Birkaç gün önce kaleme aldığım “Aklım ve kalbim arasında kalan en güzel çaresizliğim” başlıklı yazıda, Ankara’da bağımsız sol aday gösterilmesi kararı karşısında “boynumuz kıldan incedir” demiş ve eleştirilerimi ondan sonra sıralamıştım. Bu doğru muydu, tartışmasız öyleydi; görüşünüz varsa kendinize saklamayacak, eşinizle dostunuzla paylaşacaksınız. Sağ olsun sendika.org buna vesile oldu. Ben de öyle yaptım. Bu konudaki […]
Birkaç gün önce kaleme aldığım “Aklım ve kalbim arasında kalan en güzel çaresizliğim” başlıklı yazıda, Ankara’da bağımsız sol aday gösterilmesi kararı karşısında “boynumuz kıldan incedir” demiş ve eleştirilerimi ondan sonra sıralamıştım. Bu doğru muydu, tartışmasız öyleydi; görüşünüz varsa kendinize saklamayacak, eşinizle dostunuzla paylaşacaksınız. Sağ olsun sendika.org buna vesile oldu.
Ben de öyle yaptım. Bu konudaki görüşlerim, bağımsız aday çalışmasından azade olacağım anlamına gelmiyor haliyle.
Yine yazıdan, “çaresizliğin” bağımsız sol adayla, Mansur Yavaş arasında yaşandığına yoran aklıevvellere değinmeden kaldığım yerden devam ediyorum. Pek çoğu Kürt hareketine yaslanarak siyasette var olmaya çalışanları güçsüzlükleriyle, teşbihte hata olmaz, “eşeğin gölgesini kendi gölgesi sananları” zavallılıklarıyla baş başa bırakıyorum.
Bu defa da kimin bağımsız aday olması gerektiğine dair görüşlerimi, yine “edebi sosa” bulayarak anlatmaya çalışacağım.
Ankaralı şairlerden ve Ankara şairlerinden Ali Cengizkan’ın, “Ankara Ankara Güzel Ankara” isimli bir kitabı vardır. Seçim sath-ı mailine girildiği şu günlerde bu kitap, Ankara’yı anlama kılavuzu olarak ellerden düşmemeli, hatta kimin aday olacağının yanıtı da şiirler arasından çekip çıkartılmalıdır.
Ali Cengizkan kitaptaki bir şiirinde Solfasol otobüsünü anlatır. Şimdilerde nasıldır, ne haldedir bilmiyorum ama şiirin yazıldığı dönemde Solfasol tipik bir gecekondu mahallesidir Ankara’nın. Yolları bozuk, otobüsleri kalabalıktır; yoksulluğu da taşır içinde, âşıkları da. Yoksullar evlerine ulaştığı için mutludur, âşıklar birbirlerine sokulduğu için.
Gelin bu şiir kutup yıldızımız olsun; bağımsız sol aday yoksulları ve âşıkları mutlu etmek üzere çıksın yola.
Adana’ya gidenler bilir; belediye otobüslerinin pek çoğunu kadın şoförler kullanır.
Adana yol göstericimiz olsun, teslim edelim Solfasol otobüsünü bir kadın arkadaşımıza.
Kelli felli, bıyıklı, halkımızın tabiriyle; “koca herif kılıklı”, benim sık kullandığım şekliyle; “bazlama suratlı”, sendika, parti, meslek odası bürokratizmini çağrıştıran erkeklerden bıkmadık mı allasen.
Aşağıdaki şiiri okuyup kararı ona göre verelim. Bu şiir bizi Melih Gökçek’ten de, Mansur Yavaş’tan da, Salman Kaya’dan da ayıran politik bir içeriğe, estetiğe ve derinliğe sahiptir çünkü.
Solfasol Otobüsü
Haydi gel, bir kere daha deniyelim,
Mutluluk hakkını kaptırma başkasına.
Solfasol otobüsüne binelim sıkışıktır,
Yakın olmanı istiyorum bana.
Asu gel, bir kere daha deniyelim.
Bu otobüs en kalabalık, en coşkunu,
Yollarda hemen her gün kaza,
Ama olsun, biz yine ona binelim.
Şöyle geç, hem biraz daha sokul,
Duymak isterim o kızoğlan kokunu.
Senin ellerin ne küçükmüş ki,
Tuttuğun bir ölü gövde olmasın.
Derin nefes al, geleceği düşün.
Bilincini sık, yaşlar dolmasın,
Senin gözlerin ne büyükmüş ki.
Asu gel, bir kere daha deniyelim.
Asu gel, solfasol otobüsüne binelim.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.