Komisyonun yapmış olduğu birkaç toplantıdan sonra, hükümet kararını açıkladı. Şimdi sessiz sedasız gündemden düştü. Artık asgari ücretli düşünsün bu ücretle nasıl geçinilir diye Aralık ayı asgari ücretle çalışan milyonlarca işçinin acaba bu sefer dişe dokunur bir zam alabilir miyiz diye dört gözle beklediği ay. Aynı zamanda umutların, devlet, işveren ve işçi temsilcilerinin bir araya geldiği […]
Komisyonun yapmış olduğu birkaç toplantıdan sonra, hükümet kararını açıkladı. Şimdi sessiz sedasız gündemden düştü. Artık asgari ücretli düşünsün bu ücretle nasıl geçinilir diye
Aralık ayı asgari ücretle çalışan milyonlarca işçinin acaba bu sefer dişe dokunur bir zam alabilir miyiz diye dört gözle beklediği ay. Aynı zamanda umutların, devlet, işveren ve işçi temsilcilerinin bir araya geldiği ilk toplantısından sonra suya düştüğü ay. Çünkü ilk toplantıda dile gelen oranlar, zam oranın nereye kadar çıkabileceğini gösteriyor. Ardından “üçü de bir, beşi de bir” algısı hakim hale geliyor. Bu benim değil, 8 yıldır asgari ücretle çalışan ve hükümetten umudunu kesen bir işçinin asgari ücret zammına yorumu.
Asgari ücret altı aylık dilimlerle, Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından belirleniyor. Her yıl aralık ayında yapılan toplantılarla belirlenen zam oranının ilki ocak, ikincisi temmuz ayından itibaren yürürlüğe konuyor. Bu yıl da, aralık ayı boyunca gündemdeki yakıcı yerini hükümetin yolsuzluk haberlerine bırakmış olsa da, ayakkabı kutusuna girecek paraların değil de, kursaklarından geçecek lokmanın derdinde olan milyonlar için en önemli “gizli” gündemdi. Ne de olsa bir yıl boyunca o ücretle geçinmek zorundaydılar.
Şekil olarak yapılan komisyon toplantılarında işçilerin temsilciliğini ülkenin en büyük konfederasyonu olan Türk-İş yapıyor. Ama Türk-İş’in bu işi ne kadar inanarak yaptığına ilişkin ciddi şüphelerim var. Türk-İş asgari ücretliyi temsil etmiyor. Çünkü tehdit düzeyinde bile bir etkisi yok. Eğer temsiliyetin bir yaptırım gücü yoksa, temsiliyetin de bir anlamı yoktur.
Diğer taraftan Türk-İş hem fiili hem de zihinsel olarak asgari ücretli çalışanların çok uzağında. Fiili olarak uzaklar, bu ülkede özel sektörde sendikalaşma oranı yüzde 3’lerde seyrediyor. Asgari ücretli çalışan sayısı ise yüzde 50’lere dayanmış durumda. Zihinsel olarak uzaklar, bu alandaki işçileri örgütleyecek bir yapısal dönüşümün izlerini hala, ne konfederasyon ne de sendikalarında görebiliyoruz. Geleneksel sendikacılık esnemeden hüküm sürmeye devam ediyor. Hal öyle olunca, işçi temsilcisinin aldığı en radikal karar ise, alınan zam kararın altına imza atmamak, “yapılan zam bizleri tatmin etmemiştir” açıklaması oluyor.
Ülkemizde asgari ücret belirlenme süreci adil değil. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 23. Maddesi’nde belirtildiği üzere “çalışan herkesin, kendisine ve ailesine insanlık onuruna yaraşır bir yaşam sağlayan ve gerektiğinde her türlü sosyal koruma yolları ile de desteklenen adil ve elverişli bir ücret hakkı vardır” ibaresinin yakınından bile geçmiyor. Sadece çalışan kişiyi esas alan ücretle, işçiler aile geçindiriyor. Bu nedenle, belirlenen ücret de insan onuruna yaraşır bir ücret değil. Bu yılda yapılan 5+6’lık zam bu adaletsizliğe son vermedi. Birileri onlar adına karar alıyor ama, asgari ücretli bu ülkenin en sahipsizleri, sayıları yüzde 50’ye varan bir oranını oluşturmasına rağmen, ortada kalmış milyonlar.
Asgari ücret, her ne kadar çalışma hayatında en asgari ücreti belirleyerek işçiyi koruma mantığından ortaya çıkmış olsa bile, pazarlık gücü olmayan örgütsüz işçilerin ezici çoğunluğu oluşturduğu günümüzde azami ücret muamelesi görüyor. Bu yıl da işçiler, geçinebilmek için fazla mesaiye yüklenecekler, bu yıl da ek işler peşinde koşacaklar, hafta sonu, tatil demeden gelirlerini arttırmanın yolunu arayacaklar. Kadın işçiler, hafta içi fabrikada hafta sonu ev temizliklerini kollayacaklar, evlere aldıkları işlerde çoluk çocuk çalışacaklar. Birkaç aile aynı evi paylaşacaklar, yemeyecekler içmeyecekler ama hayatta kalmaya çalışacaklar. Çünkü hükümetin onlara reva gördüğü ücret ilk altı ay için 846 TL. Tek başına bu ücretle yaşa yaşayabilirsen!
Komisyonun yapmış olduğu birkaç toplantıdan sonra, hükümet kararını açıkladı. Şimdi sessiz sedasız gündemden düştü. Artık asgari ücretli düşünsün bu ücretle nasıl geçinilir diye! Şimdi başka bir ülkeye yüzümüzü dönelim, 500 bini aşkın Kamboçyalı tekstil işçisi hükümetin asgari ücret zam önerisini kabul etmedikleri için günlerdir grevdeler. Tekstil işçileri asgari ücretin 2 katına çıkarılmasını 160 dolar yapılmasını talep ediyor. Hükümette 100 dolardan yukarısı olmaz diyor. Kavga devam ediyor.
Yeni yıla eylemle giren işçilere güvenlik güçleri 3 Ocak’ta silahlı bir saldırı yaptı. 4 işçinin ölümüne ve çok sayıda işçinin yaralanmasına neden oldu. Devletin barışçıl eylem yapan işçilere silahla saldırması tüm ülkede tansiyonu yükseltmiş durumda. Ülke ayakta. Kamboçyalılar, asgari ücretin iki katına çıkartılması için mücadele ediyor. Bilmiyorum talep size tanıdık geldi mi? Türk-İş de ilk toplantıda, ülkemizde asgari ücretin en az iki katına çıkarılması yani 1600 TL olması gerektiğini belirtmişti. Biz yüzde 5’e yani 846 TL’ye razı olduk. Ama Kamboçyalı işçiler kararlı.
İki ülke iki asgari ücret mücadelesi, artık siz karar verin hangi ülkenin işçileri taleplerine en yakın. Belki, biz istemesini bilmiyoruz, ne dersiniz!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.