Yer üstünde olduğu gibi yeraltında ve deniz ve okyanusların dibinde piyasa korkusuzca, sadece kendi yarınını düşünerek satacak mal aramaktadır İçinde bulunduğumuz 2014 yılının Aralık ayında Peru’nun başkenti Lima’da ülkeler yine iklim için bir araya geliyorlar. 2015 yılında ise Fransa’nın başkenti Paris’te toplanacaklar ve yine küresel ısınma, iklim değişikliği, çölleşme, biyoçeşitlilik’ten söz edecekler. Bu kaçıncı toplantı […]
Yer üstünde olduğu gibi yeraltında ve deniz ve okyanusların dibinde piyasa korkusuzca, sadece kendi yarınını düşünerek satacak mal aramaktadır
İçinde bulunduğumuz 2014 yılının Aralık ayında Peru’nun başkenti Lima’da ülkeler yine iklim için bir araya geliyorlar. 2015 yılında ise Fransa’nın başkenti Paris’te toplanacaklar ve yine küresel ısınma, iklim değişikliği, çölleşme, biyoçeşitlilik’ten söz edecekler. Bu kaçıncı toplantı diye merak ediyorsanız sayılarını unuttuk. Aklımızda kalan Kyoto ve Kopenhag. Birincisi 1992 yılında Rio de Janeiro’da Birleşmiş Milletlerin öncülüğünde yapılmış. Aradan 22 yıl geçmiş ve hala görünürde dişe dokunan bir gelişme yok. 1995’te Berlin’de, sonra 1996 yılında Cenevre’de, 1997 yılında Kyoto’da iklim uzmanları bir araya gelmişler. Diğerlerini saymaya gerek yok. Önemli kişiler önemli başkentlerde bir araya gelip çalışmalar yapıyorlar, rapor düzenliyorlar, salımları azaltma sözü veriyorlar ama hala insanlar iklim nedeniyle göç ediyorlar, deniz seviyesi yükseliyor, tayfun, hortum gibi doğal olayların sıklığı artıyor, su taşkınları özellikle gelişmekte olan ülkelerde büyük kayıplara neden oluyor, çölleşme giderek artıyor, ormanlar yok ediliyor, sera etkisinden büyük ölçüde sorumlu olan gelişmiş ülkeler ve özellikle Çin ve ABD salımların azaltılması konusunda “işaretler” veriyorlar. İşaret vermeleri 22 yıl sürmüşse azaltmaları ya da tümüyle ortadan kaldırmaları için herhalde bir 22 yıl daha geçecek gibi. Earth Enstitüsü Başkanı Jeffrey Sachs “Paris’te yapılacak konferansta ülkeler sıcaklık artışını 2 derecenin altında tutma sözü vereceklerini, iklim değişikliğini kabul ettiklerini ama nasıl başaracaklarını bilmediklerini ya da anlaşamadıklarını ve hükümetlerin belki 2015’te Paris’te anlaşacaklarını” söylüyor(1). Kesin bir şey yok yani. Ama bir şey kesin o da zamanın akıp gittiği, kimilerinin doğayı talan ederek ceplerini doldurduğu ve yarının çok geç olacağıdır.
Küresel ısınma/iklim değişikliğinin nedeni olarak insanların sorumsuz ve bencil davrandığını, her önüne geleni tükettiklerini, yanlış ekonomi ve çevre politikaları uygulandığını, politikacıların popülizm adına sadece vitrinde kimi değişiklikler yaptıklarını, kısacası insanların doğayı katlettiklerini söyleyenler var. Ama insanın tutum ve davranışlarını, bilinç ve düşüncelerini, yaşam koşullarını etkileyen var olan ekonomik sistem yani maddi üretim tarzıdır. Kısacası kâr peşinde koşan kapitalist sistemdir. İklimin değil sistemin değişmesi gerektiğini dile getiren uzmanlar insan ve yaşadığı çevresini katleden bu sistemin artık sona erdirilmesini önermektedirler. Küresel ısınma ve iklim değişikliği kapitalist etkinliğin ve teknolojisinin zehirli meyveleridir. Doğayı tahrip eden, her parçasından kazanç sağlamayı düşünen sermaye Bernard Maris’in de dediği gibi ölümün diğer adıdır.(2)
İklim değişikliğinden dolayı etkilenen insanların çoğu gelişmekte olan ülkelerde yaşamaktadırlar. Gelirlerin az olduğu, gelir eşitsizliğinin adaletsiz olduğu bu ülkeler iklim değişikliğinin sorumlusu değillerdir ve gelişmiş kapitalist ülkelerin sömürüsü altında inleyen bu ülkeler şimdi de bu ülkelerin büyük ölçüde sorumlu olduğu iklim katliamına maruz kalmaktadırlar. Bir bunalımdan diğerine giden liberal-üretkenci piyasa sistemi 2008 yılında yaşadığı bunalımı hala atlatmış değil ve bu kez XX. yüzyıl bunalımlarında görülmeyen bir bunalıma ve sonuçlarına eşlik ediyor: Ekolojik kıyım ve sonuçları. Kimi destek ve teknolojilerle sistemi değiştirmeden kısmi önlemlerle kapitalizmi “yeşillendirmek” de göz boyamaktan öte bir şey değildir.(3)
Mercan kayalıkları alarm veriyor
Kapitalist sistem dünya kaynaklarını hoyratça kullanıp sömürürken kârını en çoğa çıkarmak için çaba göstermektedir ve dünyanın sayılı doğal zenginliklerini de mahvetmektedir. İşte bu zenginliklerden biri de mercan kayalıklarıdır (resifler) ve dünyanın önemli karbon kuyularını oluştururlar. Bize uzak olan bir coğrafyada yer alan mercanlar ekolojik denge için gereklidir. İçerdiği biyoçeşitlilikle yaşamın devam etmesinde önemli rolleri vardır. Ama ne yazık ki iklimsel değişiklik ile okyanus üzerinde bulut örtüsü ve deniz buzunda değişiklik olmaktadır, tropik fırtınalar çoğalmaktadır ve okyanus suları ısınmakta, asitleşme arttığından mercanların kabuk yapma yetenekleri engellemekte ve dolayısıyla nüfuslarını da etkileyerek(4) mercanların dünyasını da etkilemekte, mercanlar beyazlaşmakta ve ölüme doğru yol alırken çevresindeki ekolojik dünyanın canlılarını da tehlikeye atmaktadır. Büyük ve önemli mercan kayalıkları Hint-Pasifik bölgesinde yer alırlar ve Avustralya’da (yaklaşık 2000 km’ye yayılır), Yeni Kaledonya’da (1600 km) Beliz’de önemli mercan kayalıklarını görürüz. Filipinler, Endonezya, Sri Lanka, Pasifik adaları, Havai, Karayipler, Kızıl Deniz ve Hint Okyanusu gibi yerlerde de mercan kayalıklarını görüyoruz. Mercan kayalıkları zengin bir biyoçeşitliliğe sahip olup mercan, balık, omurgasızlar, yumuşakçalar gibi binlerce tür canlıyı barındıran dünya ekosisteminin bir parçasıdır. Mercanlar yosunlarla sembioz içinde yaşarlar. Okyanusların Amazon ormanıdır. İklimin en önemli göstergelerinden biridir. Mercan kayalıklarının oluşmasında magmanın oluşumu vardır. Böylece volkanik bir ada oluşur ve mercan kıyısında “saçaklar” şeklinde oluşmaya başlar. Sonra adayı işgal eder ve mercan kayalıklarını (bariyerini) oluştururlar ve “asılı” hale gelirler, tuzlu denizde gölcük oluştururlar (lagün) ve sonunda da ada batar ve “atol”e dönüşür. Burada mercanların türleri (sert, siyah, yumuşak, kabuklu), yaşamları (Norveç’te bulunan soğuksu mercanları ya da 30-40 metreden sonra görülen, 4 derecede yaşayan derin okyanus mercanları gibi) üzerinde durmayacağız. Bilinen 700 tür mercan, 6000 yumuşakça, 4000 balık, denizineği (dugong), yeşil kaplumbağa, luth, balinanın bu alanlarda yaşadıklarını belirtelim. Sadece bu oluşumların başına gelen tehlikelerden söz etmekle yetinelim.
Yok olma tehdidi altında
20. yüzyıl sonunda mercanların %10’u kayboldu. %30’u kaybolma tehlikesi altında ve %58’i ise insan etkinliklerinin tehlikesi altındadır. İklim değişikliği yok olmalarının tek nedeni değildir. Kitlesel ve korumasız turizm, deniz ve okyanusların özellikle çöplerle kirletilmesi, liman ve atık su tesisleri gibi altyapı çalışmaları, hidrokarbürler, tarım ilaçları, erozyon, aşırı balık avlama gibi nedenlerde mercanların “ekolojik yuvalarını” tahrip eder, nefessiz ve ışıksız bırakırlar. Okyanus biyoçeşitliliğinin %25’ini oluşturan mercan kayalıkları ayrıca büyük bir ticaretinde konusudur. 100 milyon kişinin geçimini sağladığı, 1 milyar insanın karnını doyurduğu alanlardır. Fırtına, Tsunami gibi doğal olaylara karşı doğal engel oluştururlar ama El Nino tayfunu(1998) mercanların %16’sını beyazlatmıştır. Mercan kayalıklarının balıkları, son 10 yılda yasaklanmasına karşın siyanürle ya da dinamitle avlanarak dünyanın büyük akvaryumlarına yollanır. Tıp ve eczacılıkta (protez, kimyasal ekstreler) kullanılırlar. ABD, Avrupa ve Japonya mercan tüketiminde ilk sıralarda yer alırlar. 1999 yılında 82.500 mercan birimi, 2000 yılında 83.400 mercan birimi Fransa’ya yollanmıştır. 1500 tür deniz canlısı ticareti içinde mercan kayalıklarında toplam 150 kadar türün ticareti yapılır. Mercan çiftlikleri sadece tüketimin yüzbinde üçünü karşılayabilmektedir. Ticaret söz konusu olduğundan mercanların geleceği ve dolayısıyla biyoçeşitlilik tehlike altındadır.
1973 yılında kaybolmaya yüz tutmuş türlerin ticaretiyle ilgili, ki mercanlarda bu türler arasındadır, Washington mutabakatı imzalanmıştır (Convention on İnternational Trade of Endangeres Species-CİTES). 2000 yılında PNUE mercan kayalıklarıyla ilgili bir birim kurmuştur. Mercan kayalıkları için Uluslararası Ağ (ICRI)1994 yılında 8 kurucu ülke tarafından (ABD, Fransa, Avustralya, İngiltere, Japonya, Jamaika, Filipinler, İsveç) kurulur. Aynı şekilde mercanları korumak için Marine Aquarium Council (MAC) adlı örgüt kurulur. 60 ülke bu örgüte 8000 üyeyle katılırlar.(5)
Dünyanın zenginlikleri arasında önemli yer tutan mercanları korumak için kurulan bu kuruluş/örgütler çalışmalarına devam etseler de iklim değişikliği konferansları gibi olumlu sonuç almaktan uzaktadırlar ve yer üstünde olduğu gibi yeraltında ve deniz ve okyanusların dibinde piyasa korkusuzca, sadece kendi yarınını düşünerek satacak mal aramaktadır. Oluşması milyonlarca yıl süren bu zenginlik ne yazık ki doğa katillerince kısa sürede yok olmaya mahkûmdur.
Dipnotlar:
1- Libération gazetesi, 12.12.2014.
2- Bernard Maris, Marx ô Marx, pourqoui m’as-tu abandonné?, Champs actuel, 2012.
3- Alain Lipietz, Green Deal, Découverte, 2012.
4- N.E.Sağlam ve diğ., Küresel ısınma ve iklim değişikliği, E.Ü.Su ürünleri dergisi, 2008.
5- fr.wikipedia; agora.fr; actu-environnement.com; lagrandepoubelle.com; recifal.fr
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.