Çalışanların çoğunu, oğlu kardeşi gibi görüyormuş. Onların çoğunun babasıymış… Daha doğrusu “bunlar”, O’nu babası gibi görürmüş. Geçiniz… Para yahut makam fark etmiyor; güç kullanan her kim ise “kardeşim” dediğinde, başının fena sıkıştığını anlamamız gerektiğini gayet iyi biliyoruz. Sizin sahte tevazuyla, üst perdeden bahşettiğiniz “kardeşlik”, tıpkı hayırseverlik gibi dikey hiyerarşiyi sürdürme aracından başka bir şey değil. Sadece Soma’da da değil, bu topraklarda yaşanmış cümle katliamdan biliriz ki,“kardeşim” lafını dilinden düşürmeyen iktidar sahibinin dünyasında, eşit […]
Çalışanların çoğunu, oğlu kardeşi gibi görüyormuş.
Onların çoğunun babasıymış…
Daha doğrusu “bunlar”, O’nu babası gibi görürmüş.
Geçiniz…
Para yahut makam fark etmiyor; güç kullanan her kim ise “kardeşim” dediğinde, başının fena sıkıştığını anlamamız gerektiğini gayet iyi biliyoruz.
Sizin sahte tevazuyla, üst perdeden bahşettiğiniz “kardeşlik”, tıpkı hayırseverlik gibi dikey hiyerarşiyi sürdürme aracından başka bir şey değil.
Sadece Soma’da da değil, bu topraklarda yaşanmış cümle katliamdan biliriz ki,“kardeşim” lafını dilinden düşürmeyen iktidar sahibinin dünyasında, eşit yurttaşlığa yer yoktur.
“Fıtrat”, “şehit”, “tevekkül” lafını sık sık duymamızın yegâne sebebi de budur.
***
Hani, maden denilen o cehennemin “dibine” ulaşmanın, o 1.5 kilometreyi kat etmenin 50 dakika sürdüğünü, gaz maskelerinin çalışmadığını öğrenmesek, maaşlar 10 gün geciktiğinde, yöneticiye e-mail gönderen madencinin işten çıkarıldığını, yemekhanelerin kapkara, tuvalet kâğıdı bulundurulmayan tuvaletlerin b.k içinde olduğunu, her modern maden sahasında bulunan, sigara molasında külü silkecek“delikli demir küllük”ün bile çok görüldüğünü bilmesek, dinlemesek, tanıklık etmesekneyse..
Vicdan körleşmeniz, dünyanın dört bir yanından akın eden TV ekipleriyleküreselleşmişken, hangi kardeşlik hukukundan bahsediyorsunuz?..
***
Alp Gürkan’ın -kendi deyimiylevicdanı çok kötü durumdaymış.
Aslında “maden işçiliği” yapıyormuş.
Gelin, şu “vicdan” ve “maden işçiliği” meselesini, yönetim kurulu başkanı olduğu Tilaga Madencilik ve Sınai Yatırım AŞ’nin kayıtlarından okuyalım:
Soma Holding bünyesindeki Tilaga Madencilik, eskiden Turizm ve Madencilik şirketiymiş.
12 Ekim 2010’da “Statü Tadili”ne gitmiş.
Turizm faaliyetini bırakmış. Sadece madencilikle meşgul olmaya karar verip sermayesini artırmış. Hem de nasıl “güçlü” bir artırım:
9 milyon 436 bin TL olan sermaye, 59 milyon TL’ye yükseltilmiş.
(Sermaye artırımını taahhüt eden ortaklar arasında, (12 milyon 400 bin TL ile) SAFF Investments Limited adlı bir şirket de görünüyor.) Şimdi sıkı durun:
O tarihteki yönetim kurulu kararında kendisine, aylık 35 bin TL “huzur hakkı”ödenmesine karar verilmiş.
Dört yıl önce, madencilik faaliyeti dolayısıyla kendine 35 bin TL huzur hakkı “yazan”Alp Gürkan, 300 “kardeşi”nin ölümünün ardından çıktı kameraların karşısına ve şunusöyleyebildi:
“Bakın bu işletmelerde yüksek kâr marjı yoktur.
Kâr marjları yüzde 4-5’i geçmez.”
“Huzur hakkı”yla gelen “vicdan kanseri” böyle bir şey olsa gerek…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.