Sevgili Hrant, Kanayan yüz yıllık yaramızı sağaltmaya çalışırken, sana sıkılan kurşunlar bu yaranın tuzu biberi olmuştu. Senin o gün düştüğün Pangaltı’nda 100 yıl önce de olağanüstü şeyler gerçekleşti. Pangaltı düşlerin kırıldığı, Anadolu’nun başka yerlerinde açılan yaraların yeniden kanamaya başladığı yerlerden biriydi. Evet, günümüzde sana yaptıklarını 100 yıl önce de Pangaltı’nda, Pera’da başka Ermeni aydınlarına yapmışlardı. […]
Sevgili Hrant,
Kanayan yüz yıllık yaramızı sağaltmaya çalışırken, sana sıkılan kurşunlar bu yaranın tuzu biberi olmuştu. Senin o gün düştüğün Pangaltı’nda 100 yıl önce de olağanüstü şeyler gerçekleşti. Pangaltı düşlerin kırıldığı, Anadolu’nun başka yerlerinde açılan yaraların yeniden kanamaya başladığı yerlerden biriydi.
Evet, günümüzde sana yaptıklarını 100 yıl önce de Pangaltı’nda, Pera’da başka Ermeni aydınlarına yapmışlardı. Osmanlı ajanları Ermeni yazarları, aydınları, din adamları ve komünistlerinin peşindeydi. Birbirinden haberleri olmadan, kendilerine kurulan tuzağı bilmeden 24 Nisan 1915 akşamında karakola çağrıldılar. Aralarında devlet bürokratlarının da olduğu 200’den fazla Ermeni, öylesine ve kısa bir an için çağrıldıkları söylenen karakolun yolunu ‘nasıl olsa hemen dönüp geleceğim’ düşüncesiyle gelişigüzel ev kıyafetleriyle tutmuşlardı.
“Bir-iki soru sorma” ya da “bir konuda bilgilerine başvurulacağı” türünden gerekçelerle çağrılan aydınlar İstanbul’dan Çankırı yönüne uzanan bir bilinmezliğe acılar, açlıklar içinde sürüldüler. Ve günlerce süren Çankırı yolculuğu sırasında nereye, neden götürüldükleri konusunda kendilerine tek bir açıklama dahi yapılmadan belirsizlik işkencesine tabi tutuldular… Sonrası ise ülkemiz açısından her dönem için bilindik bir sonuç; takipsizlik, kayıp, faili meçhul ve inkâr! Osmanlının İttihat ve Terakki hükümeti tarafından son derece planlı yapılan bu imhadan özel yardım ve ilişkilerle ancak beş-on kişi sağ kurtulabildi.
Evet Sevgili Hrant, faili meçhul olan bir yerde usta bir karanlık örgüt, gelişmiş bir organizasyon çokça tanık olduğumuz gibi iş başındadır. 20.yüzyıl bunun örnekleriyle doludur… Ermeni aydınları, Ermeni halkının imhası, Dersim, 1 Mayıs 77, 12 Mart, 12 Eylül, Sivas, Maraş, Çorum, Madımak, Gazi, siyasi kayıplar, Roboski, Gezi… gibi hesabı görülmeyen, defteri dürülmeyen binlerce hesap 21.yüzyıla katliam kapılarını aralık bırakan bir miras olarak kalmış ve 21.yüzyılımız 2007’de sana sıkılan kurşunlarla bir kez daha lekelenmiştir. Tetiği çekenler, azmettirenler ise aramızda arsızca dolaşmakta, yaşatılmaktadır.
Dün Ermeni aydınlarını, Ermeni halkının imhası öncesinde planlı bir şekilde nasıl ortadan kaldırmaya yeltendilerse günümüzde de Ermeni halkına yapılan zulme karşı adalet mücadelesini, kendi yurdunda insanca ve kardeşçe bir arada yaşayabilme inancını yok etmek için de seni özellikle hedef aldılar. Ama faşistlerin hain planları, yüz binlercemizin “Hepimiz Hrant’ız”, “Hepimiz Ermeni’yiz” bilinci odağında kenetlenmesiyle teşhir oldu. Dönem ne 1915, koşullar ne de yüz yıl öncesinin toplumsal koşullarıydı. Irkçı ve imhacı köhnemiş zihniyetin karşısında bugün her ulustan, her etnik ve dinsel kültür çerçevesinden ezilenler, ilerici demokratlar, sosyalistler saf tutmuş; büyük bir kardeşlik ve dayanışma örneği sergilemişlerdir. Bir yanda faşist ve ırkçı emellerini sürdürenler, diğer yanda “Faşizme inat kardeşimsin Hrant” bilinciyle gerek geçmişte, gerekse günümüzde yapılanların peşini bırakmamaya kararlı demokrat, devrimci güçler bulunuyor.
Sevgili Hrant,
Bu topraklar bir avuç bile olsa üstünü yurt tutmuş herkese, her millete fazlasıyla yeter; ama kâr için sınır tanımayan açgözlü burjuvalardan, patronlardan başka herkese. Dün Ermeni halkını insanın insana yabancılaşması demek olan bir değer olan pazar hesabı uğruna imhaya götürenlerin, bugünkü hesapları dünden farklı değil! Onun için sömürüye, ulusal-işbirlikçi emperyalist çıkar ilişkilerine karşı, ortak yurdumuzu yağmalayanların sürekli olarak ötekileştirici bir dil kurup, baskı mekanizması oluşturmalarının karşısında bir arada her 19 Ocak’ta düştüğün yerde, yani toprağındayız. Sen dirençli, mütevazı tavrınla toprağın altını istedin ancak insanca, kardeşçe ve özgürce bir yaşam için ortak vatanımızı milliyetçilere, kıyımcılara ve yağmacılara kaptırmamaya kararlıyız. Bu uğurda çektiğimiz acılar, ödediğimiz bedeller geleceğe ilişkin kararlılığımızın ve bilincimizin de bir göstergesi niteliğindedir.
Sevgili Hrant,
Adaleti arıyoruz. Göstermelik mahkemeler, karartılan deliller, saptırılan soruşturmalar, kestirme içerikli iddianamelere rağmen. Adalet arıyoruz çünkü kağıt üstündeki guguğa dönüştürülmüş hukuk bunu sağlamaktan uzakta zalim iktidarın oyuncağından başka bir şey olmadı. Onun için aramızdan alınıp götürülen Ermeni aydınların anısı ve bunun devamı olan senin kimliğinin, bilincinin ve umudunun hakkı için ‘adalet’ diyerek yüzleşmeyi mahşere havale etmiyoruz.
Sürgüne gönderilişlerinin, katledilişlerinin, kaybedilişlerinin 100. yılında diğer Ermeni aydınlarını da saygıyla anıyoruz. Yazar, gazeteci, doktor, eczacı, hukukçu, muhasebeci vs. her meslekten demokrat, sosyalist devrimcileri de unutmuyor; Sarkis Minasyan, Krikor Torosyan, Khaçadur Malumyan, Karakir Çakalyan, Atom Yarcanyan,Harutyun Şahrigiryan, Rupen Zartaryan,Hayg Tiryakyan, Ğazar Ğazaryan, Şavarş Krisyan, Parseh Şahbaz, Melkon Gürciyan, Taniyel Varujan, Aris İsraelyan, Dr. Garabed Paşayan Khan, Hampartsum Hampartsumyan, Nerses Papazyan, Keğam Parseğyan, Sarkis Suin, Partoğ Zoryan, Yenovk Şahen, Mihırtad Haygazn, Murad Hampartsum Boyacıyan, Hagop Terziyan, Dr. Nazaret Dağavaryan, Hagop Nargileciyan,Dr.Rupen Çilingiryan, Serovpe Noradungyan, Haçik İdareciyan,Dr.Stephan Miskiciyan, Kirkor Zohrab, Diran Kelekyan, Yervant Çavuşyan, Ohnikyan Krikor, Aristages Kasparyan ve daha onlarcasını senin adının yanına saygıyla koyuyoruz.
Kardeşimiz, komşumuz, arkadaşımız, yoldaşımız Hrant, Kirkor, Agop… Yaralarımızın sağaltılması için katliam politikalarıyla hesaplaşma, katillerle yüzleşme talebimizi inatla sürdürüyoruz. Çünkü bir yara 100 yıldır acıyor ve kanamaya devam ediyorsa onu gizleyerek, saklayarak iyileştiremeyeceğimizi biliyoruz.
Bu yarayı deşmek, deşip de sağaltmak gerek…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.