Türkiye 65 ülke arasında matematik dalında 44, fen bilimlerinde 43, okumada 42. sırada. AKP ise okul öncesi çocuklar için Kuran kreşi açarak gelecek neslin düşünebilme ihtimalini ortadan kaldırmayı planlıyor Kısa adı İngilizce PISA olan, Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı 2012 raporunu açıkladı. Program kapsamında gelişmiş ve gelişmekte olan 65 ülkeden seçilen 15 yaş grubundaki öğrencilerin eğitim […]
Türkiye 65 ülke arasında matematik dalında 44, fen bilimlerinde 43, okumada 42. sırada. AKP ise okul öncesi çocuklar için Kuran kreşi açarak gelecek neslin düşünebilme ihtimalini ortadan kaldırmayı planlıyor
Kısa adı İngilizce PISA olan, Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı 2012 raporunu açıkladı. Program kapsamında gelişmiş ve gelişmekte olan 65 ülkeden seçilen 15 yaş grubundaki öğrencilerin eğitim yoluyla kazandıkları çeşitli becerileri ölçülüp, değerlendirilmektedir. 2012 yılı raporuna göre Türkiye 65 ülke arasında matematik dalında 44, fen bilimlerinde 43, okumada 42. sırada. Avrupa ülkelerinin genel ortalaması 22 iken Türkiye bu alanda Uruguay ve Tayland’ın da gerisinde.
Rüzgar eken fırtına biçer. Ta ilkokul sıralarından başlayıp KPSS’yle kendini tekrarlayan ezberci olduğu kadar sınavcı, sınavcı olduğu kadar ezberi dayatan eğitimin gerek içeriğinden gerekse de yönteminden başka türlü bir sonuç çıkması şaşırtıcı olurdu. İçerik kısmı bir yana veya içine ne koyarsanız koyun eğitim sahası önde olan iyisini kapar şeklinde üstelik eşitsiz bir yarışa dönüştükten sonra sistemin yani eğitimin temel unsuru olan öğrencilerimizden hem teknik hem de sosyal açıdan çağdaş bireye özgü özellikli bir gelişim göstermesini bekleyemeyiz.
Böylelikle takılmış bir plak gibi eğitimin her kademesinde sınavlardan sınavlara süren yarışmalarda çoktan seçmeli testlerle oturup kalkan öğrencilerden soru sorma, çözümleme, sentez yapabilme ve anlama-anlatma yönlü yetenek kazanabilmesi olanaklı değildir. Yani her geçen gün kızışan yarışmanın, öğrencinin önüne konulan soruya ait dört veya beş şıktan birini çember içine almaktan ibaret olan sınavların PISA’nın ölçmeye çalıştığı becerileri olumlu etkilemesi asla mümkün değildir. Bu yöntem öğrencinin okuma, düşünme, sorma, tartışma yeteneğini ta baştan köreltmektedir.
PISA değerlendirmelerini 3 yıllık raporlar halinde duyurmaktadır. Türkiye 2003 yılından bu yana bu alanda yüzde 3 gibi bir ilerleme göstermiş. Böylesi bir iyileşme(!) bakanlığı sevindirmiş. Ne demeli? Çürük ağacın bir dalına asıla kalmış birinin ‘bak ağaç beni taşıyor ya’ diye sevinçten dört köşe olmasına benzer bir durum. Oysa gerçekte sevinilecek bir durum yok. Özellikle rapor yönünden öğrenciler matematik ve fen alanında karmaşık nitelikli üst işlemleri çözümleyebilmekte çok başarısızlar. Bunun en önemli nedeni eğitimin genel niteliğinin çok kötü olması.
Eğitimde niteliksizliği belirleyen asıl şey öğretmenin bilimsel niteliğinden başlayıp, onun yaşam koşulları, okulun fiziki şartları, öğretmen başına düşen öğrenci sayısı, eğitime ayrılan bütçe ve en önemlisi de eğitim politikasıdır. Irkçı, dinci, cins ayrımcı ve bunların toplamında faşist eğitim sisteminde öğretmenler de genel olarak bu ezberci anlayışın ürünüdür. Sorgulamayan, katılım göstermeyen, okumayan, örgütlenme özgürlüğünü savunamayan bir öğretmenin öğrenci kalitesi üzerindeki etkisi önemlidir. Öğretmen ücretlerinin düşüklüğü, partizanca politikalar karşısında öğretmenin yaşadığı kaygı da öğretmenin niteliğini olumsuz etkilemektedir. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı hala çok yüksektir. Türkiye ortalaması olarak her 21 öğrenciye 1 öğretmen düşüyor görünmesi, eğitimin önemli bir kapsamı açısından gerçekçi bir rakam değildir. Özellikle öğrenci nüfusunun da yoğun olduğu büyük kentlerin merkez konumu dışındaki varoş denilen mahallelerde bir öğretmene 50-60 arasında öğrenci düşmektedir. Gelişmiş ortalama bir ülkede eğitimde öğrenci başına düşen yıllık yatırım 6 bin dolarken, Türkiye’de bu rakam 4 bin dolardır. Bunun tıpkı kişi başına düşen milli gelirde olduğu gibi eşit bir dağılımından söz etmek asla olanaklı değildir. Pencere camı kırık, tuvalet kapısı olmayan, temizlik elemanı bulunmayan okullar ile böylesi sorunları yaşamayan okul öğrencileri arasında eğitme ayrılan bütçe açısından da doğal olarak bir fark bulunmaktadır. Eğitim yatırımındaki eşitsiz dağılım zeka yeteneği güçlü olan çocukların arada körelip kaybolması gibi bir sonucu da doğurmaktadır.
Kısacası PISA raporundaki gerçekler, gerici ve ezberci eğitim gerçeğinin ta kendisidir. Ne kadar sündürürseniz sündürün gerici faşist eğitim politikası egemen oldukça bu gerçek değişmeyecektir. Bu gerçeğin bir parçası olarak öğretmen kapitalist siyasal düzenin bekçisi değildir. Öğretmenin özgürce örgütlenme ve halkın eğitim hakkına sahip çıkma mücadelesine yönelik saldırılar sürdükçe, öğrencilerin mevcut eğitim sisteminde gözü kapalı bireyler olarak yetişmesinin önüne geçilemeyecektir. PISA matematiği, fen bilgisini ve okumayı-anlamayı ölçe dursun AKP iktidarı okul öncesi çocuklar için Kuran kreşi açarak gelecek neslin düşünebilme ihtimalini ortadan kaldırmayı planlıyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.