Şimdi siz de aynı şekilde tek tip kafa, düşünce yaratmaya çalışıyorsunuz. Kafanın şekli, neyle örtüldüğü bitti, içinin ne olması gerektiği derdine düştünüz. Hayır yanlış okumadınız gerçekten yasak. 12 Eylül’ün bir türlü yok edilemeyen kurumu YÖK. Siyasi kavga gürültü arasında üniversitelerin disiplin yönetmeliğinde bazı değişiklikler yaptı. Yapılan değişikliklere göre üniversite hocalarına ve yöneticilerine artık pek çok […]
Şimdi siz de aynı şekilde tek tip kafa, düşünce yaratmaya çalışıyorsunuz. Kafanın şekli, neyle örtüldüğü bitti, içinin ne olması gerektiği derdine düştünüz.
Hayır yanlış okumadınız gerçekten yasak.
12 Eylül’ün bir türlü yok edilemeyen kurumu YÖK. Siyasi kavga gürültü arasında üniversitelerin disiplin yönetmeliğinde bazı değişiklikler yaptı.
Yapılan değişikliklere göre üniversite hocalarına ve yöneticilerine artık pek çok şey yasak. Yasaklar satır aralarına yerleştirilmiş.
Bakalım nedir bu değişiklikler.
Bir hoca ya da dekan ya da rektör, “bilimsel tartışma ve açıklamalar dışında” yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına, radyo ve televizyonlara resmi konularda bilgi veya demeç veremez diyor yeni yönetmelik. Yani diyor iktidar, öyle kanal kanal gezip siyaset filan konuşamazsınız. Anayasa profesörleri filan, siz işimize karışmayın. Hele hele siyaset bilimi ve Uluslararası ilişkiler bölümünde ders verenler. Asabımızı bozuyorsunuz .Suriye politikasını falan eleştirmeyin.
Dışişleri Bakanımız bile milletvekillerine ne dedi? ” Bu konular sizi aşar, anlamadığınız konularda konuşmayın demedi mi? dedi.
Öyleyse işinize bakın, fikirlerinizi kendinize saklayın.
Devam edelim.” Öğrencileri eğitim alanı dışına çıkartmak, öğrencileri buna davet etmek, bu maksatla yapılacak hareketlere katılmak ” da yasak.
Türkçesi , üniversite çalışanı, yöneticisi, hocası eyleme, gösteriye, maazallah gezi parkına , cenazeye filan gider, hele hele öğrencisini de götürürse yandı. Akademik kariyerinde yerinde saymaya mahkûm oluyor, kademe yükseltilmesi durduruluyor.
Atılsa daha iyi.
Ama yok, hâlâ ısrar ediyorsa atılmanın kesin olduğu durumlar şöyle; ideolojik,siyasi,yıkıcı,bölücü amaçlarla eylemde bulunmak ve ya bu eylemleri desteklemek, iş yavaşlatma, grev gibi eylemlere katılmak… bunu teşvik etmek büyük suç.
Ayrıntı verilmemiş ama şunu diyorlar herhalde. Galatasaray Üniversitesi hocalarının yaptığı gibi poşu taktığı için yargılanıp tutuklanan Cihan Kırmızıgül’e sahip çıkıp “öğrencime dokunma “kampanyası filan başlatırsan bölücüsün. zaten benim partimin gençliği dışında bütün gençler terörist. Al sana sana bölücü faaliyet.
Devam edelim. Yasaklanmış yayınları, siyasi ve ideolojik amaçlı bildiri, afiş, pankart basmak, dağıtmak da yasak.
Burada duralım. Yasaklanmış yayından bahseden bir YÖK’ten bahsediyoruz arkadaşlar. Nedir bu yasak yayınlar?
Sözlü ideolojik propaganda yapmak, o da yasak. Sözlü ideolojik propagandanın sınırı ne? dersen bilmiyoruz. Hangi sözler propagandaya giriyor mesela?
Sanat tarihi bölümünde ders veren bir akademisyen gezi eylemleri sırasında ortaya çıkan sokak sanatını, mizahı anlatırsa öğrencilerine siyasi ve ideolojik propaganda mı yapmış olacak?
Yetki almadan gizli belgeleri açıklamak da yasaklanmış. Bu maddeyi koyalım, işi şansa bırakmayalım mı demişler? Nerden ne belge çıkacağı belli olmaz diye düşünüldü herhalde.
Mesela bir akademisyen çözüm süreci ile ilgili kitap yazıyor. Tutanakları kullanamayacak mı? Gizli belge denilmiş ama Üniversite yönetimine ait gizli belge denmemiş. Devletin gizli belgeleri de dahil demek ki buna.
Akademik özerklik başka bahara yani. PKK ile ilgili araştırma yapamazsın, belge yayınlayamazsın. Bölücü olma.
En güzeli de bu madde: yurt dışında devletin itibarını düşürecek, tutum ve davranışlarda bulunursan üniversiteden atılıyorsun.
Yani şöyle diyor YÖK, “arkadaş öyle AB’ye ABD’ye İsveç’e, Strazburg’a gidip sevgi hükümeti, devleti, bakanları filan eleştiremezsin. Öveceksin! öyle ikide bir “o yanlış bu yanlış ” diye ukalalık edip sinirimizi bozma. dış mihrak mısın, nesin? bilelim!
Konferans verirken sadık bir vatandaş olduğunu unutma. Dışarıda bizi şikayet etme, bildiri sunma. Mümkünse soru da sorma.
Yurt dışında akademik çalışma yapıyorsan sınırlarını bil.
Disiplin yönetmeliğindeki değişiklikler yakın zamanda yapıldı. Belli ki üniversiteler ve öğrenciler denetim altına alınmaya çalışılıyor.
Yıllarca başörtüsü ile uğraşan üniversite yönetimleriyle yıllarımızı kaybettik.
Akademik başarıda listenin en altlarındayız.
Şimdi siz de aynı şekilde tek tip kafa, düşünce yaratmaya çalışıyorsunuz. Kafanın şekli, neyle örtüldüğü bitti, içinin ne olması gerektiği derdine düştünüz.
Sözün özü: İktidar diyor ki “beni eleştirecek hiçbir şey yapamazsın. Siyaset konuşamazsın. Farklı açı getiremezsin, benim istediğim gibi düşünecek, çalışacak, davranacaksınız…
Hocaysan hocalığını bil. Öğrencine de sahip ol. Uydu fırlatırken, ağaçları keserken itiraz sesi bir daha duymak istemiyorum. Zaten benim gençliğim tablet kullanıyor lafım senin gençliğine.
Değişiklikler akademisyenler kadar öğrencileri ilgilendirdiği için onların jargonuyla sorayım.
Bu kafa neyin kafası?
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.