Gerçek anlamında kullanıldığında devrimcilerin eli taşa değil, zina suçlamasıyla ceza verilmek istenen kadına uzanacaktır; bu yolla korumak mümkün değilse, İsa’nın ince zekâsı devreye girecektir ki, devrimciler bu işin erbabıdır. Değil bir kadını katledilmekten kurtarmak; insan hakları, kadın özgürlüğü, toplumsal adalet ve eşitlik için bedenler siper, ömürler feda edilmiştir. “Aranızda günahsız olan ilk taşı atsın” diye […]
Gerçek anlamında kullanıldığında devrimcilerin eli taşa değil, zina suçlamasıyla ceza verilmek istenen kadına uzanacaktır; bu yolla korumak mümkün değilse, İsa’nın ince zekâsı devreye girecektir ki, devrimciler bu işin erbabıdır. Değil bir kadını katledilmekten kurtarmak; insan hakları, kadın özgürlüğü, toplumsal adalet ve eşitlik için bedenler siper, ömürler feda edilmiştir.
“Aranızda günahsız olan ilk taşı atsın” diye buyurduğunda İsa, metafor yine devrimcileri işaret edecektir. Devrimciler hesapsız, kitapsız, beklentisiz fedakârlığın, boğazından haram lokma geçmeden yaşamanın mahiridir. Bunun vazifeli gibi yapıldığı da sanılmasın; “eşyanın tabiatı” denen şey, devrimcilerin akçeli işlerden uzak tasavvuru ve iktidarın kirlettiğine dair gerçektir.
İktidar böyle bir şeydir. Aksi bir örnek varsa, tez zamanda ayrıntılarıyla ortaya dökülmelidir.
Sanılmasın ki bu tespit sadece siyasal iktidar için geçerlidir. Yönetme ve hükmetmenin olduğu her yer kirlidir; ne yazık ki böyledir. Hele bir de akçeli işlere uygun bir zemin varsa; siyasal partiler, kamu kurumları, belediyeler, sendikalar, spor kulüpleri sıradadır.
Canımızı feci acıtmaktadır ancak “solun” iktidar olduğu kurumlar da kirlilikten nasibini almıştır. Yöneten-yönetilen ilişkisinin kaçınılmaz sonucudur bu.
Hatırlıyorum; Meksika’da rüşvetçi bir emniyet müdürünün evi, ibreti âlem için müze haline getirilmişti. Türkiye’de bu işe kalkışırsak, ortalığın müzeden geçilemeyeceğini biliyoruz. Elimizi vicdanımıza koyalım, hangi kurumu, hangi muktedirin evini “es” geçeriz. Bir elin parmaklarını geçer mi müzeye dönüştürülmeyen mekân sayısı.
“Solcuların” nam-ı hesabına kaç “dönüşüm” düşer? Boğaz dokuz boğumdur; yutkunalım ve yanıtı öyle verelim. Yalnız, bu vesileyle inandırıcılığımızın sorgulanacağını unutmayalım. Sorgulamanın sadece akçeli işlerle sınırlı yapılmaması, solun “iktidar” olduğu kurumlarda hâkim ilişkinin teste tabi tutulması, iktidardan edinilecek manevi hazzın da değerlendirmeye alınmasının artık kendini dayattığını bilelim.
CHP’nin, İSKİ skandalının töhmetinden kendini hâlâ kurtaramaması, tam da bu gerçekliğe temas etmektedir. İSKİ kepazeliği sol tarihte bir ilktir; bu tek yolsuzluk “solcular beceriksizdir ama temizdir” inanışını yok etmeye yetmiştir. Külliyen sola karşı olanlar da bile görülen, solcuların “harama el uzatmayacağına” dönük kabul tuz buz olmuştur.
O günden sonra işimizin daha zorlaştığı açık; hem becerikli hem de temiz olduğumuzu ispatlamaya çalışıyoruz!
Türkiye sağının tarihi aynı zamanda yolsuzluğun, suiistimalin, kayırmacılığın, kamu kaynaklarından nemalanmanın, halkın parasıyla zenginleşmenin tarihidir. 1950 seçimlerinden bu yana ağırlıkla sağ iktidar olmuştur çünkü; suyun başını sağ kadrolar tutmuştur. İktidarın kısa süreli el değiştirdiği koalisyon dönemlerinde ya da sosyal demokrat partinin yerel iktidar deneyimleri toplumdaki algıyı değiştirmemiş, “bal tutan parmağını yalar” deyişi, İSKİ’den sonra neredeyse toplumsal mutabakat noktası olarak kabul edilmiştir.
Son bir haftadır yaşadıklarımız, sadece malumun bir başka sebeple ilan edilmesini sağladı ancak beraberinde hiç kimsenin “mücbir sebep” yazarak büyük defteri kapatamayacağını da açığa çıkardı.
Bize düşen, AKP ve cemaatin ve dahi bütün iktidar sahiplerinin büyük defteri, birbirlerinin pisliğini ortaya dökerek kapatmaya çalışmasının nafile bir çaba olduğunu ilan etmektir.
İktidar olmanın yaratığı kaçınılmaz pisliği devrimcilerin temizleyeceğine dair iddia ile iktidarı korumanın kaçınılmaz faşizmine karşı direniş, yoksulların “mücbir sebebi” olarak tarihe geçecek, devrimciler büyük defteri ancak o zaman kapatacaktır.
İlan ediyoruz: Yoksulların mücbir sebebi, devrimin ta kendisi olacaktır.
Bu pisliği devrimciler temizleyecektir. Devrimciler büyük defteri kapatana kadar, asalakların birbirine düşmesinde sakınca yoktur.
*Yazı http://inonualpat.blogspot.com adresinden alınmıştır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.