Amerikan Başkanı Barack Obama, ‘reset’ şiarıyla başladığı Rusya ile ilişkileri rayına oturtma politikasında çok sıkı bir ‘gol yedi’. Batı’nın Ukrayna’daki ‘İkinci Turuncu Devrim’ denemesi, her şey bir yana ciddi bir ‘psikolojik yenilgi’. Moskova’nın imparatorluk ve Sovyet deneyimleriyle yoğrulmuş emperyal geçmişini, kafasının çalışma mantığını anlayamamaktan kaynaklanan bir yenilgi bu. Yeni Soğuk Savaş rüzgârlarının uluslararası ilişkiler ve siyaset […]
Amerikan Başkanı Barack Obama, ‘reset’ şiarıyla başladığı Rusya ile ilişkileri rayına oturtma politikasında çok sıkı bir ‘gol yedi’. Batı’nın Ukrayna’daki ‘İkinci Turuncu Devrim’ denemesi, her şey bir yana ciddi bir ‘psikolojik yenilgi’. Moskova’nın imparatorluk ve Sovyet deneyimleriyle yoğrulmuş emperyal geçmişini, kafasının çalışma mantığını anlayamamaktan kaynaklanan bir yenilgi bu. Yeni Soğuk Savaş rüzgârlarının uluslararası ilişkiler ve siyaset bilimi derslerine hangi başlıklarla aktarılacağı akademisyenlerin işi. Biz olup bitenleri anlayalım…
Avrupa Birliği’nin (AB) Rusya coğrafyasında faturasını ödemek istemeden giriştiği ittifak anlaşmasının Ukrayna macerasında yaşananların hâsılı şudur: Kiev’de etkisi Batı Ukrayna’yla sınırlı yönetim değişikliği gerçekleşti. Sıradan Ukraynalıların daha özgür ve müreffeh yaşama arzuları aşırı sağcıların vurucu güç olarak kullanıldığı bir süreçle gasp edildi. Rusya kırmızı çizgisini baştan çekti ve ilk etapta tek kurşun atmaksızın Kırım’a konuyor. Üstelik hiç de hevesle istemezken… Rus nüfusun azımsanmayacak düzeyde olduğu Doğu Ukrayna’nın akıbeti ve istikrarı meçhul.
KIRIMLILARA ‘R2P İLKESİ’
Kırım’da olup bitenler, Kiev’de Rus yanlısı Victor Yanukoviç’i devirerek geçici
yönetim inşa eden Batı yanlıları hangi yasal süreçleri kullandıysalar tıpkısının aynısı. Kırım Parlamentosu geçen hafta toplandı, sekiz namevcut, 78 ‘Evet’ oyuyla özerk Kırım bölgesinin Rusya Federasyonu’na katılım sürecini başlattı. 16 Mart’ta iki milyonluk nüfusunun yüzde 58’i Ruslardan, yüzde 24’ü Ukraynalılardan, yüzde 13’ü Tatarlardan oluşan Kırımlılara ‘bağımsızlık’ filan değil şu soru sorulacak: “Kırım’ın Rusya Federasyonu’nun bir bölgesi olmasından yana mısınız; yoksa Kırım’ın 1992 tarihli anayasasının yeniden tesisinden mi?”(İkincisi Kırım’ın 1992’de kılpayı farkla Ukrayna’nın bağımsızlığına özerk bölge olarak dâhil olunmasını sağlamıştı.)
Sonucu tahmin etmek güç değil. Referanduma Rusya’nın Karadeniz Filosu için yıllık 97 milyon dolar ödediği özel bölge statüsündeki Sivastopol da katılacak. Aslında gereği de yok zira Sivastopol şehir konseyi şimdiden Rusya’ya katılmayı onayladı.
KİEV’DEKİYLE AYNI SENARYO
Kırım Parlamentosu, krizin başında Kiev’deki hükümeti ‘yasadışı’ ilan etmiş, kendine Rusya yanlısı Sergey Aksyonov’u başkan seçmişti. O da Ukrayna’da aşırı sağcı desteğindeki hükümete karşı Rusya’yı yardıma çağırılmıştı. Şimdi tıpkı 2008’deki Kosova sürecinin benzerini işletiyorlar. Dolayısıyla ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin “21. yüzyılda 19. yüzyıl tipi bir edayla bir başka ülkeyi düzmece biçimde işgal edemezsiniz” sözleri salt Irak, Afganistan’ı anımsayanlar değil,Batı’daki ‘liberal müdahalecilik’ tezi açısından da sakıncalı. Misal Kırımlılar ve Rusya meşhur R2P ‘Responsibility to Protect- Koruma Sorumluluğu’ ilkesini hatırlatabilirler. Zira bu vakada argümanlar Ukrayna’daki Rusça konuşanların akıbetine dayanıyor… Kiev’deki yeni yönetimin ilk kararı malum, ülkenin yüzde 40’ını oluşturan nüfusun konuştuğu Rusçayı resmî dil olmaktan çıkarmaktı. Bunun azımsanmayacak Rus nüfusun bulunduğu Baltıklar açısından da talihsiz olduğunu, Medvedev’in bölgedeki Rusça konuşanlara jet hızıyla pasaport verecekleri açıklamasından anlayın. Kiev’deki ‘demokratik’ yönetimin yüzde 10’ları aşan tabanı olan Komünist Partisi’ni yasaklamasını, neo-nazileri de kapsayan Svoboda (Özgürlük) Partisi’ni hükümetle katmakla kalmayıp güvenlik teşkilatını teslim etmesini de acıklı tabloya ekleyin.
Velhasıl, bir mucize vuku bulmazsa Kırım Rusya Federasyonu’na bağlanacak. Rus Duma’sı Kırım’ın talebini muhtemelen ‘keyifle’ onaylayacak. Kiev’in yeni yöneticiler ‘gayrimeşru’ nidalarıyla sadece ‘üstüne soğuk su içebilirler’.
YİNE YENİ YENİDEN
Peki, Ukrayna’nın Batısı? Maidan’ı dolduran sıradan kalabalıkların protesto ettiği kim varsa yine iktidarda! Oligarklara dayanan Yanukoviç’in yerini yeni oligarklar aldı. Geçici başbakanYatsenyuk, AB zirvesine katılıp reformlar karşılığında 15 milyar dolar sağlamış olabilir. Ama Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk’e atadığı milyarder oligark Sergey Taruta veya Dnipropetrovsk’a atadığı Ihor Kolomosyski ile hangi reformları nasıl yapacağı meçhul. ABD’nin 1 milyar dolarlık yardımı Kiev’in dişinin kovuğunu dolduracak gibi değil. IMF anlaşması karşılığında emeklilik maaşları ve ücretleri (aylık maaş 160 dolar) dondurup azaltmasının faturasını ödeyecek ahaliyi hayal edin. Rusya’nın yüzde 30 indirimli verdiği doğalgazın (Ukrayna’nın ihtiyacının yüzde 58) yerinin nasıl doldurulacağı da… Ukrayna’nın ağır sanayisi Sovyetler döneminde inşa edilmiş göbekten Rusya’ya bağlı doğu bölgelerini filan hiç anmıyorum. Yani 25 Mayıs seçimleri Ukrayna için umut verebilecek gibi değil.
OBAMA’NIN BAŞINA ÖRÜLEN ÇORAP
Batı’ya gelince… Obama’nın başına ‘egemenlik ve toprak bütünlüğü’ argümanını günde beş kez tekrarlayacak şekilde bu belayı saran; neocon Victoria Nuland’ı bir kenara koyarsanız, aslına bakarsanız AB. Ama şimdi ABD, Rusya’ya yaptırımlar için bastırırken, arzuladığı desteği vermeyen Avrupalılar. ABD’nin kimliği belirsiz şahısların hesaplarını dondurulması, vize sınırlamaları ve seyahat yasağı gibi önlemleri neye yarayacak belli değil. AB vizenin serbestleştirilmesi ve ekonomik işbirliği görüşmelerini askıya aldı. Almanya sanayi çevreleri, Britanya mali çevreleri ise yaptırımlara ‘kırmızı bayrak’ açıyorlarsa, bir bildikleri var. Rusya ve AB arasındaki ticaret hacmi 400 milyar dolara yakın ve salt petrol, doğalgaz değil, otomobil, tıbbi malzeme, makine parçaları, yok yok… Rus doğalgazı Avrupa’nın ihtiyacının yaklaşık yüzde 40’ını sağlıyor. 2011’de tamamlanan Kuzey Akım bir Alman-Rus projesi. 2015’te Güney Akım da bitecek. Putin’in başkanlık danışmanı Sergey Glazyev’in, Batı’nın yaptırımlara başvurulması hâlinde ‘dolar’ı rezerv para olmaktan çıkarmak dâhil her yola başvuracaklarını söylemesini küçümsemeyin, not edin.
DENGE TUTTURULURSA AMENNA
Nihayetinde Rusya’nın derdi Kırım’a almak da değildi. 21 Şubat’ta AB sponsorluğunda muhalefetin Yanukoviç’le imzaladığı ama 22 Şubat’ta mürekkebi kurumadan aşırı sağcıların çöpe attırdığı anlaşmayı desteklemesi bundandır. Rusya’nın derdi biz beğenelim beğenmeyelim ‘kendisini güvende hissetmekle’ alakalı. AB’nin Yanukoviç’e sunduğu ittifak anlaşmasının kıyısında köşesinde yer alan ‘askerî işbirliği’, yani NATO’nun Ukrayna’da üslenmesinin niye hiç anılmadığını bir düşünün. Batılılar Ukrayna’da bundan sonra NATO’yu işin içine katmadan denge tuttururlarsa, amenna. Putin’in sözcüsü Dimitri Peskov’un ‘çok derin ayrılıklar’ vurguladıktan sonra “Hâlâ umut var, diyalogun sonucu olarak bazı noktalarda anlaşma bulunabilir ki ortaklarımız Tanrı’ya şükür henüz reddetmediler” demesi bundan. Durumu en iyi ifade eden kanımca ABD Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi üyesi Mike Rogers: “Bence Putin satranç oynuyor, bizlerse bilye oynuyoruz.
***
Geliyorum diyen tehlike: Ukrayna milliyetçileri!
Ukrayna’daki milliyetçi yükseliş Batı’yı kara kara düşündürmesi gereken bir olgu. Zira Doğu Avrupa’nın 46 milyonluk nüfusuyla bu önemli ülkesinde yaşananlar, ‘yaşlı kıta’ için başka tehlikelerin habercisi. Hele de Avrupa Parlamentosu’nda ilkbahardaki seçimlerde aşırı sağcı unsurların temsil oranlarını artırmalarının beklendiği bir ortamda…
Oligarklara dayanan Rus yanlısı Victor Yanukoviç’in devrilmesinde Maidan’ı (Bağımsızlık Meydanı) dolduran sıradan Ukraynalı kalabalıkların yanında aşırı sağcılar kilit rol oynadılar. Sayılarının ‘sınırlı olması’ sorunu değiştirmiyor. Zira Batılı gazetecilerin de tanıklık ettikleri silahlı şiddete başvurmaları, etkilerini katbekat artırdı. AB sponsorluğunda Yanukoviç’le yapılan 21 Şubat anlaşmasının çöpe atılmasında rolleri büyük. Şimdi silahlarını ısrarla bırakmazken, yeni hükümetin güvenlik ayağında etkin oldular. Kiev ve Batı Ukrayna kentlerinde görünürlüklerini artırmaları artık BBC gibi Batı medyasının da dikkatini çeker oldu. Peki, kim bunlar?
Aşırı sağcı grupların başını ‘Sağ Sektör’ çekiyor. Aslında gündemleri AB değil, kendi ‘milli devrimleri’. ‘Ukraynalılar için Ukrayna’ vurgusu yapıyorlar, Nazi tipi selamlamaları kullanıyorlar, ‘ulusun zaferi’, ‘düşmanlara ölüm’ sloganları atıyorlar. Bazıları kendilerini açıkça ‘nasyonal sosyalist’ olarak nitelendiriyor. Ülkenin doğusu ve Kırım’da yaşayan Ruslar için ‘Onlar Rusya’ya gitsinler’ diyorlar. Yahudi düşmanlığı da eksik değil. Öyle ki Ukrayna Hahamı, ülkedeki Yahudilere Kiev’i, hatta mümkünse Ukrayna’yı terk etmeleri ikazı bile yaptı. Sağ Sektör liderlerinden ‘Saşko Beliy’ (Beyaz Saşa) lakaplı Aleksandr Muzyçko, Batılılara “Bize bu silahları verdiniz ve geri alamayacaksınız. Kim benim makineli tüfeğimi, silahımı yahut bıçağımı almaya cüret edebilir?!” sözleriyle meydan okudu.
Bir başka grup ‘Ukrayna vatanseverleri’.. Futbol holiganları, profesyonel yağmacılar ve militanlardan oluşuyor. Öne çıkan liderlerinden birisi İgor Mosiyçuk, ‘Moişa’ lakabıyla anılıyor. Ülkeyi bölmeye kalkışanların cezalandırılacağını söylüyor. Sağ Sektör isimli grubu Kırım’a gitmeye çağırıyor.
C14isimli bir başka grubun mensupları Kiev’deki yeni hükümetin yüzde 13’ü bulan oy tabanına aldırmadan kapattığı Komünist Partisi ofisini işgal etti. 200 kadar üyeleri var. Yeni hükümette yer alan ve savunma bakanlığı ile güvenlik teşkilatının teslim edildiği Svoboda Partisişemsiyesinde yer alıyorlar. Ekonomi ve siyaseti belirleyen Rus, Yahudi ve Lehleri hedef alıyorlar.
Binaları işgal edip üs hâline getiren aşırı sağcılar, maske ve kamuflaj kıyafetleri ile askerî disiplin içinde dolaşıyor, kurşun geçirmez yelek giyiyorlar. Hakiki silahlar, beyzbol sopaları, coplar, kürekler kullanıyorlar. Kendilerine itiraz eden protestocu aktivistlere de saldırıyorlar. 15 Şubat’ta ‘Temiz Kiev’ isimli sivil girişimin Ukrayna başkentini çöplerden temizleme girişimine saldıranlar onlar. Şimdi 18-20 Şubat’ta 100’e yakın insanın öldüğü Maidan olaylarının perde arkasındaki ‘keskin nişancıların’ da onlar oldukları iddiası var. Ancak arkalarında yeni hükümetin bulunduğu öne sürülürken, olup bitenlerin aydınlatılması zor.
***
ABD Rusya retorik kavgası
ABD ile Rusya arasındaki Ukrayna kapışması medya aracılığıyla karşılıklı ‘yalancılık’ ithamlarına vardı. Ortaya Türkiye’yi andıran dinleme kayıtları saçılırken, yaşananlar yürütülen ‘kirli savaşı’ ortaya seriyor.
ABD yönetimi Kiev’deki Rus yanlısı Yanukoviç yönetiminin devrilmesi öncesi medya cephesinde ağır gol yemişti. Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland’ın Kiev’deki büyükelçiGeoffrey Pyatt’la telefon görüşmesinde Ukrayna muhalefetini örgütlediği açıkça görüldü. Neticede Washington’ın tercihi olan Yatsenyuk’un başbakan olması Rusya’nın ‘darbe komplosu’ iddiasını güçlendirmeye yaradı. Şimdi sırada ‘keskin nişancı’ meselesi var. Zira bu kez AB Dış Politika Şefi Catherine Asthon’ın, Kiev’e eski hükümet ve muhalefet arasında arabuluculuğa giden Estonya Dışişleri Bakanı Umas Paet’le 26 Şubat’ta yaptığı telefon kayıtları saçıldı. Üstelik Paet de kaydı doğruladı.
ASHTON: HAY ALLAH!
Paetkayıtta açıkça 18-20 Şubat’ta Kiev’deki Maidan’da aralarında polislerin de bulunduğu 100’e yakın sivili öldüren, 900 kişiyi de yaralayanların, milliyetçi muhalifler tarafından kiralanan keskin nişancılar olduğunu ima ediyor; “Protestocularda keskin nişancıların arkasında Yanukoviç değil ama yeni koalisyonun bulunduğu yolunda giderek artan bir anlayış var” diyor. Ashton, “Bence soruşturmak istemeyiz. Yani, bunu bilmiyordum, ilginçmiş. Hay allah!” yanıtını veriyor. Paet, yaralıları tedavi eden doktor Olga Bogomolets’in vurulanların aynı kurşunlardan mustarip olduğu raporunu da aktarıyor, ‘kirli geçmişlerine’ atıf yaptığı yeni koalisyonun olayı soruşturmak istemediğini iletiyor. Ashton “Hmm, evet bu, bu çok korkunç” demekle yetiniyor. Bogomolets’in akıbeti meçhul, lakin rivayet o ki yeni yönetimin insan haklarından sorumlu bakan yardımcılığı teklifini geri çevirmiş.
Sızıntılar nedeniyle Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ABD ve AB’yi ‘yalancılıkla’ suçlayıp meseleyi BM Güvenlik Konseyi’nin kapalı toplantısına taşıdı. Kiev’in yeni yetkililerinin her şeyin müsebbibinin Rusya olduğu tezinin kanıtı ise henüz yok.
PUTİN’İN KURGULARI
Ama Amerikan Dışişleri de ‘Başkan Putin’in Kurguları: Ukrayna hakkında 10 hatalı iddia’ başlıklı olgular listesi ile atağa geçti. Listede örneğin Ukrayna’nın doğusu ve güneyindeki Rusça konuşan sivillerin tehlike altında olmadığı tezi yalanlanıyor. Kırım’da etrafı üniformasının bantları sökülmüş asker kıyafetli şahıslara atıfla, Rusya’nın herkese komik gelen ‘Asker yollamadım’ söylemiyle dalga geçiliyor. Rus argümanları ünlü Rus yazarı ‘Dostoyevski’nin romanlarıyla’ kıyaslanıp, ‘İki artı iki eşittir beş formülünün cazibesi de eksik değildir’ gibi ironik cümleler kurulmuş.
Bu heyecanlı diplomasiyi yakından izleyenler için önemli anekdotlar. Lakin Washington’ın 100’e yakın insan Maidan’da can vermişken, güçlü bir dille bağımsız soruşturma çağrısı yapmamış olması soru işaretlerini gidermeye yetmiyor.
twitter@ceydak
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.