Kapitalist sistemin amacı kâr oranını sürekli artırmaktır ve bunun içinde elinden geleni yapar, gözyaşı dökmez. Sermayenin egemenliğini sağlamaya yönelik her aracı kullanır: Emeğin sömürülmesi, doğal kaynakların talanı, kamusal malların özelleştirilmesi, baskı, şiddet. Kibar adı küreselleşmeyle de egemenliğini tüm dünyaya yaymaya çalışır ve önündeki engelleri, yöntemi ne olursa olsun kaldırmaya çalışır. Gerekirse diktatörü kullanır, gerekirse de […]
Kapitalist sistemin amacı kâr oranını sürekli artırmaktır ve bunun içinde elinden geleni yapar, gözyaşı dökmez. Sermayenin egemenliğini sağlamaya yönelik her aracı kullanır: Emeğin sömürülmesi, doğal kaynakların talanı, kamusal malların özelleştirilmesi, baskı, şiddet. Kibar adı küreselleşmeyle de egemenliğini tüm dünyaya yaymaya çalışır ve önündeki engelleri, yöntemi ne olursa olsun kaldırmaya çalışır. Gerekirse diktatörü kullanır, gerekirse de demokrasiden yana tavır alır. Egemenlik söz konusu olduğunda ne kalkınma ne de büyüme oranları umurundadır. Dünya kaynaklarını pompalamak için bombalaması gerekir. Savaş kapitalizmin bunalımını anlamak ve bunalımı aşmak için gereklidir. Savaş birikime gerekli kaynakları yeniden dağıtır. Bu nedenle iki dünya savaşı çoğu kez paylaşım savaşları olarak ta adlandırılır. Savaş sisteme gerekli olan kaynakları yeniden düzenlemek ve el koymak için gerekli olduğu kadar sermayenin yenilenmesi açısından da önemlidir. Sermaye egemenliğinin her yeniden örgütlenmesi yeni etkili kurum ve araçları getirir. Etkili olmayan, parazit kurum ve araçları ortadan kaldırır ama sistemin çelişkilerini ortadan kaldırmaz, sadece erteler. Sistemin kârını artırmak için kullandığı yöntemlerden biri de her şeyin satılabilecek mala dönüştürülmesi ve özelleştirilmesidir. Kamu işletmeleri, kolektif mallar 1990 yılından sonra özelleştirme adı altında yağmalanmaya başlanır ve büyük şirketlerin emri altına girerler öyle ki 2002 yılında dünyanın en büyük 50 sanayi ve hizmet şirketinin katma değeri en zengin 50 ülkenin toplam yurt içi brüt hasılasının %4,5’na ulaşır. Eğitimden sağlığa, doğal kaynaklardan temiz hava ve suya kadar her şey piyasanın denetiminde olmalıdır. Savaş da özelleştirilmeli ve bugüne kadar ‘şiddet tekelini elinde bulunduran ‘Devlet güvenlik piyasasını da piyasaya açmalıdır. Dünya Bankası ve UPF(Uluslararası Para Fonu)’nin de özelleştirme söylemleri altında özellikle ‘Soğuk Savaş’ döneminin sona ermesinden sonra başta Anglosakson ülkelerinde olmak üzere çok sayıda, kapitalizmin son ürünü ve küreselleşmenin de bir aracı olan ‘Özel Askeri Şirketler(ÖAŞ)’ ya da ‘Özel Askeri Güvenlik ve Savunma Şirketleri(ÖAGSŞ)’ yasal olarak ve Devlet ile yaptıkları sözleşmelerle boy göstermeye başlamıştır ve sisteme gerekli olan savaşın içinde yer ve rol alarak Devlet’in kimi güvenlik hizmetlerini satın alarak kâr peşinde koşmakta ve gerekirse de kimi kirli işleri üstlenebilmektedirler. Yeni paralı askerler olarak ‘vekâletle savaşa’ giden bu kişi ya da şirketler, özellikle Balkan savaşlarında, Körfez, Irak ve Afganistan’da kendilerinden ve özellikle de karıştıkları suistimal, işkence, infazsız ölümler nedeniyle çok kez gündeme gelmişlerdir. Ülkemizde kurulması düşünülen ‘Sınır Güvenliği Teşkilatı’ da bir tür özelleştirmedir. Peki, bu şirketler ve çalıştırdıkları kişiler neyin nesidir, nasıl kurulmuşlardır, hangi ülkelerde ve özellikle hangi alanlarda nasıl çalışmaktadırlar, Devlet ve Savunma Bakanlığı arasında ilişkileri ile finans sermayesi arasındaki ilişkileri nelerdir, kazandıkları para ne kadardır, bu şirketlerle çalışmanın yararları ve zararları nedir, hukuki zeminleri nedir ve özellikle uluslararası hukuk ve insan hakları açısından nerede yer alırlar, denetimleri nasıl yapılmaktadır gibi sorulara bu yazıda yanıt aramaya çalışacağız. Burada söz konusu olan ÖAŞ ya da ÖAGSŞ’leri, kendi içlerinde ayrı bir sınıflama yapılsa da, Ordu içinde bulunan ‘özel birlik ya da timler’ den(SAS-komando), Silah sanayinde üretim yapan şirketlerden ve ulusal sınırlar içinde çalışan ‘güvenlik’(koruma, para taşıma gibi)şirketlerinden ayırt etmek gerekir. Kimi görevler benzerlik gösterse debu şirketler bu yazının konusu değillerdir. ÖAŞ ya da ÖAGŞ daha çok uluslararası alanda çalışan ve çoğu kez Çok Uluslu Şirketlere ya da büyük sermaye ya da finans kuruluşlarına bağlı olan şirketlerdir ve cephe içinde ya da cephe dışında‘yeni paralı askerlerle’ savaşın meyvelerinden yararlanmaya çalışırlar.
Tanım, Tarihçe, Görevleri:
Önce bu şirketlerin kısa bir tanımını yapalım: Özel Askeri Şirketler ya da Özel Askeri Güvenlik ve Savunma Şirketleri ‘güvenlik ve savunma alanlarında hükümetlere, uluslararası kurum ve kuruluşlara, özel şirketlere, sivil toplum örgütlerine, özellikle çatışma ve savaş bölgelerinde hizmet sunan şirketlerdir’ diye kısaca tanımlayabiliriz. Hükümet dışı ordu olarak da adlandırılan bu şirketler ordusuz askerleri kullanırlar ki bunlara çoğu zaman paralı askerler denir. Paralı askerlerin savaş ve çatışmalarda kullanılması yeni değildir. Paralı askerler tarih boyunca hep var olmuşlar, bir ücret karşılığı savaş ve çatışmalara parayı ödeyenin yanında katılmışlardır. Bugün yeni olan ise bu paralı askerlerin kâr amacı güden şirketlerde istihdam edilmesidir. Bu şirketlerde herhangi bir ticari şirket olarak kurulup piyasa koşulları içinde etkinliklerini yürütmektedirler.
Mısır’da Ramses’in paralı askerler kullandığı söylenir. M.Ö.334 yılında Büyük İskender 44.000 paralı asker kullanmıştır. Roma imparatorluğu döneminde Jül Sezar Galyalılar ve Cermenleri Romalı askerlere destek olsunlar diye paralı asker olarak kullanmıştır. Kartacalılar İberya yarımadasının fethinde, 100 yıl savaşlarında Fransızlar paralı askerleri sıkça kullanmışlardır. Westphalie antlaşmasından (1648)sonra ulusal sınırların belirlenmesiyle bildiğimiz ordular da 17-18.yy’ da kurulmaya başlamışlardır. Öncesinde prensler ve krallar büyük ölçüde paralı askerlere başvurmuşlardır ama barış zamanında da bu paralı askerlerin yağmacılık ve eşkıyalık yapmaları da sıkça görülmüştür. Paralı asker deyimi Orta-çağ’da İtalya’da ‘condottière’ adı altında ortaya çıkmıştır(Condotta sözcüğünden gelir ve kira sözleşmesi demektir). Bunlar askerliği sona eren askerler ya da ün peşinde koşan asillerdir. Savaş sanatlarını devlet hizmetinde kullanırlar ve karşılığında para, ücret alırlar(toprak ve unvan aldıkları da olmuştur). Paralı asker şefinin görevi asker bulmak, askeri malzeme temin etmek ve komutanlığı yürütmektir.12.ve 13.yy’da papalık yanlısı Guelfo’lar ve İmparatorluk yanlısı Ghibellino’lar arasındaki savaşta yer almışlardır. 1755 yılında Kuzey Amerika’da Acadiens’lere karşı savaşta İngilizler isviçreli ve alman paralı askerleri kullanırlar. 1831 yılında Louis Philippe’in kararıyla yabancı askerlerden oluşan ünlü Fransız ‘Légion Etrangère’(Yabancı Lejyon) kurulur. Fransız devrimi paralı askerliği yasaklar. XIX.yy.’da Guiseppe Garibaldi Arjantin ve Peru’da savaşmaya gider ve 1870 yılındaki savaşa katılmak için Fransa’ya döner. İngilizler Nepalli bir halk olan Gurkaları savaşlarda kullanmışlardır ve hatta Çanakkale savaşında da çarpışmışlardır. Vatikan’ın İsviçreli korumaları da bir tür paralı askerliktir.(İleride de göreceğimiz gibi Cenevre sözleşmesinin ölçütlerine göre yabancı lejyon, Gurka ya da Vatikan’ın askerleri paralı asker sınıfına girmediği ileri sürülmektedir)Uzun bir sessizlik döneminden sonra ‘kafayı sıyırmışlar’ ya da ‘çirkinler’ adı da verilen paralı askerler 1960 yıllarından sonra özellikle Afrika’da yeniden ortaya çıkarlar. Kongo Ulusal ordusunda 800 paralı asker görev yapıyordu. 1970 yılında Nijerya –Biafra savaşında ‘savaş köpekleri’ nin yeri hazırdı. Ünlü paralı asker Bob Bernard Gabon, Rodezya, Kongo, İran ve Yemen’de iç savaşlara, çatışmalara katıldı. 1993 yılından beri Dyncorp adlı ÖAŞ Kolombiya’da uyuşturucu tacirlerine karşı devletin yanında savaşmaktadır. Küba domuzlar körfezi çıkarması(1961), Panama (1989)ve Granada(1983)’da ABD doğrudan müdahale yerine yüzlerce özel asker ile kirli işlerini yürütmeye çalışmıştır. Son yıllarda Afrika Boynuzu tarafında çoğalan deniz korsanlığı olaylarında deniz taşımacılığı yapan şirketlerin ÖAŞ’e sıkça başvurduklarını görüyoruz. Bunun yanında, ABD’de meydana gelen Katrina kasırgası sırasında yağmacıları engellemek için askeri birlikler yanında ÖAŞ’in de yer aldığını görüyoruz. Çoğu kez, paralı askerler ulusal kurtuluş hareketleri ya da bağımsızlık peşinde olan örgütlere karşı kullanıldılar. Bugün ise küreselleşmenin etkisiyle paralı askerler artık özel askeri ve güvenlik şirketleri içinde yer alırlar. Soğuk Savaş döneminin sona ermesinden sonra ÖAŞ’in çoğaldığını görüyoruz. Peki, hangi nedenler bu şirketlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır? Bunları şöyle sıralayabiliriz:
-Soğuk savaşın sona ermesiyle batı ülkelerinin ordularında, kamu harcamalarını kısmak amacıyla, asker sayısı azaltılmaya başlamıştır. Son yirmi yılda ordu personeli yaklaşık %20 azalmıştır.1987-1997 yılları arasında Fransa, İngiltere, ABD ve Rusya’da asker sayısı 5,23 milyondan 1,24 milyona düşer. Dolayısıyla eski askerlerin emekli olması ve boşa çıkması piyasayı ve şirketleri uyandırır.
-Savunma bütçeleri sadece asker sayısının azaltılmasıyla değil eski, niteliği düşük donanımların azaltılmasıyla birlikte gider. Orduların ya da askerlerin yeni, daha etkin teknolojilerle donatılması gündeme gelir. Ancak bunların karmaşık ve pahalı olması nedeniyle ÖAŞ aracılığıyla alınması ve kullanılması düşüncesi ortaya atılır ve uygulamaya başlanır.
-Soğuk savaş sona erer ama savaşlar devam eder. Bölgesel, sivil, dini, etnik savaşların sayısı ve özellikle düşük yoğunluklu savaşlar (Vietnam, Balkanlar gibi)artmaya başlar. Dolayısıyla Devletler, Çok Uluslu şirketler, özel şirketler, Sivil Toplum Örgütleri (Hükümet dışı örgütler)çıkarlarını ve personelini korumak amacıyla ÖAŞ’ye başvururlar. Örneğin Güney Afrika kökenli Executive Outcome adlı şirket 1993 yılında elmas ve petrol şirketlerinin güvenliğini sağlamak için kurulur. Burada ulusal çıkar ile ekonomik çıkar kavramlarının içi içe geçtiğini görüyoruz.
-Düşük yoğunluklu savaşların artmasıyla egemen güçler çatışma alanlarına birlik yollamak zorunda kalırlar. Coğrafi alanda genişlemeye başlar ve tüm dünya geneli artık savaş alanıdır.Ancak birliklerin yollanması hem zaman alır hem de pahalıya mal olur. Dolayısıyla ÖAŞ’e başvurmak daha kolay ve hızlı olur ve manevra ve müdahale kabiliyetini artırır.
-Egemen güçlerin hammadde kaynaklarını ele geçirmek ve korumak için terörle mücadeleyi de ön düzleme çıkararak, ÖAŞ’e başvurması ekonomik açıdan daha ucuzdur ve ülkeler arasında çıkabilecek siyasi, diplomatik tehlikeyi de azaltır. Ayrıca egemen bir ülkede resmi ordu yerine ÖAŞ kullanmak müdahaleyi haklı gösterebilir.
-Küreselleşmenin giderek baskın çıkmasıyla ordu da özelleştirmeden kaçamaz. Özellikle cephe öncesi ve sonrası alanlarda oluşan piyasalarda, özellikle savunma sanayi alanında çalışan dev şirketlerin sorumluluğu altında ya da emekli genelkurmay ya da ordu komutanlarının öncülüğünde ÖAŞ’ler devreye girmeye başlar, bu piyasadan pay almaya(ya da piyasadan pay verilmeye)başlarlar. Pay almaya başladıkları alanlar genelde ise askeri açıdan ‘hayati olmayan’ alanlardır.
-Herhangi bir ülke ya da bölgede (çıkarılan)savaş ve çatışma sonrası ülke de istikrarın sağlanması ve ülkenin onarılması için egemen ülkeler bu tür şirketlere ihtiyaç duymaktadır.
Saydığımız nedenlerle ortaya çıkan ÖAŞ’in hangi alanlarda görev yaptıklarını ya da hangi askeri piyasalardan pay aldıklarını görmeden önce değişik şekilde nasıl sınıflandıklarını görelim.
ÖAŞ’yi yeni paralı askerlerden ya da ordusu olmayan askerlerden oluşan şirketler olarak ele alan çok sayıda yazar vardır. Şirketlerin çoğunda çalışanlar emekli eski askerler ve emekli polislerdir. Bu işi bir ücret karşılığı yaparlar ve bu ücrette daha önce aldıkları ücretten fazladır. İşte çağdaş paralı askerliğin yapıldığı bu şirketleri cephe öncesi, cephede ve cephe sonrası işler yapan şirketler olarak ayırabiliriz. Cephe öncesi hizmet için stratejik çalışmayı, cephe için askerlerle birlikte çatışmaya katılmayı cephe sonrası için de yaralıları taşıma hizmetini örnek olarak gösterebiliriz. Daha önce de belirttiğimiz gibi ÖAŞ’yi ulusal sınırlar içinde ve uluslararası alanda çalışanlar olarak ikiye ayırabiliriz. Peter W.Singer ÖAŞ’yi görevlerine göre değil de çatışma alanlarındaki konumlarına göre sınıflar: 1-Destek hizmeti sağlayanlar: Bu destek lojistik, teknik olabilir. İstihbarat, ulaşım, iaşe hizmetleri olabilir.2-Danışmanlık hizmeti sağlayanlar: Stratejik, operasyonel, örgütsel çözümleme yapma, Eğitim –taktik verme gibi hizmetler.3-Savaşçılar: Doğrudan cephede düzenli askeri birliklerin yanında çatışmalara katılma gibi. Georges-Henri Bricet de Vallons ise 4 sınıfa ayırır:1-Savaşçı şirketler,2-Destek hizmeti veren şirketler,3- Eğitim-Danışmanlık hizmeti veren şirketler,4- Lojistik hizmeti sağlayanlar.
Bir başka ayrım ise özel güvenlik şirketi ve özel askeri şirket ayrımı olup birincisi risk çözümlemesi, askeri reform tasarıları, terörizme karşı mücadele, askeri öğreti konusunda çalışırlar. İkincisi ise daha çok operasyonel olup kişi, konvoy koruma, sivil askeri bölge ve bina koruma, eğitim, çalışma alanlarında çalışırlar. Ama ne kadar ayrım yapılırsa yapılsın bu şirketlerde görevler karışıktır ve ayrılması zordur. Bugün istihbarat sağlayan şirket yarın ekonomik getirisine bağlı olarak ulaşım işine de girebilir. Sonuçta ünlü Blackwater şirketinin yöneticisinin dediği gibi(2007):”Hoş da olmasa da, yapacak bir şey yok. Doktor, Avukat, cenaze levazımatçısı, gazeteler yaşamlarını felaketlerden kazanıyorlar. Biz de. Birilerinin bu işi yapması lazım”. Evet, ordunun özelleşmesiyle, çatışmaların çoğalmasıyla birileri bu işlerden para kazanacaktır.
Bugün dünya genelinde kaç tane ÖAŞ olduğu tam olarak bilinmiyor, istihdam ettikleri kişi sayısı da. Çünkü konjonktüre göre de sayıları ve istihdam ettikleri kişi de değişebiliyor. Genelde anglo-sakson kökenlidirler.1500 dolayında şirketin küresel pazarda çalıştığı söyleniyor. Askeri şirketlerin yıllık cirolarının 100-200 milyar dolar arasında olduğu söyleniyor. Güvenlik ve askeri şirket olarak ele alınırsa bu sayının 400 milyar doları geçtiği belirtiliyor. Birkaç örnek verelim: ABD kökenli Vinnell yıllık 77 milyon dolarlık sözleşmeyle S.Arabistan’ın silahlı güçlerini eğitir. ABD Savunma Bakanlığı 1994-2002 yılları arasında ÖAŞ ile 3000 sözleşme yapmıştır ve toplamı 300 milyar dolardır ve askeri hizmetlerin (Pentagon’un) %20’i ÖAŞ’ler tarafından gerçekleştirilmektedir. Afrika’da petrol şirketlerini ve personelini koruyan Fransız Geos şirketinin yıllık cirosu 40 milyon avrodur. İsveç kökenli Securitas firması 49 ülkede çalışmaktadır ve 295.000 kişi istihdam eder. ABD kökenli Armor Group 27 ülkede sahip olduğu 38 büro ile 8500 kişi çalıştırmakta ve 300 milyon dolar ciro yapmaktadır. İngiliz G4S firması da 125 ülkede 600.000 kişi istihdam eder ve yılda 8 milyar dolar kazanmaktadır. MPRİ (Military Professionnel Resources İnc.) Balkanlarda Bosna ordusunu eğitir, Kosova’ya destek veriri ve Afganistan’da 1,2 milyar avroluk sözleşmeyle Afgan ordusunu eğitmektedir. Yeri geldiğinde başka örneklerde vereceğiz. ÖAŞ’in giderek çatışma ve savaş bölgelerinde düzenli ordunun yanında önemli görevler üstlendiklerini belirtelim. ABD bağımsızlık savaşında paralı asker/düzenli asker oranı 1/6 iken(2000 paralı asker/9000 düzenli asker), bu oran ABD-Meksika savaşında yine 1/6, Kore savaşında 1/2,5, Vietnam savaşında 1/5, Körfez savaşında 1/55 ve son Irak savaşında 1,5/1 olmuştur yani ÖAŞ’e bağlı paralı asker sayısı daha fazla olmuştur. ÖAŞ’in görevleriyle ilgili olarak son bir çizelge verelim. Burada kısaca hangi firmanın hangi tür görevleri yaptığını ya da ne tür hizmet sağladıklarını kısaca gördükten sonra biraz ayrıntılarına girelim.
Yapılan Etkinlik ya da Görev à Şirket
Askeri operasyonlara destek-Savaşa katılma à Sandlin, Executives Outcomes(99’da kapanmıştır)
Askeri danışmanlık, Eğitim à MPRI,Saladin Securty,Vinnel Corp.,Defense System.
Silah satışı à Levdan, Sandline
Stratejik analiz à Sandline, MPRI, RRA(Rapport Research and And Analyse)
Lojistik, UIaşım, Nakliye, İnsani Koruma à DSL, Brown and Root, PAE(Pacific Architects and Engineers), AECOM Gouvernement Services, CACI
Savaş sonrası etkinlik, Mayın temizleme, Altyapı onarımı à DSN, Saracen, Saladin
Sivil Güvenlik, Şirket-Personel koruma à DSL, RRA, CRG(Control Risk Group),Kroll, AKAL Security, İntercon,ITT
Güvenlik, Yatırım, Riskleri analizi à CRG, DSL, Sandline, Kroll
Suçluluğun önlenmesi, İstihbarat, Anket à Kroll, Saladin, CRG, Network Security,Argen, Carratu İnternational, CACI
Rehine operasyonları, Danışmanlık à CRG, Brinks, EO, Kroll, Neil Young Associates.
Gördüğümüz gibi şirketler belirli alanlarda uzmanlaştığı gibi birçok etkinlik yapabilmekte ya da hizmet sağlayabilmektedir. ÖAŞ’ler genellikle de dev silah ve teknoloji şirketlerine bağlı olarak çalışırlar.
Savaş ve çatışmalarda Devlet tekelini sona erdirip, tarafların çeşitlenmesine yol açan ÖAŞ’lerin savaş ticareti içinde verdikleri hizmetleri kısaca görelim. Bu hizmetler düzenli ordulara verildiği gibi, Çok Uluslu şirketlere, Sivil toplum örgütlerine, İnsani yardım yapan kurum ve kuruluşlara, Birleşmiş Milletlere de verilmektedir. Kişi ya da kuruluşun milliyeti önemli değildir. Birleşmiş Milletler barışın sağlanması amacıyla kullandığı Mavi Bereliler için her yıl 9 milyar dolar harcamaktadır. Ağır bunalım ve acil müdahale zamanlarında ÖAŞ’ler hızlı hareket ettiklerinden BM’de bu şirketlere başvurmaktadırlar.
-Askeri danışmanlık hizmeti: Askeri yapı, askeri donanım, doktrin, stratejik ve operasyonel planlama gibi hizmetleri pazarlarlar, ihracatını yaparlar.
-Askeri eğitim(antrenman): Değişik ülkelerde birlikleri, düzenli orduları eğitirler. Ancak bu eğitim kimi zaman savaş sırasında da verilebilir ve ÖAŞ’ler de katılabilirler.
-Askeri operasyonlara lojistik destek: Yakıt, su temin edilmesi gibi hizmetler. Rus-Ukrayna şirketi olan Volga Dniepr dünyanın en büyük kargo uçağı olan Antonov-124’le hizmet verirler.
-Teknik destek ve Bakım: B-2, F-117, U-2 uçaklarının ve silahlarının bakımı, diğer tüm askeri araçların(tank, personel taşıyıcı) bakımı.
-İstihbarat –Anket hizmetleri: Kişi ve gruplar hakkında, özellikle terörist gruplar hakkında bilgi toplama. Diligence LLC adlı şirketin Amerikan, Rus, İngiliz kökenli ajanları vardır. İstihbarat hizmeti sanayi casusluğu içinde geçerlidir.
-Savaş sonrası hizmetler: Altyapıları onarma, inşa etme, askeri tesisleri güvence altına alma, yeni kurulan orduları eğitme. Diktatör Charles Taylor sonrası Liberya’da yeni kurulan ordunun eğitimini Dyncorp şirketi 70 milyon dolarlık sözleşmeyle yürütür.
-Mayın temizleme: ABD kökenli Ronco Irak’ta, Fransa kökenli Copras Kamboçya’da mayın temizleme hizmetlerini yürütürler.
-Güvenlik hizmeti: ÖAŞ’in en çok hizmet verdikleri alandır. Kişisel olduğu kadar şirketlere, elçiliklere, gazetecilere kadar hizmet verilir. Devlet başkanları, Hükümet başkanları da ÖAŞ’i tarafından koruma altına alınabilir.
-Ülkedeki Riskleri değerlendirme hizmeti: Özellikle şirketlerin(petrol, enerji, maden) yabancı ülkelerde yapacakları ticari ve sanayi yatırımlar için risk (siyasi bunalım, iç çatışma gibi)değerlendirmesi yaparlar.
-Özel birlik ya da kişi temin etme: Çevirmen, iletişim uzmanı, patlayıcı uzmanı, güvenlik uzmanı temin ederler.
-Korsanlığa karşı güvenlik sağlama: Son zamanlarda Afrika Boynuzu tarafında artan ve 2010 yılında 80 milyon dolar ve 2011 yılında ise 131 milyon dolar rehine parası almayı başaran korsanlık olaylarına karşı deniz nakliyat firmaları güvertelerine güvenlik güçleri almaya başlamışlardır ve bu önlem etkisini göstermiştir. Ayrıca gemilerde ÖAŞ personeli bulundurmak sigorta primlerinde %5 azalma sağlamaktadır. Dolayısıyla sigortadan elde edilen tasarruf ÖAŞ hizmeti kiralamayı daha cazip hale getirmektedir.
-Askeri teknoloji transferi: Askeri silah, donanımın sağlanması, satılması ithalatı dışında imalatından hizmetin sağlanmasına kadar gerekli tüm bilgileri sağlarlar ya da aracı olurlar: Lisans verme, Bilgi, beceri iletişimi, teknolojik bilgi aktarımı gibi. Kimi zaman askeri teknolojinin transferi ve uygulamasıyla iç savaşın seyri de değişebilir(değiştirebilirler).
-Doğal afetlerde görev yapma: ÖAŞ’in kimi doğal afetlerde hizmet yaptığını da görüyoruz, yani kimi kez de itibarlarını artırmak için insani yardım adı altında destek hizmeti sağlamaktadırlar. Örneğin, ABD’de Katrina kasırgası sonucunda konutları ve işyerlerini ve kimi hassas bölgeleri yağmacılardan korumak için ÖAŞ’ler kullanılmıştır. Körfez savaşında ateşe verilen petrol kuyularının söndürülmesi işlemlerini bu tür şirketler yapmıştır.
-Son zamanlarda ÖAŞ’ler sınırların ve göçmenlerin kontrolü alanında çalışmaya başlamışlardır.
Bu arada asimetrik adı verilen savaş ve çatışmalarda cephe gerisi hizmet veren(lojistik, sağlık, eğitim gibi) ÖAŞ’in de kendi personellerini korumak için ÖAŞ’den (yani ÖAŞ’in ÖAŞ’i)yararlandıklarını da belirtelim.
Bu arada ÖAŞ’de görev yapan kişilerin aldığı ücretler hakkında kısa bir bilgi verelim. Yöneticilerin ücretleri tam olarak bilinmese de, çalıştıkları ülkelerde istihdam ettikleri ülke personelinin az çok hangi ücreti aldığı bilinir. Afganistan için bir örnek verelim: Danışman, Görev sorumlusu, Çözümleyici uzman aylık 15.000-20.000 ABD doları alırken, güvenlik ajanı, teknik uzman 7.000-10.000, Avrupa kökenli bir paralı asker ise 2000-3000, bir Afgan şoför ya da hizmetli 100-200 dolar ücret almaktadır.
ÖAŞ’lerin istihdam ettikleri personelin kökeni ve sayıları hakkında bir bilgi vermek için de Irak ve Afganistan’daki sayılara bakalım:
Irak’taki paralı askerlerin 19.120’si Batılı ve uluslararası personel, 13.000’i 3. Dünya ülkeleri personeli, 14.600’ü yerli personeldir. Afganistan’daki paralı askerlerin 4000-6000’i Batılı ve uluslar arası personel, 1500-2000’i 3. Dünya ülkeleri personeli, 15.000-20.000’i yerli personeldir.
Görüldüğü gibi ÖAŞ’de daha çok yerli halk kullanılmaktadır. Batılı ya da uluslararası personel içinde de 3.Dünya ülkelerinden gelenlerin sayısı önemlidir.
ÖAŞ’in yarar ve sakıncaları:
Askeri ve güvenlik hizmetlerinin kısmen özelleştirilmesinin ne gibi yararları vardır?
İngiltere’nin sömürge ülkelerinde uygulamaya koyduğu ‘indirect rule’ yani işgalci gücün görünebilirliğini azaltma kuralını soğuk savaş sonrası ele alan ABD, özellikle son Irak ve Afganistan işgallerinde görünür şekilde ortaya çıkan ÖAŞ’lerle büyük yarar sağlar.
Kuşkusuz ilk yararı ÖAŞ’in kasalarını doldurmayı sağlar. Kimi zaman ÖAŞ’in çatışma dönemlerinde yaptığı harcamaları abarttığı ve aşırı faturalamaya giriştiği gözlemlenmiştir. Çatışmalar döneminde harcamaları denetlemek gerçekten zordur ve bundan yararlanan ÖAŞ’ler sözleşme dışı paralar kazanmaktadırlar.
İkinci olarak Silahlı kuvvetler hayati olmayan kimi hizmetleri özelleştirerek tasarruf sağlar ve bu tasarrufu ordunun rasyonelleşmesi alanında kullanabilir. ÖAŞ’i kullandıkça ödersin. Ayrıca silahlı kuvvetler esas görevi olan savunma ve güvenliğe daha fazla ağırlık verebilir.
Üçüncü olarak, küreselleşme yeni bir pazar açmıştır ve ÖAŞ’de bu piyasaları ele geçirmiştir. Ticari bir yarış, rekabet söz konusudur ve önemli olan da budur, savaş ve çatışmaların sona erdirilmesi kaygısı değil. ÖAŞ için de böyle bir kaygı yoktur ve kimi zaman da ÖAŞ’in çatışma ve savaşın kaynağında olup olmadığı sorgulanır.
ÖAŞ’in dünyanın sıcak kimi bölgelerine müdahale etmesi ekonomik açıdan daha ucuzdur. Belirli bir süre kullanmak söz konusu olabilir. ABD’de Pentagon’un her yıl 4,5-6 milyar arasında yaptığı söyleniyor. Ancak kısa vadede ekonomik olan ÖAŞ’ler için uzun vadede ne getireceği belirsizdir. Örneğin, karmaşık, tehlikeli ve pahalıya mal olacak bir operasyondan ÖAŞ’in ani bir kararla alandan çekilmesi ya da çatışmaların çok uzun sürmesi Devlet’e uzun vadede çok pahalıya mal olabilir. Bu belirsizlik her zaman akılda tutulmalıdır.
Ekonomik açıdan ucuza gelmesinin bir nedeni de teknolojik alet ve donanımının kullanımının ve bakımının Devlet’ e pahalıya mal olması ve bu yükü ÖAŞ’e devretmesidir. ABD ordusunun silah sistemlerinin %28’i ÖAŞ’e bağlıdır. ÖAŞ’in çoğu da zaten büyük silah ve teknoloji sanayinin devlerine bağlıdır.
ÖAŞ’ler hızlı hareket edebilirler ve çatışma alanlarına çabuk ulaşırlar. Eski BM genel sekreteri Kofi Annan Ruanda’da ki kıyım için ‘ Eğer elimde ÖAŞ gibi birlikler olsaydı, çok hayat kurtarırdım’ demiştir.
ÖAŞ’in kimi operasyonları ‘devlet sırrı’ kapsamına alınarak olaylar daha rahatlıkla örtbas edilebilir. Özel güç resmi görüşün dışında yer alır. ÖAŞ’ler başarısız olduklarında ya da suistimal yaptıklarında Devlet kolaylıkla inkâr edebilir ve siyasi sorumluluğu üstünden atabilir ki bu da ÖAŞ’in önemli yararlarından biridir. Parlamento denetimi dışındadır. Siyasi maliyeti azaltırlar.
ÖAŞ’in ne kadar ölü ve yaralı verdiği çok önemli değildir ve medyaya pek yansımaz. Ölülerin ağırlığı hissedilmez. Bayrağa sarılı tabut gelmesi iyi bir olay değildir ve ÖAŞ için ‘ ne yapalım, bu mesleği seçmiş’ denilerek olay kapatılır. Asker yollarsanız herkesin haberi olur ama ÖAŞ yollarsanız kimsenin haberi olmaz. İlişkiler kapalı kapılar arkasında yürütülür.
Küçük birlikler oluşturduklarından yerel halkla kaynaşmaları pek sorun yaratmaz. Ama üniformalı ve silahlı şekilde çok dolaşmamaları gereklidir yoksa yerel halka işgal edildikleri izlenimini verebilirler.
Peki, ÖAŞ kullanmanın ekonomik ve siyasi sakıncaları nelerdir?
Yukarıda da belirttiğimiz gibi özelleştirme ile maliyeti azaltalım derken ÖAŞ’in davranışlarındaki belirsizlik yüzünden çatışma beklenildiğinden pahalıya mal olabilir.
Ordu iyi personelini kaybeder. Orduda ‘kanama’ yaratır. İngiliz ‘SAS’ servisi personelinin üçte birini Irak savaşından sonra kaybetmiştir. Dolayısıyla, Devlet asker yetiştirmek için para öder sonra asker özel şirkete geçer yine para öder.
Güvenilirlik ya da gizlilik adı altında ÖAŞ’ler ile ihale yapılmamaktadır. ÖAŞ’in başında çoğu kez emekli askerler, generaller, Savunma Bakanlığı eski görevlileri bulunduğundan politikayla iç içedirler ve partilere yardım yaparak, lobi etkinliklerini kullanarak işleri rahatlıkla alırlar.
Devlet’in ordu için koyduğu kırmızı sınırlar ÖAŞ şirketler için geçerli olmayabilir. Dolayısıyla ÖAŞ’ler sınırları geçebilir (Kolombiya’da uyuşturucu işinde çalışan ÖAŞ’ler sınırı geçip ulusal kurtuluş hareketleriyle çatışmaya girdikleri görülmüştür). ÖAŞ’in Irak, Afganistan ve diğer çatışma alanlarında işkence, yargısız infaz olaylarına katıldığı, sivil halkı katlettiği, insan ve çocuk kaçırma olaylarına karıştıkları olmuştur. Bu tür eylemler sömürgeci düşüncenin hala sürüp gittiğinin ifadesi olarak algılanır. Diktatörlere ve gerekirse suç örgütlerine de hizmet verebilirler.
ÖAŞ’ler ordu ile birlikte çalışırlar ama bilgi, istihbarat paylaşımı olmayabilir ki bu da pahalıya mal olabilir.
ÖAŞ görevini yaparken iflas eder ve çekilirse güvenlik büyük yara alabilir ve bununda bir yaptırımı yoktur. İflas eden bir ÖAŞ şirketi düşman devlet tarafından satın alınırsa ne gibi tehlikeler ortaya çıkabilir sorusu da sorulabilir.
ÖAŞ kimi kez teknik yardım ya da eğitim altında hizmet verirken çatışmalara müdahale de edebilir ve bu da siyasi açıdan rahatsızlık yaratabilir. Örneğin MPRI şirketi 1995 yılında Hırvat ordusunu eğitir ama sonra birlikte Sırplara saldırırlar. Devlet ne kadar ben yapmasam dese de tarafsız kalması zordur. ÖAŞ içinde kimi paralı askerlerin ‘rambolaşması’’ görevi tehlikeye atabilir.
Hukuki Zemin:
Gördüğümüz gibi ÖAŞ Devletler ile sözleşme yaparak çatışma alanlarına giderler ve değişik hizmetler sunarlar. Ama bunlar resmi olarak asker değildir. Herhangi bir çatışmaya katılıp ya da cephe gerisi hizmette çalışırken esir düşen bir paralı askerin durumu nasıl ele alınacaktır? Savaş suçlusu mudur? Hangi ülkede yargılanacaktır? Şirketin sorumluluğu nedir? Sivil halka verilen zarar kimler tarafından nasıl karşılanacaktır? Savaş ve güvenlik görevi ayrımı bu şirketler için nasıl yapılmalıdır? Üçüncü bir ülkenin vatandaşı olduğunda durum farklı olabilir mi?
Hukuki zemin konusunda elimizde 4 belge var. Birincisi 8 Haziran 1977 tarihli olup 12 Ağustos 1949 yılında imzalanan Uluslararası silahlı çatışmalarda kurbanların korunmasına dair Cenevre Sözleşmesi’ne eklenen I.Protokolün 47.maddesidir ve paralı asker tanımını verir* ve paralı askerliği yasaklar. İkincisi Afrika Birliği Organizasyonu Sözleşmesi olup 1977 yılında hazırlanmış ve 1985 yılında yürürlüğe girmiş olup Afrika’da paralı askerliği önlemeye yönelik bir sözleşmedir. Üçüncüsü Birleşmiş Milletlerin 4 Aralık 1989 tarihli A/44/34 no’lu kararı olup paralı askeri işe alma, kullanma, finansman ve eğitim sözleşmelerini içerir. Dördüncüsü ise 2006 yılında İsviçre ve Kızılhaç komitesinin işbirliği ile 17 Devlet’in bir araya gelmesi sonucu yapılan görüşmelerle 17 Eylül 2008 ‘de kabul edilen Montreux belgesidir. Ayrıca ÖAŞ’in bir araya gelerek imzaladıkları ‘İyi Davranış belgesi’ vardır. Tabii uluslararası sözleşmelere ulusal düzeyde ÖAŞ için yaratılmış hukuki zemini de dikkate almak gerekir.
Uluslararası sözleşmelere baktığımızda paralı askerlerle ilgili tanımları buluyoruz, ancak bu şirketlerin açık bir tanımı yok. Neden? Çünkü sözleşmelerin yapıldığı ya da imzalandığı tarihlerde söz konusu olan kişiler yani paralı askerler olup şirketler henüz piyasalarda yoktur. Dolayısıyla tartışma bu şirket ve çalışanlarının paralı asker tanımına girip giremeyeceğidir. Paralı asker ise doğrudan savaş ya da çatışmalara katılan ve bu katılımdan maddi bir yarar sağlayan kişidir ve sözleşmelerde bu açıkça tanımlanmıştır. Oysa şirketlerde çalışanların büyük bir kısmı çatışmalara katılmazlar. Yaptıkları sözleşme, görevleri ve düzenli orduyla ilişkileri açısından değişik görevlere sahip olduklarından sadece paralı asker tanımında ele almak yanıltıcı olabilir. Askeri bir görev yapıyor ya da göreve yardımcı oluyor olabilir ama ast-üst ilişkisi olmayan, üniforma taşımayan kişilerdir. Kimileri silah taşımazlar taşıyanlar ise kendi korumaları içindir. Savaş ya da çatışmaya doğrudan katılımı tanımlamak bu şirket ve çalışanları için zordur. Askeri hedefleri korurken doğrudan katılım var mıdır ya da lojistik destek sağlarken dolaylı katılım içinde midirler? Silah, roket sağlamaları ya da sağlamamaları savaşın sonucunu etkiler mi? Etkiler ise doğrudan katılım sayılabilir mi? Uluslararası silahlı çatışmalarla ilgili sözleşmelerde de kurbanların korunması, hakları, esirler, savaş suçluları, yargılanmaları, sorumlulukları gibi konular ele alınırken sivil ve askeri / savaşan-savaşçı ya da savaşçı olmayan ayrımları yapılmaktadır ve burada da ÖAŞ ve çalışanlarını bu sınıflamaya sokmak zor görünmektedir. Sömürgeci dönem sonrası Afrika’da büyük ölçüde boy gösteren paralı asker sorununa bir çözüm getirmek ve sonlandırmak için yapılan Afrika Birliği Organizasyonu sözleşmesi de hemen hemen aynı olup paralı askerin amacını hükümetleri ya da bir ulusal kurtuluş hareketini ortadan kaldırmak amacını güder diyerek paralı askerler arasında da bir ayrım yapar ve gerektiğinde bu amaçlar dışında paralı asker kullanımına açık kapı bırakır. Ama yinede ÖAŞ konusunda açıklayıcı bir bilgi içermez. 4 Aralık 1989 tarihli BM kararı da çok farklı olmayıp paralı askerliği kesin olarak yasaklar ve mücadele edilmesini ister. Ayrıca bu kararı imzalayan çok az sayıda ülke vardır. 17 Eylül 2008 yılında 17 ülkenin bir araya gelmesiyle ‘silahlı çatışmalarda yer alan ÖAŞ ya da ÖAGŞ’le ilgili olarak Ülkelerin uygun hukuki zorunlulukları ve güvenlik operasyonlarındaki uygulamaları konusunda zorunlu olmayan ama yol gösterici bir belge olan Montreux belgesi hazırlanır. Bu belge Uluslararası Hukuk’un konuyu irdeleyip çözüme kavuşturmasını talep eder. Hangi ÖAŞ’nin nasıl ve hangi ölçütlere göre seçileceği, yapılacak sözleşme metinlerinin nasıl olması gerektiğini, denetim ve sorumlulukları açıklar. Üç tür ülke ele alınır: Birinci grup ÖAŞ ile sözleşme yapan Devletler, ikinci grup ÖAŞ’in hizmet verdiği Devletler ve üçüncü grup ÖAŞ’nin merkezinin bulunduğu Devletlerdir. Bu gruplamaya göre belirli kurallar koyulur ve bu kurallara uyan ÖAŞ’ler ile sözleşme yapılıp operasyon alanlarına gönderilmesini önerir. Ancak ÖAŞ’i denetlemenin ötesinde Uluslararası topluluk ya da hukuk savaş, çatışma ya da bunalımları önlemek için ne yapıyor diye sorgulamamız gerekir. Yine sorgulanması gereken bir başka konu da ÖAŞ’e verilen paraların ya da askeri harcamalardan tasarruf edilen paraların neden toplum kalkınması yönünde kullanılmadığıdır. Toplum kalkınması savaş ve çatışmaları sona erdirmek için daha etkili bir araç değil midir? ‘İyi Davranış Belgesi’ ya da Irak savaşında 50.000 kişinin istihdam edildiği 400 şirketin bir araya gelip kurdukları Matrix belgesi ÖAŞ’ler arasında yapılan bir antlaşma olup kimi etik ve ahlaki davranış kuralları içerse de kendi çıkarlarını korumaya yönelik bir belgedir. Gördüğümüz gibi ÖAŞ ve çalışanlarını paralı askerler alanındaki sözleşmelere göre tanımlamak ya da yargılamak zor görünmektedir ve bu alanda hukuk bir boşluk olduğu kesindir. Ulusal düzeyde ÖAŞ’ler her şirket gibi belirli kurallara göre kurulur, çalışır ve kapanırlar. Özel paralı askerlik yasak olsa da bu tür şirketlere yönelik herhangi bir yasak yoktur. Kurallar şirket kuruluşuyla ilgili ön izin, lisans, denetim gibi bilinen işlemlerdir. İşte bu hukuki boşluktan yararlanan ÖAŞ’ler ülke çıkarı, egemenlik için değil, siyasi tercihte bulunmadan parayı ödeyen kişinin ya da kurumların hizmetine girebiliyorlar ama kapitalist sistemin çizdiği sınırlar içinde büyük ölçüde de kendi ceplerini doldurmaya çalışıyorlar. Doğu Hindistan Kumpanyaları Yöneticisi Jan Caen’ın 1614 yılında dediği gibi ‘Ticaret savaşsız, savaş da ticaretsiz olmaz’. ÖAŞ’de savaş-ticaret ikilisinin vazgeçilmez öğeleri olarak giderek yerlerini sağlamlaştırıyorlar. Ama güvenlik ve kimi askeri operasyonların özelleştirilmesi savaş ev çatışmaları sona erdirmedi. ÖAŞ’e ödenen tutarlar belki savunma ya da askeri harcamaları azalttı ama yinede tüketiciye yansıtılarak vergi olarak geri alınmıştır. İhale olmaması, hizmetlerin aşırı faturalanması, skandallar (Irak’ta Abu Garip hapishanesinde yapılanları anımsayın!) ÖAŞ’e olan güveni de sarsmıştır. Ancak gelecekte savaşların sona ermeyeceği kesin olduğundan bu tür şirketleri şiddetin özelleştirilmesi çerçevesinde görmeye devam edeceğiz. Montreux belgesinin de Birleşmiş Milletler tarafından ele alınıp görüşülmesi ve tüm ülkeler tarafından imzalanmasında yarar vardır. Bu görüşmelerde ÖAŞ’in yasaklanması da tartışılmalıdır. Devlet’in ve şirketlerin sorumluluğu açıkça belirtilmelidir. Şirket personelinin yargılanması(özellikle şirkette çalışan üçüncü ülke personeli) uluslararası mahkemelerce yapılmalıdır. Skandal ve suistimallerin sadece piyasa güçleri tarafından cezalandırılması yani şirketlerin kapanması ya da iflası kabul edilemez. Sivil halka yapılan işkenceler ya da şirketlerin sorumluluğundaki ölüm ve yaralanmalar cezasız kalmamalıdır. Hukuki boşluğun doldurulması yanında etik sorunu da yer almalıdır. Devlet’in şiddet tekelinden kontrolsüz şiddete geçilmektedir. Belki de ÖAŞ belirli bir dönemin ürünüdürler ve piyasa değil de sadece barışın sağlanması ortadan kalkmalarına neden olabilir.
Kaynakça:
Konuyla ilgilenenler için üç önemli kitap:
-Jean Didier ROSİ: Privatisation de la violence, Des mercenaires aux Sociétés Militaires et de Sécurité Privées, L’harmattan, 2005.
-Georges Henri Bricet des VALLONS: Irak, terre mercenaire, Les Armées privées remplacent les troupes américaines, Lozan, 2010.
-Renou XAVİER ve Diğ., Privatisation de la violence: Mercenaires et Sociétés Militaires Privées au service de marché, Agone,Marsilya, 2005.
Hervé KEMPF, L’Oligarchie ça suffit, Vive la democratie, Seuil, Paris, 2011.
Peter W.Singer, outsourcing war, For.Aff., 84, no:2
Dsi-presse.com/?p=1055-france.
Placeaupeuple2012.fr/profession-soldat-privé.
Eda.admini.chledo/fr/home/../pse.html.
İcrc.org/fre/war-and…./index.jsp.
Strategicinternational.com/29-15.pdf.
Elcorreo.eu.org/le –role-paradoxal-de/23.1.2010.
Tempsreel.nouvelobs.com/…/doc-quand-la piraterie-fait-emerger-les –sociétés-privées.
Med-eu.org/proceedings/MED1/danet.pdf.
Cahiers de la Recherche doctrinale, l’emploi des Sociétés Militaires Privées: Afganistan et Irak, 2010.
Rmes.be/CDR%208/CDR8-rosi.pdf.(les cahiers de RMES, IV, no:2,2007-2008, KIŞ)
Frstrategie.org/Jean-marguin-I.A/Ekim/2007.
Pedagogie.ac-montpellier.fr/…/poisbeau.
Army.forces.gc.ca/…/CAJ-vol3.2.07/2000
Assemblée-nationale.r/13/…/14350.as
infoguerre.fr/SMP-nouveaux-entre.(Stephanie JUNG, Les nouveaux entrepereneurs de guerre, memoire de 4ème,Université de R.Schuman/institut d’etudes politiques).
Fr.wikipedia.
Alliancegeostrategique.org/2010/01/16/le rôle paradoxal des sociétés militaires privées/AGS/16/01/2010/Emmanuel Meyer.
Contrepoints.org/2011/03/27/18691-quel-rôle-pour-les-armées-privées,Habib M.Sayah, 27/03/2011.
Observatoriodelacrisis.org.secteur/20 Mart 2011.Remy Herrera.
Monde –diplomatique.fr/2004/…/1166.Sami MAKKİ.
Polemia.com/artile.php?id=2806.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.