Kentsel Dönüşüm son günlerin en çok konuşulan konusu. Gün geçmiyor ki ülkenin herhangi bir ilinden kentsel dönüşümle ilgili haber çıkmasın. Varsa yoksa kentsel dönüşüm. Üzerinde çok yazıldı, konuşuldu ve hala da konuşulup tartışılıyor. Kısacası rant kavgası. Daha doğrusu kentin rantını paylaşmak isteyenler arasında bir “dövüşüm”. Doğru ya, öyle her isteyen her yerde istediği rantı alamaz. […]
Kentsel Dönüşüm son günlerin en çok konuşulan konusu. Gün geçmiyor ki ülkenin herhangi bir ilinden kentsel dönüşümle ilgili haber çıkmasın. Varsa yoksa kentsel dönüşüm.
Üzerinde çok yazıldı, konuşuldu ve hala da konuşulup tartışılıyor. Kısacası rant kavgası. Daha doğrusu kentin rantını paylaşmak isteyenler arasında bir “dövüşüm”.
Doğru ya, öyle her isteyen her yerde istediği rantı alamaz. Bunun da kuralları var. Etkili olup, yetkili kişileri tanıyacaksın. Tavır, rezidans, butik apart, mall’ları mal gibi yapıp satacaksan kurallara uyup havuza girmeli ve ıslanmalısın.
Yok öyle köfte ekmek bedava. Bu kavga içinde kentin tarihi dokusu, anıtları, yeşil alanları, sanatı, estetiği hiç önemli değildir. Rant hepsini yıkar atar, insanı kente yabancılaştırır, kent de insan yabancılaşır.
Rant sonra da “bu proje dünyanın başka hiçbir kentinde yok” diye reklam yapar. Evet yoktur böyle bir proje. Kenti öldüren, kentliyi çıldırtan. Başkaları yapmaz böyle proje. Onlar da rantı sevse de kulaklarından çekecek bir kişi ya da kuruluş vardır.
Kentsel dönüşümün en iyi açıklamasını Ankara Belediyesi’nin, her şeyi bilen, sanatın içine tükürmekle sanat yaptığını bile bilmeyen sorumlusu verdi. Bakın ne diyor kentsel dönüşümle ilgili olarak:
“Esenboğa’ya gelen yabancı ziyaretçileri alıp ilgili yerlere götürürken, gecekonduların olduğu bölgelerden geçerken yabancı konuğu lafa tutuyorduk ve böylece bu çirkin yerleri göremiyorlardı ama bazen bu da kolay olmuyordu. Şimdi ise, kentsel dönüşümden sonra iftiharla bu tokilandları gösteriyor ve nasıl yaptığımızı anlatıyoruz.”
İşte kentsel dönüşümün gerekçelerinden biri. Kentsel dönüşümle kentsel yenileme kavramları da karışmış, birbirinin içine geçmiş durumda. Gecekondularda ya da kentin eski semtlerinde dönüşüm yerine yenileme de yapılabilirdi ama dönüşümün getirisi daha fazla. Kim uğraşacak ki yenileme ile!
Ama ben özlüyorum gecekondumu; dağları, bayırları yeşerten bahçeleriyle, ufak, tek gözlü odalarını. En azından bir mimarisi ve estetiği var(dı). Güney Amerika’nın içi içe geçmiş, üst üste binmiş ve silah, uyuşturucu mafyalarının elinde sömürülen ve kullanılan “favela”ları değildi benim gecekondum.
Şimdi ne yeşillik kaldı ne güzelim çiçekli teraslar. Çocuklar koşturuyordu bayırlarda, bisiklete, tornete biniyor ve en azında sokakta oynayabiliyordu. Ne yapsın ki AVM’yi! Zihniyet gecekonduyu yıkarken yeşili de yıktı. Zaten nerede yıkmadı ki! Devasa tokilandlar sardı ortalığı. Önündede iki ot, iki ağaç. Çocuklar için de iki salıncak ve kaydırak.
Neyse konumuza gelelim. Konumuz “köysel dönüşüm.” Öyle ya, hep kentselinden söz ediyoruzda dönüşümün köyseli olamaz mı? Kentsel rant bitince belki sıra köylerede gelir. Ama biz önceden nasıl ve nelerin yapılmasını özetleyelim. Belki yararı olur kentsel dövüşçülere. Biz artık paylaşımı yapılmış kentseli bırakalım ve köysel dönüşümü anlatalım.
Köysel dönüşüm
Ülkemizde 40 bine yakın köy var, irili ufaklı. Bir zamanlar bu sayıyı azaltmak, hizmetleri daha akılcı kullanmak, tasarruf sağlamak gibi amaçlarla “köy-kent” ya da “merkez köy” projeleri ortaya atılmıştı. Ülke gerçeklerine de uygundu ama bir iki bölge ya da köy dışında uygulama imkânı bulamadı.
Ülkemizin çoğu bölgesinin deprem risklerine maruz kaldığını da biliyoruz. Bu nedenle Toki-köy kuruluşu aracılığıyla ve köylerin nüfusuna göre her köyde (ya da birkaç köy birleştirilerek) çok katlı, depreme dayanıklı binalar yapılacaktır. Kat ve bina sayısı köy nüfusuna göre yapılacaktır. Binada tüm hizmetler yer alacaktır. Böylece köyün yerleşim alanı azalacak ve gerekirse buralar tarlaya dönüştürülecektir.
Binanın zemin ve ilk katlarına okul, sağlık ocağı, PTT gibi kamu hizmeti veren kurumlar yerleşecektir. Köy bakkalı ya da köy-market de olabilir. Katlardan birine köy kahvesini koymamak büyük hata olabilir. Tabii çocuklara, kadınlara yönelik kurslar ve etkinlikler buralarda yer alabilir.
Köy nüfusunun aile yapısına göre daireleri 1+1, 2+1, 4+1 vb. yapabilirsiniz. Hayvanlar ve tarım alet ve makineleri için ise bu çok katlı binalardan uzakta modern ahır ve işlikler inşa edilecektir. Böylece ahırlarda yatan aileler de rahata ermiş olacaklardır ve hayvanların bakımı daha kolay sağlanacaktır.
Tarım alet ve makineleri ile hayvancılık ve tarım için kooperatifler kurulabilir ve bunlardan birisi de kentlerimizdeki apartman yöneticiliği gibi köy-apartları yönetebilir. Muhtar da rahat eder. Bin asansöre, var köylünün yanına.
Apartmanların yanına spor alanları da yapılabilir. Kimileri kentte rezidansların önünde kayak yapıp, boğazda gezerken neden köylü vatandaşlarımız da gezmesin. Ama onlar gerçek doğanın içinde yapacaklardır bunu, yapmacık doğada değil. Sel, hortum gibi kimi doğal afetlerden de korunmuş olacaklar köy-apartlarda.
Köy sayılarını dikkate aldığınızda, köysel rantı düşünebiliyor musunuz! Tabii uzmanlar, mimarlar köy apartların yapımında katkıda bulunabilirler. Benim önerim tokiland’lar gibi tek tip bina olmaması.
Biraz daha değişik mimari ve estetikle yapılabilir binalar. Köylü vatandaşın evinin önündeki bahçesinin yerine köy ormanı yapılabilir ya da her birine belirli bir parsel verilerek sebze-meyve yetiştirmeleri sağlanabilir. Köysel dönüşümü bir ütopya olarak görebilirsiniz. Neden olmasın! Düşlerin sınırı yok ki… Rantçılara duyurulur…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.