Bu olayı Fransa emperyalistlerin “medeniyetler çatışması” adı altında yürüttükleri savaş stratejilerini, ittifaklarını ve söylemlerini ateşleyen barut niyetine kullanabilir. İçte işçi sınıfının ve yoksul göçmenlerin dikkatlerini kendi sorunlarından başka yönlere çelmek, saflarını bölerek birbirleriyle tokuşmalarını sağlamak, devrimci güçleri hedef alan yeni anti-terör yasaları çıkarmak için kullanabilir Kuaşi kardeşlerin eyleminin kuşkusuz şiddetle kınanması gerekiyor. Sen başka inançlara […]
Bu olayı Fransa emperyalistlerin “medeniyetler çatışması” adı altında yürüttükleri savaş stratejilerini, ittifaklarını ve söylemlerini ateşleyen barut niyetine kullanabilir. İçte işçi sınıfının ve yoksul göçmenlerin dikkatlerini kendi sorunlarından başka yönlere çelmek, saflarını bölerek birbirleriyle tokuşmalarını sağlamak, devrimci güçleri hedef alan yeni anti-terör yasaları çıkarmak için kullanabilir
Kuaşi kardeşlerin eyleminin kuşkusuz şiddetle kınanması gerekiyor. Sen başka inançlara ve ateistlere günde beş vakit söv say, kendi tabularına azıcık dokunulunca da can almaya kalk. Adaleti yalnız kendine olanlar büyük bir davayı temsil edemezler.
Sorumlu bir İslamcının dahi bunu eleştirmesi gerekir. Nitekim Hamas ve Hizbullah eleştirdi. Çünkü baş düşmanı olmayanları öldürmeyecek ve boşa kurşun sıkmayacak kadar siyaseti biliyorlar.
Haklı bir dava yoksa, tutarlı bir eylem de yoktur. Bir karikatür dergisinin eleştirilerini kaldıramayacak bir davanın adamıysan, sen baştan kaybetmişsin demektir. İslam fundemantalizmini eleştirenleri öldürerek bitireceğini veya korkutarak sindireceğini sanmak çocukça bir şey.
Seçtikleri hedef, seçmeleri gereken hedef de değil üstelik. Madem düşmanına saldıracaksın, Le Pen, Hollande gibileri* dururken, neden Filistin davasını destekleyen ve “İslamofobi”ye karşı duran sol bir dergiyi seçiyorsun?
Batıda uzun zamandır eylem yapmayan fundemantalistlerin bu yanlış açılışını, Müslüman halklara ölüm yağdıranlar yerine onlara muhalif olanlar üzerinden yapmalarını, foyası sonradan açığa çıkacak bir olay olarak mimlemek gerekiyor.
* * *
Paris’te dayanışan IŞİD ve El Kaide gibileri, içten ve meşruiyetini haklılığından alan bir davanın temsilcileri olarak görülemezler. Müslüman ülkeler halklarının toplumsal ve ulusal kurtuluş mücadelesi önünde açık bir tehdittirler. Sahte hedefler gösterip kaos yaratarak emperyalistlere yardımcı oluyor, Kobanê’de görüldüğü üzere halk düşmanı bir rol oynuyorlar.
Ortaya çıkışları ve emperyalist-gerici gizli servislerle saklı ilişkileri ne kadar şaibeliyse, yaptıkları eylemler de o kadar şaibelidir.
El Kaide, Afganistan Rusya’nın işgali altındayken ABD’nin yeşil kuşak projesinin ürünü olarak CIA’nın elinde doğdu. El Kaide’den Boko Haram’a, El Nusra’dan IŞİD’e hepsinin hikayesi aşağı yukarı aynıdır. Gizli servislerin içlerinde cirit attığını herkes biliyor. Emperyalizmin Ortadoğu karakolu Türkiye ile kol kolalar. Suudi Arabistan, Ürdün, Katar gibi emperyalizmin uşağı gerici ülkelerle ilişkileri kirli ve karanlık. Bu ülkelerden para ve iş alıyor, eleman topluyorlar. Suriye’dekilerin iplerinin ABD, İngiltere, Fransa, Türkiye gibi ülkelerin ellerinde olduğunu zaten kimse saklamıyor.
Emperyalist güçler yeniden dizayn etmek istedikleri bölge ve ülkelere kurtarıcı pozunda girmek ve müdahalelerini meşrulaştırmak için bunları kullanıyorlar. Fundemantalistlerle emperyalist proje ve stratejilerin aynı konjonktürde ve paralel gündeme gelmesi tesadüf değil. Birbirlerinden ters yönde destek alarak güçlendiler.
* * *
Diyelim öyle değil. Emperyalist dünya sisteminden hoşnutsuzluk ve buna karşı bir tepki olarak (böyle bir yanı da var çünkü) ortaya çıktılar ve Müslüman halkları kurtarmak istiyorlar.
Kafa keserek, karın deşip yürek çıkararak, tecavüz ederek, bebekleri öldürerek, yoksulları haraca keserek, kadın köle pazarları kurarak mı kurtaracaklar Müslümanları?
Uygulanamaz, gerici, ilkel bir zihniyet hiçbir yaraya merhem olmaz. Yapacakları, yaptıklarından çıkarılabilir.
Sömürüye, baskıya, eşitsizliğe karşı net bir söylemleri, akıllı uslu bir program ve stratejileri yok. Tarihsel-toplumsal değişmeleri hiçe sayarak, bin beş yüz yıl öncesinin kurallarını bugüne taşıyabileceklerini sanıyorlar. Eski Baas rejimlerinden daha geri bir çözümü kurtuluş reçetesi diye sunuyorlar. Başarılı olsalar, en fazla emperyalizme eli mahkûm, petrolden başka bir geliri olmayan despot bir rejim kurabilirler.
Uzağa gitmeye gerek yok. Daha cıvıtılmışları Türkiye’de iktidarda, on üç yıldır ülkeyi yönetiyor. Emperyalizme bağımlılık, sömürü, eşitsizlik, adaletsizlik, yoksulluk, işsizlik, açlık, hırsızlık, yolsuzluk, iş kazaları, kadın cinayetleri, uyuşturucu kullanımı, yozlaşma vs. azalmadı, arttı.
Ilımlısından umudu kesip cennet avuntusuyla cihatçı örgütlere katılan, onlardan da umudu kesip geri dönen binlerce insan var.
Fundemantalist İslamın cennet vaadi gibi, dünyevi projeleri de asılsız çünkü.
* * *
Müslümanlık adına Charlie Hebdo eylemine açık ya da dolaylı destek veren İslamcı medya dün ikiyüzlüydü, bugün de ikiyüzlüdür.
Eğer yapılanı onaylıyorsanız sorulacak olan şudur: Hıristiyan ve Yahudi fundemantalistlerin her günkü mutat küfürlerinizden dolayı sizi öldürmelerine razı mısınız?
“Gerçek İslam bu değil”. “Bunlar Müslüman olamaz” demekle iş bitmiyor.
İşlenmiş cinayeti kınamamak, katilleri kollamanın bir yoludur. Selefiler, Nakşibendîler, Nurcular, IŞİD, El-Kaide, Boko Haram başka bir dinden mi yoksa? Reformlar sürecinden geçip yobazlıklarından arınmamış İslamcılık tam da böyle bir şey işte. Kin, farklılıklar karşısında hoşgörüsüzlük, bağnazlık, intikam mayasında var. Günümüz dünyasında mezhep ve görüş ayrılıklarına tahammül edemeyip, ipe sapa gelmez bahanelerle birbirlerini boğazlayanlar yalnız Müslümanlar.
Türkiye tarihi buna tanık. Kahramanmaraş’ta kundaktaki bebeler, yetmişlik ihtiyarlar boğazlandı, Madımak’ta cayır cayır insan yakıldı, domuz bağlı sorgularla toprağa gömülenler oldu. Charlie Hebdo’dan daha vahşiydi bu katliamlar. Alevi, solcu oldukları, kendileri gibi düşünmedikleri için öldürüldüler.
* * *
“Je Juis Charlie”, “Eşitlik, Özgürlük, Kardeşlik”, “eleştirel akıl ve aydınlanma değerleri”…
Tamam da, “medeniyetler çatışması” namına bu sloganlar altında yürüyenlerden nasıl ayıracağız kendimizi? Sosyalistsek, bir sınıf bakış açımız olmalı.
Emperyalistler emperyalist gibi, liberaller liberal gibi davranıyorlar. Yalnız sosyalistler sosyalist gibi davranmıyorlar. Fransız Komünist Partisi, Hollande ve öteki burjuva hükümetlerle aynı ağzı kullanarak, “bütün cumhuriyetçi güçleri” “barbarlığa karşı” “ulusal birliğe“ çağırdı. Türkiye’de de hiçbir kayıt koymadan aydınlanma, laiklik ve cumhuriyet adına coşanlar vardı.
Fransa’dan (emperyalistlerden) kendimizi ayırmalıyız.
O Fransa ki, IŞİD’e katılan cihatçı sayısı bakımından Avrupa birincisi. Libya’da Kaddafi’ye saldıranların, yakıp yıkanların başını çekti. Hebdo saldırısından iki gün önce “Suriye’ye 2013’te kimyasal silah kullanılırken müdahale etmediğimiz için pişmanım” diyen de Fransa Cumhurbaşkanı Hollande idi.
Charlie Hebdo çizerleriyle de hemhal olmamalıyız.
Ne çizmeleri gerektiğinin kararını verecek olan elbette El Kaide değil. Filistin davasına sahip çıktıkları, Fransa’nın dinsel ayrımcılığı ve faşist Ulusal Cephe’yi eleştirdikleri doğru. Ama ona kefil olmamız gerekmiyor. Onun kendi burjuvazisini, Fransız hükümetlerini eleştirilerinin merkezine koymak, sınıf mücadelesinin çıkarlarını gözetmek gibi bir derdi yok. AB’ci, demokratlığının, anarşizan özgürlükçülüğünün, antifaşistliğinin, enternasyonalistliğinin sınırı buradan geçiyor. Ezenlerle ezilenler, emperyalistlerle sömürge-bağımlı ülkeler, egemen ulus diniyle azınlıkların dini arasında ince ayrımlara teşne değil. Ona göre Hıristiyanlık, Müslümanlık, Musevilik, Leninizm hepsi bir, aralarında fark gözetmeden makaraya alınabilirler.
Hebdo katliamını kınarken bunlara dikkat etmek, emperyalist strateji ve söylemin alanına girmemek açısından önem taşıyor. Yeşillerin, liberal solda parti ve aydınların, sahte komünist ve sosyalistlerin seline kapılmak istemiyorsak eğer. Yoksa kendimizi Hollande’ın arkasında yürür ve uygar Batı adına barbarlara savaş çığlığı atarken bulabiliriz.
Herkes savaş düzeni alırken kendi sınıfının siperinde, doğru yerde bulunmalı, tüfeğini düşmanına doğrultmalıdır.
* * *
“Je Juis Charlie”, ”Eşitlik, özgürlük, kardeşlik”…
İyi güzel. Ama güzellik biraz da ölçülülük demek değil mi?
12 Fransız için birçok yerdeki gibi Türkiye’de de sokağa çıktık, bağırdık, yürüdük, coştuk. Dünya ayaktaydı, medya günlerce ve çarşaf çarşaf buna yer veriyordu. Fakat aynı günlerde Boko Haram’in katlettiği iki bin Nijeryalı için bu duyarlılığı gösteremedik. Yürüyüşsüz, manşetsiz, cılız bir kınama… Batı (ve Türkiye) medyasında birkaç sütun, birkaç cümle, birkaç gecikmiş köşe yazısı, hepsi o kadar.
2000 Nijeryalı’nın 12 “uygar Avrupalı” etmemesi, beyazın siyah, metropolün sömürge karşısındaki üstünlüğü demektir ki, bunun adına Avrupa merkezcilik diyorlar.
Charlie Hebdo’nun bir parçası olduğu Fransız solu çoğunluğu itibarıyla zaten sabıkalı. Cezayir halkının Fransız emperyalizmine karşı ulusal kurtuluş mücadelesinin yanında yer almayarak, kendi burjuvazisinin sömürgeciliğini ve bir sömürge dini olan Müslümanlığa karşı kibrini paylaşmıştı.
Ya peki bizim sola ne oluyor?
* * *
El Kaide-IŞİD saldırısı, en çok Fransız faşistlerini sevindirmiştir. Hem ateist, kozmopolit liberal sol hasımlarını ürküttüğü, hem de kabarttığı ırkçı, yabancı düşmanı duyguların meyvesini en çok kendileri toplayacakları için.
Fransız burjuvazisi artık bunu tepe tepe kullanacaktır. Hollande, yas ilan edip şaşalı bir yürüyüş düzenleyerek, katliamın sonuçlarını kendi lehine yapılandırmayı başardı: Netanyahu ile Mahmut Abbas’ı ve Davutoğlu’nu yan yana getirdi. FKP (PCF), liberal aydınlar, sendika bürokratları ve öteki bazı sahte sol gruplar hep birlikte “Cumhuriyet Yürüyüşü”nde “uygar Batı”nın yanında saf tuttular.
Ama, emperyalist ve faşist katillerle birlikte “cumhuriyet”i ne maksatla korumaları gerektiğini, Hollande’ın Suriye’de “özgürlük savaşçısı” dediği cihatçıya Fransa’da neden “terörist” dediğini sormayı hiçbiri akıl etmedi.
Bu olayı Fransa artık Batı demokrasisinin İslam barbarlığına karşı savaşı olarak kutsayabilir. Emperyalistlerin “medeniyetler çatışması” adı altında yürüttükleri savaş stratejilerini, ittifaklarını ve söylemlerini ateşleyen barut niyetine kullanabilir. Afganistan, Suriye gibi hedef ülkelerde yoksul kanı dökmenin bahanesi yapabilir.
İçte işçi sınıfının ve yoksul göçmenlerin dikkatlerini kendi sorunlarından başka yönlere çelmek, saflarını bölerek birbirleriyle tokuşmalarını sağlamak, devrimci güçleri hedef alan yeni anti-terör yasaları çıkarmak için kullanabilir.
* * *
Artık Fransa El Kaide-IŞİD ve yandaşlarını, El Kaide-IŞİD Fransa ve yandaşlarını göstererek masum kanı dökmeye devam edebilirler.
Onlar ne yapsın, senaryo böyle.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.