3. köprü ve güzergâhında sadece yüzey araştırmasıyla hazırlanan rapor, arkeolojik buluntularla dolu. Proje uzamasın diye, ne Arkeoloji Müzesi’nin ne de koruma kurullarının haberi var
3. köprü ve güzergâhında, sadece 2 günlük yüzey araştırmasıyla hazırlanan rapor, arkeolojik buluntularla dolu. Ancak proje uzamasın diye, ne İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin ne de koruma kurullarının haberi var
ÇED raporundan muaf tutulan ancak uluslararası finans kurumlarından kredi bulabilmek için 3. köprü ve güzergâhı için hazırlanan ÇED raporunda yer verilen arkeolojik buluntular hazine niteliğinde. Radikal’den Ömer Erbil’in haberine göre, raporda belirlenen kültür varlıklarından ne İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin ne de koruma kurullarının haberi var.
Raporun “Arkeoloji ve Kültürel Miras” başlığını taşıyan 13. bölümü, Arkeolog Gökhan Mustafaoğlu ve Uğur Dağ’ın 2 gün boyunca yaklaşık 26.5 km yol yürüyerek yaptıkları gözlemlerin verilerine dayanıyor. Arkeologlar, bölgenin büyük bir kısmının ormanlık arazi ve çalılık alan olmasından dolayı güzergâhın tamamında yürüyemediler. Ancak yürüdükleri sınırlı alanda dahi zemin üzerinde görünür arkeolojik izler, seramik parçaları, mimari kalıntılar, mezarlar, mezar izleri, tümsekler ve höyükler gözlemlediler.
“Tüm faaliyetler arkeolog gözetiminde olmalı”
Yürüdükleri alanlarla ilgili bir ön inceleme raporu hazırlayan arkeologlar, raporun sonuç bölümünde de öneride bulundular: “Bölge Koruma Kurulları’nın işbirliği içinde inşaat alanlarının ormansızlaştırılmasından sonra yoğun bir saha incelemesi yapılmalı, bölgenin arkeolojik potansiyeli göz önüne alındığında, fiziksel müdahaleyi de kapsayan tüm faaliyetlerin deneyimli arkeologların gözetimi altında yerine getirilmesi zorunludur.”
Hazine var müzenin haberi yok
Ancak bu öneriye rağmen Kuzey Marmara Otoyol güzergâhındaki çalışmalarından İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin haberi yok. Müze yetkilileri kendilerine yapılan bir başvuru olmadığını belirtiyor. Oysa 2863 sayılı yasa gereği, inşaai faaliyet sırasında herhangi bir kültür varlığına rastlandığında inşaatın derhal durdurularak en yakın müzeye haber verilmesi zorunluluğu var. Ancak müteahhit firmalar projenin uzayacağı gerekçesiyle, haber vermekten kaçınıyorlar, kültür varlıklarını tahrip etme yoluna gidiyorlar. Hatırlanacağı üzere Başbakan Erdoğan da, Marmaray projesini uzatan Yenikapı buluntularını “çanak çömlek” olarak nitelemiş, arkeologlara kızmıştı.
İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin yetkisini kullanarak yol çalışmalarını denetlemesi gerekiyor. Yol güzergâhı İstanbul’da 4 ayrı koruma kurulunun yetki alanlarından geçiyor. Ayrıca kurullar da bu çalışmalar için “Müze denetiminde yapılmalı” kararı alabilir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı koruma kurulları, daha önce 3. köprü ve bağlantı yollarının geçtiği bölgede doğal sit alanı ve kültürel varlıkların olduğunu, bağlantı yollarının kimi yerlerde tescilli eserlerin üzerinden geçtiğini açıklamıştı.
Sadece 2 günde, zemin üzerinde görünenler
Lahit odası, seramikler, sikkeler, Bizans’a ait bir karakol binasına yer veren rapordan bölümler şöyle:
Kuzey Marmara Otoyolu güzergâhının sınırlı kısımlarında saha yürüyüşü gerçekleştirilmiş. 200 metrelik bir aralık incelemeye tabi tutulmuştur. Saha yürüyüşü, altyapı inşaatı projelerinde kültürel miras konusunda kapsamlı bilgi ve deneyime sahip 2 kıdemli arkeolog tarafından yapılmıştır. Saha yürüyüşü sırasında bölgenin jeolojik ve arkeolojik özellikleri dikkate alınarak zemin üzerindeki görünür arkeolojik izler, seramik parçaları, mimari kalıntılar, mezarlar, mezar izleri, tümsekler ve höyükler gözlemlenmiş, kaydedilmiştir.
Köprü ayaklarının inşa edileceği alanlar aynı zamanda tarihi varlıklar açısından yüksek bir potansiyele sahiptir. Literatürde bu alanlarda çok sayıda tarihi yerleşim bölgesinin varlığından bahsedilmektedir, fakat bu yerleşim bölgeleri henüz keşfedilmemiştir. Anadolukavağı ve Poyrazköy arasındaki tepelerden birisi üzerinde bulunduğu varsayılan Zeus Ourios tapınağı da bunlar arasındadır. Literatürde aynı zamanda Kibele tapınağından da söz ediliyor. Yenikapı kazıları sırasında Kibele’ye adanan bir sunak keşfedilmiştir. Bu bilgiler ışığında tarihte kilit rol oynamış olan İstanbul’da tarihi veya mimari varlıklarla karşılaşılması kaçınılmazdır.
Proje güzergâhı ve etki alanları üzerindeki çok sayıda mimari yapı ve arkeolojik taşınmaz varlıklar, toprak altında kalmış veya bitki örtüsüyle kaplanmış olabilir. Bundan dolayı proje güzergâhının ormansızlaştırma aşamasından sonra proje bölgesinin ormanlık arazileri ve çalılık alanlar üzerinde deneyimli arkeolojik ekipler tarafından sistematik bir saha incelemesi yürütülmelidir. İncelemenin sonuçlarına bağlı olarak daha fazla araştırma veya arkeolojik varlıkların korunması için arkeolojik test çukurları veya kurtarma kazıları gerekli olabilir.
Garipçe inşaat şantiyesi ile Garipçe Köyü arasındaki yol kenarında bazı çömlek parçaları ve kiremitler gözlemlenmiştir. Köyün ve Boğaz’ın gözetlenmesinde kullanılan bir kule ya da karakol olabileceği düşünülmektedir. Yüzey buluntuları Bizans ve Osmanlı dönemine aittir.
Uskumru köy’ün yaklaşık 2.5 km batısında inşaat etki alanı üzerinde, Tabya Tepe ile Mandıra Tepe arasındaki bayırlarda muhtemelen mimari bir yapıya ait seramikler ve taş bloklar keşfedilmiştir. Bulunan seramikler arasında yeşil sırlı çömlekler olduğu gözlemlemiştir.
İnşaat koridorunun 1 km batısında bulunan Zirve Tepe’nin tepe ucunda diktörtgen şeklinde bir binaya ait temel kalıntıları bulunmuştur. Temel doğal taştan bina edilmiş olup, dış cephesi horosan harcı ile kaplanmıştır.
Başakşehir’de büyük olasılıkla insan eliyle yapılmış olduğu düşünülen kubbeli bir tünel keşfedilmiştir. L şeklindeki kalıntılara bir merdiven vasıtasıyla inilmektedir. Yapının ebatları 0.65 x 10.30 metre olarak belirlenmiş olup çok büyük olasılıkla bir lahit odası olduğu düşünülmektedir.
Sendika.Org