AK Parti’yi birlikte kurdular ama farklılıklar gizlenemez hale geliyor. Gül 30 Mart sonrasında daha açık konuşmaya başlayabilir. Doğru, internet yasasını kabul etmeyebilirdi. “Ben veto etsem de yeniden getireceklerdi. Düzelttirmeyi tercih ettim” dedi sonradan. Dedik ki “Keşke siz veto etseydiniz de yeniden getirselerdi.” Halkın “Kazanan her şeyi alır” baskısından bunalan kesimi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den bunu bekliyordu. […]
AK Parti’yi birlikte kurdular ama farklılıklar gizlenemez hale geliyor. Gül 30 Mart sonrasında daha açık konuşmaya başlayabilir.
Doğru, internet yasasını kabul etmeyebilirdi. “Ben veto etsem de yeniden getireceklerdi. Düzelttirmeyi tercih ettim” dedi sonradan.
Dedik ki “Keşke siz veto etseydiniz de yeniden getirselerdi.”
Halkın “Kazanan her şeyi alır” baskısından bunalan kesimi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den bunu bekliyordu. Sonra çevresine “Keşke veto etseymişim” dediği duyuldu siyaset kulisinde.
Neden sonra? Hükümetin yargı üzerindeki etkisini arttıracak HSYK yasasına ‘Yetmez ama evet’ demek zorunda kaldıktan sonra.
Biz gazetecilere açıklamıştı: HSYK taslağının 12 maddesinde 15 anayasaya aykırılık tespit etmişti.
Bunların başında Adalet Bakanı’nın HSYK Teftiş Kurulu Başkanı olması geliyordu.
Başbakan Tayyip Erdoğan, bazı maddeleri değiştirdi. Ama Teftiş Kurulu kaldı; Erdoğan hâkim ve savcıların başının üstünde duran kılıcın kendi elinde olmasında ısrar ediyordu. Gül buna da ‘yetmez ama evet’ dedi; son sözü Anayasa Mahkemesi’ne CHP’nin itirazına bıraktı.
* * *
Gül neden mi bunu yapıyor?
Çünkü 30 Mart seçimlerinde AK Parti Erdoğan’ın beklemediği bir sonuç alırsa, bunda payı olsun istemiyor. Erdoğan cephesinin, geçmişte olduğu gibi kendisini suçlamasını istemiyor. Neticede AK Parti’yi beraber kurdular; beraber yürüdüler o yollarda. Ama sonra farklılıklar gizlenemez boyuta geldi.
Anlaşılan, Gül bugüne dek Erdoğan’dan farklı söylediklerinin fazlasını, 30 Mart’tan sonra söylemeye başlayabilir. Ufukta Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimleri belirmiş olacak ayrıca.
* * *
Gelelim Erdoğan ve Gül resimleri arasındaki 7 farka.
Gezi farkı: Gezi protestoları ve polisin orantısız güç kullanımı başladı. Gül dedi ki “Demokrasi sadece seçim demek değildir. Barışçı gösteriler de bir parçasıdır. İyi niyetli mesajların alındığının bilinmesini isterim.” Erdoğan dedi ki: “Ben Cumhurbaşkanı’nın ne mesaj aldığını bilemem” Dedi ki: “Darbe girişimi.” Dedi ki “Polis kahramanlık destanı yazdı.”
Yolsuzluk farkı: 17 Aralık 2013’te yolsuzluk soruşturması başladı. Cumhuriyet hükümeti bakanları şaibeli bir İranlı işadamından para almak suçlamasıyla ayrılmak zorunda kaldı. Gül dedi ki “Yolsuzlukların üstü örtülmesin. Suçlular yargılansın”. Erdoğan dedi ki: “Yolsuzluk suçlaması bahane, bu bir darbe girişimi, arkasında ‘cemaat’ var.”
Cemaat farkı: Erdoğan’a göre Fethullah Gülen, yıllarca kendisini kandırıp “Devlette paralel yapı” kurmuş casusluk örgütüydü. Bir zamanlar kefalet mektubu yazdığı liderlerden okulların kapatılmasını istemeye başladı; Almanya, Azerbaycan ve Irak’taki Kürdistan’ı biliyoruz. Gül dedi ki, “Paralel yapı kabul edilemez ama dışarıdaki okullar bunun dışında tutulmalı.”
Berkin farkı: Gezi’de başından biber gazı kapsülü yarası alan Berkin Elvan dokuz ay sonra öldü. Ölmeden bir gün önce babası Sami Bey’i aradı. Cenaze günü Burakcan Karamanoğlu öldürüldü. Babaları birbirini aradı kışkırtmalara karşı. Gül, babaları övdü, “Katiller bulunsun” dedi. Erdoğan’a göre Berkin’i ailesi terörist yetiştiriyordu, Burakcan şehit idi.
Twit farkı: Erdoğan ve çevresi hakkında yolsuzluk iddia eden kayıtlar Twitter üzerinden ortaya saçılmaya başlayınca Erdoğan “Kökünü kazırım” öfkesiyle kapatma yolunu seçti. Gül yasağı ilk delenlerden oldu. Sonra “Kullanıcı sayısı ikiye katlandı” diye küçümseyerek vurguladı: “Engellemek imkânsız.”
Komplo farkı: Erdoğan’a göre Gezi, 17 Aralık, Twitter hepsi Erdoğan’ın dünya lideri olmasının önüne geçme amaçlı dış kökenli komploydu. Gül dedi ki “Türkiye’yi yıkmak isteyenler gibisinden komplo iddialarına inanmıyorum. 10 sene boyunca bizi göklere çıkaranlar şimdi tenkit ediyorsa onları Türkiye düşmanı ilan etmek Üçüncü Dünya söylemidir.” Ağırdı…
Korku farkı: Kayıt sızdırmalar artık “25 Mart’ta şu kaset çıkacak” boyutuna varınca. Erdoğan meydanlarda “Cumhurbaşkanı’nı da dinlemişler, o da çıkacak” söylemine başvurdu. Gül dedi ki: “Bazı devlet görevlileri kanunların ötesinde dinlemeler yapmışlar. Bunlar suç. Ama bu konularla ilgili herhangi bir kaygım veya korkum söz konusu değildir.” Daha da ağırdı…
Bekleyelim bakalım 30 Mart ne gösterir, Gül sonrasında ne yapar.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.