Şayet halk güçleri yeniden ve sürekli müdahale etmezse ve gelişmeler kendi haline bırakılırsa, yeni rejim ve onun İslami toplumsal-politik konumlanışı, bu çatışmadan daha çok güçlenerek de çıkabilir Kapitalizm var oldukça, sermaye sınıfının farklı fraksiyonları arasındaki mücadele de olacak. Dün AKP – ordu; bugün Erdoğan – Cemaat… AKP ve Cemaat, beraberce orduyu geriye itip, yeni bir […]
Şayet halk güçleri yeniden ve sürekli müdahale etmezse ve gelişmeler kendi haline bırakılırsa, yeni rejim ve onun İslami toplumsal-politik konumlanışı, bu çatışmadan daha çok güçlenerek de çıkabilir
Kapitalizm var oldukça, sermaye sınıfının farklı fraksiyonları arasındaki mücadele de olacak. Dün AKP – ordu; bugün Erdoğan – Cemaat…
AKP ve Cemaat, beraberce orduyu geriye itip, yeni bir rejim kurdular.
Yeni rejime muhalif gözüken Koç ve Sabancı gibi yerel sermaye güçleri de, yeni rejimin gerçek egemenleri. Rejimin tepesindeki ordu-sermaye ittifakı dağıldı ve artık mutlak egemenliğe sahipler. Sürekli katlanarak büyüyen birikimleri, her şeyi göstermiyor mu?
Komplo değil, gerçek halk gücü.
Egemenlerin, kendi çıkarları üzerine kurdukları rejim, kendi yarattığı gerilimleri taşıyamıyor ve çatlıyor.
Haziran İsyanı ve Kürt Hareketi rejimi sarsıyor.
Rojava, AKP’nin Ortadoğu’daki hayallerini kabusa çeviriyor.
Üstelik, kurdukları yeni rejimi anayasal bir statüye de kavuşturabilmiş değiller.
Egemenler arası çatışma, bu zeminlerden beslenen gerilimlerin güçlü zorlaması üzerinde oluşuyor. Ganimet paylaşımı, buz dağının görünen yüzü.
Her şey sermaye için!
Sorun; yeni rejimi baki kılmak!
Gel gör ki, AKP, kendi kurduğu rejimi aynasal bir zemine yerleştiremiyor. Güçsüz, hala ayakta dursa da, sarsılıyor. Kurucu enerjisi ve yaratıcılığı tükenmiş.
Cemaat, ABD merkezli emperyalist odakla içe içe geçmiş bir yapıya sahip. Bu merkezden aldığı emirlerle ve “testi” kırılacak korkusuyla Erdoğan’a parmak sallıyor. ABD, Cemaat eliyle Türkiye’nin kaderine yön tayin ediyor.
Erdoğan, ayağının altına sabun atan ve sürekli daha fazlasını isteyen iktidar ortağını tasfiye etmek istiyor; “Yeni rejimi kurduk, ortaklık buraya kadar, artık sana yer yok” diyor.
Cemaat ise, yeni rejimin kuruluş sürecinde edindiği mevzileri koruyup genişletmek istiyor. Emniyet ve yargı yetmiyor, MİT’i gözlerine kestirmişler.
Evet, dershaneler Cemaat için çok önemli. Ama Cemaat bundan fazlası. Yeni rejimin tüm kilit noktalarına, genel gidişine, topluma dayatılan günlük yaşam ritüellerine yerleşmiş.
İlk raundun sonucu; yargı ve emniyette neler olacağı, diğer Cemaat kümelenmelerinin durumunu da etkileyecektir.
Egemenlerin kavgası da çıkarları gibi, iğrenç. Onlara da böylesi yakışır. Birbirlerini cinsel yaşamlarını ifşa etmekle, kasetlerle tehdit ediyorlar!
Alçaklar! Ellerinde ateş topuna dönüşmüş sorunları şimdi birbirlerine atıyorlar.
Ne istiyorlar?
Elbette egemenlerin kapışmasına üzülecek değiliz. Ama kimi sol söylemler, bu çatışmayı yeni rejimin ve onun “ılımlı İslam” dayatmasının yıkılması olarak görüyorlar.
Hayır, şayet halk güçleri yeniden ve sürekli müdahale etmezse ve gelişmeler kendi haline bırakılırsa, yeni rejim ve onun İslami toplumsal-politik konumlanışı, bu çatışmadan daha çok güçlenerek de çıkabilir!
“İktidarı da muhalefeti de biz yaparız” diyorlar. Krizden güçlenerek çıkmayı hedefliyorlar.
Nasıl mı?
Erdoğan ve Cemaat iktidar ve muhalefet olurken, Sarıgül’de “sol” olacak. Bu durumda iktidar olma mücadelesi, İslamcı partiler arasında yaşanacak. Yeni rejimin İslami siyasal ve toplumsal etki alanı, iktidar ve ana muhalefeti oluştururken, Sarıgül ile beraber CHP yi de içine alarak, daha çok genişliyor.
Hayali gerçekleştirmek istiyorlar. Amerikancı İslam’ın hegemonyası altında bir Türkiye! Üstelik, Barzani’nin el vermesiyle Kürt coğrafyasının zenginliklerine de ortak olacaklar.
Üçüncü güç belirleyici olmalı.
Çatışmanın sonucunu ve seyrini belirleyecek olan, rejimi zorlayan Kürt Özgürlük Hareketi ve Haziran İsyanı’nda sokakları zapt eden halk güçlerinin tavrı olacak. Halk güçlerinin sokaklardaki muhalefeti, AKP – Cemaat çatışmasını şeffaflaştırır ve halka ortaklaşa yaptıkları zulümleri ortaya çıkarır.
Zaten şimdi olup bitenler de halk güçlerinin zorlamasının sonucu değil mi?
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.