Türkiye’nin birçok şehrinde “eski” AKP’lileri ve “eski” MHP’lileri aday gösteren CHP, tam da halkın AKP’den kurtulma umudunu sömürmektedir. CHP’nin hükümsüzlüğüne karşı hükmün mekanı sokaklardır. Dolayısıyla benim oyum sokağa… Nota Bene Yayınları’ndan çıkan ve editörlüğünü yaptığım “Gezi Direnişi Üzerine Düşünceler” kitabının ilk baskısını, matbaada bir hafta bekletmiştik. Aslında kitap hazırdı; ancak bazı “CHP’li yetkili”ler, “bize niye […]
Türkiye’nin birçok şehrinde “eski” AKP’lileri ve “eski” MHP’lileri aday gösteren CHP, tam da halkın AKP’den kurtulma umudunu sömürmektedir. CHP’nin hükümsüzlüğüne karşı hükmün mekanı sokaklardır. Dolayısıyla benim oyum sokağa…
Nota Bene Yayınları’ndan çıkan ve editörlüğünü yaptığım “Gezi Direnişi Üzerine Düşünceler” kitabının ilk baskısını, matbaada bir hafta bekletmiştik. Aslında kitap hazırdı; ancak bazı “CHP’li yetkili”ler, “bize niye imkan tanımıyorsunuz?” deyince hak verdik. Çünkü CHP milletvekillerinin bir kısmı, özellikle Ankara’daki kadın vekiller, direnişçiler için çok çaba harcıyorlar; panzerlerin önüne geçiyorlar, gözaltına alınanları kurtarmaya çalışıyorlar, yaralıları hastanede ziyaret ediyorlardı. Bu yüzden de baskıya girmeden, “CHP’li bir yetkili”den gelecek yazıyı bekledik. Ancak yanıtlaması için gönderdiğimiz beş soruya, ne yazık ki yanıt gelmedi.
Kitap, bir ayda tükenince “ikinci baskıyı biraz daha genişleterek yapalım” diye düşündük ve yine “CHP’nin de fikrinin alınması gerektiği”ni söyleyen aynı “CHP’li yetkili”ye durumu ilettik. Onunla beraber, aleyhine açılan davalarla ilgili ifadelere koşuşturan sevgili dostum Emrah Serbes ve AKP’nin can düşmanı-bizim kadim dostumuz Redhack’ten de yazı istedik. “CHP’li yetkili” seçimlerle o kadar meşgul olacak ki, yine göndereceğini söylediği yanıtları yollamadı. Sanırım Emrah Serbes ve Redhack’in koşulları, “CHP’li yetkili”den daha uygundu(!) ki onların katkılarıyla ikinci baskıyı yaptık.
CHP’nin seçim tavrını görünce, bunda şaşıracak bir yan olmadığına bir kez daha tanık oldum. Neden mi? Yıllardır dershanelerde anlattığım “temel yurttaşlık bilgisi (vatandaşlık)” dersi üzerinden ve kendi yaşadığım şehir üzerinden açıklamaya çalışayım.
KPSS için hazırlanmış olanlar bilir; hukukun yaptırımlarından birisi olan hükümsüzlüğün dört türü vardır: Tek taraflı bağlamazlık, yokluk, mutlak butlan, nispi butlan. Sondan başlayalım…
Kısaca “iradedeki sakatlık halleri” olarak değerlendirilen nispi butlanın türleri şunlardır: Hata, hile, ikrah (korkutma, tehdit), gabin (faydalanma).
“Hata”, niyetten bağımsızlığı ifade ettiğinden; “ikrâh” ise iktidar olmayı gerektirdiğinden; bu ikisi, CHP’nin diğerlerine göre daha az uyguladığı sakatlık biçimleridir. Hadi “hata”yı “istemeyerek yapılan yanlış” olarak görelim ve CHP’nin “hata”larını göz ardı edelim ve diyelim ki “yanılgı insanlar içindir”. İyi de insanın silgisi kaleminden önce de bitmez ki be kardeşim! On yılı aşkın bir süredir CHP’de olan Muratpaşa Belediye Başkanlığı için önce mevcut başkan ile devam edileceği söylendi, sonra kadın kolları başkanı aday yapıldı, ardından il başkanının ismi geçti, şu anda bu üçünün dışında bir başkası aday yapıldı. Bir hafta içinde dört aday dillendiren bir partiye, kim-nasıl-neden güvensin? (Kemal Kılıçdaroğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday gösterilip seçmen kütüğüne kayıtlı olmadığı için oy verememesinden bahsetmiyorum bile.)
“Korkutma, tehdit” anlamlarına gelen “ikrâh”, belli bir alanda güç/iktidar sahip olmayı gerektirdiğinden, CHP de bir türlü makro anlamda güç/iktidar sahibi olamadığından, bu sakatlık türüyle de her zaman karşılaşılmıyor. Ancak mikro ölçeklerde iktidar olunduğunda, tablo AKP’nin iktidarından çok da farklı olmuyor. Bunun için Antalya’nın mevcut Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın’ın, Akdeniz Üniversitesi Rektörü olduğu dönemi hatırlamak yeterli. Bütünleme sınavlarını kaldırıp yaz okulu getiren ve böylece öğretimi paralı yapan Akaydın, bu düzenlemeye karşı demokratik haklarını kullanan öğrencilere peş peşe okuldan uzaklaştırma cezaları veriyordu. (CHP’nin kalesi olan İzmir’deki Büyükşehir Belediyesi’nin, Karşıyaka Belediyesi’nin ve Buca Belediyesi’nin yaptığı işçi kıyımlarından; Ankara’nın Yenimahalle Belebiyesi’nin yaptığı kentsel dönüşüm yağmasından söz etmiyorum bile.)
Gelelim CHP’nin en çok başvurduğu sakatlık biçimleri olan “hile” ve “gabin”e.
“Hile”yi iki şekilde düşünmek mümkün. Birincisi; “aldatmak, ayak oyunu yapmak” şeklinde değerlendirilecek olursa, adayların seçim propagandalarına göz atmak yeterli olacaktır. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, “TOMA’lara su vermeyen başkan” olarak ünlenmişti. Oysa sözü edilen dönemde yurt dışında olduğu halde CHP’nin yetkili organları, bu bilgiyi resmi olarak yalanlamamışlar; sosyal medyada (hatta Avrupa’da) dolaşan bu bilginin üstüne yatmışlardı.
İkinci anlamıyla “hile”yi, “değerli bir şeye değersiz bir şey katarak (süte su katmak gibi) çıkarını arttırma çabası” şeklinde görebiliriz. Bu, CHP’nin en sık yaptığı “hile”lerden biridir; çünkü sola inanmış insanların umuduna su katmaktadır. Ankara’da Deniz Gezmiş’in resimlerinin olduğu duvarlara Mansur Yavaş’ınkini koymakta; Gezi Direnişi’nin sembol şehri Hatay’da, katillere tanker tanker su taşıyan Lütfü Savaş’ı aday göstermektedir.
Ankara SBF’de yediği yumurtalardan dolayı omlete dönen Kuzu Burhan, geçtiğimiz hafta bir tweet attı ve bu tweet, gazetelere konu oldu. Demişti ki “telefon konuşmaları doğru olsa bile kimse inanmıyor.” Bunun “biz ne yaparsak yapalım, bu halk bizi seçer” demek olduğunu, bu yüzden söylenen şeyin aslında “halka hakaret, halkı gerizekâlı yerine koyma” niteliği taşıdığını söylemiyor muydunuz? Peki siz, gencecik insanları katleden polislere tanker tanker su taşıyan Lütfü Savaş’ı Hatay’da aday göstererek, Gezi direnişçilerine aynı hakarette bulunmuş olmuyor musunuz? Lütfü Savaş ile Abdocan’ın, Ali İsmail’in, Ahmet Atakan’ın evlerine gidebiliyor musunuz? Gençlerin katlinde suç ortağı olan gerici ve faşist Lütfü Savaş yanınızdayken, Armutlu’ya girebilecek misiniz? Alevilere hakaret eden bildirilere imza atan Lütfü Savaş için Alevilerden oy isterken, sizi Burhan Kuzu’dan farklı kılan şey ne? Hadi emekten, demokrasiden, özgürlükten yana bir siyasetiniz yok; iyi de kardeşim, vicdanınız ve insanlığınız da mı kalmadı?
Özel Yetkili Mahkemeler’i kaldırıp buradaki dosyaları Ağır Ceza Mahkemeleri’ne göndermek nasıl ki Özel Yetkili Mahkemeler’i yok etmek değil; Ağır Ceza Mahkemeleri’nin tümünü Özel Yetkili kılmak ise genel başkanınızın “Gezi’yi anladım”dan kastı da anlaşılan “bütün siyasi aktörleri AKP’lileştirmek”miş.
Gelelim “nispi butlan”ın son biçimi olan “gabin”e. Hukuki işlemlerde “karşısındakinin zor durumundan faydalanma” olarak tanımlanan “gabin”; herhalde CHP’nin siyaset biçimi için en uygun niteleme. Çünkü gerici-faşist-hırsız-katil bir hükümetten ve onun simge ismi “başçalan”dan kurtulma isteği; halkın önceliklerini değiştirip “yeter ki bu adam gitsin” demesine yol açmaktadır. Koyu bir CHP’li ve AKP düşmanı olan annem, yaşadığı ilçe olan Kepez Belediyesi’nde CHP’den aday gösterilen ve bir önceki dönem AKP’den belediye başkanlığı yapmış bulundan Erdal Öner’e eli titreyerek de olsa oy vermeyi düşünüyor. Sadece Kepez’de değil; Türkiye’nin birçok şehrinde “eski” AKP’lileri ve “eski” MHP’lileri aday gösteren CHP, tam da halkın AKP’den kurtulma umudunu sömürmekte; gerici-faşist AKP iktidarının zulmünden inleyen halkın zor durumundan faydalanmaktadır.
Bu dört biçimde gerçekleşen “nispi butlan”ın sonucu, “iptal edilebilirlik”tir. İptal etme yetkisi de “iradesi sakatlanan kişi”ye, yani halka aittir. Ancak irade sakatlığının sürmemesi için bunu sandıkta değil, sokakta göstermek gerekmektedir.
Hükümsüzlüğün diğer biçimleriyle bitirelim…
“Üçüncü kişilerin onayının alınması gerektiği işlemler”de, bu onay alınmadıysa; işlem “tek taraflı bağlamazlık”la maluldür. Yani CHP’nin adayları bizi bağlamaz, çünkü halkı aday belirleme sürecine dahil etmemişlerdir.
Hukuki işlemlerde “kurucu unsurun olmaması”na “yokluk” denir ve böyle işlemlerin hukuki sonucu, “yok hükmünde olma”dır. Yani CHP’nin adayları bizim için yok hükmündedir; çünkü bu adaylar, sol olmak için gerekli kurucu unsurları taşımamaktadırlar.
İşlem, “kurucu unsura sahip olmasına rağmen, hukukun emredici kurallarına aykırı”lık taşıyorsa (örneğin işlemi yapan tam ehliyetsizse), “mutlak butlan”la batıl olur ve sonucu “geçersizlik”tir. Yani CHP’nin adayları bizim için geçersizdir, çünkü sol adına bir ehliyet taşımamaktadırlar.
CHP’nin hükümsüzlüğüne karşı hükmün mekanı sokaklardır. Dolayısıyla benim oyum sokağa…
NOT: Bu yazıyı okuyanlar, “AKP ile mücadele etmek varken, neden CHP ile uğraşıyorsun?” diyebilirler. Kimi HDP’li adayların siyaset biçimi haline gelen bu yönelimi, elbette doğru bulmuyorum. Hatta AKP’nin yolsuzluklarına karşı mücadele ederken araya yirmi yılı geçmiş bir yerel skandal olan İSKİ’yi sıkıştırmanın da tam bir basiretsizlik olduğunu düşünüyorum. Ancak AKP’nin faşisti yerine CHP’nin faşistini tercih etmemi isteyen kimse, AKP’ye yapılan muameleyi hak ediyor demektir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.