Arundathi Roy yolsuzluğu doğru tarif edelim diyor. Gürsel Korat, lumpen burjuvaziyi, Samir Amin bunun siyasal İslam’la bağını anlatıyor. Peş peşe çıkan yolsuzluk haberleriyle ilgili fikri soruluyor. “İyi tarafı iktidar ağlarının nasıl birbirine bağlandığını ve düğümlediğini göstermesi. Üzücü olan ise her ortaya çıkan yolsuzluğun ve oyunun bir diğerini gölgelemesi” diyor. Konuşan Arundathi Roy, olay Hindistan’da geçiyor. […]
Arundathi Roy yolsuzluğu doğru tarif edelim diyor. Gürsel Korat, lumpen burjuvaziyi, Samir Amin bunun siyasal İslam’la bağını anlatıyor.
Peş peşe çıkan yolsuzluk haberleriyle ilgili fikri soruluyor. “İyi tarafı iktidar ağlarının nasıl birbirine bağlandığını ve düğümlediğini göstermesi. Üzücü olan ise her ortaya çıkan yolsuzluğun ve oyunun bir diğerini gölgelemesi” diyor.
Konuşan Arundathi Roy, olay Hindistan’da geçiyor. Express dergisinin son sayısında Göksun Yazıcı’nın goodreads.com’dan tercüme ettiği bu güncel söyleşi, Türkiye ahvaliyle şaşırtıcı derecede ‘paralel’. Dergi de öyle sunmuş zaten, Roy’un Hindistan’da patlayan büyük yolsuzluklar ve yolsuzluk karşıtı hareketin partileşmesi konusundaki tespitlerini…
Roy, ‘hırsızlığa’ öfkelense dahi halkın tepkisini sandığa yansıtmayabileceğini söylüyor. Bu arada karmaşık hatta kurnazca dediği başka bir hesap var ona göre. Uzunca yakındığı konuysa belge mevsimlerinde başka siyasi suçları, politik katliamları konuşmanın ‘modası geçmiş’ hale gelmesi. Hatta soruyor: “‘Katiller ve faşistler hırsız olmadıkları müddetçe temizdir’ mi denmek istiyor?”.
Galiba böyle dönemlerin kaşıdığı bir zaaf da meselelere yapısal bakmayı da lüks hale getirişi; pekâla rasyonalize edilebilecek dönemsel pragmatizmin geniş açılı tasavvurlara ve de taleplere mani oluşu. Roy “Yolsuzluk, en zayıfla en güçlünün arasındaki uçurumun açılmasının semptomudur” diyor. Yani bütün politikacılar ‘dürüst’ olsa eşitsizlik çözülür mü? Yolsuzluk orta sınıfın algıladığı gibi bir hesap-kitap işi mi? Denetlemek, adil olmayan bir sistemi daha verimli hale getirmenin yolu değil mi sadece? Yoksa hırsızlardan hırsız beğenmeye kalmıyor mu iş? Böyle böyle sorular.
Lumpen kalkınma ve siyasal İslam
Geçen hafta Radikal’in Yorum sayfasında yayımlanan Gürsel Korat’ın ‘Lumpen burjuvazi’ başlıklı yazısı da taze bir bakış açısı sunuyor. Dışı burjuva içi sefih lumpen, tehlikeli bir sınıftan söz ediyor Korat.
Şöyle bir sınıf… Siyasal iktidarı yağma, tehdit, şantaj, soygun için zemin olarak kullanan, devletin sırtından geçinen, yoksul görünüp yoksula benzemekten delice korkan, ahlaksızlığına rağmen ahlakçı, kadın düşmanı, bilgisizlikten mülhem tehlikeli bir özgüven sahibi… Varlığını burjuvazi, lumpen proleterya, müteahhit, esnaf sınıfı gibi çıkarı vaziyete göre anında değişen kesimlere borçlu.
Tam da bu yüzden Korat lumpen burjuvaziye mafya babalarınınkine benzeyen acıklı sonlar öngörüyor. “…lumpen burjuvanın kaderi, zorbalık ettiği sınıflarca belirlenir. Lumpen burjuvanın sonunu köylülerin ve işçilerin ayaklanması kadar, burjuvalar da getirir: Kılıçla savaşan kılıçla ölür, atın ölümü arpadan olur”.
Daha evvel kullanımları varsa da, lumpen burjuvazi tarifi için 1972’ye, Andre Gunder Frank’e referans veriliyor ekseriyetle. Daha çok da Latin Amerika’da kolonyal ve neokolonyal elitlerin suça ayrıca meyilli kapitalistleşme tahlilleri için… Korat’ın manidar zamanlamayla hatırlattığı bugünün, buraların lumpen burjuvazisini anlamak için Mısırlı Marksist iktisatçı Samir Amin’in bir makalesi de aydınlatıcı olabilir. (The failed emergence of Egypt, Turkey and Iran)
Amin, Frank’ın ‘lumpen devlet’ ve ‘lumpen kalkınma’ tariflerini Türkiye, Mısır ve İran’ın modernleşme, kapitalistleşme tarihleri üzerinden okumuş. Osmanlı’nın son dönemi, Cumhuriyet’in elitleri, Menderes, bu süreçte sermayenin değişimi ve Türkiye’de siyasal İslam’ın serüveni takip edildiğinde, bu açıdan Mısır’la (Müslüman Kardeşler’le) benzerlik kurulabilecek lumpen kalkınma ve fakirleşme tuzağından söz ediyor. Şu ilginç. Bu üç ülke üzerinden şunun altını çizmiş Amin: Bir toplum lumpen kalkınmaya yenik düştükçe siyasal İslam’a o kadar yakınlaşıyor.
Twitter’a boyun eğdiren, dev kalkınma projelerini sabote etmek isteyenlerin komplolar kurduğu büyük güç günlerinde böyle şeylerden konuşmak biraz tuhaf kaçıyor ya, olsun.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.