“Devlet geleneğimizin kendini korumak için tarih boyunca geliştirdiği reflekslerin bir kısmı epeyce ürpertici, benden hatırlatması” diye buyurmuş Başbakanlık Müşaviri. Aşinayız o reflekslere elbette; zulümlere, katliamlara, nefret suçlarına, ötekileştirmelere, yaftalamalara… Kürtlerden, Alevilerden, azınlıklardan, sömürülen cümle halklardan özür dilemesi gereken bir devletin sınırları içinde yaşadığımız muhakkak. Türklüğü yüceltirken Türkleri de ezen, ezilenlerin birbirini yargıladığı, birbirini suçladığı, birbirinden […]
“Devlet geleneğimizin kendini korumak için tarih boyunca geliştirdiği reflekslerin bir kısmı epeyce ürpertici, benden hatırlatması” diye buyurmuş Başbakanlık Müşaviri.
Aşinayız o reflekslere elbette; zulümlere, katliamlara, nefret suçlarına, ötekileştirmelere, yaftalamalara…
Kürtlerden, Alevilerden, azınlıklardan, sömürülen cümle halklardan özür dilemesi gereken bir devletin sınırları içinde yaşadığımız muhakkak. Türklüğü yüceltirken Türkleri de ezen, ezilenlerin birbirini yargıladığı, birbirini suçladığı, birbirinden uzaklaştığı bir sistem kurup bu sistemi devlet adı altında kutsamak, bu kutsanmaya karşı çıkanları, ezilenlerin birliğini savunanları dinsel ve milliyetçi söylemlerle etkisiz hale getirmek devlet geleneğinin ta kendisidir ve bu geleneğin Türklere de özür borcu vardır.
Asgari ücretle sefil edilen cümle halklardır; en ağır vergilerle, en keskin yergilerle yalnızlaştırılan, kimsesizleştirilen bizleriz. Emek birliğinin kavranılmasının önüne dağ gibi yığınak yapılan Bir Türklük anlayışı getirilmiştir. Can birliğinin kavranılmasının önüne çöl gibi uzayan bir Sünnilik anlayışı konulmuştur. Vicdan birliğinin kavranılmasının önüne yollar gibi uzayıp giden bir burjuvazi sunulmuştur.
Türklük, Sünnilik ve burjuvazi üzerine inşa edilen bir sistem , Türk ve Sünni emekçilere de türlü çeşitli bedeller ödetmiştir. İş cinayetleri, kentsel dönüşümler, eğitimdeki yozluklar, nefret suçları, ödenen ağır vergiler, işsizlikler, yoksulluklar, savaş ve ayrımcılık politikaları, doğamızın talan edilmesi Türk ve Sünnilerin de en ağır şekilde hissettiği devlet geleneğinin parçalarıdır.
Türkler de dahil cümle halklara itibar edilmesi devlet geleneğinde söz konusu dahi değildir. Türklükle, Sünnilikle, Atatürk’le, Tanrı’yla uyuşturulan yığınlar, haklılıklarından ve halklılılarından habersiz, devlete, devletin payelendirdiği burjuvaziye biat eder hale gelmişlerdir. Bunun zararını görenler ve görecek olanlar cümle emekçiler, cümle canlardır.
Sünniliğin dine eşitlenmesi, Aleviliği yok sayması,yaftalaması, Aleviliğin öğrenilmesini, araştırılmasını, Aleviliğin üzerine düşünülmesini elzem haline getirir.
Türklüğün halka eşitlenmesi , vatanımızdaki nice kadim halkı asimile etmeye yönelmesi, cümle halkların birbirini farkına varmasını, birbirleriyle empati yapabilmesini, dostanelikler, haldaşlıklar geliştirebilme yönünde köprüler kurabilmesini elzem haline getirir.
Burjuvazinin yüceltilmesi, devletleşip emekçileri ve halkları sömürmesi burjuvazinin mülksüzleştirilmesi için mücadele edilmesini, işçi sınıfının kurulması için emek harcanmasını elzem haline getirir.
Vatanımız emek, can ve vicdan birliğinde özgür bir vatan olabilir ancak. Devlet geleneğinin emrettiği, dayattığı, kutsadığı bütün kavramlar vatanımızın cümle halklarını sömüren, birbirlerinden uzaklaştırandır. Bu tuzağa düşmek kimliği ne olursa olsun burjuvaziye, silah tüccarlarına, derin/paralel/içbükey/dışbükey devlete hizmet edecektir.
Bizim geleneğimiz sulh üzerinedir canlar; özgürlük üzerine, emek üzerine, emekçiler ve halklar üzerinedir.
Kasımpaşalı Tayyip ile Bingöllü Kenan, Pansilvanya’daki Fethullah Gülen ile vatan topraklarındaki İzzettin Doğan aynı sistemden, aynı gelenekten beslenmektedir. Bizim reflekslerimiz ürpertici değil, kıyıcı, ötekileştirici değil çoğul ve barışçıl olacaktır, öyle olmalıdır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.