Sokaklarımızda geri dönüşüm(1)için gece gündüz, yaz kış durmadan çalışan insanlar yani geri dönüşümün emekçileri özellikle ev çöpleri ve ticari ve resmi kurumların kağıt-karton, plastik, metal gibi katı çöplerini toplayarak çöpten ekmek paralarını kazanmaktadırlar. Sanayileşme ve buna bağlı olarak gelişen kentleşmeyle birlikte dünya’da hergün üretilen çöp miktarı 3,5 milyon tondur. Tüketim böyle devam ederse 2100 yılında […]
Sokaklarımızda geri dönüşüm(1)için gece gündüz, yaz kış durmadan çalışan insanlar yani geri dönüşümün emekçileri özellikle ev çöpleri ve ticari ve resmi kurumların kağıt-karton, plastik, metal gibi katı çöplerini toplayarak çöpten ekmek paralarını kazanmaktadırlar.
Sanayileşme ve buna bağlı olarak gelişen kentleşmeyle birlikte dünya’da hergün üretilen çöp miktarı 3,5 milyon tondur. Tüketim böyle devam ederse 2100 yılında günlük üretilen çöp miktarının 11 milyon tona ulaşacağı tahmin edilmektedir. Büyük ölçüde bu miktardan Kuzey Amerika ve Avrupa’daki zengin ülkeler sorumlu. Kentte oturanlar kırda oturanlara göre iki ila dört misli çöp üretirler. Üretilen çöpün önemli bir kısmı da içinde tehlikeli çöpü de barındıran sanayi çöpleridir. Sanayinin çöpleri içinde sıvı ve gaz çöpler de vardır ve nedense çöplerin tümü “katı” çöpmüş gibi bunlar ihmal edilir. Çöp miktarının giderek artması nedeniyle toplanıp çöplüklerde yığılmaya başlayan ve giderek dolan ve insan ve çevre sağlığı açısından tehlikeli olmaya başlayan çöpler nedeniyle çözüm bulunması gündeme gelir ve çöp içinde yatan hazine kapitalist sistemin gözdesi haline gelir ve “atık” adını alır. Çöp yeniden değerlendirilmeye çalışılır ve yeniden hammadde haline getirilmesi için çöp içindeki katı maddeler (kağıt-karton, cam, plastik, metal, lastik, pil, e-çöp gibi) çöplüklere yollanmaz ve ayrılarak toplanır. Çöpün bir kısmı yakılarak enerji elde edilir. Bir kısmı gübreye (kompost) dönüştürülür. Bu arada çöpün içinde 1 milyar tona yakın (yıl) tüketilmemiş gıdanın bulunduğunu belirtelim. Kapitalist sistem biraz da bu savurganlıktan geçinmektedir.
Ülkemizdeki 26 milyon ton ev çöpü ve yaklaşık 15 milyon da sanayi çöpü üretilmektedir. Ancak 70.000 çöp üreten şirketten 56.000’i kayıt dışıdır ve çöplerini nereye attıkları ya da nasıl imha ettikleri bilinmemektedir. Dolayısıyla çöp istatistikleri sağlıklı değildir ve çöpler değerlendirilmeden çöplüklere ya da doğaya-akarsulara, göllere, denizlere- gider.
Çöplerin (özellikle ev çöplerinin) toplanması yerel yönetimlerin görevidir. 90’lı yıllarda çöp ile ilgili yönetmeliklerle başlayan çöpün değerlendirilmesi işlemleri ağır aksak yürümektedir. Sanayi çöplerinin akıbeti bilinmediği gibi ev çöpleri için de ayrılmış kaynak yok gibidir. Dolayısıyla katı, sıvı çöpler birbirine karışmaktadır. Belediyeler ya kendi çabalarıyla ya da belirli firmalara verdiği lisansla özellikle yeniden kullanılabilir çöpleri toplamaya çalışmaktadır. Geri kalan kısım ise büyük bir özveriyle sokak toplayıcıları tarafından kayıt dışı toplanmaktadır. Kayıt dışı da olsa bu kişilerin çabalarıyla önemli bir miktar çöpe gitmemekte ve ekonomiye katkıları dışında, bu kişiler “çöpe düşerek” ekmek parası kazanmaktadırlar. Topladıkları çöp miktarı da lisanslı firmaların miktarından daha fazladır.
Kentsel mekanda ikili yapı ve çöp toplayıcılar
Gelişmekte olan ülkelerin mekânları gelişmiş ülkelerin çıkarları doğrultusunda düzenlenirler. Bu bağımlı mekânlar :1-Dünya kapitalist pazarıyla bütünleşme dönemi, 2- Egemen kutuplar tarafından bağımlı mekânlarda kullanılan egemenlik türü, 3- Bağımlı mekânların toplumsal yapısı, 4- Egemen güçlerin dayanağı olan iç sömürü olanakları, 5- Bağımlı mekânın büyüklüğü ya da küçüklüğü, 6- Bağımlı mekânın daha önceki kentleşme düzeyi ya da mekân örgütlenmesine bağlı olarak değişik özellikler gösterirler. Egemen güçlerin ekonomik, toplumsal, siyasal, kültürel çıkarlarının bu mekân örgütlenmesi içinde dayanak noktası kenttir ve bağımlılık ilişkileri çerçevesinde kent içinde ikili bir yapı ortaya çıkarır: Yapılaşmış (resmi, kayıtlı, üst) kesim ve yapılaşmamış (gayri resmi, kayıt dışı, alt) kesim. Yapılaşmamış kesim de kendi içinde ikiye ayrılır: 1- Gerçek yapılaşmamış kesim: Aile işletmelerinden kurulu, ücretsiz çalışanların olduğu, küçük ciroyla çalışan ve açık rekabete uğrayan kesim, 2- Düzensiz kesim: Gezgin satıcılar, dilenciler, değişik ayak işleri yapanlar. Bu kesimde emek yoğun teknoloji vardır. Sermaye ve örgütlenme zayıftır. Ücretlilik zorunlu olmayıp stokları zayıftır. Fiyat pazara bağlıdır. Kredi kurumsal değildir. Geniş istihdama sahip olup, devlet desteği yoktur ve kâr marjı düşüktür. Müşteri ilişkileri kişisel olup sabit maliyetler ihmal edilebilir düzeydedir. İşte sokaklarda katı çöp toplayanlar bu kesimde yer alırlar.
Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası kapitalist sistemin yarattığı işbölümü çerçevesinde gelişmekte olan ülkeler önce ithalat ikâmesi ve ardından da, Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası Para Fonu (UPF) ve Dünya Bankası’nın telkin ve yardımlarıyla, ihracat ekonomisine geçerek tümüyle yeni liberal politikaların uygulama alanları olurlar. Herkes kazançlı çıkacaktır serbest piyasa sınır, kural tanımadıkça. İthalat ikamesi ya da ihracat ekonomisi uygulandıkları ülkelerin kalkınma tasarımlarıyla, izlenceleriyle ya da halkın kararıyla değil tekelci kapitalizmin stratejileriyle denetlenen, yerel sermayenin işbirliğiyle yürütülen sanayileşmedir. Yapılaşmış kesim yabancı sermayenin temelini oluşturduğu (teknolojinin dışardan geldiği, az istihdam yaratan, sermaye yoğun ya da ucuz ve örgütsüz emeğin kullanıldığı) bankaların desteklediği ve bu sermayenin mallarını pazarladığı ve bağımlı ticaret kesiminden oluşur. Genellikle tarım kesiminin dış pazarlara yönelik parasallaşması ve makineleşmesiyle oluşan iç göçle beslenen yapılaşmamış kesim yedek iş gücü olarak kullanılır ve yaşamını değişik yollardan kazanmaya çalışır. Toplayıcılık sektörü 1980’li yıllarla birlikte ortaya çıkan yani liberal politikaların yarattığı kayıt dışı iş kollarından biri olarak bu yıllarda ortaya çıkar ve çok sayıda insan ekmeğini çöpten kazanmaya çalışır.
Ankara örneği
Gelişmekte olan ülkelerde çöpleri yeniden değerlendiren sokak toplayıcıları önemli bir yer tutar. Örneğin Mısır’ın başkenti Kahire’de 40.000 kişi 2.165.000 ton (yıl), Romanya Cluj kentinde 3200 kişi 14.700 ton, Peru’nun başkenti Lima’da 11.200 kişi 530.000 ton, Filipinler’in Quezon kentinde 10.100 kişi 142.000 ton çöpü geri dönüşüme kazandırırlar ya da yeniden kullanır hale getirirler.
Ankara’nın değişik semtlerinde çalışan katı çöp toplayıcılarının sayısı yaklaşık 7000-8000 civarındadır ve artık toplayıcılıktan çıkıp geri dönüşüm işçiliğine doğru yol alarak önemli bir sektör oluşturmaktadırlar. Çalıştıkları ve yaşadıkları bölgeler sırasıyla Türközü mahallesi (Akdere, Mamak), Dikmen deresi (Öveçler, Çiğdem, 100.yıl), Sincan, İskitler bölgeleridir. Doğu bölgelerimizde yaşanan terör (siyasi göç-terör nedeniyle köylerin boşaltılması) ve bir ölçüde terörün sonucu olan ekonomik göç (tarım ve hayvancılığın gerilemesi-güvenliğin azalması-işsizlik) nedeniyle biraz da savaş mağdurları olarak, genelde Doğu ve GüneyDoğu bölgesinden 90’lı yıllarda gelmişlerdir. Çoğunlukla Hakkari, Van, Şırnak, G.Antep, Adıyaman, Ş.Urfa, K.Maraş, Diyarbakır kökenlidirler. Aşiret kökenleri vardır ve ilk yerleşen sonrakini çağırmıştır. Çöpleri çek çek arabalarıyla ve kamyonetlerle toplarlar. Herkesin kendi sokağı, dükkanı, mağazası vardır. Antepli ve Adıyamanlı kökenliler ailece çalışırlar, diğerleri ise tek başına çalışırlar. Son yıllarda Suriyeli göçmenler de katı çöp toplama işinde çalışmaktadırlar. Gecekondu mahallelerinde insani koşullardan yaşadıkları yıkık dökük barakalarda, kartondan yapılmış evlerin bahçelerinde topladıkları çöpleri biriktirir, ayrımını yaparlar ve dolayısıyla çöple iç içedirler. Aileleri kalabalıktır. Kimileri de kendilerine ait (eski, yıkık bina ve depolar) depolarda çöpleri biriktirirler.Yukarıda saydığımız gruplar belirli bir düzen kurmuş (çek çek, kamyonet, çalışma saati, satıcıların belirli olması gibi) ve toplamayı meslek edinmişlerdir. İskitler bölgesinde çalışan ve yaşayan çöp toplayıcılar Ankara’nın kara piyasasıyla (fuhuş, kumar, eroin satıcıları) sorun yaşamaktadırlar ve çoğu kez de, diğer bölgelerde olduğu gibi, hırsızlık yapmakla suçlanmaktadır. Bölgede meydana gelen kavga, hırsızlık, asayiş olaylarında genelde sorumluluk bu kişilere haksız yere yüklenmektedir. Oysa sadece geçimlerini katı çöp toplamakla sağlamaya çalışmakta olan emekçiler bu konuda oldukça rahatsızdırlar. Bunların dışında yine Doğu illerinden ve Adana, Mersin gibi illerden gelen, belirli bir düzeni olmayan ve hemen hemen her semtte yaşayan ve çalışan (Saraycık, Ovacık, Demetevler, Şentepe, Balgat, Mamak, Çinçin, Örnek, Keçiören) grup vardır. Yaz dönemlerinde geçici işçi olarak çalışmaya gidenler vardır. Sosyal güvenceleri ve sigortaları yoktur. Yeşil kart sahibidirler. Çocuklar eğitimden uzaktadırlar ve aileleriyle birlikte çalışırlar. Topladıkları çöpleri lisanslı firmalara, hurdacılar sitesine, merdiven altı firmalara satarlar.
Her semt belediyesinin anlaştığı lisanslı firmalar vardır. Her lisanslı firmanın belirli bir bölgesi (semti) vardır ve bu firmalar genellikle AVM’den, büyük marketlerden, mağazalardan, ticaret bölgelerinden katı-nitelikli, temiz- çöpleri fazla da çaba sarfetmeden toplarlar. Ancak çöpün sahibi (2) olan belediye ne verdiği katı çöp toplama lisanslarından ne de lisans alan firmaların topladığı ve sattığı çöplerden için herhangi bir gelir elde etmektedir. Belediye kendi kurabileceği bir sistem ve toplayıp yeniden değerlendirmek üzere firmalara satabileceği çöp üzerinden önemli bir gelirden yoksun kalmaktadır ve kazanacağı geliri vatandaşın ödediği çevre vergisinden düşeceği yerde firmalara aktarmaktadır. Hatta kimi belediye kamyonları katı çöpleri toplayıp ilgili firmalara teslim etmektedir. Ev cöpleri içindeki katı çöpler de lisans bölgesi içine girse de ev çöpleri ya da sokaktaki çöplerle ilgilenmezler (çünkü bu iş için yeterli sayda personeli ve donanımı yoktur ve sokak toplayıcılarından daha ucuza çöpleri alırlar) ve bu işi çöp toplayıcılarına bırakmışlardır. Bu tür firmalarda çalışanların da ne kadar çalıştığı, çalışanların sigortalı olup olmadıkları ayrıca sorgulanmalıdır. Bunun yanında, kimi semt dışı firmalar çöplere daha fazla fiyat ödeyerek çöp toplayıcıların çöplerini almaya çalışırlar. Satış fiyatları şöyledir (Ortalama ve bugünkü fiyatlar): Kağıt-karton: 35 krş (kg.fiyatı), Beyaz kağıt: 40 krş, Balya gazete: 37 krş, Pet:1,20 TL, Plastik: 80 krş, Sert plastik:50 krş, Naylon: 70 krş, Renkli naylon: 40 krş, Alüminyum: 3,20-3,60 TL, Hurda teneke: 60 krş, Bakır: 15 TL, Çinko: 3,80 TL, Pimaş: 50 krş. Bu fiyatlar bölgelere göre değişiklik gösterebilir. Şubat ayında fiyatlar % 28 düşmüş olup kağıt-karton 25 kuruşa gerilemiştir. Toplanan katı çöp miktarının önemli bölümü kağıt-karton (%35-40) ve plastiktir. Kağıt-kartonda %15-30 arası fire uygulanır. Ödemeler peşin ya da az vadelidir. Çöpleri satın alan firmalar bunları presler ve büyük fabrikalara (İstanbul, Balıkesir, G.Antep, K.Maraş) iki katı fiyattan satarak yollarlar. Sokak toplayıcılarının günlük olarak topladıkları çöp miktarı 500 ila 1000 kg arasında değişmektedir. Aylık toplam miktar yaklaşık olarak 10.000 ton ile 15.000 ton arasındadır ( 500 araçX500 kg= 250 ton; 250X 30 gün=7500 ton. Çek çek ile aylık 500 ton. Diğer toplayıcılar: 5250 ton aylık, Yaklaşık Toplam: 13.250 ton). İşte sokaklarda güvencesiz çalışan bu emekçilerin çöpten kurtarıp ekonomiye kazandırdıkları ama kendilerinin alın terinin karşılığını alamadığı toplam katı çöp miktarı aylık 15.000 tona yakındır (bu ortalama bir ton olup bir tonun altında ve üstünde gerçekleşebilir).
Peki kazandıkları para nedir? Günde 30-50 TL arasıdır. Kamyonet taksitleri, benzin parası ve diğer masraflar çıktıktan sonra geçinmek için ellerine kalan ve 13-14 saatlik çalışmanın karşılığı budur. Ayrıca bu katı çöpleri alıp işleyerek hammadelerine katan büyük firmalar da kârlıdırlar. Hammaddeyi ucuza temin ederek (en azından bir bölümünü ki bu da ayrı bir araştırma konusu olabilir) kâr oranlarını artırırlar.
Son yıllarda çöpün değerinin artmasıyla, yerel yönetimler toplama işini özelleştirmeye (Avrupa’da da genel eğilim bu şekildedir) çalışmaktadırlar ve sokak toplayıcıları da bu süreçten dışlanmaya çalışılmaktadır. Dolayısıyla özelleştirme toplayıcıların gündelik hayatlarını etkilemektedir ve kimi kez yıldırma yöntemleri uygulanmaktadır (hırsızlıkla, esrar satıcılığıyla suçlanmaları gibi). Oysa yerel yönetimler artık ülkenin bir gerçeği olan bu toplayıcıların-işçilerin istihdamına yönelik bir düzenleme getirmek zorundadır ve toplayıcılar da kendi yaşamları üzerinde söz sahibi olabilmeleri için örgütlenmeleri gerekir. Toplayıcıların çalışma koşullarından barınma, çocuklarının eğitimi, ailelerinin sosyal güvencesine kadar tüm sorunlar ele alınarak ve konu enine boyuna tartışılarak sokak toplayıcıların belediyelerle birlikte kuracağı bir ayrım tesisiyle ilk adım atılabilir, atılmak zorundadır. 6 Haziran 2013 yılında Ankara’da kurulan Geri Dönüşüm İşçileri Derneği diğer iller için de iyi bir örnek olabilir. Belediyeler yaşamımızın bir parçası haline gelen bu emekçilerle işbirliği yaparak ev çöpleri ve sokaktaki çöplerde bulunan katı çöpleri daha güvenli şekilde toplayabilir ve semtlerden kaçak çöp bulmaya çalışan firmalara da iyi bir yanıt verebilir. Bu şekilde aynı zamanda toplayıcılar, firma ve yerel yönetimler arasındaki çatışmalara da son verebilir. Bu yolla hem bu işçilerin yaşam ve çalışma koşullarına katkı yapılır, hemde özel şirketlere aktarılan gelirler belediyeye geri döner ve vatandaşa daha fazla hizmet verilmesi sağlanır.
*******
(1)Prof.Dr.Ruşen Keleş “100 Soruda Çevre” (2013) adlı kitabında kazanım, dönüşüm gibi sözcüklerin başına ya da sonuna “geri, ileri” gibi sözcüklerin getirilemeyeceğini ve geri dönüşüm yerine “yeniden kullanılabilir duruma getirme” demenin uygun olacağını belirtmektedir. Bu görüşe katılıyoruz. Çöpe dönüşen bir üretim ya da tüketim nesnesi ya yeniden kullanılır (dayanıklı tüketim malzemesi ise yeniden kullanılabilir. Örneğin buzdolabı, mobilya gibi. Tüketim artığı ise ya çöpe gider ya da yeniden hammade haline getirilir. Örneğin kağıt, cam gibi) ya da yeniden hammadde haline getirilir. Ancak günlük yaşamda yanlış da olsa sürekli geri dönüşüm, geri kazanım sözcükleri kullanılmaktadır.
(2)Çöp kime aittir konusunda bknz. İsmail Kılınç, Çöp, geri dönüşüm ve hukuk, Ankara Barosu dergisi, yıl:72, sayı:2014/2, s:465
Not: Bu yazının yazılmasında emeği geçen ve sokak toplayıcılarının sorunlarıyla yakından ilgilenerek dernek kuran ve seslerini ve sorunlarını ilgili makamlara ulaştırmaya çalışan ve sürekli bu kişilerin ve ailelerinin yanında olan ve hazırladığı tüm bu bilgiler için Sayın Dinçer Mendillioğlu‘na sonsuz teşekkürlerimi burada sunmak istiyorum.
Kaynaklar:
İsmail KILINÇ: Çöp ekonomisi, Epos yay.2012; Kentsel mekanda iki ekonomik yapı, Amme İdaresi dergisi, Aralık 1982, Sayı:4; Dünyanın çöpü, Çöpün dünyası, Sendika.org, 2014
Philippe Chalmin, Catherine Gailloche: du rare a l’infini, Cyclope yay.2009.
Sibel Yardımcı, Ali Saltan, E.Mert Tokur: Geri dönüşümün görünmeyen yüzü, Radikal gazetesi eki, 24 Eylül 2009.
Cumhuriyet gazetesi, CBT eki,15 -11-2013: Cumhuriyet gazetesi, 24 -09- 2011 ve 11 -11- 2011
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.