Sen 34’üncülüğü hakkıyla hak ettin Türkiye! Belki de bu değerlendirmeye 134 ülke katılsaydı 134. bile olurdun Nihayet Türkiye emeğinin karşılığını hakkıyla aldı. OECD 2014 Yaşam Kalitesi Raporu yayınlandı. Paris merkezli Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), 34 ülkeyi toplam 362 bölge kapsamında değerlendirdi. Rapor; eğitim, sağlık, barınma, güvenlik, iş, sivil toplum, çevre ve gelir başlıkları […]
Sen 34’üncülüğü hakkıyla hak ettin Türkiye! Belki de bu değerlendirmeye 134 ülke katılsaydı 134. bile olurdun
Nihayet Türkiye emeğinin karşılığını hakkıyla aldı. OECD 2014 Yaşam Kalitesi Raporu yayınlandı. Paris merkezli Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), 34 ülkeyi toplam 362 bölge kapsamında değerlendirdi. Rapor; eğitim, sağlık, barınma, güvenlik, iş, sivil toplum, çevre ve gelir başlıkları çerçevesinde 34 ülkeyi değerlendirdi.
Hemen tahmin edileceği gibi eğitimde sonuncu yani 34. olduk. Öyle ya geriye doğru bunca hızlı koşuya hangi ülke bize yetişebilirdi ki… Üstelik mevcut gücümüze son günlerde matematik ve fiziğin zorunlu dersler arasından sayılıp sayılmayacağına ilişkin muktedirin baş yanından açılan tartışmayı da hesaba kattıktan sonra!
Eğitimin meşhur seviyesi için çocuklarımızı hallettik. Önce sözde zorunlu denilen 12 yıllık eğitimi bir güzel dörde böldük. İlk dördün eşiğine adım atacak çocukların yaşını önce küçültüp 66 aya çektik. Sanki öncesinde okula yedi yaşına ayak basan çocuklarımıza normal bir eğitim sağlıyormuşuz gibi! Sonra bir deneme yapıp, buradan biraz ileri çark ettik…
Tüm hesaplarımız gerici eğitimin sütünden daha küçük yaştan yararlanıp büyümeleri içindi. Patavatsızca ve pervasızca öğretmenlerin, velilerin her eleştirisinin, çığlığının üzerine aksini iddia ederek kapanıverdiler. Ses çıkaran öğretmenler nasıl olsa yandaş sendikadan değildi, o nedenle kulaklarını tıkadılar. Pedagogların, psikologların görüşlerini aynı şekilde duymazdan geldiler.
Ve çocuklarımızın yani eğittiklerimizin başını da bağladık. Şöyle etraflarını 360 derece dolanıp oynamasınlar, saçlarını güneşe doğrultup, rüzgara savurmasınlar diye. Kızlara başörtü, oğlanlara takke derken onların dünyasını küçükten karartma yoluna gittik. Evet, onlar çocuktu, minikti ama mürteci için dini obje olarak kız ve erkekti.
Sondan birinci olmayı çoktan hak ettik. Okullar açılalı yaklaşık bir ay oldu ama TEOG’la öğrencilerimiz, hala sıralanarak hak ettikleri okullara yerleşememenin rezaletiyle boğuşuyorlar. Şaşkınlık, öfke, çaresizlik diz boyu! Tercih etmediği halde imam hatiplere yerleştirilen 40 bin öğrenci ise dinci gerici eğitimin cabası. Sistem seneye aynı şekilde işlerse devlet eliyle imam hatibe zorla yerleştireceği öğrenci sayısının iki katına çıkacağı kuvvetle muhtemeldir.
Neresinden tutacaksın ki? Irkçı, gerici, faşist, asimilasyoncu bir eğitim için bu kadar hızla koşmanın sonuncu sonucunu elde etmek için Türkiye’de değil içerden inceleme yapmaya, okulun kıyısından bile bakmak yeterli. İçi bizi, dışı elin adamını yakıyor! Sekiz yıla dayalı ilköğretim tabelaları indirilmeye başlanması üç yılı buldu. Bir okul binasının ilk iki dörtte bir yanına ilkokul, bir yanına ortaokul tabelası konuverdi. Ondan hemen bir sonraki sene ilkokul tabelasının yanındaki kaldırılıp “…İmam Hatip Ortaokulu” tabelası kondu. Veliler, öğretmenler şaşkın, çaresiz… 2014 eğitim yılı başladığında imam hatip ortaokulunun yanındaki tabela da kaldırılarak, okul hepten imam hatip ortaokuluna tahsisi için sökülmeye başlandı. Yeter mi? İmam hatipten ayrıldım, kurtuldum diye sevinen velilerin çocuklarının sınıfının arasına bir de imam hatip sınıfları konduruldu. Eğitimde doğrultu IŞİD kafasına doğru koşuyor, koştukça daha boşalıyor, boşaldıkça içinden takur tukur sesler yükseliyor…
“Din Bilgisi” adı altında çocuklarımıza on yıllardır Sünni İslam eksenli dini inanç zorla dayatılıyor. AİHM’nin bu konuda verdiği kararlar uygulanmadığı gibi, matematiğin, fiziğin de zorunlu oluşu tartışılsın gibi pespaye yaklaşımlar sergilenerek eğitimcilerle, velilerle adeta dalga geçiliyor. Zorunlu din dersi ki sadece Alevilerin değil, Sünniler başta olmak üzere herkesin sorunu. Çünkü özgür olmak, demokratik, bilimsel bir eğitim hakkı çağdaş insanın en temel hakkıdır.
Sen 34’üncülüğü hakkıyla hak ettin Türkiye! Belki de bu değerlendirmeye 134 ülke katılsaydı 134. bile olurdun. Çünkü geriye doğru öyle hızlı koşuyorsun ki, eğitim sisteminin parçalanması, boşaltılmasının hızına ne bakanların, ne idarecilerin, ne öğretmenlerin, ne velilerin ayak uydurabiliyor. Çocuklarımız ise karartılan oyun dünyalarının içinde karşı cinsten arkadaşını boş yere arayıp duruyor.
Tabii eğitimde böyle bir derece yapan ülkenin diğer dallardaki derecesine denilecek pek bir şey kalmıyor: Sağlık 31, barınma 32, çevre, 31, iş 32…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.