Uyuşturucu trafiği bunalımdan etkilenmiyor. Yıllık cirosunun 300 ila 500 milyar dolar arasında olduğu (Vergi cennetlerindeki parayı hesap etmenin zor olduğunu söyleyen tahminler gibi bu sektörün cirosu da yapılan tahmini hesaplara göredir), kârının 200 milyar dolar olduğu (hem de vergisiz) ve aklanan kara para tutarının 150 milyar dolar olduğu söylenmektedir. Uyuşturucu sektörü silah sanayinden sonra ikinci […]
Uyuşturucu trafiği bunalımdan etkilenmiyor. Yıllık cirosunun 300 ila 500 milyar dolar arasında olduğu (Vergi cennetlerindeki parayı hesap etmenin zor olduğunu söyleyen tahminler gibi bu sektörün cirosu da yapılan tahmini hesaplara göredir), kârının 200 milyar dolar olduğu (hem de vergisiz) ve aklanan kara para tutarının 150 milyar dolar olduğu söylenmektedir. Uyuşturucu sektörü silah sanayinden sonra ikinci sırada bulunmaktadır. Üçüncü sırada ise petrol gelirleri bulunmaktadır. Artan uyuşturucu trafiği ve buna bağlı olarak en başta sağlık sorunları olmak üzere, uyuşturucu çeteleri arasında toplu ölümlere kadar giden kavga (Meksika örneği-müşteri ve yer kazanma), vergi kaybı, kara para aklama, yolsuzluk, rüşvet, önleyici program ve eğitimler, mücadele ve yargılamaya harcanan zaman ve para kaybı gibi ortaya çıkan sorunlar karşısında çözüm arayışları da gündeme gelmektedir. 2013 yılında eroin ve kokain gibi maddelerin tüketimi-kullanımı azalmış gibi görünüyorsa da, ilaç ve yapay (sentetik-psikoaktif madde) uyuşturucuların (bonzai gibi) tüketimi-kullanımı artmaktadır. 2012’ye göre bu artış yüzde 50 düzeyindedir. Ülkemizde de uyuşturucu kullanımı artmaktadır. Emniyet Müdürlüğü’nün raporuna göre (28 Aralık 2014 tarihli Cumhuriyet) bağımlılık yüzde 17, bonzai kullanımı yüzde 38 artmış olup ölenlerin sayısı 648’dir (2013’de 162). Yaş ortalaması düşmekte olup (31) ölümlerin yaklaşık yüzde 50 ile İstanbul ilindedir.
Uruguay’ın solcu başkanı José Mujica’nın hint kenevirini yasallaştırma (2015 yılında) girişimi ya da Terra Nova adlı sivil toplum örgütünün uyuşturucunun yasallaşması/ cezasının azaltılması konusunda Fransız hükümetine 2014 yılının Aralık ayında verdiği rapor ise uyuşturucuyla yasallaştırma yoluyla mücadele konusundaki örneklerden birkaçıdır.
Uyuşturucuya karşı mücadelede uygulanan ya da düşünülen politikalarda tüm uyuşturucular söz konusu mudur? Başarılı olunmakta mıdır ve tüketim azalmakta mıdır? Uyuşturucu mafyası nasıl etkilenmektedir? Hükümetler bu konuda neler yapmaktadır ve yapmalıdır? Son zamanlarda ülkemizde de görülen uyuşturucuya (bonzai) bağlı ölümler ve tutuklamalar (kimi oyuncular) da gündemden düşmediğinden bu konulara kısaca değinmekte yarar vardır sanıyorum.
Birleşmiş Milletler’in 30 Mart 1961 tarihinde kabul ettiği sözleşmeye göre uyuşturucular (stupéfiants) 4 çizelgede yer almaktadırlar: I. çizelgede aşırı kullanımı önemli risk taşıyan uyuşturucular ve türevleri bulunur ki bunlar arasında afyon, kokain, hint keneviri gibi maddeler bulunur. II. çizelgede aşırı kullanımında riski az olan ve tıpta kullanılan maddeler bulunur. Kodein gibi. III. çizelgede ise I.ve II. çizelgede bulunan maddeleri içeren preparatlar bulunur ve bunlara ulaşmak ya da elde etmek zordur. IV. çizelgede ise çizelge I’de bulunan ve aşırı kullanımı çok riskli, zararlı etkileri fazla ve tedavi amacı çok etkili olmayan maddeler bulunur. Eroin, hint keneviri gibi. 1971 yılına ait psikotroplarla ilgili sözleşmede yine dört çizelge bulunmaktadır ama başka bir sınıflama altında görüyoruz: I. çizelgede aşırı kullanımı kamu sağlığı için tehlikeli olan ve tedavi yeteneği zayıf olan kimi sanrı maddeleri bulunur. Meskalin, LSD, psilosibin gibi. II. çizelgede ciddi risk taşıyan tedavi yeteneği zayıf ya da orta olan maddeler bulunur. Uyarıcı amfetamin, ağrı kesici fenisiklidin gibi. III. çizelgede potansiyel riski yüksek, tedavi yeteneği orta ya da yüksek olan barbitürikler bulunur. IV. çizelgede ise aşırı kullanımında kamu sağlığı açısından düşük risk taşıyan ve tedavi yeteneği az ile yüksek olan hipnotikler, benzodiazepin ve ağrı kesiciler (analjesik) bulunur. Bu arada “esrar” (drogue) sözcüğünün daha çok 1980 yıllarından sonra kullanılmaya başladığını belirtelim.
Bu çizelgeler dışında uyuşturucular tatlı(yumuşak)-sert(ağır) olarak ayrılmaktadır. Tatlı uyuşturucular doğal, dönüşüme uğramamış, bitkiden doğrudan elde edilenler olup hint keneviri (yaprağı, tohumu, çiçeği, reçinesi), haşiş (ot, marihuana) bu gruptadır. Sert uyuşturucular ise kimyasal dönüşüme uğramış maddeler olup kokain, eroin, GHB (tecavüzcünün ilacı) bu gruba girer. Sentetik uyuşturucular da bu grupta yer alır. Bir başka sınıflama ise şöyledir: 1- Aşırı uyarıcılar-kokain ve türevleri, yorgunluğu ve açlığı azaltıcı maddeler, 2- Hiper ağrıkesiciler-afyonlular, eroin, morfin ve türevleri, 3- Sanrı vericiler-ekstazi-LCD, krak, GHB, hint keneviri gibi. Uyuşturucuyla mücadele tabii ki tüm saydığımız bu çizelgelerde bulunan maddelerle ilgilidir. Dünyada uyuşturucu kullanan-tüketici sayısı 230 milyon, bağımlılarda yaklaşık 30 milyon olarak tahmin edilmektedir. Uyuşturucu kaçakçılığı da bu maddelerle ilgilenir. Dönüşümü laboratuvarlarda gerçekleştirilen ve bağımlılık ya da aşırı kullanımı sağlık için çok tehlikeli olan maddeler pahalıdır, cezaları çok ağırdır. Başlığımızda sözünü ettiğimiz mücadele daha çok tatlı uyuşturucularla, tedavi amaçlı uyuşturucularla ve aşırı kullanımı sağlık açısından çok zararlı olmayan maddelerle ilgilidir ve daha çok da hint kenevirini (kanabis) ilgilendirmektedir. Tatlı (yumuşak) uyuşturucu konusunda zaten kişiler “tüketici” iken, sert (ağır) uyuşturucular için “kullanıcı”dır ve bunlar “bağımlıdırlar” tedavi görmeleri gerekir. Burada tıbbi amaçlı uyuşturucu kullanımından söz etmeyeceğiz. Ayrıca tatlı-yumuşak uyuşturucu ile başlayıp sert-ağır uyuşturuculara geçen kişi ve tedavilerinden de söz etmeyeceğiz. Bunlar ayrı yazının ve uzmanların konularını oluştururlar. Son yıllarda uyuşturucu ve özellikle tatlı uyuşturucu tüketenlerin sayısında önemli bir artış var ve gençler arasında daha çok yaygın. Ayrıca kimi yerlerde (evde, bahçede, işyerinde, çiftlikte) üretimi de yapılıyor. Fransa’da 15-64 yaş arasında kullananların sayısı bir yılda yüzde 8,4 artış göstermiş. Almanya’da % 4,5, Hollanda’da %7, Portekiz’de %2,7. Uyuşturucu mafyasına karşı verilen mücadelede fazla bir ilerleme kaydedilmiyor. Ayrıca her yıl uyuşturucu nedeniyle ölen kişilerin sayısını da dikkate almak gerekir. Bu nedenle farklı mücadele yöntemleri geliştiriliyor.
Mücadele yöntemleri:
Uyuşturucuya karşı mücadele yöntemlerini üç ana başlık altında toplayabiliriz:
1- Cezayı azaltma/vermeme
2- Yasallaştırma
3- Yasaklama
Dünyada geçerli olan yöntem yasaklamadır. Uyuşturucu trafiği ve mafyalarıyla sürekli, uluslararası bir mücadele söz konusudur ve her yıl binlerce ton uyuşturucu yakalanıp yok edilse de mücadelede başarılı olunduğu söylenemez. ABD’de 1920 yılında getirilen alkol yasağı 1933 yılına kadar sürmüştür ve bu 13 yıl içinde sadece alkol mafyaları (Al Capone gibi) türemiş, çok miktarda kara para kazanmışlar ve aklamışlardır ama tüketim azalmamıştır. Ayrıca binlerce kişinin ölümüne neden olmuştur. Devlet denetiminde satılan alkolün etkileri, uyuşturucunun etkilerinden az ya da fazla mıdır? Neden alkol satılırken uyuşturucu satılmamaktadır, diyenler vardır.
Örneğin, 2010 yılında, ABD’de, alkol ve tütün ürünlerinin neden olduğu ölümler 500 binin üzerinde iken hint kenevirinden ölüme rastlanmamıştır. Ancak tatlı uyuşturucuların sert uyuşturucular giden yolda çok önemli bir adım olduğu da söylenmektedir. Bu nedenle, trafiği azaltmak, kamusal alanı ve güvenliği sağlamak, mücadeleye yardımcı olmak (harcanan parayı da azaltmak), özellikle gençlere önleyici ve eğitici programların daha fazla verilmesini sağlamak amacıyla tatlı-yumuşak uyuşturucular konusunda kullanan ya da tüketen kişi açısından öncelikle ceza azaltma ya da vermeme politikaları gündeme gelmiş ve kimi ülkeler uygulamaya başlamışlardır. 2013 yılında 30 kadar ülke bu yolu denemektedir. Hollanda, Avustralya, İspanya, Portekiz, ABD’nin kimi eyaletleri, Kanada, İsviçre, İtalya, Almanya gibi ülkeler kimi politikalar geliştirmişlerdir.
Fransa’da uyuşturucuyla mücadele için harcanan para 568 milyon avro, sadece tutuklamalar için harcanan para ise 300 milyon avrodur. 2013 yılında tutuklanan kişi sayısı 150 bindir ve bunların çoğunluğu tüketicidir, satıcı değil. Fransa’da 2,6 ila 4 milyon arası tüketici vardır. Tüketici ya da kullanıcı Hollanda’da olduğu gibi kimi özel mekânlarda (coffee shops) gidip hint kenevir satın alır ve içebilir. Bu gibi yerlerde satılan hint kenevirinin yüzde 20 ila yüzde 40’ı Hollanda’da üretilmekte, geri kalan kısmı ithal edilmektedir. Tüketenler nüfusun yüzde 3,3’ünü oluşturmaktadır. Bu yerlerin uymak zorunda olduğu kimi kurallar vardır.
Örneğin kişi tüketimini burada yapmalıdır, eğitim kurumlarından uzakta olmalıdır, kişinin günlük alacağı miktar sınırlıdır vb. Ancak Hollanda gibi bir ülke bu politikayı 10 yıl kadar başarılı bir şekilde yürüttükten sonra kimi sorunlar ortaya çıkmaya başlamıştır ve bunlardan en önemlisi de “uyuşturucu turistlerinin” ülkeye gelip uyuşturucu satın alarak ülkelerine dönmesi olmuştur ki bu da sınırlarda önemli sorunlara neden olmuştur. Kimi ülkelerde bu tür mekânlar olmasa da tüketici belirli bir miktara kadar üzerinde hint keneviri taşıyabilir (ülkelere göre değişik miktarlarda), tüketebilir. Hatta kimi ülkelerde üretimini bile yapabilir. Bu durumda kişiye ceza verilmez. Uyuşturucu ile mücadelede maliyetini azalttığı söylense de ceza vermeme tüketimi artırabilir ve bu artıştan yine mafya kârlı çıkabilir.
Bir başka yol ise uyuşturucuyu yasallaştırma, daha doğrusu hint keneviri ve benzer tatlı uyuşturucuların sigara gibi satışını sağlamaktır (kimileri buna serbestleştirme adını da vermektedir). Yasallaştırmanın da devlet denetiminde/tekelinde olması gereklidir, diyenler çoğunluktadır. Bu yolla devlet uyuşturucu piyasasını daraltacak, yani kendi lehine çevirecek, tüketimi denetim altına alacak ve vergi yoluyla mafyaya giden gelirin bir kısmına el koyarak uyuşturucuyla mücadelede kullanabilecektir. Örneğin ABD’de Colorado eyaleti yasallaştırma yoluyla yıllık 32 milyon avroyu bütçesine kazandırmıştır. Ancak devlet işin içine girdiğinden uyuşturucu fiyatında olabilecek fiyat artışı nedeniyle bir süre sonra tüketiciler fiyatın daha ucuza çekilebileceği mafyaya yönelebilirler. Bu nedenle fiyat saptanırken karaborsa fiyatını dikkate almak gerekiyor. Hollanda’da 40 yıldır resmi bir piyasanın varlığı olmasına karşın karaborsa ya da mafya piyasanın yüzde 50’sini elinde tutuyor.
Yasallaştırmanın bir diğer sakıncası ise sadece hint keneviri değil diğer ve özellikle yapay uyuşturucuların da zamanla yasallaştırma kapsamına girip sağlık açısından daha fazla sorunlar ortaya çıkarabilir diyenlerin de olmasıdır. Belki devlet basit tüketiciden çok riskli tüketici grubuna yönelmek zorunda; yani hem tüketici (aşırı bağımlı) hem satıcı ve bir taraftan da üretim yapan grupları izlemek ve denetlemek yoluyla piyasayı daraltabilir ve mücadelede biraz gelişme sağlayabilir. Bu arada devletin denetiminde bağımlı olan kişilere uyuşturucu vermesi (1920’de İngiltere’de uygulanmaya başlanmış ve 1960’ta sona erdirilmiştir) bu kişilerin mafyaya karşı olan maddi ve manevi bağımlılıklarını azaltması gibi uygulanmış/düşünülen politikalar da var. Tabii sorunu bir de şu açıdan ele almakta yarar var: Alkol ve sigara gibi hint keneviri tüketimi zararlı mıdır değil midir? Eğer yasaklamakla, yasa uyuşturucunun zararlarını azaltmıyorsa ve yasanın kişilere zorunlu kıldığı zararlarla (alkol, sigara) karşılaştırmak gerekmez mi?
Uyuşturucu konusu çok hassas bir konu. Özellikle genç nüfusun uyuşturucunun verdiği zararlı etkilerden korunması gerek. Çözüm ise her ülkenin uyuşturucu kullanım/tüketimi ve karaborsa piyasasına bağlı olarak değişecektir. Çözümsüzlük söz konusu olamaz. Tatlı ve sert uyuşturucu ayrımı da önemlidir. Alkol ve sigaranın verdiği sonuçları da bu konuda yabana atmamak gerekir.
Kamu sağlığı açısından mücadele gereklidir ve değişik yöntemlerin bulunması ve uygulanmasında yarar vardır.
Kaynaklar: Le monde, Libération gazeteleri, Cumhuriyet gaz.; Cumhuriyet gaz. CBT eki: fr.wikipedia;youtube;lemennicier.bwm-media.soft.com; planetoscope.com;terrafemina.com; cyclopaedia.com.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.