Taksim Meydanı’nı fikir ve düşüncenin açıklanmasının yasak olduğu bir yer olarak ilan eden bizzat Erdoğan’dır. Ölümlerle sonuçlan polis saldırılarının emrini verdiğini bizzat ikrar eden yine Erdoğan’dır. Yani suç varsa vakayı yaratanın ortaya çıkarılması gerekir ki illiyet bağı kurulsun. 8 Temmuz 2013 günü İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun Gezi Parkı’na yönelik olarak “Her isteyen İstanbullu Parka […]
Taksim Meydanı’nı fikir ve düşüncenin açıklanmasının yasak olduğu bir yer olarak ilan eden bizzat Erdoğan’dır. Ölümlerle sonuçlan polis saldırılarının emrini verdiğini bizzat ikrar eden yine Erdoğan’dır. Yani suç varsa vakayı yaratanın ortaya çıkarılması gerekir ki illiyet bağı kurulsun.
8 Temmuz 2013 günü İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun Gezi Parkı’na yönelik olarak “Her isteyen İstanbullu Parka Gelebilir” şeklindeki açıklamasının ardından parka yönelen binlerce insan gibi, Taksim Dayanışması üyesi demokratik kitle örgütü temsilcileri de Gezi Parkı’na gitmek istemiştir. Gezi Parkı’nın açıldığını ve herkesin Gezi Parkı’na girebileceğini basın yolu ile ilan eden Vali’ye bağlı polisler içlerinde Ali Çerkezoğlu, Ayşe Mücella Yapıcı, Beyza Metin, Ender İmrek ve Haluk Ağabeyoğlu’nun da olduğu onlarca kişiyi şiddet kullanarak gözaltına almışlardır. Ve Taksim Dayanışması’na yönelik operasyon başlatılmıştır. Ali Çerkezoğlu, Ayşe Mücella Yapıcı, Beyza Metin, Ender İmrek ve Haluk Ağabeyoğlu hakkında yakalama kararı gözaltına alındıktan sonra yazıya dökülmüş, üste arama ve el koyma(cep telefonları dahil) kararı da gözaltı tarihinden sonra alınmıştır. Hatta ev araması kararları da bir gün sonra alınmıştır.
Taksim Dayanışması temsilcileri hakkında verilen yakalama ve ek gözaltı kararına karşı yapılan itiraz sonucu Cumhuriyet Savcısı H. Nazmi Okumuş’un verdiği yakalama ve ek gözaltı kararı İstanbul 30. Asliye Ceza Mahkemesi’nin kararı ile ortadan kaldırılmıştır. Ali Çerkezoğlu hakkında verilen yakalama kararının ortadan kaldırılma gerekçesi savcılık makamı için ibretliktir. Mahkeme adli tabip olan Ali Çerkezoğlu’nun adliye içinde dahili telefonu varken yakalama kararı verilmesini hukuka uygun bulmamıştır.
H. Nazmi Okumuş talebiyle ve İstanbul 34. Sulh Ceza Mahkemesi hâkimi imzası ile verdiği arama ve el koyma kararında “delillerin toplanması amacıyla” ibaresine yer verilmiştir. Arama kararında Taksim Dayanışması temsilcilerine isnat edilen suç bile belirtilmemiştir. Yani hangi suç için hangi delilin toplanmasının amaçlandığı bile ortada yokken, Ali Çerkezoğlu gibi 25 yıllık bir adli tabibin evi çilingir ile açılarak talan edilmiştir. Bu arama kararı, itiraz sonucu İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin kararı ile ortadan kaldırmıştır. İstanbul 35. Sulh Ceza Mahkemesi hâkimi imzası ile verilen kararla (Taksim Dayanışması temsilcileri gözaltında iken alınan karardır) kişilerin üzerinden çıkan materyaller için verilmiş arama, el koyma ve inceleme yetkisi polise verilmiştir. İtiraz sonucu İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi üst aramaya ilişkin kararı ortadan kaldırmıştır.
Tüm adli kararların, yani savcı H. Nazmi Okumuş tarafından polis eliyle yürütülen soruşturmanın yoklukla malul olduğu, hukuka aykırılığı bizzat mahkemelerce teyit edilmiştir. AKP döneminin klasik yöntemi olarak mahkemeler yine yürütmenin onama kurumu gibi kullanılmıştır. Örneğin adli arama kararı verilebilmesi için hakkında arama kararı alınacak kişinin bir suç işleme veya buna iştirak veyahut yataklık etme konusunda makul (akla uygun) şüphe altında olması gerekir. Somut olayda isnad edilen suç ile arama kararı konusunda bu bağ yokken sırf cezalandırma amaçlanarak Taksim Dayanışması suç örgütü olarak lanse edilmek istenmiştir.
Önce Taksim Dayanışması soruşturma dosyasından fotokopi alarak taraf olan AKP, daha sonra avukatları aracılığı ile şikâyet dilekçesi sunmuştur. Dilekçeye yüzlerce sayfa tweet dökümü sunarak suç işlendiği anlatılmış ve uydurma bir suç örgütü yaratılmaya çalışılmıştır. AKP’nin bu müdahalesi sonuç vermiştir. Savcı H. Nazmi Okumuş tarafından imzalanarak İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi’ne sunulan 30.01.2014 tarihli iddianamede Taksim Dayanışması’nın, kendisi ile ilgili olmayan olaylardan suç örgütü olduğu iddia edilmiştir. İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi hâkimi iddianameyi, iddia edilen olaylar ile suç arasında bağ kurulmadığı gerekçesiyle, yani iddianamenin asılsız olduğunu belirterek savcılığa iade etmiştir. İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi iade kararına karşı itiraz eden savcılığın itirazı, ağır ceza mahkemesince reddedilince, başsavcılık yeni bir iddianamenin yazılabilmesi için dosyayı başka bir savcıya vermek zorunda kalmıştır.
Savcı Mesut Erdinç Bayhan’ın imzasını taşıyan yeni iddianame bu sefer İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmiş ve dava açılmış bulunmaktadır. İlk duruşma 12.06.2014 tarihinde yapılacaktır. Kabul edilen iddianamede eskiden şikâyetçi olan AKP’nin tüm iddialarına yer verilmemiştir. Taksim Dayanışması özetle “İstanbul halkını Taksim meydanında kanunsuz gösteri ve yürüyüş için çağırdıkları ve İstanbul’da kamu düzeninin, güvenliğinin ciddi şekilde zarar görmesine neden oldukları” gerekçesiyle suç örgütü olmakla isnat edilmektedir.
Taksim Meydanı’nı fikir ve düşüncenin açıklanmasının yasak olduğu bir yer olarak ilan eden bizzat R.T. Erdoğan’dır. Ölümlerle sonuçlan polis saldırılarının emrini verdiğini bizzat ikrar eden yine R.T. Erdoğan’dır. Yani suç varsa vakayı yaratanın ortaya çıkarılması gerekir ki illiyet bağı kurulsun. Hükümetin geçmişteki 1 Mayıs eylemlerine ilişkin uygulamaları açıktır. Taksim Meydanı yasağına ilişkin 1 Mayıs 2008 yılı etkinlikleri hakkında verilen 27 Kasım 2012 tarihli DİSK ve KESK V. Türkiye Davası Başvuru no. 38676/08 olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararı, toplanma özgürlüğü yönünden Taksim Meydanı’nın yasaklanamayacağını teyit etmiştir. Bu itibarla Mülki Amir Olan İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu başta olmak üzere İstanbul Emniyet Müdürü ve İlgili amirler hakkında ve kanunsuz emri uygulayan polis memurları hakkında Kasten Öldürmeye Teşebbüs, Kasten Yaralama ve Görevi İhmal suçlarından soruşturma açılması gerekirken, sadece basın açıklaması yapacağını sosyal medya üzerinden açıklayan Taksim Dayanışması’nın suç örgütü olduğunun iddia olunduğu dava yoklukla maluldür. Gezi ve Haziran direnişi bu ülkenin aydınlık geleceği için çabalayanların ortak emeğidir. Demokrasi ve özgürlük talebini yüksek sesle söyleyen Taksim Dayanışması suçlu ilan edilerek haziran isyanının meşruiyeti azaltılmak istenmektedir. Ki bunun beyhude olduğu Türkiye halklarının hâlâ sürdürdüğü gezi ruhu pratikleri (bu konuda en yakın örnek Berkin Elvan için düzenlenen cenaze törenine katılımın büyüklüğüdür) ve yargılama safhasıyla da ortaya çıkacaktır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.