Futbol bir bir arada olma tutkusudur. Futbolun takım oyunu olduğunu henüz kavrayamamışken bir ekol yaratmayı beklemek en açık haliyle hayalcilik olur Sayın İsmail Topkaya (kendisine ‘abi’ desem kızmaz umarım) 21 Kasım’da yazdığı “Türkiye’deki futbol ve futbolda ekol (1)” başlıklı yazısında Türkiye’den neden bir futbol ekolü çıkmadığına değinmiş. Yazısına katılmakla beraber eksik bulduğum bazı yönleri de […]
Futbol bir bir arada olma tutkusudur. Futbolun takım oyunu olduğunu henüz kavrayamamışken bir ekol yaratmayı beklemek en açık haliyle hayalcilik olur
Sayın İsmail Topkaya (kendisine ‘abi’ desem kızmaz umarım) 21 Kasım’da yazdığı “Türkiye’deki futbol ve futbolda ekol (1)” başlıklı yazısında Türkiye’den neden bir futbol ekolü çıkmadığına değinmiş. Yazısına katılmakla beraber eksik bulduğum bazı yönleri de eklemeyi naçizane borç bilirim.
“Buna spor literatüründe EKOL denir. Ekol; ‘okul’ anlamına gelen herhangi bir iş veya alanda kabul edilmek zorunda kalınmış ‘kendine has’ olmak anlamı taşır. Birçok ülke, birçok alanda ekol olmuştur. Yani herhangi bir alanda kendini kabul ettirecek kadar kaliteli olmuştur,” diyor İsmail Abi ve buna istinaden “Derwal, Feldkamp, Piontek gibi isimler yan yana geldiğinde ortaya çıkan bağlantı, örneğin Fatih Terim deyince neden ortaya çıkmıyor?” diye soruyor.
Birincisi bence şuradan başlamak gerekir: Futbol bir bir arada olma tutkusudur. Ben yıllarca profesyonel basketbol oynadım ama eski mahallede şimdi süper market olan arsada oynadığım topun zevkini bir türlü alamadım. Yani futbol bir şey istemez aslında. Basketbol öyle değil mesela. En basitinden potanız olması lazım. Futbolda ise iki taş bir gazete kâğıdından top yap, bize her yer stadyum! Bizde taraftara, kulüplere yüklenen fedakârlık olgusu aslında futbola yüklenmelidir. Fakat endüstriyel şartlarda bunun mümkün olmadığını hepimiz biliyoruz. Futbolun tek istediği “bir araya gelin oynayın”dır.
Biz henüz bunu başarabilmiş değiliz. Tribünlerdeki ayrışmayı geçtim takım içerisinde her gün suratına baktığı, yeri geldiğinde onun attığı pasla gol atan adama silah dayayan futbolcularla yaşıyor takımlar. Bu durumu henüz açıklayamazken, futbolun takım oyunu olduğunu henüz kavrayamamışken bir ekol yaratmayı beklemek en açık haliyle hayalcilik olur.
Bireyciliği bu kadar pompalayan bir sistem ta çocukluktan başlıyor. Örneğin “altyapıdan oyuncu çıkarmak” diye bir kavram var. Neden altyapıdan oyuncu değil de bir takım çıkartılmak için uğraşılmıyor? Çünkü oyuncu çıkarmak çok daha ucuz ve bu menajerinden başkanına kadar herkesin işinde daha çok geliyor.
Dünya, doğduğu andan itibaren artık bir arada yaşayan insanlar istemiyor. Herkesi birbirinden ayırt eden ve ayıran bir sistemin içinde tırmalamaya çalışıyoruz. Bunu yaparken de canlarımızı bile kaybediyoruz.
Aslında zorlaştırdığımız şeyi biz yaratırken ekol yaratmaktan ziyade takım yaratsak futbolun istediğini yapıp sadece bir araya gelip oynasak olmaz mı?
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.