İslam’da doğrudan resim veya heykeli yasaklayan bir hüküm yoktur
Çok tanrılı dinler zamanında “tasvir” korkulan güçlerin taşıyıcısıdır, puttur, büyüdür. Tam da bu nedenle tek tanrılı dine geçişle birlikte puta tapma şiddetli biçimde yasaklanmıştır. İslam’da ise doğrudan resim veya heykeli yasaklayan bir hüküm yoktur
IŞİD Musul’da bulunan müzedeki bütün heykelleri balyozlarla kırdı. Hatırlanacağı gibi daha önce de Taliban Afganistan’da kayaların yontularak yapıldığı devasa büyüklükteki heykelleri top atışlarıyla yerle bir etmişti.
IŞİD veya Taliban bu eylemlerini heykelin İslam öncesi döneme ait olduğunu ve puta tapmayı çağrıştırdığı için yaptıklarını söylüyorlar.
Resim ve heykel konusuna duyarlılık tek tanrılı dinlerle başlamıştır. Bu konuda en sert tavır Musevilikten gelir. Tevrat’ta resim ve heykel açıkça yasaklanır. Bunun sebebini anlamak çok zor olmasa gerek. “Bu çağlarda ‘tasvir’in toplum hayatındaki yeri ve insan varlığı üzerindeki gücü büyüktü. Tabiat dinlerinde ruh-madde ayrılığı söz konusu olmadığı için, insanlı tarihinin bu aşamasında ‘suret’ ile ‘öz’ birbirinden ayırt edilmiyor, bir varlığın tasviri ile kendisi bir sayılıyordu.”(1)
Bu nedenle çok tanrılı dinler zamanında “tasvir” korkulan güçlerin taşıyıcısıdır, puttur, büyüdür. Tam da bu nedenle tek tanrılı dine geçişle birlikte puta tapma şiddetli biçimde yasaklanmıştır: “Kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yer altındaki sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer put yapmayacaksın. Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünkü ben, Tanrın RAB, kıskanç bir Tanrı’yım.” (Tevrat, Çıkış, 20/4)
Hristiyanlık’ta ise Roma Devletinin resmi dini olana kadar tasvir konusundaki Musevilik hassasiyeti sürmüş. Ancak yasak kalkıp Hristiyanlık resmi din haline gelince insanlar dini inançlarını açıkça sergilemek için çeşitli tasvirler yapmaya ihtiyaç duymuşlar. Bununla beraber Hristiyanlıkta resim ve heykel konusu dönem dönem “sorunlu bir alan” olarak kabul görmüş ve zaman zaman şiddetli tartışma ve çatışmalara yol açmıştır.
İslam dininde ise doğrudan resim veya heykeli yasaklayan bir hüküm yok. Bu şekilde yorumlanacak en yakın ayet Nisa Suresi’nin 5. ayetindeki “Allah kendisine ortak koşulmasını affetmez…” ifadesidir. Ancak Kur’an’da “ortak koşma” (şirk) sadece put vb. tapılan nesneler için değil genel olarak Allah’tan başka bir şey veya kimseyi tapacak kadar sevme/sayma (ihtiram) için kullanılır.
İslam dinine inananlar resim ve heykel konusundaki tavırlarını daha çok Peygamber sözü olan hadislere bakarak netleştirmişlerdir. İslam peygamberi “canlı varlıkların resimlerini yapanların Allah’la boy ölçüşmeye kalktıklarını ve bu gibilerin kıyamet günü yaptıkları tasvirlere can vermeye zorlanacaklarını, bunu yapamayacakları için de cehennem azabına atılacaklarını” söylemiştir. (Buhari, Libas 89/2)
Belki Kur’an’da açıkça yer almamasından belki Peygamber hadislerinin tam olarak bilinmemesinden belki de ihtiyaç duyulduğundan yani gerçek hayatla çeliştiğinden resim yasağı kati bir emir şeklinde yürürlüğe girmez, giremez. Özellikle Emeviler hakimiyetleri yayıldıkça, ideolojik hegemonyanın tesisinde resimden çok faydalanırlar. Diğer taraftan kuzeye doğru yayılan İslam dini oralarda karşılaştığı resim sanatından etkilenmiş ve girdikleri yerdeki toplumun İslam dışı değerlerini yok etmeye çalışmalarına rağmen resim sanatına saygı göstermek durumunda kalmışlardır. (2)
Bugün de dindar kesimler arasında yaygın olarak (doğa resimleri dışında) üç boyutlu tasvir ve heykeller evlerde bulundurulmaz, en azından namaz kılınan odada insan veya hayvan resmi bulundurulmaz. Dinsel inanç özellikle insan heykellerinin saygı amacıyla yapıldığını ve bunun da Allah’a şirk koşmak olduğunu ileri sürüyor.
Ancak bu konu Kur’an’da açıkça yer almadığı için ve pek çok hadisin gerçekliği konusunda şüphe bulunduğu için bazı ilahiyatçılar resim ve heykel konusunda farklı düşünmektedir. İlahiyat profesörü Nusret Çam, resim ve heykelin “tapınmak amacıyla yapılması”nın yasaklanmış olduğunu, bunun dışındaki bir amaçla yapılmış, sanat amaçlı üretimlerin yasak olmadığını, yukarıda yer verdiğimiz ve İslam ulemasının bu konu için esaslı delil olarak kullandığı hadisin ise “zayıf” (*) olduğunu söylemektedir. (3)
Sonuç olarak resim ve heykel yasağı insan aklının tanrıyı arayıp bulma serüveninde tarihsel bir ana denk düşüyor. İnsan aklı “tanrı”nın elle tutulur, gözle görülür bir şey olamayacağı fikrine, bir başka deyişle “soyut düşünce”ye ulaştığında yerine koyduğu “doğurulmayan, doğurmayan, ebedi ve ezeli” bir tanrının önceki rakiplerine karşı hoşgörülü olması beklenemezdi. Bu anlamıyla söz konusu tarihsel dönemde bu yasak belki de insan aklının “soyut” düşünceye ulaşması sürecini destekleyen bir unsur olması nedeniyle anlamlı olabilir.
Ancak din bir dogma olması nedeniyle bu yasağı bugüne kadar taşımayı başarabilmiştir! Ne var ki gerçek hayatla çelişen bütün dogmalar gibi bu da bırakalım dindar olmayan kesimler tarafından din içindeki bazı kesimler tarafından bile savunulamaz durumdadır. Bütün dini kural ve emirler kendi tarihselliği içinde ele alındığında bir anlama kavuşuyor aksi bir evrensellik iddiası dini kuralların dinci yobazlığı doğuruyor.
Dipnotlar:
(1) İslamda Resim Yasağı ve Sonuçları, Mazhar İpşiroğlu, YKY yayınları. Sf:15
(2) Mazhar İpşiroğlu, age, sf:21
(3) Nusret Çam’ın Hürriyet Gazetesi’nde yer alan yazısı. 1 Ağustos 2013
(*) Hadis’in zayıf olarak tanımlanması o hadisin gerçekliğine ilişkin şüphe olduğu anlamına geliyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.