Kapitalist sistemin kentlerdeki tüketim tapınakları olan AVM’lerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Yakın gelecekte sayılarının azalması da beklenmiyor. Devasa yapıtların uzun yolları, sürekli inen çıkan yürüyen merdivenleri, müşteri kartları, piyangoları ve göz alıcı vitrinleriyle insanları cezbediyor, esnafı yok ediyor, yeni tüketim kalıpları ve ürünleriyle savurganlığa yol açtığı gibi kredi kartlarının çekim merkezi oluyorlar. Alışverişi, eğlenceyi ve […]
Kapitalist sistemin kentlerdeki tüketim tapınakları olan AVM’lerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Yakın gelecekte sayılarının azalması da beklenmiyor. Devasa yapıtların uzun yolları, sürekli inen çıkan yürüyen merdivenleri, müşteri kartları, piyangoları ve göz alıcı vitrinleriyle insanları cezbediyor, esnafı yok ediyor, yeni tüketim kalıpları ve ürünleriyle savurganlığa yol açtığı gibi kredi kartlarının çekim merkezi oluyorlar. Alışverişi, eğlenceyi ve yemeği bir araya getirerek dört duvar arasında saatlerce gezinerek kârın düşmemesine yardımcı oluyoruz. Özellikle haftasonları mal almak ve gezmek(!) için dolup taşan bu MALL-tapınaklarına, dikkat ettiyseniz çocuklarımızı da eğlensinler diye yanımızda götürüyoruz. Ellerinde cep telefonlarıyla masada hamburgerlerini yiyip, gazlı içeceklerini içiyorlar. Beslenme alışkanlıklarını değiştirdiğimizin farkında mıyız? Sonra bir oyun alanında, bir mağazanın oyuncak köşesinde eğlenmeye çalışıyorlar. Çocuklarımızı edilgen, sadece seyirci hale getirmenin de bir yoludur AVM. Evet çocuklarımız AVM’de büyüyorlar, büyüyecekler.
Kentlerin rant peşinde koşan yöneticileri Tokiland, Rezidans, Tavır (bir de simdilerde Tivin Tavırlar çıktı) ve Plaza’larla kentleri beton yığınları haline dönüştürürken yeşil alanları katlediyoruz. Sağda solda açılan küçük yeşil alanlara iki üç oyun aracı koyarak çocuklarımızı düşündüğümüzü sanıyoruz. Bir ağacın katledilmesine karşı çıkan, kentin merkezine AVM dikmeye çalışan zihniyete karşı çıkan gençleri ve ebeveynlerini de gaza boğuyoruz. Bir tarafta yeşili savunanlar, bir diğer tarafta ise AVM’de gezinen insanlarımız. Tüketim tapınaklarının almaşığı yok mudur? Çocuklarımızı hafta sonları götüreceğimiz yerler yok mudur? Varsa yeterli midir? Yerel yönetimler çocuklarımıza neler sunmalıdır? Çocuklarımızı 4+4+4’ün çarklarına kaptırıp beyinlerini yıkarken okul dışında (okul içinde şimdilik pek mümkün görünmüyor) kızlı erkekli eğlenecekleri, oynayacakları, zamanlarını yaratıcılıkla değerlendirecekleri, spor yapacakları, doğayı keşfedecekleri, merakı öğrenip soru soracakları, geçmişin unutulan oyunlarını yeniden oynamalarını sağlayacak mekan ve yerler yaratamıyoruz. Nerede bilim ve sanat merkezleri? Nerede resim-elişi işlikleri? Gerek yok. Şimdi AVM’ler her şeyi düşünüyor. Çocuklara yönelik gösteriler programlanıyor. Biliyorlar ki çocuklar hafta sonu uğrayacaklardır bu mekânlara. Günlerini atıştırmakla geçirecekleri sahte oyun mekânlarının vazgeçilmez oyuncuları olacaklardır. Yakında çocuklarınız için kullanacağınız kredi kartlarını da kapitalist sitem size teslim edecek ve şimdiden geleceklerini borç sarmalı içine sokacaksınız.
Artık sokaklar oyun alanı değil. Her mahallede artık oyun oynayacağımız, top peşinde koşacağımız boş arsalar yok. Artık uzun eşek, birdirbir, saklambaç, yakan top yok. Bilgisayar oyunları var. AVM’de güya zekâya yönelik oyunlar var. AVM’nin oyunları geleceğin tüketicilerini çekmek için hazırlanmış tuzaklardır. Çocukları marka bağımlısı yaptıkları gibi Türkçe konuşurken ve yazarken de yabancı sözcükleri kullandırıyorlar. Küçüklerin ellerinde henüz cep telefonları yok ama cep telefonu sahiplenme yaşı giderek küçülüyor ve masaya oturan gençlerin yaptıkları ilk iş telefonu yanına koymak oluyor. Kimi kez AVM’nin yiyecek katında masada 4-5 kişi yan yana otururken hepsinin telefonla konuştuğunu görüyorsunuz, sanki birbirlerine küsler de ancak telefonla görüşebiliyorlar.
Okulların bahçeleri park yeri oldu, servisler sabah akşam bahçeyi dolduruyor. Okulun yeri kent içindeyse rant getirisi yüksek olacağından bakımı yapılmıyor, başka yere taşınılması isteniyor. Çocuklar nerede oynayacaklar? Okullarında spor, müzik, sanat dersleri giderek azalıyor. El becerileri ne olacak? İlk resim ya da müzik eğitimini nerede alacaklar? En iyisi hafta sonu AVM’ye gitmek. Pırıltılı mekânlarda müzik eşliğinde, özel günlerde, kimi şen şakrak göstericilerin yardımıyla üretmeyi değil tüketmeyi öğrenecekler. Sıcak, aydınlık, rüzgârsız koridorlarda gezinecekler. Kimileri imrenerek vitrinlere bakarken, kimileri “Canım Anneciğim” diyerek istediğini aldırmak için ağlayacak, bağıracak, küsecek. Çocuklarımız AVM’lerde büyüyor, büyüyecek.
Bizler de büyüyoruz AVM’de. Yetişkinler götürüyor çocukları. Mahallenin bakkalına, manavına, berberine de gidebilirsiniz çocuklarınızla. Hafta sonu alın çocuklarınızı bahçede oynayın, bakkalınıza götürün sohbet edin. Evinizde bile yaratacağınız etkinliklerle çocuklarınızla hoşça vakit geçirebilirsiniz. Çocuklarınız AVM’de büyümesin.
Büyümesin ki ileride kredi kartları alıp borç içinde tüketim çılgınlığı içinde kalmasın. Serbest piyasanın arz-talep koridorlarına tıkanıp kalmasın. Sizlerle konuşurken markalardan değil, insani değerlerden, bilimden, doğadan söz etsin. Birlikte üretim ve yaratımdan, paylaşımdan, hakça dağıtımdan, özgür kuşlardan söz etsin.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.