Bu ülkenin birçok alanda olduğu gibi futbolda da samimi, değerli, çalışkan, dürüst, sözde ülkesi için değil, özde ülkesi ve halkları için çalışacak bilimsel ve evrensel düşünen kişi ve kişiliklere çok ihtiyacı var Futbolda “milli maçlar” var… 2016 Avrupa Şampiyonası yolculuğu için oynanacak futbol grup müsabakaları devam ediyor. Biliyorsunuz İzlanda’ya yenilen futbol milli takımının yetkili ve […]
Bu ülkenin birçok alanda olduğu gibi futbolda da samimi, değerli, çalışkan, dürüst, sözde ülkesi için değil, özde ülkesi ve halkları için çalışacak bilimsel ve evrensel düşünen kişi ve kişiliklere çok ihtiyacı var
Futbolda “milli maçlar” var…
2016 Avrupa Şampiyonası yolculuğu için oynanacak futbol grup müsabakaları devam ediyor.
Biliyorsunuz İzlanda’ya yenilen futbol milli takımının yetkili ve ilgilileri iddialarının devam ettiğin ve mutlaka Avrupa Şampiyonası’nda yer alacakların belirtmektedirler.
Bir eğitim emekçisi olarak, üstelik spora ve futbola bulaşmış birisi olarak oynanmış müsabakalar için “umarım yeneriz” demediğim gibi, bundan sonrakiler içinde “dilerim yeneriz” demiyorum… Çünkü diyemiyorum.
Bu arada hemen belirtmek gerekir ki; yenmeyi istemiyor olmak, yenilmekten, özellikle de ulusal takımların yenilmesinden mutluluk duymak anlamına gelmez ya da gelmemeli.
Uzun, uzun ve bilimsel temelli nedenlerine girmek istemiyorum. Elimden geldiğince kısaltarak ve basitçe meramımı ve gerekçelerimi açıklamak isterim.
Temelde spor eğitimine bulaşmış birisi olarak söz konusu bu duygu ve tutumumun nedeni;
Son maçta olduğu gibi sonraki bütün maçlarda, Türkiye futbol takımının başarılı olmasını istemiyorum.
Ve bunu da buradan açıkça ifade etmekten kaçınmıyorum.
Dürüst ve açık olmak iyi bir şeydir.
Peki neden mi istemiyorum?
İstemiyorum çünkü; Artık bu futbol simsarlarından, rantçılarından, kendi varlıklarını ve geleceklerini idame ettirmekten başka amaçları olmayan kişilerin futbolun içinde olmalarını istemiyorum da ondan.
İstemiyorum çünkü; yıllardan beri göreceli ve yapay kaoslar üretip sonra da onu çözen sahte kahramanların dışlanmasını ve gerçeklerin su yüzüne çıkmasını istiyorum da ondan.
İstemiyorum çünkü; yıllardır en üst düzeylerde tüm yetki ile donatıldıkları halde, uluslararası düzeyde bir futbol takımı oluşturacak kalitede ve özellikte oyuncu yetiştirememiş kişilerden futbolun kurtarılması gerektiğine inanıyorum da ondan.
İstemiyorum çünkü; on yıllardır ne altyapı modeli ne de üst yapı modelinden bihaber olanların, ulusal düzeyde bir futbol ekolü oluşturma becerisinden yoksunların bu ülkede futbolu yönetmelerinden, futbolu şekillendirmelerinden ve futbolu yazıp konuşmalarından tiksiniyorum da ondan.
İstemiyorum çünkü; bu takım kazara başarılı olursa, bu başarı tıpkı daha önceleri yaşandığı gibi geçici ve göreceli bir başarı olacak, ulusal düzeyde kurumsal bir işleyişin ürünü olmayacak da ondan.
İstemiyorum çünkü; bu memleket daha iyi ve daha güzel bir futbolu, sürdürülebilir kalitede bir futbolu ve halkın kendisini ifade ettiği, kendisini yücelttiği bir futbolu hak ediyor da ondan.
İstemiyorum çünkü; mafyavari adamların cirit attığı, ikili kirli ilişkilerin hüküm sürdüğü, oyuncusundan, yöneticisine, yöneticisinden en tepedeki teknik adamına kadar kaba bir siyaset ve kaba bir ideoloji ile bezenmiş kabadayı kişiliği ile süslenmiş, riyakar ve yararcı anlayışın egemen olduğu bir futbol başarısı benim ülkeme ve halkıma bir değer katmaz da ondan.
Ve istemiyorum çünkü; bu anlayışın ve bu düzenin değişmesini istiyorum. Bu ülkenin birçok alanda olduğu gibi futbolda da samimi, değerli, çalışkan, dürüst, sözde ülkesi için değil, özde ülkesi ve halkları için çalışacak bilimsel ve evrensel düşünen kişi ve kişiliklere çok ihtiyacı var.
İşte bu yüzden yanlış insanların anlaşılması umuduyla istemiyorum.
İşte bu yüzden doğruya ve doğrulara ulaşmanın umudu ve temennisiyle istemiyorum…
Not: Mesut Özil Türk milli takımını tercih etmediğinde birileri ona “kanı bozuk” gibi aşağılık ve ırkçı kültürün ürünü olan laflar etmişti. Sanki Mesut Özil’i yetiştiren, ona emek veren kendisi veya ülkesiymiş gibi. Yani demem o ki bu yazıyı böylesi zihniyete sahip kişilerin deşifre olması için de yazmış olduğumu belirtmek isterim.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.