AKP, cemaati CHP’ye, CHP, askeri AKP’ye kaptırdı, cemaat ve asker saf değiştirdi. Fakat AKP ve CHP’nin yeni ittifakları, demokrasi ve barışın zaten tıkaçlarıydı. Bunların demokrasiyi geliştireceğine, barışı tesis edeceğine kimse inanmıyordu. Bu konuda fazlasıyla analiz de var zaten. Bunların analizine girmeyeceğim. Hayvansal üretimde nereye koşuyoruz. Ona bakalım. Hayvanlar bize et, süt, yumurta ve bal verirler; […]
AKP, cemaati CHP’ye, CHP, askeri AKP’ye kaptırdı, cemaat ve asker saf değiştirdi. Fakat AKP ve CHP’nin yeni ittifakları, demokrasi ve barışın zaten tıkaçlarıydı. Bunların demokrasiyi geliştireceğine, barışı tesis edeceğine kimse inanmıyordu. Bu konuda fazlasıyla analiz de var zaten. Bunların analizine girmeyeceğim. Hayvansal üretimde nereye koşuyoruz. Ona bakalım.
Hayvanlar bize et, süt, yumurta ve bal verirler; besleniriz. Yapağı, tiftik, ipek ve kıllarından giysiler yapar; giyiniriz. Dışkılarını araziye bırakır, ondan da bitkiler beslenir. Bitkisel ürün verir. Yani, hayvanların her şeyi faydalı! Ancak hayvansal üretim politikaları değiştiriliyor. Hayvanlar azalıyor.
İpek, Yapağı, Tiftik, Kıl Üretimi
İpekböcekçiliği can çekişmekte, bitti bitecek durumda. Tiftik üretimi iyice azaldı. İpek ile tiftik üretimi o kadar düştü ki, ilgili sanayisini sürdürme kapasitesi artık yok. Yapağı ve kıl değerlendirilmesine yönelik çaba ise çok az. Çünkü yapağı ve kılın alternatifini tekstil ve triko sanayisi üretmiş, doğalın pazarını onlar kapmış ve doldurmuş durumda.
Süt üretimi
Dünyadaki sütün yüzde 84’ü sığırlardan sağlanıyor. Eskiden manda dünya sütünün yüzde 7’sini karşılıyordu. Şimdi yüzde 13’ünü karşılar duruma gelmiş. Manda konusunda Türkiye geriliyor. Geçmişte toplam sütün içinde manda sütünün payı yüzde 1.58 iken şimdi binde 27’e kadar geriledi. Koyun ve keçi sütü üretiminde de fotoğraf pek farklı değil. TUİK verilerine göre, 1991 yılında koyunlardan elde edilen süt miktarı yüzde 11 iken, 2011’de yüzde 5,9’a, keçilerden elde edilen sütün miktarı ise, 1991’de yüzde 3,3 iken 2011’de yüzde 2,1’e gerilemiş. 1980 yılında 48,8 milyon olan koyun sayısı, 2011’de nerdeyse yarı yarıya azalmış; 25 milyona gerilemiş. Azalan koyun ve keçi sayısına bağlı olarak toplam sütün içindeki koyun ve keçi sütünün payı doğal olarak düşmüş. Fakat bilindiği üzere, gıda üretimindeki her azalma veya artma beslenme kültürünü değişime uğratır.
Avrupa’da toplam sütün nerdeyse tamamına yakını (% 96,7’si) sığırlardan elde ediliyor. Bunun temel nedeni; Avrupa’ya düşen yıllık yağış Türkiye’ye göre daha fazla. Fazla yağış bilindiği gibi otların boyunu yükseltir. Sığırlar yüksek boylu otlarla beslendiğinden Avrupa mecburen koyun yerine sığır yetiştiriyor.
Et üretimi
Dünyada en çok domuz eti üretilmekte ve tüketilmektedir. Dünya toplam et üretiminde domuzun payı yüzde 37,7. İkinci sırayı kanatlılar alıyor. Kanatlı etinin payı, yüzde 35 civarında. Üçüncü sırayı, yüzde 18’lik payı ile sığır eti alıyor (TUİK).
Türkiye et tüketiminin birinci sırasında ise kanatlılar var. Kanatlı eti tüketimi yüzde 70. İkinci sırayı yüzde 28 ile sığırlar, üçüncü sırayı ise koyun ve keçiler alıyor. Fakat geçmişteki et tüketim türü ve ona bağlı beslenme kültürü farklıydı. 1970’de toplam et üretimi içinde koyun ve keçinin payı yüzde 58 idi, 1991 yılında yüzde 28’e, şimdilerde ise yüzde 5’e kadar geriledi (TUİK). Kırk yılda böyle değiştik.
Verilerden de anlaşılacağı gibi Avrupa ve Türkiye hayvancılığı farklı. Türkiye dini inancı ve ona bağlı olan beslenme kültürü gereği domuz eti tüketmiyor dolayısıyla yetiştirmiyor. Anadolu’ya düşen yıllık yağmur miktarı az, arazisi engebeli olduğu için otların boyu kısa. Ot durumu, koyun ve keçi yetiştirilmesine elverişli, fakat sığır yetiştirilmesine el vermiyor. Bu nedenle AKP’nin sığır yetiştiriciliğine öncelik vermesi, desteklemesi doğru bir politika değil. Avrupa gibi, Türkiye’nin de kendi gerçekliğine uygun hayvancılık politikası geliştirmesi ve uygulaması hayvancılığı doğru rotaya tekrardan oturtur.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.