2015’te nasıl bir AKP iktidarı olacak? Bu sorunun yanıtı hiç de zor değil! Özellikle 2014’teki icraatlarına ve 2015 hedeflerine bakmak yeterli olacak. Ufak çaplı bir iç gerilimden sonra Tayyip Erdoğan’ın (çok uzatmadan) müdahalesiyle, Bakanlar Kuruluna başkanlık edeceğini açıklaması, 2014’te kendince elde ettiği sultanlığı 2015’te tam olarak yürürlüğe sokacağını gösteriyor. Hukuk, şimdiye kadar olduğu üzere Tayyip […]
2015’te nasıl bir AKP iktidarı olacak? Bu sorunun yanıtı hiç de zor değil! Özellikle 2014’teki icraatlarına ve 2015 hedeflerine bakmak yeterli olacak.
Ufak çaplı bir iç gerilimden sonra Tayyip Erdoğan’ın (çok uzatmadan) müdahalesiyle, Bakanlar Kuruluna başkanlık edeceğini açıklaması, 2014’te kendince elde ettiği sultanlığı 2015’te tam olarak yürürlüğe sokacağını gösteriyor. Hukuk, şimdiye kadar olduğu üzere Tayyip Erdoğan’a uydurulacak, uydurulamadığı durumlarda ise her türlü yaptırım göz ardı edilerek Tayyip Erdoğan’ın ‘hukuku’, hukuksuzluk olarak işletilecek.
Gerici ideolojik vurgular ve uygulamalar, özellikle seçim dönemine girildiği düşünüldüğünde artarak devam edecek. Diyanet’in yılbaşı ‘fetva’sı yeni yılın işaret fişeği. Gericiliğin azgınlaşmasından en büyük pay ise eğitim sürecindeki öğrencilere ve elbette ki kadınlara düşecek! Dinci/mezhepçi gericiliğin yetmediği durumlarda ise devreye Osmanlı sokulacak. Osmanlının devreye sokulması AKP’nin/Erdoğan’ın birçok açıdan işini kolaylaştırmakta. Padişah (Erdoğan), sadrazam (Davutoğlu), şeyhülislam (Diyanet), Divan-ı Hümayun (Bakanlar Kurulu) ilişkisinden Kürtlerle (Osmanlıdakine benzer bir yerel serbestlik), Alevilerle (boş vaatler), Ermenilerle (hoş görülen azınlık) ilişkisine ve elbette ki bütün halkla kurulacak tebaa ilişkisine kadar geniş bir hayali canlandırmaya yarıyor. Bölgede büyük ve üstün bir erk olma hayalinin pazarlanması da cabası.
Düzenin ekonomik işleri ise 2014’ten çok daha kötü olacak. Seçim döneminde çok daha fazla paraya ihtiyaç duyacak olmasına rağmen ABD’nin “kendi işlerini” düzeltmesiyle düşük faizli dolarla borçlanamayacak. Rusya’nın kendi içine kapanması ise ihracat daralmasına ve alacakların tahsil edilememesine yol açmış durumda. Bunların sonucu daha yüksek faizle daha çok borçlanma demek. Yani AKP ‘geleceği satmaya’ devam edecek. Merkez Bankası’nın 2014 başında öngördüğü yüzde 5 enflasyon hesabı 2014’ün sonunda yüzde 9 (yaklaşık iki katı) olarak gerçekleşti.1 2015’te daha da katlanacak. İşsiz sayısı resmi rakamlara göre 3 milyon, gerçekte ise 5 milyon civarında. Bu kadar bol işsizin olması bile patronları memnun etmiyor. Çalışma Bakanlığı’nın “Ulusal İstihdam Stratejisi” yayımlandı. Bu planda en gözde kavram “güvenceli esneklik”, yani “geçici iş ilişkisi”ni yerleştirmek. (Adının güvenceli olması tabii ki yalan). Bunun emekçiler için anlamı; emeklerini, daha ucuza ve sürekliliği/güvencesi olmayan işler için satışa çıkarmak. Ayrıca 2015’te ‘kıdem tazminatının kaldırılmasıve fona bağlanması’ patronların talebi ve AKP’nin uygulamasıyla tekrar gündeme gelecek. Tayyip Erdoğan’ın Türk-İş’i ziyaret etmesinin çok hayra alamet olmadığını, 2015’te işçilerin manüplasyonuna ne kadar ihtiyaç duyacağının göstergesi olarak not etmek gerek.
AKP’nin 2015 ve sonrası için bulduğu çözüm ise daha fazla (ve yüksek faizle) borçlanmakla birlikte ülkenin yer altı ve yerüstü kaynaklarını daha da artan oranda yağmaya ve talana açmak.
Yağma ve talan, güzel laflarla ambalajlanmış durumda. 2014-2018 dönemini kapsayan “Kalkınma Planı”nın 9 maddelik öncelikli “eylem planı” Başbakan Davutoğlu tarafından açıklandı. Önceliğin önceliği enerji; “yerli kaynaklara dayalı enerji üretim programı” ve “enerji verimliliğinin geliştirilmesi programı”. Enerji üretiminde yerli kaynak payı yüzde 27’lerden yüzde 35’lere çıkarılacak. Yerli kaynak denilen de (petrol ve doğal gaz olmadığına göre) linyit.2 Yani verimi en düşük atığı en fazla olan kömür türü. Verimliliğin geliştirilmesinden kastedilen ise linyit sahalarına termik santraller yapılması. Bu hedefe göre Afşin Elbistan, Konya Karapınar ve Trakya Ergene gibi büyük linyit havzalarına termik santraller kurulacak.3 Benzer konuda sayılabilecek yüzlerce örnekten en ilginç olanlarından biri Türkiye’nin en büyük rüzgar enerji santralinin (RES’in) İstanbul’da (Çatalça) kurulacak olması.4
AKP’nin Kalkınma Planı’nın insan ve doğa önceliğine göre yapılmadığını belirtmeye bile gerek yok. Sermayenin maksimum kar ilkesine göre talan, bunu sağlayan Erdoğan AKP’sinin maksimum komisyon ilkesine göre yağma. Yağma ve talan en değerli olandan daha az değerli olana doğru genişleyecek yani İstanbul’dan Marmara’ya oradan tüm Türkiye’ye, altından bakıra, bakırdan demire, en geniş maden havzasından en küçük taş ocağına kadar….
2015’te AKP karşıtı mücadeleler nasıl gelişecek? Bu sorunun yanıtı da hiç de zor değil!
AKP’nin iktidarını sürdürmek için uyguladığı politikalara karşı yani yolsuzluğa, gericiliğe, sömürüye, yağma ve talana karşı mücadele ederek ve bu mücadeleleri yaygınlaştırarak gelişecek. Bu tip bir mücadelenin yakın zamandaki son örneği İstanbul Kadıköy’deki “Marmara Kent ve Doğa Mitingi”nde gerçekleşti. AKP’nin saldırısıyla yüz yüze kalan onlarca farklı mücadele alanından gelenlerin birlikteliğinin sergilendiği bir miting olmanın ötesinde bir kez daha kanıtlandı ki, bu mücadelelerin büyütülmesi, geliştirilmesi ve ülkeye yayılan bir örgütlülükle sürdürülmesi bir tercihten öte artık bir zorunluluktur. Örgütün, mücadelenin “bir adım” önünde olması gerekiyorsa eğer örgütlenmek için AKP saldırılarının sonucunu beklemek gerekmez.
Bu mücadelelerin içerisinde siyasal kimliklerin silikleşmesi/silikleştirilmesi ise mücadeleleri ve onun içindeki bireyleri ilerletmez, tam tersine varolan durumun (ilişkilerin) statükocu, statik halinin kalıcılaştırılmasına neden olacaktır. Siyasal kimlik sahibi olmak ve bunu göstermek, mücadelenin tamamına grup damgası vurmaya çalışmak anlamına gelmeyeceği gibi sahiplenmeyen insanları herhangi bir grubun üyesi göstermek amacını da taşımaz. Bu tür mücadelelere (özellikle Gezi’den sonra) eklenen en önemli özelliklerden biri herkesin tüm farklılıklarına rağmen ortak amaç altında birlikteliği oldu. Bu farklılıklar sadece bireysel farklılıklar değil, aynı zamanda siyasal farklılıkların da (siyasal farklarını göstererek) birlikteliği olmalı. Örgütlü olmak, hele hele ortak bir siyasi irade oluşturarak/kabul ederek örgütlü olmak ileri bir bireysel bilince sahip olmaktır. Örgütsüzlüğü ya da geri örgütlenme modellerini fetişleştirmek aynı zamanda siyasal hedefin, siyasal ufkun sınırlarını da göstermektedir.
Bugün için devrimci tercih, AKP iktidarını geriletmek değil, AKP iktidarını yıkmaktır. AKP iktidarını yıkmak için izlenecek yollar ise belli. Ya Meclis’te yüzde 50’yi bulursunuz ve iktidarı değiştirirsiniz (buna yıkmak denebilir mi?) ya da bunu yapamıyorsanız AKP’nin politikalarını uygulanamaz hale getirirsiniz. Bugün için devrimcilerin temel görevi tam da budur.
Her seçim dönemi olduğu gibi parlamentoya birilerini sokmayı temel devrimci görev olarak pazarlamaya çalışanlar bu seçim dönemi de ortalıkta fazlaca görünecekler. Reformizmlerini, şatafatlı devrimci sözlerle örtmeye çalışacaklar. Parlamentoyu sokağa yedeklemek için değil, sokağı parlamentoya yedeklemek için salon birlikteliklerinin erdemini yere göğe sığdıramayacaklar. Sokağa yapılan vurgular, militanlığa/kararlılığa ilişkin davetler gerçekleştirilmeyi bekleyecek. Parlamentoda varolmayı tali bir amaç olarak değil de mücadelenin ana amacı olarak görenler, farkına varmalıdırlar ki, bu girişimleri ile halkların AKP karşıtı mücadelesini; AKP’yi geriletmeye, meclisteki sayısını azaltmaya indirgeyeceklerdir. Kürt siyasi hareketinin bunca yıllık deneyimiyle Meclis’te olmamayı göze aldığı taktik tutumları değerlendirdiği bu koşullarda, üç-beş milletvekilini meclise yerleştirmeye çalışmak (üstelik bunu gerçekte sahip olmadıkları dinamikleri arkalayarak yapmaya çalışmak), AKP düzeninin siyasal, toplumsal stratejisini kavramamaktır. İşin en hazin kısmı ise bu tercihin “devrimci siyaset” olduğunun iddia edilmesidir.
Sonuç olarak 2015, AKP gericiliğinin ve yağmasının çok daha artacağı (ve hatta AKP’ninbunu artırmaya mecbur olduğu) bir yıl olacakken, gericiliğe ve yağmaya karşı büyütülecek mücadelelerin de yılı olacak.
Dipnotlar:
1 En yüksek enflasyon oranı yüzde 14,7 ile gıda ürünlerinde oldu. Bu durum devam edeceğine göre 20 milyonunun üzerindeki yoksul insanı 2015’te daha zorlu koşullar bekliyor.
2 Yerli kömürden üretilen elektrik miktarı iki kat artışla 60 milyar kWh’ye çıkarılacak.
3 2015 sonuna kadar buralar için ihaleye çıkarma kararı alındı bile.
4 Tam olarak 88 rüzgar türbini kurulacak olan bu tesis için ÇED başvurusunda bulunuldu bile.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.