Activestills fotoğrafçıları 2005’teki başlangıcından itibaren İsrail duvarına karşı Batı Şeria’nın Bilin köyünde süregelen halk mücadelesini belgeliyor. Aşağıda, köydeki 10 yıllık çalışmalarına dair kişisel hikâyelerinden bir seçki yer alıyor. 27 Şubat 2015 Cuma tarihi, Bilin köyü için barışçıl protestoların ve halk mücadelesinin onuncu yıl dönümü. Keren Manor anlatıyor: Bilin köyüne ilk kez 2005’te, Duvara Karşı Anarşistler […]
Activestills fotoğrafçıları 2005’teki başlangıcından itibaren İsrail duvarına karşı Batı Şeria’nın Bilin köyünde süregelen halk mücadelesini belgeliyor. Aşağıda, köydeki 10 yıllık çalışmalarına dair kişisel hikâyelerinden bir seçki yer alıyor.
27 Şubat 2015 Cuma tarihi, Bilin köyü için barışçıl protestoların ve halk mücadelesinin onuncu yıl dönümü.
Keren Manor anlatıyor:
Bilin köyüne ilk kez 2005’te, Duvara Karşı Anarşistler grubu ile birlikte geldim. Bu aynı zamanda benim İşgal Altındaki Filistin topraklarına ilk gelişimdi ve hayatımı tam anlamıyla değiştiren tecrübelerden biriydi. O ilk deneyimime dair aklımda kalanların en kuvvetlisi, Filistin ve İsrail’deki siyasi durumla ilgili olarak o ana dek ne düşünmüş, neye inanmışsam hepsinin gerçeği çarpıttığını sarsılarak fark etmem oldu.
O zamanlar fotoğraf üzerine çalışıyordum ve protestolara siyah-beyaz kameram ile gelmiştim. Benim gibi her hafta protestolara gelmeye devam eden başka fotoğrafçılarla, Oren, Yotam ve Eduardo Suteras’la tanıştım. Hepimiz gerçekte ne olduğunu göstermek ve hem İsrail kamuoyunu hem de uluslararası kamuoyunu etkilemek arzusundaydık. Bizi ilişkiye geçiren nokta buydu, Activestills kolektifi de buradan doğdu. Bilin’deki mücadelenin 10. yılı, benim için aynı zamanda kolektif olarak birlikte çalışmanın 10. yılı.
Bu fotoğraf bir protesto esnasında değil, protesto olmayan günlerden birinde köyü ziyaretim sırasında çekildi. O zamanlar her Cuma protestosuna katılıyorduk, ancak benim için etrafta daha az kamera varken köyü ziyaret etmek de önemliydi. Gazetelerde sayılar olarak görünen, genellikle korkutucu biçimde resmedilen insanları tanıdım. Zamanla acılarına ortak olduğum bu insanlar bana evlerini ve yüreklerini açtılar.
Oren Ziv anlatıyor:
Bu fotoğraf Bilin’de katıldığım ilk protesto sırasında çekildi. Yüzlerce Filistinli ve Duvara Karşı Anarşistler’den 10 kadar İsrailli eylemci köyün merkezinden Duvarın planlanmış hattına doğru yürüyordu. O dönemde buldozerler işlerine daha yeni başlamıştı.
Alanı tanımadığım ve ne bekleyeceğimi bilmediğim için gerçekten gergindim; yürüyüşte önü çeken eylemcilere yetişmek için hızlı yürüyorduk. Vardığımızda İsrailli askerler bize saldırmaya hazırlanıyordu, ama ses bombası atmaya başlamalarına ramak kala Muhammed Hatib onlara İbranice seslendi: ‘Ateş etmeyin, bu barışçıl bir gösteri.’ Komutanları ona geri çekilmesini söyledi. Onlar konuşurken yürüyüştekilerin geri kalanı inşaat sahasına girdi ve eylemciler duvar hattı boyunca zeytin ağaçları dikmeye başladı.
O günden sonra aynı yolu -Bilin merkezinden köyün Duvar ardında kalan topraklarına kadar- yüzlerce defa yürüdüm. Yine de ilk seferim, vurulmadan yolu tamamlayabildiğim tek sefer oldu.
Yotam Ronen anlatıyor:
Bu fotoğrafı seçtim çünkü fotoğraftaki benim kardeşim. Bu benim onunla beraber Bilin’de katıldığım ilk protestolardan biri ve Batı Şeria’da katıldığım ilk siyasi eylemdi.
Tanıdığım birçok başka eylemci gibi kardeşim de daha önce birkaç kez tutuklanmıştı. İçgüdüm hep atılıp ona veya diğerlerine yardım etmek ve onları serbest bırakmaya çalışmak olurdu. Bu fotoğrafsa benim için çok anlamlı, çünkü tanıdığım, mücadelenin içinde olduğunu bildiğim birisinin tutuklandığını gördüm ve fotoğraf çekmeye devam etmeyi seçtim. Sanırım o an, içimdeki fotoğrafçı ile eylemci arasında hep doğru dengeyi bulmam gerekeceğini anladığım anlardandı.
Anne Paq anlatıyor:
Benim için Bilin herhangi bir köy değil, Filistin’de kalma ve çalışma kararım üzerinde büyük etkisi olan bir köy. Gösterilere katılmaya ve Filistin halk direnişini tanımaya Bilin’de başladım.
2007’deki haftalık gösterilerden bir günü hatırlıyorum. İsrail Yüksek Mahkemesi’nin duvar rotasının “makul bir süre içerisinde” değiştirilmesine karar vermesini takip eden ilk cuma idi. Sevinci, Filistinli, İsrailli ve uluslararası eylemcilerin hep birlikte el ele şarkı söyleyip dans edişlerini hatırlıyorum.
Ancak eylemcilerin mahkeme kararı ile kandırılmaya niyeti yoktu ve tüm topraklarını geri alana kadar mücadeleye devam etme kararlılıklarını ifade ettiler. Ve İsrail devletinin mahkeme kararını sonunda uygulaması için daha dört mücadele yılı, yüzlerce gösteri, iki mahkeme başvurusu, yüzlerce yaralı ve iki eylemcinin ölümü gerekecekti.
Mücadelenin beşinci yıldönümü, İsrail’in mahkeme kararına uygun olarak duvarın rotasını değiştirmeye girişmesi ile birlikte ön altyapı çalışmasının nihayet başlamasından bir hafta sonra gerçekleşti. Eylemcilerin katılması ve duvarı bizzat yıkması için özel bir çağrı yapıldı. Gösterinin en güçlü anında eylemciler çite yaklaşmayı başardılar, büyük bir bölümünü söktüler ve duvarı geçip bir İsrail askeri karakolunun üstüne Filistin bayrağı diktiler. Coşku ve zafer duygusu elle dokunulacak kadar yoğundu. Ancak İsrail ordusu kutlamanın devam etmesine izin vermeyecekti. Askerler pis kokulu su püskürterek ve sayısız göz yaşartıcı gaz fişeği kullanarak cevap verdi. İsrailli askerlerin kendilerinin yıkmak zorunda olduğu bir duvarı savundukları sahne çok absürttü.
Bu yıkım belki küçük bir zaferdi ama orada bulunduğum 10 sene içerisinde sahadaki gerçeklik sadece bir yönde gelişti: daha çok duvar, daha çok yerleşim, daha çok Filistinlinin evinin yıkılması, daha çok Filistin toprağının gayrimeşru ilhakı. Bu nedenle küçük bir zafer büyük umut vaat ediyor, baskının işe yaradığına, bir şeylerin değiştirilebileceğine ve halkın gücünün yenilemeyeceğine dair bir umut.
Ryan Rodrick Beiler anlatıyor:
Çoğu cuma gününü hakkında daha az haber yapılan el-Masara’daki haftalık halk gösterilerinde geçirdiğim için Bilin protestosuna sadece bir kere katılabildim. Birçok gazeteci Bilin göz yaşartıcı gaz anıt bahçesini çoktan fotoğraflamıştı. Ancak kendim orada bizzat bulunduktan ve ana akım medyada nasıl verildiğini gördükten sonra hakkında bir makale yazmaya karar verdim. Medyada bahçe çoğunlukla hoş bir sanatsal jest olarak sunulurken çiçekleri sulayan “Filistinli kadın”ın adı bile verilmiyordu. Bahçenin Bassem Ebu Rahme’nin 2009’da İsrailli bir asker tarafından yüksek hızlı göz yaşartıcı bomba ile göğsünden vurulup öldürüldüğü noktada, onun adına dikilmiş bir anıt olduğundan bahsedilmiyordu. Çiçekleri sulayan kadının Ebu Rahme’nin annesi Subhiye olduğundan bahsedilmiyordu. Bu durum, Activestills’in tipik haber fotoğrafçılığından ne kadar farklılaştığına sadece bir örnek: Sırf hareketli karelere ve garip haber tıkı tuzaklarına yoğunlaşmak yerine bir adım geride durup bütün içeriği yakalamaya çalışıyoruz – isterse o kadar çekici de olmasın.
Shachaf Polakow anlatıyor:
Bu fotoğraf, Bassem Ebu Rahme’nin cenaze töreninde çekildi. Bassem protestolara gelen uluslararası ve İsrailli eylemcileri o kadar sıcak bir şekilde karşılardı ki daha Bilin’e ilk gelişinizden itibaren kendinizi kabul görmüş ve dahil edilmiş hissederdiniz. Fotoğraftaki anma törenine katılan çocuklar Filistin direnişinin umudu ve gururu. Askeri şiddete, İsrail işgaline ve baskıya teslim olmadılar. Fotoğrafçılar ve eylemciler olarak görevimizin fotoğraftaki bu çocukların bir gün mutlaka işgalden kurtulup özgürlüğe kavuşmalarını sağlamak olduğunu hissediyorum.
Tess Schaflan anlatıyor:
Duvara karşı verilen Bilin mücadelesinin üçüncü yıldönümü olan 22 Şubat 2008 Cuma günü göstericilere atılan göz yaşartıcı gazı fotoğraflamıştım. O gün daha önce geçirmiş olduğum bir motosiklet kazası sonucu koltuk değnekleri ile yürüyordum ve benim gibi geçirmiş olduğu motosiklet kazası yüzünden o dönemde kısmi olarak engelli olan Activestills fotoğrafçısı arkadaşım Oren Ziv’le birlikte fotoğraf çekiyordum. İkimiz de rahat hareket edemediğimizden protestonun gerisinde, yakın bir tepede duruyorduk.
İkimiz de yaklaşacak kadar hızlı davranamadığımız için protestoyu belli bir mesafeden fotoğraflıyorduk. Bu sınırlayıcı ama aynı zamanda da insanı sınava çeken bir fotoğraflama pratiğiydi. Aklıma İsrailli bir keskin nişancı tarafından boynundan vurulduktan sonra tekerlekli sandalyeye mahkûm olan Filistinli eylemci Rani Burant’ı getirdi. Rani Burant son on yıl içinde köydeki her protestoya katılmış ve belgelemiştir.
Ahmed el-Bazz anlatıyor:
Bilin köyü Filistin’deki halk mücadelesinin sembolü olmayı başardı. Bilin dünyanın her yerinden binlerce uluslararası eylemciyi kendine çekti. Bazıları gösterilere sadece bir kere katıldı, bazılarıysa orada kalarak birkaç ay hatta sene boyunca gösterilere katılmaya devam etti. Bu fotoğrafta kendilerine az sonra olabilecek en pis kokulu suyu fışkırtacak olan TOMA’nın önünde dikilen üç uluslararası eylemci görüyorsunuz. Dışarıdan gelerek mücadeleye katılan eylemcileri görmek benim için çok etkileyici ve ilham verici.
Miki Kratsman anlatıyor:
Bu “tekme atan çocuk” fotoğrafını Mart 2014’te Bilin’de katıldığım son protestoda çektim. Benim için “‘tekme atan çocuk” bir olay ile günlük rutin arasındaki; tek bir fotoğraf açısından bakıldığında bir “karar anı” ile “gündelik hayat” fotoğrafı, günlük hayat görüntüsü arasındaki uçurumu temsil ediyor.
Düzenli olarak haber fotoğraflarını takip edenlere sıradan bir haber fotoğrafı, bir Filistin gösterisindeki küçük bir olay gibi gözükecektir ki zaten bir anlamda da öyle. Ama bu bir yandan da bir tür fotoğrafı, pek özgül değil, aynı zamanda bir ritüelin resmine dönüşüyor.
2005’ten beri Bilin köyündeki cuma protestoları İsrail işgaline karşı istikrarlı bir direniş aracı oldu. İşgalin günlük gerçekliği İsrailliler için sıradan bir rutin olduğu sürece, seslerinin duyulmasında ısrarlı olan bu cesur Filistinli eylemciler için de cuma protestoları bir ritüeldir. İşte bu nedenle “tekme atan çocuk” bir “karar anı” resmi gibi görünse de öyle değil, gündelik hayattan bir kare. Bu yüzden az çok beklentiye uygun olan bu cuma fotoğrafı benim için de bir fotoğrafçılık ritüeline dönüşüyor.
Kaynak: 972 Mag / Activestills.org
Link: http://972mag.com/bilin-photographing-a-decade-of-popular-struggle/103151/
Çeviri: İntifada Yayınları
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.