Sorduğumuz bu soruya hemen yanıt verelim ve açıklamaya çalışalım. Otomobil çalışırken ve yolda giderken evet ama öncesi ve sonrasında hayır; yani otomobil üretilirken, elektriği şarj edilirken ve otomobil ömrünü doldurduktan ve bataryası bittikten sonra hayır. Ayrıca elektrikli olan sadece otomobil olmayıp başka araçlar da vardır. Bugün elektrikli uçak denemeleri bile yapılmaktadır. İlk elektrikli araç deneyimi […]
Sorduğumuz bu soruya hemen yanıt verelim ve açıklamaya çalışalım. Otomobil çalışırken ve yolda giderken evet ama öncesi ve sonrasında hayır; yani otomobil üretilirken, elektriği şarj edilirken ve otomobil ömrünü doldurduktan ve bataryası bittikten sonra hayır. Ayrıca elektrikli olan sadece otomobil olmayıp başka araçlar da vardır. Bugün elektrikli uçak denemeleri bile yapılmaktadır.
İlk elektrikli araç deneyimi 1834 yılında Thomas Davenport tarafından minyatür bir tren üzerinde denenmiştir. O tarihten bu yana elektrikli araç için çok sayıda proje geliştirilmiş ve geliştirilmektedir. XIX. yüzyılın son on yılında bataryaların gelişmesiyle elektrikli araçlar da gelişme göstermiş (özellikle taksiler) ve öyle ki 1900 yılında ABD’de 4192 arabanın 1575’i elektrikle, 936’sı benzinle ve 168’i buharla çalışmaktadır. İçten yanmalı motorun (benzinle ve dizelle çalışan arabalar) bulunması, petrolün ucuz olması, çevresel kaygıların henüz çok gündemde olmaması, Ford gibi bir girişimcinin otomobilde seri üretime geçerek araba fiyatını ucuzlatması ve araba piyasasını genişletmesi sonucu elektrikli araba projeleri yavaşlamıştır. Bugün kimi firmaların ‘ekolojik’ olarak sundukları ve ürettikleri elektrikli araçlar mevcut olup, pahalı olmalarına karşın ender de olsa yollarda karşımıza çıkmaktadırlar. Bizim burada söz konusu edeceğimiz bu arabaların ekolojik olup olmadığıdır. Konuyu arabanın üretimi, arabanın tüketici tarafından kullanılması ve arabanın ömrünü doldurması olarak üç aşamada ele alacağız.
Elektrikli arabanın üretimi ve bataryasının şarjı
Elektrikli olarak üretilen araba dış görünüşü itibariyle benzinli arabalardan farklı değildir. Arabanın parçalarının üretimi ve montajı yine enerjiye bağlıdır. Plastik ve metal parçalar kullanılmaktadır. Bu parçaların kimi ve araba boyası petrol kökenlidir. Elektronik bileşenlerde giderek önemli bir yer tutmaktadır. Geri dönüşümü söz konusu olmayan kimi parçalar vardır. Eğer araba parça ve aksamları ayrı ülkelerde üretilir ve montaj için bir de kıtadan kıtaya taşınırsa harcanan enerjiyi ve karbondioksit salımını da dikkate almak gerekir.
Elektrikli aracın en önemli ve pahalı parçası bataryasıdır ve kimi zaman araba üreticileri tarafından kiralanmaktadır (akü, yakıt hücresi, jeneratör gibi adlar da kullanılmaktadır ve teknolojileri farklıdır). Bu batarya nadir, değerli ve doğaya zararı olan madenlerden elde edilmektedir: Lityum, çinko, kurşun, nikel, kadmiyum ya da karışımları gibi. Bu maden/metaller bilgisayarlarımızda ve cep telefonlarımızda da bolca kullanılmaktadır. Dünya lityum rezervlerinin önemli bir kısmı Latin Amerika ülkelerindedir. Bolivya rezervin %40’ına sahiptir (9 milyon ton). Şili ve Arjantin’de de önemli rezervler bulunmaktadır. Ancak bu rezervlerin de belirli bir ömrü vardır. Dolayısıyla bataryaların ileride başka metal ve teknolojilerle üretilmesi gerekebilir. Bu ender metallerin üretiminin çevre ve insan sağlığı açısından pek sağlıklı olmadığını söyleyebiliriz. Araba parçalarının üretimi gibi bataryaya gerekli metallerin üretimi için de enerji (elektrik) ve su gerekmektedir.
Üretilen bataryanın şarj edilmesi gerekir. İşte burada önemli olan, gerekli elektriğin nasıl üretildiğidir. Dünya elektrik üretiminin %40’ı kömürden (ABD ve Almanya’da bu oran %50, Polonya ve Avustralya’da %50’den fazladır), %20’si gazdan, %15’i nükleer enerjiden, %15’i hidrolikten, %5’i fuel’den, %2’den azı da rüzgâr ve güneş enerjisinden elde edilmektedir. Elektrik üretiminin çoğu çevreye karbondioksit (CO2) salımı yapan kaynaklardan elde edilmektedir. Dolayısıyla arabanın elektrikli olmasının çok da önemi yoktur. Ayrıca elektrik üretimi ülkeden ülkeye değişmektedir ve gelişmiş ülkeler daha çok CO2 salımı yapmaktadırlar. Ama İzlanda gibi elektriğinin %70’ini hidrolikten, %30’nu jeotermal enerjiden üreten bir ülke için elektrikli otomobil ekolojik olabilir. Arabanın ekolojik olabilmesi için elektriğin de yenilenebilir kaynaklardan (rüzgâr, güneş, hidrolik, jeotermal gibi) elde edilmesi gerekir ki bu da şu anda mümkün gözükmemektedir. Kapitalist piyasa mantığı size otomobili ekolojik olarak sunarken sadece ama sadece arabayı sunmaktadır ve geri düzlemdeki üretim ve savurganlığı gözardı etmektedir. Elektrikli araba almakla sanki hava kirliliği bitecek, sera etkisi ortadan kalkacak gibi bir algı yaratılmaktadır.
Elektrikli araba kullanma ve kimi sorular
Evet arabayı kullanmak konforlu, rahat. Karbondioksit ve partikül salmıyor. Sera etkisi yok. Sessiz ve yakıt ucuz. Sessizliği yayalar için sorun olabilir. Şarj edip 150-200 km.yol kat edebilirsiniz. Ancak bugün için altyapı hazır değil. Şarj istasyonları yetersiz. Arabayı kent içi ulaşımda kullanabilirsiniz. Uzun yola gitmek zor. Belki burada önceden şarj edilmiş ve değiştirilebilir, yedek bataryanızı kullanabilirsiniz. Altyapı için de epeyce yatırım gerekli (yeni kabloların döşenmesi, şarj istasyonlarının artırılması, şarj aletlerinin tüketiciye ulaştırılması) ve pahalıya mal olabilir. Burada sorun bataryayı doldurmak için durmak değil, araba durduğunda bataryayı doldurmaktır. Ayrıca elektrikli arabanın yaz ve kış kullanımı farklı olacaktır (klima, ısıtma, farlar, aksesuarları kullanma, yolcu taşıma şarjı daha çabuk bitirebilir). Bugün dolaşımda (2014 yılı) yaklaşık 405 bin elektrikli araba var. 174 bini ABD’de, 68 bini Japonya’da, 45 bini Çin’de, 40 bini Fransa’da, 13 bini Hollanda’da, 19 bini Norveç’te, 17 bin 500’ü Almanya’da bulunmaktadır. 2016 yılında sayılarının 1.000.000 olması beklenmektedir. Arabalar pahalı olup (arabanın kendisi ucuz olsa da pahalı olan bataryadır) satışta en önemli unsurlar araba alanlara ‘ekolojik’ maddi yardım, vergi indirimi, yeşil indirim gibi desteklerdir. Bataryaların şarj süreleri giderek azalıyor. Bu bir kolaylık. 12 saat yerine artık ortalama 4 saatte şarj edebilmek mümkün. Elektrikli arabaların bir bölümü genelde ticari araçlar ve şirketler bu arabaları tercih ediyor. Elektrikli araba kullananların %98’i ortalama 80 km/gün’ den az yol yapıyor. Her 1,3 günde şarj edilmesi gerekiyor ki bu da batarya türüne bağlı.
Diyelimki arabaların çoğu elektrikle çalışıyor. Park yeri, yeni yollar, otoyollar, tıkanıklık gibi sorunlar devam edecek, kazalar ve ölümler azalmayacaktır.
Peki dolaşımdaki kamyonlar, uçaklar, gemiler neyle çalışacak? Sadece otomobile odaklanmak yeterli değildir.
Bugün benzine göre elektrikli araba kullanmak ucuz olsa da ilerde elektrik fiyatının artmayacağını kim garanti edebilir? Bugün 150 km için 2 avro elektrik parası, 15 avro benzin parası ödeniyor. Araba sigortasında indirim olacak mıdır?
Araba kullanımı sonrası
Elektrikli araba ömrünü tamamladıktan sonra hurdaya ayrılacaktır. En önemli sorun batarya ile ilgilidir. Zehirli çöp içerdiklerinden toplanmaları ve dikkatli bir geri dönüşüme tabii tutulmalıdır ki çevre ve insan sağlığına zarar vermesin. Diğer parçalar ise eğer baştan geri dönüşümü düşünülmüş ise sorun yaratmayacaktır.
Kapitalist sistem elektrikli arabadan şimdilik kâr etmeyi düşünmüyor. Projeleri var. Melez (hibrid) çalışan arabalar var ve satılıyor. Henüz kârlı bir piyasa oluşmadı ama petrol üretimi devam ettikçe (yeni rezervler bulunuyor, kârlı kaya gazlarına yatırım yapılıyor ve çıkartılıyor), benzin ne kadar da pahalansa da otomobil piyasası varlığını sürdürecektir. Ne zamanki petrol ender hale gelir ve biter, sistem elektrikli arabaya geçmeyi ve altyapısını hazırlamayı, merak etmeyin, kısa sürede hazırlayacaktır.
Bu arada neler yapılabilir? Öncelikle toplu taşımaya öncelik verilmelidir. Yaya ve bisiklet yolları çoğaltılmalıdır. Ortak araba kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. Elektrik dağıtım sistemindeki kayıplar en aza indirilmeli ve enerji verimliliği konusunda çalışmalara yapılarak kayıplar azaltılmalıdır. En önemlisi ise elektrik üretiminde yenilenebilir kaynakların payının artırılması olmalıdır.
Benzin ve dizelle çalışan motorların daha az yakıt kullanması için çalışmalar yürütülmektedir. Örneğin Michigan’da %60 enerji verimliliğine sahip şok dalgalı türbin konusunda çalışmalar yapılmaktadır (bugünkü arabalarda bu verimlilik %20-25’tir). Ayrıca biyoyakıt üzerinde çalışmalar yapılmaktadır ancak bunun da birçok sakıncası vardır: Köylülerin geçimine darbe vurmaktadır, çok daha fazla tarım alanı gerektirmektedir ve gıda fiyatlarını olumsuz etkilemektedir (Mısır gıda yerine yakıta gitmektedir). Yine bakterilerden yakıt üretme denemeleri sürmektedir. Doğaldır ki kapitalist sistem bugünkü kârlı (inişli çıkışlı da olsa) araba ve akaryakıt piyasasını korumak için çözümler üretmektedir ve elektrikli araba sadece ‘ekolojik’ tanıtma ve yatırım reklamı olarak varlığını sürdürmektedir.
Elektrik üretimi yenilenebilir kaynaklardan elde edilir ve araba ve diğer kimi araçlar da bu elektrikle çalışırsa sera etkisine kısmen bir çözüm bulunabilir ama önümüzdeki yıllar gözü ve cebi doymaz piyasa mantığının sera etkisini pek dikkate almayacağını göstermektedir.
Yararlanılan kaynaklar:
les dossiers de la recherche, Ağustos, 2011;
lemonde.fr;
manicore.com;
consoglobe.com;
france-mobilité-electrique.org;
voitureelectrique.net;
breezcar.com;
objectif-sauver-la-terre.over.blog;
presse-citron.net
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.