CHP kurmayları İhsanoğlu’nun İslami politik görüşlerini bilmiyor olabilir mi? CHP’nin temsil ettiği burjuva reformist siyaset anlayışı şöyle düşünüyor: “Yenildik. Daha fazla mevzi kaybetmeden bir yerde uzlaşıp, geleceği geleceğe bırakalım” CHP’nin 30 Mart yerel seçimlerinde yaptığı sağa doğru hamlesi, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu MHP ile birlikte cumhurbaşkanı adayı olarak açıklamasıyla istikametinden hiçbir şey kaybetmeden tam gaz yola devam […]
CHP kurmayları İhsanoğlu’nun İslami politik görüşlerini bilmiyor olabilir mi? CHP’nin temsil ettiği burjuva reformist siyaset anlayışı şöyle düşünüyor: “Yenildik. Daha fazla mevzi kaybetmeden bir yerde uzlaşıp, geleceği geleceğe bırakalım”
CHP’nin 30 Mart yerel seçimlerinde yaptığı sağa doğru hamlesi, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu MHP ile birlikte cumhurbaşkanı adayı olarak açıklamasıyla istikametinden hiçbir şey kaybetmeden tam gaz yola devam ettiğini gösteriyor.
İhsanoğlu’nun adaylığı, CHP’nin yerel seçimlerdeki sağa çark edişi ile kıyaslandığında stratejik bir hamledir. Yerel seçimlerde başta Ankara olmak üzere kimi il ve ilçelerde gösterilen milliyetçi ve İslamcı adaylar gerek parti tabanı tarafından, gerekse parti içindeki genel görüş açısından arızi ama zorunlu bir durum olarak değerlendirilmişti.
CHP içindeki ulusalcı kanadın MHP’den devşirilen adaylara ise zaten itirazı yoktu. Ama karşılığı AKP’den devşirilenler olmuştu. Sağcı seçmene sağcı adayla ulaşırız politikası siyasetin oldukça gerildiği Ankara (belediye alınamamış bile olsa) ve Hatay’da “başarılı” olmuştu.
CHP ve ona akıl veren odaklar her ne kadar 30 Mart yerel seçimlerinde istediklerini tam olarak elde edememiş olsalar da bir şeyi başardılar. Uygun milliyetçi-İslamcı aday gösterilirse toplum AKP karşısında birleştirilebiliyor.
İslamcı Tayyip’e karşı, İslamcı Ekmeleddin
İhsanoğlu, 2008 yılı sonunda Zaman gazetesinde çıkan bir röportajında dünya görüşünü özetleyecek şu cümleleri sarf ediyordu: “Maalesef geleneklerimizi kaybeden, kaideleri reddeden bir millet haline dönüştük. Bir ara, devrimler adına geleneklerimizi, demokrasi adına kanunları inkâr ettik. Kerameti kendinden menkul, bir Jöntürk kafasıyla hakikat sırf bazı insanların kafasında olan görüştür ve o görüşü herkes kabul etmek durumundadır, bunu kabul edenler iyilerdir reddedenler kötülerdir şeklinde çok sübjektif, basit, temelsiz ve yoz bir anlayış hakimdi. 30 yıldan beri yapmakta olduğum çalışmalar bunlara meydan okuyan çalışmalardır.”
İhsanoğlu’nun bu satırla itiraz ettiği ve 30 yıldır meydan okuduğu şey, Jöntürklerle, meşrutiyetle başlayan ve 1923’te kurulan Cumhuriyet ile devam eden burjuva aydınlanmacılığıdır.
İhsanoğlu, devrimler adına geleneklerimizi inkar ettik derken Cumhuriyet devrimlerini kastetmektedir. Demokrasi adına kanunlarımızı inkar ettik derken ise şeriat kanunlarının inkarı ve laikliği kastetmektedir. Kendinden menkul Jöntürk kafası da Mustafa Kemal ve arkadaşlarının yukarıdan devrimi olmaktadır.
İhsanoğlu’nun izlediği İslami-politik çizgi İslamiyet içi mezheplerde ve İslam’la Hıristiyanlık arasında uzlaşma girişimlerini savunuyor. Suriye krizinde iki tarafın aynı masa etrafında oturması ve anlaşmasını savunuyor. Askeri çözümün çözümsüzlüğüne inanıyor. Suudi Arabistan’da kadınlara ehliyet verilmemesini eleştiriyor. Kadınlar toplumda daha iyi yerlerde olmalı diyor. Kız erkek karma eğitim konusunda tercihe bırakıyor. Kız erkek aynı evde kalma meselesinde, reşit insanlar kendileri karar verir, diyor. Aileleri karar verir, diyor.
Tayyip Erdoğan’ın kavgacı uzlaşmaz, siyasal İslam pratiklerini zorlayan çizgisine karşı herkesin tercihini yapabildiği, “zorlama olmayan” bir İslamlaşma sürecine evrilmeyi savunuyor. İhsanoğlu’nun siyasal İslam çizgisine bakınca akla Esad rejiminin iç savaş öncesi Suriye tipi laikliği geliyor! Aynı İhsanoğlu’nun tarif ettiği gibiydi. İsteyenin çocuklarını ilköğretim dahil başı açık ya da kapalı, karma okullara veya ayrı okullara gönderebildiği, kimsenin birbirinin yaşam tarzına karışamadığı bir İslami rejim. CHP’nin de kabullenmiş göründüğü bu İslamcılık türünün “Suriye tipi laikliğin” de Suriye’yi getirdiği yer ortadadır.
İhsanoğlu’nun dünya görüşü geleneksel İslamcılardan farklı olarak daha çok İslamcı yönü baskın Türkçü-İslamcı bir çizgi gibi. Türklüğe ve millete vurgu düşün dünyasında önemli bir yer tutuyor. Bu haliyle İhsanoğlu sanki MHP tarafından CHP’ye önerilmiş de, CHP’nin önerisi gibi sunulan bir aday olarak görünüyor.
İhsanoğlu’nun çizdiği İslami politik profil hem yerli egemenlerin hem de Irak’taki son kriz sonrasında bütün batılı emperyalist devletlerin tercihine uygun bir İslamcı Cumhurbaşkanı tiplemesidir. Ilımlı-emperyalizmle uyumlu İslam projesinin, yani Tayyip Erdoğan’ın yapamadığını yapacak bir politik çizgiyi temsil etmektedir.
Artık düzen İslami’dir. Seçeneklerimizde İslami’dir.
CHP kurmayları İhsanoğlu’nun İslami politik görüşlerini bilmiyor olabilir mi? CHP, 1923’te kurulan şeyin artık yıkıldığının ve İslami bir düzene geçilmekte olduğunun farkında. CHP’nin temsil ettiği burjuva reformist siyaset anlayışı şöyle düşünüyor, “Yenildik. Daha fazla mevzi kaybetmeden bir yerde uzlaşıp, geleceği geleceğe bırakalım”. Oysa demokrat bir adayla gireceği cumhurbaşkanlığı yarışında alacağı yüzde 30-40’lık bir oy ülkemizdeki siyasal İslam’ın geriletilmesinde ciddi bir bariyer olabilirdi.
CHP yönetimi tabanın ve bir kısım milletvekilinin itiraz edeceğini hesap etmiş olacak ki, İhsanoğlu kamuoyuna demokrat, laik, uzlaşmacı ve eşinin başı açık (laik olduğunun delaleti olarak sunuluyor) mümtaz bir kişilik olarak sunulmaya başlandı.
İhsanoğlu’nun adaylığına CHP içinden itiraz eden ulusalcı görüşteki milletvekilleri Mansur Yavaş ve benzerlerinin adaylığı konusunda verilen destek nedeniyle kendilerini zaten bağlamış durumdalar. Onlara göre temel mesele CHP’ye gelen kişinin siyasal İslamcı olmaması. MHP’li ya da merkez sağdan olabilir. Ulusalcılık denilen akım bütün bu kriz ortamındaki yalpalamalarıyla çatırdıyor. Artık bir bütünlük oluşturmuyorlar.
CHP yenilgiyi kabul etmiş, rejimin siyasal İslam tarafından restorasyonunu da kabullenmiş ve en az hasarla yola devam etmeyi hedeflemektedir. Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığının engellenmesi öncelikli hedef olarak belirlenmiş ve ardından sürdürdükleri politik çizgiyi genel seçimlere yeni sağ ittifaklarla taşımayı planlamaktadırlar.
Ekmeleddin ve biz…
CHP’nin bu çizgisinin en genel anlamıyla solun imhasına yol açacak bir çizgi olduğunu belirtmek gereklidir. Lafta ne derse desin CHP siyasal İslamcılıkla mücadeleden kesin olarak vazgeçmiştir. Demokrasi mücadelesi verenler İslamcı seçenekler içinden tercih yapamazlar. Solun tabanındaki aydınlanma fikrini, gericiliğe ve faşizme karşı mücadele geleneğini çürüten bu çizgi ile mücadele edilmelidir. Bu politikanın teşhirinde CHP içi gerilimler değil en genel anlamıyla sol taban esas alınmalıdır. Ortadoğu’daki krizle birlikte, önümüzdeki yıl yapılacak genel seçimler sonrasında CHP’nin ağır bir krize gireceği beklenmelidir.
Devleti ve toplumu demokratikleştirmeyi esas almayan, kolaycı uzlaşmacı sol çizgilerin hiçbir başarı şansı yoktur. Bugün önemli bir mesafe kat etmiş İslamcılığı-gericiliği, aşağıdan toplumu ve devleti demokratikleştirmeyi hedefleyen uzun erimli sabırlı iğneyle kuyu kazmayı beceren bir sol politik hatla durdurabiliriz.
Haziran İsyanı sonrası Türkiye solunun etki alanı ve meşruiyeti genişlemiştir. Halk Türkiye soluna “ben hazırım ya siz” demiştir. Etki alanı ve meşruiyeti genişleyen Türkiye solu, büyük bir çelişki olarak bu süreci parçalanma, küçülme ve yalpalamalarla geçirmektedir.
Cumhurbaşkanlığı seçimi dahil, sosyalistlerin gerici hiçbir politikaya eyvallah etme lüksü yoktur. Cumhurbaşkanlığı seçimi, aynı yerel seçimlerde olduğu gibi büyük bir toplumsal gerilimle sürecektir. Ankara yerel seçimlerinde olduğu gibi, kısa vadede halkla karşı karşıya geliyormuş gibi görülen sol politik çizgi, bir dönem sonra kendi meşruiyetini ve çekim alanını kurarak daha güçlü ilerleyecektir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.