Biz hangi ara internetin kapatılmasının bile ihtimal dahilinde olduğu bir ülkeye dönüştük? Bir cümlede ‘ama’ kelimesi geçiyorsa ondan önceki hiçbir şeyi ciddiye almayın derler. Her zaman doğru mudur bilemiyorum AMA geçen hafta Başbakan’ın Bursa mitinginde Twitter’ı kükreyerek hedef göstermesinin ardından olanlar ve yapılan açıklamalar bana hep bu tezi hatırlatıyor. “İnternetin sansürlenmesini biz de istemeyiz ama […]
Biz hangi ara internetin kapatılmasının bile ihtimal dahilinde olduğu bir ülkeye dönüştük?
Bir cümlede ‘ama’ kelimesi geçiyorsa ondan önceki hiçbir şeyi ciddiye almayın derler. Her zaman doğru mudur bilemiyorum AMA geçen hafta Başbakan’ın Bursa mitinginde Twitter’ı kükreyerek hedef göstermesinin ardından olanlar ve yapılan açıklamalar bana hep bu tezi hatırlatıyor. “İnternetin sansürlenmesini biz de istemeyiz ama Twitter da Türkiye’yi muhatap almıyor!” Bu sihirli cümle, bugün internetin başına örülen çorabın kalıbını oluşturan 5651 sayılı yasanın hazırlık bahanesine tehlikeli biçimde benziyor.
O zamanki terane çocuk pornosuydu (“Efendim tamam ama siz çocuk pornosu rahatça yayılsın mı istiyorsunuz?”). Bugünün bahanesi daha zekice: ‘Muhatap almak’.
Twitter gelip Türkiye’de ofis açacakmış. Neden? Twitter ile kurulacak Alo Fatih hattında yurtdışını arayıp faturayı kabartmamak için mi? Gezi olayları döneminde dahi Twitter’a neredeyse hiç resmi başvuruda bulunmamış Türkiye adına düşündürücü (bit.ly/1kYvK2q).
Bir de vergi meselesi var. Neymiş, Twitter Türkiye’ye vergi vermiyormuş (geri kalan bütün vatandaş, şirket ve siteler son kuruşuna kadar veriyor çünkü). Yine de bu iddia incelemeye değer. Bunun için Twitter Türkiye’de nereden, kimden, ne kazanıyor bakmamız gerekiyor.
Bildiğiniz gibi Twitter’ın kullanıcıya yönelik bütün hizmetleri ücretsiz. Paranın konuştuğu tek alan reklamlar. (Başbakan’ın Bursa’da kökünü kazıma sözü verdiği sırada Twitter’da yayımlanan AKP reklamları gibi).
Twitter’ın Türkiye’deki reklamlarını Genart adlı bir Türk şirketi yönetiyor. Reklamverenin tahsilat ve faturalaşma işlemleri bu şirket üstünden gerçekleşiyor. Şirket elde ettiği gelirin vergisini (diğer her şirket gibi) Türkiye’ye ödüyor. Twitter’a düşen kazanç da stopajı ödenerek yurtdışına aktarılıyor. Özetle Twitter vergi konusunda Facebook, Google ya da YouTube gibi değil. Yine de kimse Türkiye’de ofisi ya da temsilciliği olmayan, vergi ödemeyen Facebook’a karışmıyor. İşbirliği yapınca (yani muhalif her içeriği silip gönderenin kimliğini devlete verince) gerisi teferruat demek ki.
Meselemiz bu tip dev sitelerin vergi kaçırması ise bizden önce hak iddia etmesi gereken ülke ABD. Google, Facebook, Microsoft, Twitter gibi binlerce şirket gelirini ABD’de vergilendirmemek için yurtdışındaki off-shore hesaplarda depoluyor (Bu konuda yazdığım yazılardan biri: bit.ly/1nUGWlk). ABD Başkanı Barack Obama defalarca bu kazancın ülkeye getirilmesini rica ettiyse de olumlu yanıt alamadı. Toplamda yüz milyarlarca doları bulan bu vergi kaybına rağmen Obama sitelerini kapatma, meydanlarda fırçalama gibi garipliklere meyletmedi.
Kimse kusura bakmasın
İnternet gücünü geleneksel (fiziki) dünyanın kalıplarından kopabilmeye borçlu. E-ticaretin herkesin ağzını sulandıran dev ekonomisi bu sayede oluştu. Bu yıl sadece şirketlerin kendi arasındaki elektronik ticaretin 1,5 trilyon dolara ulaşması hedefleniyor (bit.ly/1nUJ7VR).
Bireylere yapılan satışları varın siz tahmin edin. İnternet şirketlerinin hizmet verdiği her ülkede ofis açmasını bekleyen zihniyet en kibar tabirle bu çağa yabancı kalmıştır. Üstelik bu pratikte ne siteler ne de ülkeler açısından mümkündür.
Hepsi bir yana unutmayalım ki yaşadıklarımız ne kişilik haklarını koruma, ne üç beş küfürbazı susturma ne de toplasanız birkaç ayakkabı kutusunu doldurmayacak vergi geliri uğrunadır. Bunlar istisnasız her konuda koşulsuz itaat bekleyen eleştiriye kapalı bir liderin, ifade ve haber alma özgürlüğü yakalamış halkına karşı alerjik reaksiyonudur.
Geçen hafta hiçbir idari karara dayanmadan, hukuksuz olarak Google DNS hizmeti kapatıldı. Bunun aramızda uygunsuz şeyler konuşabilme ihtimalimize karşı telefon altyapısının tümden kapatılmasından farkı yoktur. Birbirine sakıncalı mektup yazanların korkusuyla postaneleri kapatmaktır yapılan.
Yine geçen hafta Twitter’ın tamamen engellenmesi de ayrı bir hukuksuzluk örneğidir. Güncellenerek Cumhurbaşkanı onayıyla yürürlüğe giren 5651 sayılı yasayı hükümetin nasıl savunduğunu hatırlayalım: “Artık sitelerin tamamı değil; sadece sakıncalı içeriğe sahip kısmı engellenecek” (bit.ly/1kYwg0f). Bu yaşadığımız ne peki?
Hükümet, paravan kurumu TİB üstünden tahammülsüzlüğünü internete taşımaya çalışıyor. Öyle ki artık yabancı gazetelerdeki eleştirel haberler bile sakıncalı. Ben bu yazıyı yazarken İngiliz The Guardian gazetesinin internet yasaklarını ele alan haberi açılmıyordu mesela (bit.ly/1kYwyEq).
Safları netleştirelim
Başbakan Erdoğan’ın kafasında kendisi ve ailesi dışındaki herkes için ürpertici bir Türkiye tablosu var. İnternet bu savaşın cephelerinden sadece biri. “Bizi ciddiye almıyor” feryatlarıyla linç edelim diye önümüze atılan Twitter ve benzeri sitelerinse derdi başka. İktidarın ciddiye almaktan anladığı hoşuna gitmeyen herkesin susturulması ve kimlik bilgilerinin kendisine verilmesi (Gezi olaylarında Twitter’da gerçek ismiyle yazdıkları yüzünden gece yarısı evinden toplanıp karakola çekilen çocukları unutmadık umarım). Twitter, devletlere herkesin fikrini özgürce ifade edebildiği bir ortam olma özelliğini koruyabilmek için direniyor. Buna bir gün hepimizin ihtiyacı olabililr.
Hoşunuza gitmeyen
hesaplar mı var? Takibi bırakın. Görmeye bile tahammülünüz yok mu? Engelleyin. Tehdit mi ediliyorsunuz? Hakarete mi uğradınız? İlgili içeriği siteye bildirip şikâyet edin. Bunlar dünyadaki en hızlı mahkemenin bile yetişemeyeceği kadar hızlı sonuç alabileceğiniz çözümler. Üstelik yüzde 100 çalışıyor!
Gerisini bırakın örtbas telaşındakiler düşünsün.
(NOT: Bu yazı bir yurtdışı seyahatim sebebiyle salı sabahının ilk saatlerinde yazılmıştır)
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.