2013’te pek çok şey yaşandı, birçoğunu hep birlikte takip ettik. Kolektif Basın Merkezi olarak, yeni yıla girerken 2013’te neler yaşandığını toplamaya çalıştık. Direnişin yılını, direnenlerin tarih yazdığı 2013’ü aynı şekilde 2014’e de taşımak dileğiyle herkese “İyi direnişler” diyoruz: Ocak 2013: “Yolsuzluk yolunuz olmuş, istifa sonunuz olacak” 2013 hiç şüphesiz dillere destan olacak “ODTÜ direnişi” ile […]
2013’te pek çok şey yaşandı, birçoğunu hep birlikte takip ettik. Kolektif Basın Merkezi olarak, yeni yıla girerken 2013’te neler yaşandığını toplamaya çalıştık. Direnişin yılını, direnenlerin tarih yazdığı 2013’ü aynı şekilde 2014’e de taşımak dileğiyle herkese “İyi direnişler” diyoruz:
2013 hiç şüphesiz dillere destan olacak “ODTÜ direnişi” ile başladı. Tayyip Erdoğan’ın ODTÜ’ye gelmesiyle, yıllardır üniversitelerde AKP’ye yumurtalarıyla direnenler tarih yazdılar. Tayyip Erdoğan ile cisimleşen AKP’ye karşı üniversiteliler direnişe geçti.
Erdoğan, üniversitelilerin gücünü tahmin etmiş olmalı ki, gelirken yanında 2000 üzerinde polis ordusu, TOMA’lar ile geldi. Üniversitelilere saldıran AKP’ye karşı üniversite direnişin tarihini yazmaya hazırdı. ODTÜ ile birlikte Türkiye’de bütün üniversiteliler ayağa kalktı.
Ardından RedHack’in ortaya çıkardığı belgeler ile sahibinin sesi rektörlerin yolsuzlukları ortaya çıktı. Ocak ayının sloganı ise“Yolsuzluk yolunuz olmuş, istifa sonunuz olacak” oldu.
Şubat ayında yaşananlardan en öne çıkan direniş örneği ise İstanbul Üniversitesi’nde yaşandı.
Egemen Bağış’ın İstanbul Üniversitesi’nde konuşmacı olarak yer alacağını duyan üniversiteliler, “AKP ve temsilcileri üniversitelere gelemez” diyerek “İfade Özgürlüğü Konferansı” adıyla yapılacak olan etkinlik salonunu işgal etti. Etkinliğe, güvenlik barikatını aşarak giren ve işgal eden üniversiteliler, “Özgürlüğün her türlüsüne düşman AKP’yi üniversitelerimize sokmuyoruz” diyerek kendi konferanslarını gerçekleştirdiler.
2013’ün Mart ayının daha ilk gününde İstanbul Üniversitesi’ne gelmeye çalışan AKP’liler yine üniversiteliler ile karşılaştı. Üniversiteliler polis saldırısına maruz kalsalar da zincir bina çevresine zincir oluşturarak üniversite-AKP karşılaşmasını yine kazanarak çıktılar. İzmir’de Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Çukurova Üniversitesi’nde Suat Kılıç, Mersin’de Zafer Çağlayan yumurtadan nasibini alan diğer bakanlar olarak tarihe geçti.
Pek çok eylemin ve direnişin yaşandığı Mart ayında, kadınlar yine mücadelenin en önündeydi. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nden hemen önce 4 Mart’ta Üniversiteli Kadın Kolektifi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı işgal etti. Kadın cinayetlerinin, kadın düşmanlığının, gericiliğin ve cinsiyetçiliğin hesabını sormak isteyen, Fatma Şahin’i istifaya çağıran kadınlara polis saldırdı. Kadınlar hem bakanlık içinde hem de karakolda işkence gördü.
Pek çok ilde protesto eylemleri düzenlendi. Ardından ise 8 Mart’ta tüm Türkiye’de kadınlar özgürlükleri için sokaklara çıktı.
Nisan ayında Dicle Üniversitesi’ne AKP eliyle desteklenen Hizbullah’ın çıkartma yapması sonucu pek çok üniversiteli yaralandı. Direnen üniversitelilere polis saldırdı. Yaşananlar pek çok üniversitede protesto edildi, üniversite gericiliğe karşı direndi.
Üniversite direnişlerinin yanı sıra kapatılmak istenen Emek Sineması’na karşı sanatçılar eylem gerçekleştirdi. Pek çok sanatçının katıldığı eyleme polis saldırdı.Sanatçılar ise polise direndi.
Mayıs ayının daha ilk gününden direniş sinyallerini halk vermişti. 1 Mayıs’ta Türkiye’nin dört bir yanında İşçi Bayramı için eylemler düzenlenirken Taksim’in 2 yıl sonra tekrar yasaklanmasıyla İstanbul’da 1 Mayıs direniş ile geçti.
Özellikle Beşiktaş ve Şişli kollarında saatler süren çatışmalar yaşandı. Direniş 7 saat sürdü.
6 Mayıs’ta ise “daha yorulmadık” dercesine gençlik tekrar sokağa çıktı. Deniz Gezmişlerin idamının yıldönümünde Taksim’den Dolmabahçe’ye yürümek isteyen üniversitelilere polis saldırdı. Saldırıda pek çok üniversiteli yaralandı.
Ardından AKP’nin savaş politikaları Reyhanlı’da katliama yol açtı. Reyhanlı’da bomba yüklü araçlar patladı, gençlik “AKP savaş, gençlik barış istiyor” sloganıyla üniversitelerinden Dolmabahçe’ye yürüdü. Polis yine üniversitelilere saldırdı.
Mayıs ayının sonlarında ise Taksim’de Taksim Dayanışması adıyla Taksim projesine karşı imza toplayanlar, Gezi Parkı’nda nöbet tutmaya başladı. 27 Mayıs gecesi ise sabah saatlerinde polis çıkartmasıyla başlayan saldırıda yıkım başlatıldı. Fitili ateşlenen diğer bir şey ise direniş oldu. Gittikçe kalabalıklaşan her sabah ile birlikte polisin “sabah çıkartmaları” da geri tepmiş oldu.
31 Mayıs günü ise “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” dedirtecek direniş başladı. Yine sabah saatlerinde saldıran polise karşı toplanan on binlerce insan, sabahın 5’inden başlayarak polise direndi ve sonu uzunca bir süre gelmeyecek eylemleri başlattı.
Haziran ayında yaşananları anlatmaya sayfalar yetmez. Herkesin parçası olduğu bir direniş yaşandı. Daha ilk gününde; 1 Haziran’da polis ordusu Taksim’den kovularak saatlerce süren direniş ile birlikte Gezi Parkı, ortak yaşam alanına dönüştürüldü. Bu sırada Türkiye’nin her yerinde eylemler düzenlendi, polis saldırılarına karşı halk ayağa kalktı.
Pek çok ilde ağır çatışmalar yaşandı: Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Medeni Yıldırım yaşanan çatışmalarda polis saldırıları sonucu hayatlarını kaybetti.
Milyonlar sokakları terk etmedi, saldırılara direnişle cevap verdi, yaslarını barikatlarda tuttu. Direnişin sloganı ise “Hükümet istifa” oldu.
2 Temmuz Sivas Katliamı’na karşı pek çok ilde direnenler yine sokakları doldurdu.
Gezi Parkı’nın halka kapatılması ardından Cumartesi eylemleri devam etti. Cumartesi eylemlerinin başlarında binlerce insan Taksim yasağını delerek eylem gerçekleştirdi.
Baretlerin, deniz gözlüklerinin delil olarak sürüldüğü operasyonlar ise devam etti, sabah saatlerinde gerçekleştirilen polis operasyonuyla 13 Öğrenci Kolektifleri üyesi üniversiteli, İstanbul’da gözaltına alındı.
Ağustos ayının sonunda ise başka bir direniş alevlenecekti: Tuzluçayır direnişi. Cemaatin cami-cemevi projesine karşı eylem yapan Tuzluçayır halkına polis saldırdı, halk polis saldırdıkça sokakları daha çok doldurdu, direniş Eylül ayında daha da büyüdü.
Özellikle direnişin ardından en çok beklenen şey üniversitelerin açılması oldu. İktidarın “Eylül Sendromu” adıyla bilinen korkusunun baş gösterdiği, birçok önlem alma yoluna gittiği Eylül ayı ise forumlarla başladı.
Direnişin ruhunu devam ettiren üniversiteliler, üniversite forumları kurdu, AKP’liler üniversiteye adım dahi atamadı. Üniversiteye gelen sivil polisler teşhir edilerek üniversite kapılarından, “Ali İsmail’in katilleri üniversiteye gelemez” denilerek kovuldu.
Hatay’da 9 Eylül’de gerçekleştirilen eylemde, polisin attığı gaz fişeğinin başına gelmesiyle çatıdan düşen Ahmet Atakan hayatını kaybetti. Halk, Ahmet Atakan’ın hesabını sormak için meydanlara çıktı, polise direndi.
Ethem Sarısülük davasına Ethem’in katili polis Ahmet Şahbaz peruk taktı, bıyık bıraktı. Mahkeme salondakilerin durumu teşhir etmesi üzerine Ahmet Şahbaz’ın salondan kaçırılmasıyla dava ertelendi.
Ekim ayına yine ODTÜ damgasını vurdu. Gelen kışa karşı direnişin ateşini yakan üniversiteliler, Melih Gökçek’in açtığı savaşa yanıt verdi. ODTÜ ormanını rant alanına çevirmek isteyen AKP’ye karşı ayağa kalkan üniversiteliler haftalarca direndi.
Türkiye’de pek çok üniversitede de ODTÜ’ye destek eylemleri düzenlendi, bazı üniversitelerde Rektörlükler işgal edildi.
6 Kasım YÖK’ün kuruluş yılında üniversiteliler yine sokaklara döküldü. AKP’ye de YÖK’üne de üniversiteye sokulmak istenen polislere de direneceklerini ilan eden üniversitelilere bir çok ilde halk destek verdi. Üniversiteliler pek çok ilde düzenlenen 6 Kasım eylemlerine Ali İsmail Korkmaz maskeleri takarak çıktı, “Ali İsmail yaşıyor” dedi.
Tayyip Erdoğan’ın, “Kızlı-erkekli aynı evde kalıyorlar, denetleyeceğiz” sözlerinden sonra binlerce insan “Kadınlı-erkekli direniyoruz” diyerek sokaklara çıktı.
Kasım ayında yine sokaklar pek çok kez eylem alanlarına çevrilse de yine kadınlar bu aya da damgasını vurdu. 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Mücadele ve Dayanışma gününde sokaklara çıkan kadınlar, alanları mora boyadı.
2013 başladığı sloganla bitmek üzere: “Yolsuzluk yolunuz, istifa sonunuz”. AKP ve cemaat arasında dershanelerin kapatılması meselesiyle birlikte gün yüzüne çıkan iktidar kavgası, cemaatin AKP’li bakan çocuklarının da içinde bulunduğu isimlere 17 Aralık’ta yolsuzluk operasyonu düzenlemesiyle ayyuka çıktı.
Ardından emniyet müdürlerinin tasfiyesi, bakanların istifası, Gülen’in bedduası derken yaşanan iktidar kavgasına halk yine sokakta cevap verdi: “Bu pisliği ancak halk temizler”
Biz bu satırları yazarken Taksim Dayanışması ile Cuma günü Taksim’e tekrar çıkılmış, Türkiye’nin pek çok ilinde halk yolsuzluklara karşı çıkmış, polis saldırılarına direnmişti. Ancak gündemi bir hayli değişken olan ülkemizin, 2013 yılını da direnişle kapattığını söylemek yanlış olmaz.
AKP yıkılmadan evlerine dönmeyecek sokaklartakiler de madem, bize de 2014 yılına girerken “İyi direnişler” demek kalıyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.