DİSK Basın İş 1 Mayıs öncesi “basın kartı” tartışmaları ile ilgili olarak “Basın kartı olmaması, polis şiddetini meşrulaştıracak bir gerekçe değildir” dedi
DİSK Basın İş sendikası 1 Mayıs öncesi “basın kartı” tartışmaları ile ilgili bir açıklama yayımlayarak “Basın kartı olmaması, polis şiddetini meşrulaştıracak bir gerekçe değildir” dedi
Hukuken bir dayanağı olmamasına karşın polis gazetecileri engellemek istediğinde basın kartı kontrolü bahanesine sarılıyor.
Ancak bu sadece bir bahane çünkü yeri geldiğinde polis başbakanlıkça sınırlı sayıda gazeteciye verilen sarı basın kartına sahip gazetecileri de engelleyip, şiddet uygulayabiliyor.
Yasal olarak ise herhangi bir karta sahip olan ya da olmayan herkes etrafındakileri görüntüleme ve haberleştirme hakkına sahip.
Buna rağmen gazeteciler adına hareket ettiğini savunan kimi örgütler büyük bir sorumsuzluk örneği sergileyerek, polisle birlikte “kart kontrolü” uygulamasını meşrulaştıracak adımlar atıyor. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) İstanbul Valiliği ile anlaşarak alternatif medyayı, freelance gazetecileri, yurttaş gazetecilerini, belgeselcileri ve fotomuhabirlerini dışarıda bırakacak şekilde yeni bir kart uygulaması başlatması ve bunu da “sarı basın kartı olmayanlara müjde” şeklinde yansıtması bu sorumsuzluğun son örneklerinden.
TGC’nin bu adımı yeni bir tartışma başlatırken DİSK Basın İş sendikası da konuyla ilgili bir açıklama yaparak, “Bizce basın özgürlüğünden yana olan hiç kimse asla böyle bir hakkın kısıtlanması için aracı olmamalıdır. Basın kartı olmaması, polis şiddetini meşrulaştıracak bir gerekçe değildir” dedi.
DİSK Basın İş’in açıklamasının tam metni:
Emekçilerin Birlik, Mücadele ve Dayanışma günü 1 Mayıs öncesinde geleneksel olarak devletin gerginlik yaratma çabaları başladı. Bir kez daha estirilecek olağanüstü hal uygulamasının hazırlıkları başladı.
Baştan belirtelim, Taksim, emekçiler için 1 Mayıs alanıdır. Bunun meşruiyetini çok iyi bilen AKP bir dönem “Taksim’i 1 Mayıs’a biz açtık” diyordu. Bu kazanımın emek mücadelesinin kazanımı olduğunu ve daha ileriye taşınacağını da iyi bilen iktidar, emekçilere var gücüyle saldırıyor.
Saldırırken hiçbir ayrım yapmıyor, yaşlısı, genci, kadını, erkeği ve hatta çocuklar bile AKP’nin hedefinde. Basın emekçileri de polisin değişmez hedefi. Kimi zaman “Ne çekiyorsun ulan” kimi zaman “Hani nerede başbakanlığın kartı” sözleri ile başlasa da saldırılar, çoğu zaman bunlara bile gerek duymuyor polis şiddet uygulamak için. Bir hukuk devletinde fotoğraf çekmek için, basın kartı değil fotoğraf makinesi yeterlidir. Belgeselciler, freelance çalışanlar hatta yoldan geçenler bile tanıklıklarını bir fotoğraf karesine veya videoya aktarmak isteyebilir. Bu hak ancak faşizm koşullarında engellenir. Bizce basın özgürlüğünden yana olan hiç kimse asla böyle bir hakkın kısıtlanması için aracı olmamalıdır. Basın kartı olmaması, polis şiddetini meşrulaştıracak bir gerekçe değildir.
Bu nedenle 1 Mayıs günü, görev yapacak basın emekçilerine hatta o gün hedefi Taksim olan herkese, sendikamıza müracaat etmeleri halinde kart değil, hukuk tanımazlıklarını polisin yüzüne çarpması için 1 Mayıs bileşenlerinin yargılandığı davada, 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasının suç olmadığını söyleyen kararını ve AİHM’nin Taksim’in 1 Mayıs alanı olduğuna hükmeden kararını vereceğiz.
Elbette iktidarın kendi hukukunu bile hiçe saydığını biliyoruz. Bu nedenle isteyen herkese hem kendilerini hem de çevresindekileri koruyabilmesi için ilk yardım eğitimi vereceğiz.
Sendika.Org