Yeni HDP modeli, program ve örgütlemeye dair birçok tartışmayı da beraberinde getirmiş ve hareketimizin de (TÖPG -Toplumsal Özgürlük Parti Girişimi) içinde olduğu kimi örgütlerin HDP’den HDK zeminine çekilmesiyle sonuçlanmış, sonrasında 21-22 Haziran HDP /HDK Kongrelerine gidilmişti. Kongreler sonrasında, sıkıştırılmış bir takvim içinde ve biri hemen önümüzde duran üç seçim dönemine, HDP ve HDK bileşenlerinin kolları […]
Yeni HDP modeli, program ve örgütlemeye dair birçok tartışmayı da beraberinde getirmiş ve hareketimizin de (TÖPG -Toplumsal Özgürlük Parti Girişimi) içinde olduğu kimi örgütlerin HDP’den HDK zeminine çekilmesiyle sonuçlanmış, sonrasında 21-22 Haziran HDP /HDK Kongrelerine gidilmişti.
Kongreler sonrasında, sıkıştırılmış bir takvim içinde ve biri hemen önümüzde duran üç seçim dönemine, HDP ve HDK bileşenlerinin kolları sıvayıp işe soyunduğu bir seçim koşuşturmasına girildi.
Aynı süreç, HDK açısında bir yeniden yapılanma dönemi olarak tariflenmişti.
En son CB (Cumhurbaşkanlığı) seçimlerinde kazanılan 9.8’lik oy oranıyla, Kürt Özgürlük Hareketi açısından ciddi bir meşruluk doğuran ve aynı zamanda bütün demokrasi güçlerinin de önünü açan bir ivme yakalanmış, önemli bir eşik atlanmış oldu.
Bu politik kazanç, asla öylesine bir konjoktürel “rastlantı” değildi; tersine, güçlü bir toplumsal hareketlenmeyle iç içe konumlanmıştı. Üzerine bastığımız güncel politik zemininin hassas ve kaotik dengelerini de düşünecek olursak, hedeflenen özgün yapısallığı ile, o toplumsal hareketliliğin içinde bir ağ/sarmaşık gibi yayılabilme potansiyelini taşıyan HDK’nin belirleyici önemi açık değil mi?
(Ara not; CB seçimlerinde gelen başarı ve “kazanılan” 9.8’lik oyun elbette sürecin kapılarını KÖH ve demokrasi güçlerine ardına kadar açtığını söyleyemeyiz. Gelen oylar henüz geri dönüşü olmayan oylar değil; hele ki bu gerçekliği göremeyen yanılgılı bir politik çizgi izlenirse hiç değil. Kazanılan yeni güçleri, henüz ilk adımlarını atan ve demokratik bir zemine yerleşme denemeleri yapan hassas toplumsal güçler görmeliyiz. Demek ki, Türkiye topraklarında “Demokratik Cumhuriyet” hedefinin azımsanmayacak bir alıcısı varmış. Üstelik, henüz yolun başındayız.)
Geçtiğimiz HDK-HDP Kongreleriyle aynı zaman diliminde IŞİD saldırılarının yoğunlaşması ve Kobane direnişinin de açıkça gösterdiği gibi, sürecin en üst düzeyde gergin ve kritik bir hatta ilerlediğini düşünürsek, HDK’yi yeniden yapılandırma tarihsel bir moment olarak karşımızda duruyor.
Yeniden yapılanma tartışmaları
Kongre öncesi ve kongrede geçiştirilen “yeniden yapılanma” tartışmaları, seçim takvimiyle gelen talihsiz bir zamanlama içinde yaşanıyor. Sürekli çekiştiren acil güncel görevler ve kaçınılmaz olarak gerekli enerjinin bir kısmını emecek olan tartışmalar gerçekliğini hep birlikte yaşıyor ve önümüzdeki darboğazı bir türlü aşamıyoruz.
HDK’nin, farklı yapı ve yönelimlere sahip politik ve toplumsal güçleri kapsayabilecek esnek ve yayılımcı zemini, bulunduğumuz politik atmosfer açısından ciddi bir ihtiyaç ve yeniden inşa edilmesi gereken muazzam bir güç alanı. Yeni durumda ilk elden yapılması gereken, HDK’nin mevcut zemininden asla bir adım geride durmayacak biçimde, üzerine yeni katlar çıkmak.
İşte tam da bu nedenle, HDK içerisinde yaşanan yeniden yapılanma tartışmaları, yeni dönemin akıbeti ve geleceği kazanabilmek için, elzem bir noktada duruyor.
“HDK’nin yeni dönemde misyonu ve çalışma biçimi ne olacak? HDK-HDP ilişkileri nasıl konumlandırılacak?”
İşte, yukarıdaki tartışma başlıkları, teknik birkaç sorunmuş gibi görülen, ancak meclis/kongre zeminiyle, demokrasi güçleri ve Kürt Özgürlük Hareketi ittifakında ve demokrasi mücadelesinde ön açan bir örgütün sorun alanlarını vurguluyor.
Sormamız gerek, “kervan yolda düzülür” sığlığıyla ve dar çıkar ittifakı güden bir politik çizgide mi ilerleyeceğiz? Yoksa, olağanüstü zengin bir ittifak alanına sahip HDK zeminiyle, Gezi ve Kobane direnişleriyle şekillenen yeni politik iklimi, kazanılacak ortak somut bir hedef olan “Demokratik Cumhuriyet” e doğru yöneltecek güçlü bir örgüt yapısını mı inşa edeceğiz? Mesele bu.
Bu minvalde, ilk yapmamız gereken, HDK ve HDP’yi aynılaştırma tutumundan vazgeçmek, HDK’nin HDP’nin uzantısı ya da yedeği konumundan çıkarılması olmalı.
Asgari koşul olarak, her iki örgütün de bağımsız ve ayrı işleyişe göre ilerlemesi, HDK’nin kendi örgütlenme ve yol haritasına kavuşturulması gerek.
Yeni dönemde, HDK’nin önündeki ilk ve önemli görev, kendi özgün alanına ait bir yeniden yapılanma ile güçlü bir HDK yaratma ve ulaşabileceği bütün güçlerle kendini genişletme hamlesi olmalıdır.
HDK’nin kongre/meclis biçiminde kapsayıcı ve esnek yapılanması, farklı çıkar ve duruşların ortaklaşabilmesi için daha da genişleyebilecek uygun bir ortam.
Burada HDK ve HDP bileşenlerine önemli görevler düşüyor.
HDP’nin, doğduğu HDK örgütüne olası bir “kendini dayatma” hali, en tehlikeli yaklaşım olacaktır. Doğalında bir indirgeme ve ötekileşme hali doğacak, HDK’nin çekim gücü zayıflayacak ve HDK’yi HDK yapan o büyü maalesef bozulacaktır.
Tartışmalarda, sorun alanlarından “HDK-HDP ilişkileri” başlığına hassas yaklaşarak özel önem vermek gerekiyor. Henüz bir geçiş sürecindeyiz evet, ancak özel bir yoğunlaşma olmaksızın “geçiş” sürecini kazanımla sonuçlandıramayız.
Kesinleşmiş bir karar gibi, “HDP, HDK’nin partisidir” tutumuyla yol alınmaya çalışılıyor. Oysa, evet, HDP HDK’den doğmuştur. Ancak, HDP’nin doğarkenki yapısı ve misyonuyla, şimdi tariflenen yeni parti misyonu ve programı arasında çokça anlam farkı var.
Yeni haliyle HDP, HDK’nin bileşeni olmalıdır.
Elbette, HDP, HDK’nin diğer bileşenleriyle aynı konumda değil. Hem barındırdığı güçler hem Kürt Özgürlük Hareketi’nden gelen kitleselliğiyle, HDP, HDK’nin en ağır ve önemli bileşeni konumunda olacaktır.
Politik süreç açısından da, HDK ve HDP çoğunlukla birlikte yol yürüyecek ve iş yapacak.
Ancak, bu gerçekler, HDP’nin HDK’nin partisi olmasını beraberinde getirmez.
HDP’liler aynı zamanda HDK’lidir; ancak, tersi geçerli değil. HDK’nin her bileşeni, “radikal demokrasiyle” tariflenen ortak bir parti programındaki yeni HDP’nin her kararına denk düşmek zorunda değil.
Tartışmaya ve yeniden yapılanma sürecine, bileşenlerin HDP’nin içerisinde yer alıp almamalarına göre değil, program ve yeni dönemin gerektirdiği örgütlenme tarzı üzerinden yaklaşmak ve HDK’nin kendi özgün yapısı ve hedefleri üzerinde yoğunlaşmak gerekiyor. Aksi, kısır tartışmalarla sığ sularda kulaç atmak olacak ve daha ötesinde, hem HDK’nin taşıdığı muazzam halkçı-demokratik ve devrimci potansiyeli gerçekleştirmemesi hem de var olan etki alanını bile dağıtma tehlikesini güçlendirecektir.
Önümüzdeki dönemde, meclis tarzı ve bireysel katılımın önünü açan, yerellerde mümkün olduğunca açılıp saçılan, tam demokratik işleyiş ve açık meşru tartışmanın öne çıkarıldığı, kendini halkın içine bir sarmaşık gibi yayılarak genişleten ve güçlendiren bir örgüt yapısına doğru yürümeliyiz.
Örgütsel temsiliyet ve uzlaşmaların herşeyi belirlediği, kapalı diplomatik görüşmelerde kararların alındığı bir örgüt yapısından imtina edilerek, CB seçimlerinde gelen önemli oy oranının kalıcılaşacağı ve daha fazlasının da kapsanabileceği demokratik bir zemine yerleşerek, HDK’nin kendisi olacağı bir inşa sürecine gidilmeli.
Batı’da HDK ve Kürdistan’da DTK olarak örgütleneceğimiz bir döneme girerken, DTK ve HDK’nin yüzlerinin birbirine döndüğü ve her adımda yeni bir güncel mevzi kazanılacak şekilde yürüdüğü bir toplumsal ve politik gerçeklik yaratılmalı, ortak bir somut hedef olarak da “Demokratik Cumhuriyet” öne çıkarılmalı.
Evet, şimdi, “Demokratik Cumhuriyet” hedefini bir adım ileri taşımalı ve DTK ve HDK’nin ortaklaşacağı bir meşru toplumsal hareketlenme içinde bu hedefi somutlaştırmalı, fiilen inşa etmeye başlamalı, tohumlarını atmalıyız.
HDK kendini böylesi bir yönelimle yeniden inşa edebilir.
Şimdi, yüzümüzü Halkların Demokratik Kongresi’ne dönelim.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.