ve güzeliz. Sağolsun çengel ve kıymık, sağolsun feminizm. Elbette, yaşasın 8 Mart.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.