Alevilerin mücadelesinin geleceğini ne Davutoğlu ile aynı karede poz verenler ne de Aşure gününde temcit pilavı gibi ısıtılan seçim öncesi açılım programları belirleyecek. Mezhepçi faşizme, AKP gericiliğine karşı mücadelenin yolunu polis terörüne rağmen sokağa çıkıp Davutoğlu’na belediye ziyaretini iptal ettiren Dersimliler, aşure kazanına dayanışmayı katanlar, yüzünü sola ve sokağa dönen Aleviler gösteriyor Ortadoğu politikasında batağa […]
Alevilerin mücadelesinin geleceğini ne Davutoğlu ile aynı karede poz verenler ne de Aşure gününde temcit pilavı gibi ısıtılan seçim öncesi açılım programları belirleyecek. Mezhepçi faşizme, AKP gericiliğine karşı mücadelenin yolunu polis terörüne rağmen sokağa çıkıp Davutoğlu’na belediye ziyaretini iptal ettiren Dersimliler, aşure kazanına dayanışmayı katanlar, yüzünü sola ve sokağa dönen Aleviler gösteriyor
Ortadoğu politikasında batağa saplanan, Kürt sorununda Kobane açmazıyla tıkanan AKP genel seçim çalışmalarına ezber taktiklerle başladı: bir yandan dine sarılma bir yandan açılım oyalamaları.
Erdoğan toplu açılış törenlerinde “imam hatiplerin kilitlerini söktük attık”, “başörtüsünü serbest bıraktık” propagandasına yüklenirken danışmanları hayatlarına renk katmak istemiş olmalı ki arada derede Amerika’yı Müslümanlara keşfettirip Küba’ya cami dikme hayallerini AKP kitlesine pazarladılar. Davutoğlu ise o “katliam olsa yine de gülen yüzü” ile bir kez daha kameralar önünde boy gösterip Alevi açılımı ve Dersim gündemini ortaya attı. Hacı Bektaş-ı Veli “müzesi”nin girişinin ücretsiz olmasını Alevilere müjde diye sunabilen Davutoğlu’nun ardından AKP kalemşörleri 15 gün Dersim’le yatıp ‘açılım’la kalktı. Dersim gündemi ile CHP tırmalandı. Sonunda Davutoğlu 23 Kasım’da polis ablukası altındaki Dersim’e giderek sayısını kendilerinin de unuttuğu açılımlara bir yenisini ekleyiverdi. Üstelik “Dünün katledenleri bugün ‘özür’ dileyenlerdir” diyen Dersimlilere polisi saldırtarak. Ne diyelim, döverek özür dilemek de AKP yöntemi. Tıpkı mezhepçiliğin dik alasını yaptığı anda açılıma soyunmak gibi.
Seçim öncesi Alevi açılımı yine yeniden
İktidara geldiği günden bu yana Sünni-Hanefi mezhebine dayalı ve giderek dinsel karakteri daha fazla öne çıkan bir rejimin inşasını yürüten AKP’nin tam da Suriye savaşı boyunca desteklediği, Alevi katliamlarına imza atan IŞİD’in Kobane’ye saldırdığı bir dönemde Alevi açılımı yapması yine de kimse için şaşırtıcı değil. Ne de olsa saatler seçime, Haziran’a ayarlanmış durumda.
Alevi ve Kürt halkı arasında iktidar karşısında farklı zeminlerde büyüyen tepkinin buluşmasını kendisi için kâbus senaryosu (ya Haziran İsyanı ve 6-7 Ekim Kobane ayaklanması aynı anda olsaydı?) olarak gören AKP, iki kesimi de açılım söylemleri ile seçime kadar oyalamayı umuyor. Alevi örgütlerinin “Kobane Kerbela’dır” söyleminin karşısına “Dersim modern bir Kerbela’ydı” denerek çıkılması da Kürtlerin ve Alevilerin memleketi Dersim’in sembol olarak seçilmesi de bundan.
Bu arada bir parantez açıp CHP’ye de değinmek de fayda var. Davutoğlu’nun ağzından çıkan açılım sözünün ardından hızla “Herkes İçin İnanç Özgürlüğü” raporunu açıklayan CHP’nin (elinde kaç Alevilik raporu var bilinmez) çabası ise sağa açılım politikaları ile Alevi halkının taleplerinden uzaklaşan ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bunun sonuçlarını yaşayan partinin, seçim öncesi Alevileri yedekleme telaşını yansıtıyor. Bu da CHP’nin yöntemi işte; Alevileri istediğinde azarlar (tıpış tıpış oy vereceksiniz), sorunlarını arada bir raporlar, bir de ibadetini evde ettiği halde peygamberle bağlantısını basın toplantısında açıklar. Ancak gericiliğe karşı mücadele etmez, edemez.
Hatırlamak iyidir
Konumuza dönelim, çok değil 5 yıl önce büyük tantanalarla AKP tarafından Alevi açılımı ilan edilmiş, Alevilerin içinde İzzettin Doğan’la birlikte Truva atları yaratma stratejisi güdülmüş, kimine Alevi katillerinin de çağrıldığı 7 çalıştay düzenlenmişti. Süreç ancak 1 yıl sürdü. Başta Erdoğan olmak üzere Aleviliği “yok edilmesi gereken sapkın bir inanç” olarak tanımlayan İslamcı gelenekten gelen AKP kadrolarının ve mezhepçiliği temel karakter haline getiren AKP iktidarının üzerine Alevi açılımı ceketi bol geldi. Açılım, iktidarın AKP’lileştirme stratejisine teşne olan kimi katılımcıların dahi masada duramadığı bir hiçlikle sonuçlandı. Ardından AKP böl parçala yönet taktiğine başvurdu. Yandaş Alevi örgütleri, sahte Aleviler yaratmaya soyundu, Aleviliğe ilişkin ‘teolojik tartışmalar’ AKP saflarında boy gösterdi. Bu arada Sivas katliamı davasına verilen zamanaşımı kararına “hayırlı olsun” diyen Erdoğan, ucube olarak nitelendirmekten çekinmediği cemevlerinin ibadethane olmadığını ilan etti. AKP, Gülen’le iyi günlerinde Cami-Cemevi gibi asimilasyon projelerini destekledi. Suriye savaşı ile birlikte tırmandırılan mezhepçi politikalar eşliğinde ise seçim meydanlarında Alevileri yuhalatan Erdoğan, diline doladığı “Alisiz Alevilik” söylemi ile Alevileri kendince şeytanlaştırmaya devam etti. Geleneksel İslamcı-muhafazakâr ideolojiyi resmi ideoloji olarak örgütleyen AKP bir yandan Alevi katliamları ile bilinen Yavuz Sultan Selim’in adını “Yeni Türkiye”nin sembollerinden 3. Köprü’ye verirken Alevi mahalleleri “terör örgütleri cirit atıyor” denilerek hedef gösterildi. Haziran İsyanı’nda Alevilerin yaşadığı mahallelerde yoğunlaşan polis terörü direnişçilerin canını alırken, polis ordusu Cami-Cemevi projesine karşı direnen Tuzluçayır halkının karşısına dikildi. Okmeydanı Cemevi bahçesinde Uğur Kurt polis kurşunu ile katledildi.
Sünniliğe açılım
Tüm bunlar olurken kendi Çalıştay toplantıları raporlarına dahi dönüp bakmayan AKP asıl açılımı Sünniliğe yaptı. Alevilerin kaldırılmasını istediği Diyanet İşleri, Başbakanlığa bağlanarak fiilen fetva kurumu haline getirildi. Kaldırılması istenen zorunlu din derslerine seçmeli zorunlu din dersleri eklendi, yargı kararları uygulanmadı. Yetmedi türban ortaokula kadar yaygınlaştırıldı. Alevilerin oturduğu mahallelerdeki okullar imam hatiplere dönüştürüldü. Her okula mescit açıldı.
Öyle ki açılımdan 4 yıl sonra Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Aleviler, yeniden AKP’nin aklına geldiğinde dönemin Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler’in söyleyebildiği tek şey “Alevileri muhatap alan ilk iktidarız” olabildi. Yıllardır eşit yurttaşlık talebi için mücadele eden Alevilerin muhatap alındıkları için AKP’ye minnet duyması gerektiğini ima eden açıklamaların ardından “Sahte gülücüklerin atılacağı ve yalan demeçlerin verileceği ‘haram sofrasında’ oturmak Alevilere yakışmaz” diyerek Erdoğan’ın iftar davetini reddeden Alevi örgütleri ‘siyaset’ yapmakla suçlanarak yeniden hedef tahtasına kondu. Bugün, Alevi açılımı yeniden gündeme gelirken ilk hedef yine Alevi örgütleri oldu. Ahmet Taşgetiren AKP bülteni Star’da “Alevi açılımının içeriğini belirlemek için birileriyle görüşmek gerekiyorsa, ki gerekiyor, peki o zaman kiminle görüşsün Hükümet? Alevilerin kendi aralarında seçtikleri ve bütün Alevileri kapsayan bir temsili heyet var mı? Talepler listesini ortaya koymak için bizzat Alevilerin bir Alevi tanımı yapması gerekmiyor mu?… Marksist çizgi ya da ‘Alisiz Alevilik’ çizgisi, Aleviliğin sözcüsü haline gelirse, bu tüm Alevi kitle tarafından kabul edilir mi?” diye yazarak AKP’nin yeni açılımda sol-sosyalist mücadele ile temas halindeki Alevi örgütlerinin en baştan “açılımın” dışında bırakıldığını ilan ediyordu. Üstelik AKP’nin mezhepçi politikalarına karşı mücadele eden ve “açılıma” yüz vermeyecek Alevi kesimlerinin uluslararası bir komplonun parçası ilan edileceği de aynı yazıda belirtiliyordu.
Olmayan açılımda ne mi olacak?
Bu yazı yazılırken henüz Dersim’de Ahmet Davutoğlu ‘açılımın’ içeriğini açıklamamıştı. Yazmadan önce açıklamayı beklesek olmaz mıydı? Bizce gerek yoktu. Alevilerin mücadelesinin geleceğini ne Davutoğlu ile aynı karede poz verenler ne de Aşure gününde temcit pilavı gibi ısıtılan seçim öncesi açılım programları belirleyecek. AKP’nin devrimcilerle Alevilerin arasını açmaya yönelik bütün girişimlerine rağmen devrimcilere hâlâ “bizim çocuklar” diyen, mesela yesinler diye kaynattığı aşureden göndermeyi ihmal etmeyen mahalleliler*, polis terörüne rağmen sokağa çıkıp Davutoğlu’na belediye ziyaretini iptal ettiren Dersimliler, AKP iktidarı boyunca büyük Alevi mitinglerinden Haziran İsyanı’na bir yandan düzen siyasetiyle bağlarını sorgulayıp bir yandan da davalarını tüm ezilenlerin ortak kurtuluş mücadelesi ile bir görerek yüzünü sola ve sokağa dönen Aleviler, mezhepçi faşizme ve AKP gericiliğine karşı mücadelenin asıl yolunu gösteriyor.
* Sendika.Org bürosuna “bizim çocuklar” yesin diye kaynattığı aşureden gönderenlere özel not aşure güzel, dayanışma aşureden de güzel deyip afiyetle yedik, ellerinize sağlık.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.