Kızıldere, faşizme karşı mücadelenin, egemen sınıfların şu ya da bu kesimiyle oluşturulan politik ittifaklara değil, bu kesimlerin tümünü karşısına alan bağımsız bir devrimci siyasete dayalı olarak geliştirilmesi gereken bir mücadele olduğunu sonraki kuşaklara devrimci pratikle gösterdi 30 Mart 2014, Kızıldere katliamının 42. yılı. Egemenlerin gerici bir şiddetle yazdığı tarihin yanı başında, halkın zorbalığa karşı yürüttüğü […]
Kızıldere, faşizme karşı mücadelenin, egemen sınıfların şu ya da bu kesimiyle oluşturulan politik ittifaklara değil, bu kesimlerin tümünü karşısına alan bağımsız bir devrimci siyasete dayalı olarak geliştirilmesi gereken bir mücadele olduğunu sonraki kuşaklara devrimci pratikle gösterdi
30 Mart 2014, Kızıldere katliamının 42. yılı.
Egemenlerin gerici bir şiddetle yazdığı tarihin yanı başında, halkın zorbalığa karşı yürüttüğü devrimci direnişler, bir başka tarih yazar. 30 Mart 1972 Kızıldere, bu direniş tarihinin onurla yazılmış sayfasıdır.
Egemenler faşizme karşı direniş birikimini, devrimci mücadelenin toplumsal belleğini yok etmeye yönelik sistemli çabasına rağmen Kızıldere’yi halkın hafızasından silmeyi başaramamışır.
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamını engellemek üzere NATO üssünden kaçırdıkları 3 İngiliz teknisyenle birlikte Kızıldere’ye gelen ve kuşatıldıkları evde katledilen Mahir Çayan, Hüdai Arıkan, Saffet Alp, Nihat Yılmaz, Ahmet Atasoy, Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Ertan Saruhan, Sinan Kazım Özüdoğru ve Sabahattin Kurt devrimci dayanışmanın, kararlılığın ve faşizme karşı direnişin simgeleri olarak bugünün mücadelesinde yaşamaya devam ediyorlar.
Kızıldere direnişi yalnızca devrimci dayanışmanın en önemli örneklerinden biri değildir. 71 darbesinin yaklaştığı koşullarda yapılan tartışmalar nasıl Türkiye devrimci hareketinin dönüm noktasını oluşturmuşsa Kızıldere de 1970’lerden bugüne taşınan devrimci mücadele geleneğini ve değerlerini yaratan en önemli başlangıç noktalarından biridir.
Kızıldere’yi yaratan faşizme karşı direniş çizgisi, faşizme karşı mücadelenin, egemen sınıfların şu ya da bu kesimiyle oluşturulan politik ittifaklara değil, bu kesimlerin tümünü karşısına alan bağımsız bir devrimci siyasete dayalı olarak geliştirilmesi gereken bir mücadele olduğunu sonraki kuşaklara devrimci pratikle göstermiştir. Tıpkı bu topraklarda verilen anti-faşist mücadelenin, ilk adımdan itibaren kontrgerillanın baskı-şiddet aygıtlarına ve emperyalizme karşı verilen bir mücadele olduğunu gösterdiği gibi…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.