Türkiye’de 30 Mart’ta yerel seçimler yapılacak mı? Bugünler de bu soru çokça soruluyor. Fethullahçılar ve CHP’lilerin iddiası var. İddia şu: “30 Mart’tan önce Tayyip Erdoğan siyaseti bırakacak!” İddianın sahibi görünürde CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran. Ama bu iddianın gerçek sahibi Fethullah Gülenciler. Bu konu ile ilgili Ankara’da AKP ve CHP çevreleri ile biraz kulis […]
Türkiye’de 30 Mart’ta yerel seçimler yapılacak mı? Bugünler de bu soru çokça soruluyor. Fethullahçılar ve CHP’lilerin iddiası var. İddia şu: “30 Mart’tan önce Tayyip Erdoğan siyaseti bırakacak!” İddianın sahibi görünürde CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran. Ama bu iddianın gerçek sahibi Fethullah Gülenciler.
Bu konu ile ilgili Ankara’da AKP ve CHP çevreleri ile biraz kulis ve nabız yoklaması yaptım. AKP’ye ve CHP’ye yakın kaynaklarla görüştüm. Avrupa’da Fethullah Gülencileri yakından tanıyan ve kısmen de o ilişkiler içinde olan çevrelerin de görüşlerini öğrenmeye çalıştım.
Topladığım bilgilerden derlediğim ve önemli bulduğum bazı noktaları “iddialar” şeklinde kayda geçirmekte fayda var.
Birincisi, 30 Mart yerel seçimleri Türkiye siyasetindeki bütün aktörler ve siyasi güçler açısından stratejik. Seçimin temel aktörleri bir AKP, iki Fethullahçılar, üç Ergenekoncu İP’çilerden MHP ve CHP’ye uzanan gibi milliyetçi cephe. Dördüncüsü ise Kürt siyasal hareketi ve demokratik cephe.
AKP seçim stratejisini anti-Fethullahçı ve bu cephede ortaklaşan CHP, MHP üzerinden yürüttü. Yürütüyor. AKP “Çözüm süreci” ile Kürtleri etkisizleştirip, Rabia’nın dört tekçiliği –Tek millet, tek bayrak, tek devlet tek vatan” gibi argümanlarla Milliyetçileştirdi. Tayyip Erdoğan, kendisine ve Türkiye devletine kumpas kurulduğunu bunun da Pensilvanya merkezli olduğunu söylüyor. Bu konuda kısmen haklı olabilir. Erdoğan söylemlerinde Fethullahçılarla CHP’nin iş tuttuğunu da ifade ediyor. Erdoğan’a göre kurulan kumpasın dış destekçileri de var. Ve Fethullahçıların Meclis Başkanı Cemil Çiçek ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül üzerinden de belirli planları olduğunu iddia ediyor. Doğan grubunun da bunlara medya desteği verdiğini söylüyor. Peki Erdoğan, kurgulanan oyunu tamamen biliyor mu? Bence zor. Çünkü Erdoğan’ın siyasi körlüğü çözüm sürecini yürütmedeki darlığından kendisini ele veriyor. Fethullahçıların teşhirini yapsa da onlarla gerçek hesaplaşmanın demokratik zemini güçlendirme yerine anti-demokratik ve totaliter yöntemleri tercih ediyor . Ve Kürt meselesinin çözümünü de bu kaosa kurban ediyor. Dolayısı ile Erdoğan ve AKP’nin siyasi körlüğü devam ediyor.
Fethullahçılar ies CHP’nin yanına ilişerek, kurguladıkları kaos planını harekete geçiriyorlar. CHP’den bazı kişileri de temel aktör olarak kullanıyorlar. Fethullahçılar sistematik politikalarla Tayyip Erdoğan’ı, Erdoğan’ın etrafındakileri ve AKP’yi kriminalize ettiler. Erdoğan’ın siyasal ve toplumsal meşruiyetini bitirecek hamleler yaparak yolsuzluk, rüşvet gibi alanlarda teşhir geliştirdiler.
Erdoğan bu hamleye karşı önce Ergenekoncuları ve tutuklu askerleri serbest bırakarak devlet zemini üzerinden bir cephe oluşturdu. İlker Başbuğ ve çevresindekilerin tahliyesi bu anlamda geliştirildi.
Fethullahçılar, CHP ile birlikte “Kürtler Özerklik ilan edecek” şeklinde yeni bir argümanla piyasaya çıktı. Bununla Ergenekoncuları ve ulusalcıları kendi yanına çekmek istedi. Bu tam tutmadı. Ama bu alan üzerinden Kürtleri germe politikaları devam etti.
Tayyip Erdoğan’ın seçim meydanlarında topladığı kitle, devlet imkanları ve medyadaki olanakları kullanarak kendi siyasal varlığını sürdürmesi AKP ve Erdoğan açısından kısmen başarılı. 30 Mart yerel seçimlerinde birinci parti çıkarak kendi siyasal ve toplumsal meşruiyetini tazelemek isteyen Erdoğan, seçim meydanlarında Fethullahçılar ve CHP ile MHP’ye meydan okudu.
Fethullahçıların öncülüğünde oluşan cephenin 30 Mart’ta istenilen başarıyı sağlayamayacağı, AKP’nin birinci parti olarak çıkması, Kürtlerin oy patlaması yapacak olması ihtimaline karşılık yeni bir hamlenin yürürlüğe konulduğunu söyleyebiliriz.
Bu hamle “30 Mart’ta seçim olmayacak Tayyip Erdoğan siyasetten çekilmek zorunda kalacak” sözleri ile ifade ediliyor. Bu hamlenin hangi politik taktiklerle yapılacağı ise merak konusu.
Gelin şimdi bütün bu gelişmeler ve tartışmaların odağından AKP, CHP ve Fethullahçılar cephesinde olabileceklere bakalım.
Tayyip Erdoğan’ı siyaset sahnesinden çekilmesini sağlayacak senaryo ne olabilir?
1-Fethullahçılar, Uludere’nin Roboski köyünden 34 köylünün Türk Savaş uçakları tarafından katledilmesinin emrinin Tayyip Erdoğan tarafından verildiğini belgeleyen ses-görüntü ve yazılı belgeler yayınlayabilir. (Ki Kürt siyasal aktörleri ve yapıları bunu başından beri söylüyor. Birincisi devletin bu tür operasyonlarındaki işleyişi-emir-komuta sistemi de bunu gösteriyor.) Ama ses kayıtları ve yeni belge ve bilgiler Tayyip Erdoğan’ı bu süreçte çok sıkıştıracaktır. Ve ortaya çıkacak belgelere göre Kürtlerin göstereceği tepkiler de gündemi belirleyecektir.
2-Fethullahçılar, BBP Genel Başkanı olduğu dönemde helikopter “kazası”nda ölen Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümü ile ilgili yeni belgeler ve bilgiler ortaya saçabilir. Belgelerde “yazicioglu’nun sag yakalanip infaz edildigi ve bu emrin de Tayyip Erdoğan tarafından verildiği” iddia edilebilir. Bu hamleyle de Türk milliyetçilerini sokağa çekebilirler.
3-Tayyip Erdoğan’ın bu kaostan çıkış için kendisini; ailesini ve yakın çevresini kurtarmak için yaptığı planı deşifre edebilirler. Yani geçtiğimiz günlerde TC Başbakanlık Uçağı’nın gizli ve kayıt dışı uçuşu gibi ya da daha fazlasını içerecek bilgileri ortalığa saçabilirler.
4- Fethullahçılar ve çevresi daha büyük toplumsal kaosu derinleştirecek bir girişimde bulunabilirler. Üst düzey devlet yetkililerini ya da siyasal aktörleri hedefleyen suikastlar ya da toplumsal gerilimi tetikleyecek başa vukuatlar işleyebilirler.
5-Rojava-Suriye üzerinden İŞİD çeteleri ile Türk devletinin gerilimi boyutlanabilir. Türk devletinin Suriye topraklarındaki “Süleyman Şah Türbesi”nin İŞİD tarafından işgal edilmesi ile Türk devletinin Suriye’ye askeri güçlerini sokmak istemesi ile savaş durumunun Türkiye’ye yayılması..
6-Fethullahçılar, Ergenekon’dan tahliye olan askerleri, CHP’yi, MHP’yi ve TSK’den subayları ikna ederek askeri bir darbe teşebbüsünde bulunabilir. (bu zayıf ihtimal de olsa olasılıklar içinde sayılmalıdır. Sisi’nin Mısır’da Mursi’ye yaptığı darbe akılda tutulmalıdır.)
Bütün bu olasılıklara başka olasılıklar da eklenebilir ama ilk 5 olasılığın Türkiye’de siyaset kulislerinde konuşulduğu ama pek de seslendirilmediği olasılıklar olduğunu belirtebilirim.
Bu olasılıklara karşı AKP cephesinde ise Paris katliamı davası üzerinden de AKP’nin bir hazırlığı olduğu belirtilebilir.
Tayip Erdoğan’ın A planı, 30 Mart seçimlerine girerek birinci parti olarak çıkmak. Siyasal meşruiyetini sandıktan alıp, kendisine karşı güçlere yeni hamleler ile yönelmek istiyor. Seçimlerden sonra balkon konuşması yapıp, önce uzlaşma çağrısı sonra da şiddetli yönelimi gerçekleştirebilir.
Tayyip Erdoğan’ın B planı ise Fethullahçıların yeni girişimlerine karşı başka hamleler yapmak. Örneğin, Paris katliamının Fethullahçılar tarafından yapıldığını seçim meydanlarında söylediğini biliyoruz. Ve Türkiye’deki Paris Katliamı davasındaki “gizlilik” kararının geçtiğimiz günlerde kaldırılması da dikkat çekici. Acaba Tayyip Erdoğan önündeki Ömer Güney dosyasını açacak mı? Fethullah Gülencilerin bu katliamla bağlarını deşifre edecek mi?
Tayyip Erdoğan’ın C planı ise, siyasal alanı daraltılırsa ve can güvenliği de tehlikeye girerse önce ailesini sonra da kendisini ve diğer yakınlarını garantiye alacak hamle yapması. Bir kulis bilgisine göre Tayyip Erdoğan, İran’a gidebilir. Hava yolu ile olmazsa Güney Kürdistan üzerinden kendisini İran’a götürecek planlamayı yaptığı. Bunun için de son günlerde Neçirvan Barzani’nin sık sık Türkiye’ye gidişi hızlanmış. Bu sadece bir kulis bilgisi ama…
Peki” Kürtler ve demokrasi cephesi için durum ne olur?” diye sorulacak olursa, Kürtler zaten büyük badireler atlatarak bugünlere geldiler. Rojava’daki durum gibi kendilerini sağlama alabilecek askeri, siyasi ve örgütsel tecrübeye sahipler. Eğer Kürtler üzerinden başka oyunlar gerçekleştirilirse de Kürtler kendi tutumlarını ortaya koyacaktır.
Zaten süreç normal işler 30 Mart seçimleri olursa Kürt siyasal hareketi ve Türkiye demokrasi güçleri güçlenerek çıkacaklar. Bu durumda da Türkiye’nin demokratikleşmesi ise ivme kazanacak.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.