Erdoğan’ın 1915 mesajı, dış dünyaya “beni deliğe süpürmeyin” diye göz kırparken, 1915’in acısını hala yaşayan Ermenilerle dalga geçmektir
Erdoğan’ın “ecdadı” tarafından Anadolu’daki izleri silinen Ermenilerin, Keseb’deki tarihi evleri, dükkânları, kiliseleri içine alan tarihi mirası da bugünlerde Erdoğan’ın cihatçıları eliyle yok edilmenin eşiğinde
Başbakanlık internet sitesinde 23 Nisan’da “Sayın Başbakanımızın 1915 olaylarına ilişkin mesajı” başlığıyla yapılan açıklamada, 1915 Ermeni Soykırımı’nın yıldönümü kabul edilen 24 Nisan öncesinde “Ermenilerin acılarını anmalarını anlamak ve paylaşmak bir insanlık vazifesidir” denildi.
Ermenice dahil 9 farklı dilde yapılan açıklama ile 1915’e dair Türkiye’den, Ermeni halkına yönelik ilk defa üst düzey bir makamdan bir “taziye mesajı” verilmiş oldu.
Erdoğan’ın bu mesajıyla ikiyüzlü siyaseti bir kez daha aleni bir şekilde gözler önüne serilmiş oldu. Suriye’de cihatçılara destek çıkan politikalarıyla bataklığa saplanmış olan Erdoğan, bu açıklamayı, 24 Nisan 1915’in 99. yıldönümü öncesinde Anadolu’nun kadim halkı Ermenilerin, Türkiye devleti yöneticilerinin doğrudan veya dolaylı etkisiyle üçüncü kez yaşadıkları topraklardan sürgüne zorlandıkları bir dönemde yaptı.
1909’da Adana ve çevresinden devlet eliyle sürgün edilen, katledilen Ermeniler, 1915’te Anadolu’nun dört bir tarafında bir kez daha bu kırımı yaşadı ve bu topraklardaki mirasları yok edildi/edilmeye çalışıldı.
Ermenilerin 3. sürgünü: Keseb’den Vakıflı’ya
Suriye’de dördüncü yılına giren savaşta, emperyalizmin aktif taşeronu AKP güdümündeki cihatçı çeteler, 21 Mart’ta Türkiye’nin Yayladağı Sınır Kapısı’ndan ellerini kollarını sallayarak Ermeni nüfusun yoğun olduğu Keseb kasabasına saldırdı. Saldırılarla birlikte yaklaşık 2 bin Kesebli Lazkiye merkezine kaçmış, kasabada sadece 40 kadar yaşlı Kesebli kalmıştı.
Aralarında Nusra Cephesi, Ahrar’uş Şam gibi El Kaide bağlantılı grupların bulunduğu cihatçı çeteler “normal şartlarda” Suriye’deki Hıristiyan bölgelerine saldırdıklarında en üst seviyede zararı vermekten ve halkı katletmekten geri durmuyorlar; son olarak Şam kırsalındaki tarihi Hıristiyan kasabası Malula’da olduğu gibi… Ancak Keseb saldırısında bu durum, “uluslararası kamuoyunda infial yaratmamak” için Türkiye’nin (AKP-MİT) etkisiyle bir nebze de olsa engellenmeye çalışıldı.
Türkiye’nin yarı resmi haber ajansı Anadolu Ajansı (AA), Ermeni halkının “canını, malını, kiliselerini koruyan mücahitler” ile ilgili haberler servis ederken, çeteler haçları indirilmiş ve tahrip edilmiş kiliseler içindeki fotoğraflarını Twitter aracılığıyla servis ettiler. AA, 3 Nisan tarihinde Keseb’de “mücahitlerin kurtardığı” Ermeni kardeşler haberiyle “Türkiye’ye sığınan Ermeniler” temalı haberler silsilesini başlattı. 14 Nisan’a kadar 20 Kesebli Ermeni daha Yayladağı’ndan giriş yaptı ve Vakıflı Köyü’ne[1] yerleştirilen Keseblilerin sayısı 22’ye ulaştı. Vakıflı Köyü Surp Asdvadzadzin Kilisesi Vakfı Başkanı Cem Çapar ise kendilerinden hala haber alınamayan 8 kişinin daha olduğunu belirtiyor.
Kesebli Ermeniler evlerini terk etmek istemediklerini, “sürgün yollarına düşmektense ölmeyi yeğlediklerini”, çeteler tarafından kandırıldıklarını ve Türkiye’ye getirildiklerini söylediler.
Sonuç itibariyle cihatçıların propaganda aygıtı gibi çalışan AA’nın haberlerinde ‘mücahitlerce’ kurtarıldıklarını iddia edilen Ermeniler aslında 3. kez sürgün ediliyorlardı.
Ermenilerin en eski yerleşim birimlerinden olan Keseb’in insanları bir kez daha topraklarını terk etmek zorunda bırakılmışken, kasabadaki kültürel miras da çetelerin tehdidiyle baş başa kalmış durumda. Erdoğan’ın “ecdadı” tarafından Anadolu’daki izleri silinen Ermenilerin, Keseb’deki tarihi evleri, dükkânları, kiliseleri içine alan tarihi mirası da bugünlerde Erdoğan’ın cihatçıları eliyle yok edilmenin eşiğinde.
Keseb bir ayı aşkın bir süredir cihatçı çetelerin işgali altında ve Ermeni halkı üçüncü kez Türkiye yöneticileri desteğiyle sürgün edilmek zorunda bırakılırken Erdoğan’ın ‘1915’e dair mesajı’ bir açılım değil, dış dünyaya “beni deliğe süpürmeyin” diye göz kırpmak ve 1915’in acısını hala canlı bir şekilde yaşayan Ermenilerle dalga geçmektir.
[1] 1915’te İskenderun Sancağı’na bağlı Süveydiye Nahiyesi’nde Musa Dağı eteklerindeki Vakıf (bugün Vakıflı), Yoğunoluk, Eriklikuyu (bugün Hacı Habipli), Bityas (bugün Batıayaz), Kebusiye (bugün Kapısuyu), Damlacık ve Zeytun’da (bugün Süleymanlı) oturan Ermeniler, tehcire karşı isyan ederek dağa çıkmış Osmanlı’ya direnmişti. Ancak isyanın sonunda 4 binin üzerinde Ermeni bölgeden ayrılmak zorunda kalmıştı. Günümüzde Hatay’ın Samandağ İlçesi’ne bağlı olan Vakıflı da 140 kadar Ermeni yaşıyor ve burası Türkiye’deki tek Ermeni köyü.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.