Oyuncak başbakan bir taraftan “Kürtlerin devleti Türkiye’dir, Kürtleri Türkiye koruyacaktır” diyordu. Öte yandan 50 sivil Kürdün öldürüldüğü gün “cezalandırıldılar” diyerek kürsülerde zafer ilan ediyordu. “Bir musibet bin nasihatten iyidir” derler. Fakat “bin musibetten bir nasihat almamak” felaket olsa gerek! Bilirsiniz, “genetik” özelliklerden dolayı ne yazık ki Kürtler, başlarına bir musibet gelmeden biraz zor uyanıyor. Dolayısıyla […]
Oyuncak başbakan bir taraftan “Kürtlerin devleti Türkiye’dir, Kürtleri Türkiye koruyacaktır” diyordu. Öte yandan 50 sivil Kürdün öldürüldüğü gün “cezalandırıldılar” diyerek kürsülerde zafer ilan ediyordu.
“Bir musibet bin nasihatten iyidir” derler.
Fakat “bin musibetten bir nasihat almamak” felaket olsa gerek!
Bilirsiniz, “genetik” özelliklerden dolayı ne yazık ki Kürtler, başlarına bir musibet gelmeden biraz zor uyanıyor.
Dolayısıyla bu deyim Kürtlere yapışıp kaldı galiba.
Son Şengal katliamı ve Kobanê trajedisi de bunu ispatladı. Yani, Kürtler bulunduğu durumu bir kez daha yaşayarak görmüş oldu.
Dağıldıktan sonra uluslaşmasını ya da birliğini kuramayan Kürt halkı defalarca katliamdan geçirildi. Toprakları, hakları gasp edildi.
Ve bu gibi felaketler Kürt ulusunu ara sıra uyandırsa da bu yeterli olmadı. Çünkü acı biraz hafifleyince tarihi uyku modu yine devam etti.
Fakat Kobanê bu durumu değiştirecek galiba. Çünkü Kürtler Kürt siyasi kadrolarının yetersizliğine rağmen uyanmışa benziyor ve tarihi uykunun tarihi rüyaya evirilme fırsatı doğmuştur.
Bilindiği gibi işgalci devletlerin kurduğu IŞİD adlı çete Şengal’e saldırmış üç gün içinde 10 binden fazla insanı katletmişti. Akabinde buna benzer bir katliam yapmak için Kürt bölgesi, Rojava’ya saldırdı.
Fakat Rojava, Kürt gerillaların tecrübesi sayesinde hazırlıklıydı. Ve bir tokat gibi tarihi cevap verildi. Direniş hala devam ediyor.
İşgalci güçler IŞİD ile Kürtleri yok etmeyi planladılar ve o hayallerle onlarca ülkenin bütçeleri kadar para, enerji harcadılar.
Ama tüm hile ve desiselerine rağmen hesapları tutmadı.
Kobanê, düşmediği gibi başta Türkiye olmak üzere Kürdistan üzerinde kötü emelleri olan kesimlerin tüm planlarını, hesaplarını düşürdü. Adeta iptal etti.
“Her ne zaman savaşa giderseniz, hayaletler tarafından avlanırsınız.” İşte “hayaletlere” yakalandılar. Kürt gerilla aklına ve inançlarına yenildiler.
Erdoğan ile Davutoğlu sinsi politikalarla IŞİD’i Kürtlere karşı desteklemenin bedelini Türkiye’nin Ortadoğu’daki rolünü Kürtlere kaptırarak ödedi.
Bu da Kobanê’nin sadece Kürtler için değil Ortadoğu için de bir milat olacağını gösteriyor.
Şengal, Kürdün tarihi uykusunun sembolü oldu. Kobanê ise direnişinin, uyanışının…
Bunu hazmedemeyen, özellikle planladıkları hile ve desiselerinin çökmesi nedeniyle zaten çok öfkeli olan Türk devleti yetkilileri tüm kinlerini sivil Kürt halkına yönelttiler.
Biri, küstahça; “ayaklanmaya kalkışıyorlar, devlet kurmaya çalışıyorlar. Dünyayı başınıza yıkarız! Bir de kanton kuruyorlar ha ha ha!” dedi.
Biri, “ha düştü düşecek, zaten teröristler bir birini öldürüyor!” dedi.
Bir diğeri; binlerce kurşunla infaz edilen insanlar için zafer edasıyla “cezalandırıldılar” dedi.
Kısa zamanda (6-7-8 Ekim) Kobanê protestolarında 50 kişi katledildi, 700 kişi yaralandı, bin kişi gözaltına alındı, 400 kişi tutuklandı, bunların çoğu işkenceden geçirildi.
Kobanê ne öğretti?
Başta, HPG-YPG’nin Güney’e gitmesi Güney halkı tarafından sevgiyle karşılandı.
PEŞMERGE’nin Kobanê’ye geçmesini de Kuzey halkı sevgiyle karşıladı.
HPG gerillaların Güney’e inmesi, PÊŞMERGE’nin Kobanê’ye geçmesi Kürtler arasındaki sınırları ve husumeti kaldırdı.
İç fitne fesatların gücünü azalttığı gibi Kürtleri milli bir duygu çatısı altında birleştirdi
Kobanê direnişiyle Kürtlerde uluslaşma kıvılcımları oluştu, devlet aklı oluşmaya başladı.
Bu bir hayaldi. Fakat şimdi aynı cephede beraber mücadele ediyorlar.
Büyük Kürdistan’ın hayal olmadığını gösterdi ve devletleşmenin ilk büyük adımı atılmış oldu.
Büyük Kürt devletinin nüvesini oluşturmada Güney zayıf kaldı ama PKK-PYD bunu Kobanê’de başardı.
Gerçi tüm dünyanın hayran olduğu bu muazzam direnişe rağmen Kürt siyaseti gerekli dersleri çıkarmadı, yeterince cevap olamadı. Yani siyasilerin halkın epey gerisinde ve donanımsız, öngörüsüz ve yetersiz olduğu ortaya çıktı.
Özellikle halkı sokaklara çağıran sonra da tam aksinde beyanatlarda bulunan, halkı sahiplenmeyen siyasilerin durumu faciaydı.
Fakat Kürt halkı ‘Kürdistan’ fikrini çöpe atan fikirleri de çöpe atmış oldu.
Türkiye, İran, Irak ve Suriye Kürtlerin yine eski terk edilmiş hallerine bırakılmaları ve ezilmeleri için ön plana çıkmalarını hep engellemeye çalıştı.
Özellikle Türkiye, ABD ve İsrail güdümlü silahları, NATO’nun aklını ve teknolojik silahlarını 40 yıl boyunca Kürtlere karşı kullandı.
Daha dündü. Ortadoğu kaynıyordu. Ve Kürtlerin direnişi onları bölgesel bir aktör haline getiriyordu.
Erdoğan kendisini ABD’nin bir müttefiki olarak görüyor ve aynı zamanda Kobanê’yi savunan cesur savaşçıları aşağılıyordu. ABD ve dış dünyayı suçluyordu. “Niye bu kadar Kobanê diyorsunuz” diye bağırıp çağırıyordu.
Sandı ki, Neo-Osmanlı aklıyla Kürtlere, dünyaya, ABD’ye geri adım attırabilecek.
Fakat Kürtler dünyanın gözde ve popüler halkı olmayı başardı. Koalisyon O’nun itirazlarını dikkate almadı ve O’na rağmen bombalama yaptı, Kürtlere yardım etti.
Çünkü IŞİD’in ilerleyişini hiçbir Müslüman devlet engellemezken, çoğunluğu Müslüman olan Kürtler hayatları pahasına engelleyip büyük katliamları önledi.
Daha önce Selahattin Eyyubi ve Hasan Sabbah işgalci güçlere tokat vurmuştu. İkincisini Apo vurdu. Kobanê direnişi ise Apo’nun Türk devleti şahsında işgalcilere tarihi tokadını pekiştirdi.
Elleri kalaşnikoflu, saçları örgülü, güler yüzlü, parlak gözlü kahraman kadınlar, şehirlerini, devletlerini, ailelerini hayatlarını ortaya koyarak koruyorlar ve bu uğurda gözlerini kırpmadan ölüyorlardı.
Böylece, Kürtler dürüstlükleri ve direnişleriyle dünyada muazzam bir saygınlık kazandı, haklı davaları dünyayı etkiledi.
Kobanê bir insanlık sembolü olduğu gibi Kürdistan Ortadoğu’da halkların sığınma yeri oldu. Dünya bunu büyük bir sempatiyle izledi, alkışladı.
Oyuncak başbakan bir taraftan “Kürtlerin devleti Türkiye’dir, Kürtleri Türkiye koruyacaktır” diyordu. Öte yandan sokak arasında binlerce kurşunla infaz edilen 50 sivil Kürdün öldürüldüğü gün “cezalandırıldılar” diyerek kürsülerde zafer ilan ediyordu.
Fakat Kürtler Türkiye’nin Kürtlerin devleti olmadığını özümsedi.
Kürtler bir devletlerinin olmamasının ne kadar kötü bir şey olduğunu iliklerine kadar hissetti.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.