Üniversitelerin ticarileşmesinin bir sonucu olan vakıf üniversitelerindeki “bilim insanı kıyımı”na bir yenisi daha eklendi. Mersin Toros Üniversitesi’nde çoğunluğu akademik kadro çalışanı 12 bilim ve eğitim emekçisi işten çıkarıldı
Üniversitelerin ticarileşmesinin bir sonucu olan vakıf üniversitelerindeki “bilim insanı kıyımı”na bir yenisi daha eklendi. Mersin Toros Üniversitesi’nde çoğunluğu akademik kadro çalışanı 12 bilim ve eğitim emekçisi işten çıkarıldı
Mersin Toros Üniversitesi’nde 25 Haziran 2014 tarihinde çoğunluğu akademik kadro çalışanı 13 bilim ve eğitim emekçisi işten çıkarıldı. Toros Üniversitesi kuruluşunun ilk dönemlerinde, kamuoyuna, demokrat ve akademik özgürlükten yana bir üniversite olduğu izlenimi verme çabasındaydı.
http://direntoros.blogspot.com.tr/ sitesinde aktarıldığına göre Toros Üniversitesi’nde özellikle İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi (İİSBF) dekanlığı son bir yıldır, son derece baskıcı bir yönetim biçimi sergiliyordu. Öğretim üyelerinin kapısının dinlenmesi, etnik kimliklerinin sorgulanması, sürekli işten atma tehdidi, kadın öğretim üyelerinin aşağılanması, bazı öğretim üyelerinin alanları olmayan dersleri vermeye zorlanması, asistanların olur olmaz bahanelerle azarlanması, başka üniversitelerde doktora yaptığı için izin alan asistanlara sürekli zorluk çıkarılması, asistanların -hatta öğretim üyelerinin- işten çıkarılması tehdidi ile laf taşıyıcılığına zorlanması, bu süreçte uygulanan politikalardan bazıları oldu. Dahası, “akademik özgürlük” karşıtı ifadeler, son dönemlerde özellikle İİSBF dekanlığının en önemli vurguları arasında yer aldı.
İmkan bulabilen ayrıldı, bulamayan baskı altında çalıştı
Bu politikalar imkan bulabilen öğretim üyelerinin üniversiteden ayrılarak farklı üniversitelerde iş aramaya başlamasına, böyle bir şansı olmayanların ise, işlerini, işten çıkarılma gerginliği ve baskı altında yapmak zorunda kalmalarına yol açtı.
“Para kazandırmadığı” gerekçesi ile ve bölümün bu konularda yetkili organları ile öğrencilerinin bölüme sahip çıkma çabaları yok sayılarak İktisat bölümünün kapatılmak istenmesi de uzun bir süredir üniversitenin gündemini işgal eden konular arasındaydı.
“Para kazandırmama” gerekçesi, öğrencilerin bölümlerini sahiplenmelerine, bölümün en çok yayın ve ders yapan bölümlerden birisi olmasına rağmen bölüm öğretim üyeleri arasında önemli kaygılar yaratıyordu.
Soma katliamı ile ilgili etkinlik sorun yarattı
Soma sonrasında gerçekleştirilen bir etkinliğin, kimi yöneticiler arasında ciddi rahatsızlık yarattığı, üniversitede gizli kapılar ardında konuşulan konulardan birisi olageldi. Fakültedeki öğretim üyelerinden yükselen zımni ya da açık tepkiler ve baskı gören öğretim üyelerinin öğrencilerden önemli ölçüde destek görmesi, dekanlığın baskı düzeyini giderek arttırmasını da beraberinde getirdi.
İşine son verilen öğretim elemanlarının bir kısmı bu fakülteden ve özellikle de dekanlığın baskıcı, akademik özgürlükleri, bilim ve eğitim etiğini hiçe sayan bu politikalarına karşı durmaya çalışan öğretim üyeleri oldu. İdari kadro çalışanlarının dışında işten çıkarılan diğer öğretim elemanlarının çoğunluğu ise meslek yüksek okulundan.
Toros Üniversitesi’nde işten çıkarmalara karşı imza kampanyası
Toros Üniversitesi’nde işten çıkarmalara karşı http://direntoros.blogspot.com.tr/ adresinde açıklamalar yayımlayan ve bir imza kampanyası başlatan üniversite bileşenleri işten çıkarmaların hukuksuzluğunu şöyle anlatıyor;
1 – Yakın zamanda Maltepe Üniversitesi ve Fatih Üniversitesi’nde işten çıkarılan bilim emekçilerinin çoğunun idare mahkemelerine açtığı davalardan elde ettikleri kazanımlar da ortaya koymaktadır ki, vakıf üniversiteleri kamu görevi ifa eden kurumlar, vakıf üniversiteleri çalışanları da kamu görevi ifa eden kişilerdir.
Bu hem vakıf üniversiteleri mevzuatıyla sabittir, hem de Danıştay kararları ile kesinleşmiştir. Tek başına bu bile Toros Üniversitesi’nin işten çıkarmalarının hukuksuz olduğunu ortaya koymaktadır.
2 – Kaldı ki, böyle olmasa dahi, işten çıkarılan bilim emekçilerinin sözleşme dönemleri sona ermemiş, kendilerine neden işten çıkarıldıklarına dair herhangi bir bilgi verilmemiş, herhangi bir soruşturmayla savunmaları istenmemiştir.
3 – Bütün bunlar yapılmış olsa dahi, işten çıkarılan bilim emekçilerinin bazıları, Toros Üniversitesi’nde üçüncü yılını doldurmuş durumda. Oysa 4857 sayılı İş Yasası, belirli süreli iş sözleşmelerinin üst üste, yani zincirleme bir şekilde yapılamayacağını açık hükme bağlamıştır. Dolayısyla belirli süreli iş sözleşmeleri ikinci defa yenilenmesinin ardından sürekli hale gelmektedir. Bu da Toros Üniversitesi bilim emekçilerinin ve idari personelinin gerekçesiz işten çıkarılmalarının kanuni olmadığının göstergesidir.
4 – Bütün bunlar bir yana, uzunca bir süredir otoriter ve piyasacı bir “12 Eylül tipi üniversite” olmak ile; demokratik, modern, kent ile iç içe, öğrencilerinin mezunu olmaktan grur duyacakları bir üniversite olmak arasında bir yol ayrımında bulunan Toros Üniversitesi bir tercih yapmıştır. Ne yazık ki bu tercihini “12 Eylül tipi üniversite”den yana kullanmıştır.
5 – Baskıcı, bilime sırtını dönen, üniversiteyi ticarethane öğrencileri de müşteri olarak gören böylesi bir kurumun üniversite olarak adlandırılamayacağı açıktır. Dolayısıyla Toros Üniversitesi 13 bilim emekçisinin işten çıkarılması biçiminde cereyan eden bu hukuksuz adımı ile bir yandan bir “bilim insanı kırımı” gerçekleştirmiş diğer yandan da öğrencilerinin geleceğine dinamit koymuştur. Nitekim, hukuku ayaklar altına alan bir kurumun öğrencilerine adil olmayı ya da hukukun üstünlüğünü aşılaması mümkün değildir.
Üniversite bileşenleri sitede yer alan açıklamalarını şöyle bitirdi; ‘Biliyoruz, eminiz, bilimsel özgürlük kazanacak, sosyal kuramcı Theodor Adorno’nun da belirttiği üzere ‘Bilim itaatsiz olana ihtiyaç duyar’. Diren bilim, diren akademi…”
Kaynak: direntoros.blogspot.com.tr