AKP hükümetinin, özellikle Başbakan’ın demokratik olmayan siyaset yapma tarzının bir örneğini de Başbakan-Bülent Arınç geriliminde gördük. Aslında bu gerilim AKP’nin kendi içinde de otoriter tek adam kültüyle yönetildiğini gözler önüne sermiştir. Hükümetin ve Başbakan’ın otoriter yönetim anlayışının, yani AKP içinde olmayan demokrasinin dışa yansımasıdır. Dışarıdan kendisine diktatör diyenlerin haklılığı böylece daha fazla doğrulanmıştır. Olay bu […]
AKP hükümetinin, özellikle Başbakan’ın demokratik olmayan siyaset yapma tarzının bir örneğini de Başbakan-Bülent Arınç geriliminde gördük. Aslında bu gerilim AKP’nin kendi içinde de otoriter tek adam kültüyle yönetildiğini gözler önüne sermiştir. Hükümetin ve Başbakan’ın otoriter yönetim anlayışının, yani AKP içinde olmayan demokrasinin dışa yansımasıdır. Dışarıdan kendisine diktatör diyenlerin haklılığı böylece daha fazla doğrulanmıştır. Olay bu açıdan önemlidir. Yoksa siyasi yaşamda her zaman birileri birilerinden rahatsız olabilir. Ancak Türkiye’yi yöneten bir partinin karakterini dışa vuruyorsa bu çok önemlidir.
AKP yandaşı basın, hatta AKP’ye biraz uzak olan basın bu olayı büyütmemeye çalışıyor. Daha doğrusu hükümet tarafından uyarıldıkları için bu olayı büyük görmek istemiyorlar. Bu, aile içi bir sorundur, çözülür diyorlar. Hatta AKP yetkilileri “Kimse bu durumdan bir şey beklemesin, heveslenmesin, bundan bir ekmek çıkmaz” gibi sözcükleri sıralıyor. Ancak mızrak çuvala sığmaz misali bu gerilim AKP’nin karakterini ortaya koyma açısından dikkat çekicidir. Bu nedenle değerlendirme konusu oluyor. Eğer iki siyasetçi arasındaki gerilim olarak algılansaydı, hatta olay bugünkünden daha büyük olsaydı bu kadar ilgi görmezdi. Bu nedenle basın ne kadar küçük görmek istese de, büyütmese de artık bu konu gündemden düşmeyecektir. Erdoğan-Arınç arasındaki buzlar erise de AKP içindeki otoriter yönetim tarzı ve bunun bir bütün olarak siyasal yaşama yansıması daha fazla tartışma konusu olacaktır. Çünkü Türkiye’nin en temel hastalığı ve çözülmesi gereken sorunu budur. Türkiye’nin temel sorununun çözülmemesinin nedeni bu siyaset tarzıdır.
Arınç AKP’de sıradan biri değildir. AKP içindeki ağabeylerin başında geliyor. Tayyip Erdoğan ve bilinen birçok AKP’liden önce İslami çevre içinde tanınan ve siyaset yapan biridir. Hatta AKP’nin temel moral değerlerindendir. Bu nedenle “Benim farklı bir özgül ağırlığım vardır” demiştir. Bu, “Ben AKP’nin köşe taşıyım” anlamına gelmektedir. İslami kültürde hak ve adalet kültürü ve doğruyu savunmanın sembolü olan Ebu Zer yakıştırması da Arınç’ın AKP içindeki yerini göstermektedir. Kuşkusuz Erdoğan ile Arınç’ın siyasi dokusunun iplikleri farklı olmasa da, Arınç AKP içinde bu özellikleri nedeniyle ağırlığı olan bir kişiliktir.
Arınç’ın tutumu şu açıdan çok önemlidir: Her ne kadar politikacı olsa da kişiliği zaman zaman gerçek kişiliğini gösteren patlamalar olarak karşımıza çıkıyor. Bu bazen olumlu, bazen de olumsuz oluyor. Olumsuz özellikleri de karakteri açısından olumlu denilecek özellikler de bu anlarda kendisini dışa vuruyor. Bu defa da Erdoğan’ın “Her şeyi ben bilirim, ben olmazsam hepiniz hiçsiniz” anlamına gelen tutumuna tepki göstermiştir. Arınç’ın AKP çevresindeki algısı, “Yanlışlıkları kabul etmez, kim olursa karşı çıkar” biçiminde olduğu için, Arınç da bu algıya göre hareket ederek Erdoğan’ın kendini hiçleştirmesine karşı çıkmıştır. Böyle yapmasaydı, bu algı ortadan kalkacaktı. Arınç bunu anladığı için bu tepkiyi göstermiştir. Çünkü Erdoğan’ın bu yaptığı bir değil, iki değil, üç değildi. Birincide, ikincide tahammül etti; çünkü kişiliğini bitirmiyordu. Ancak en son durum, Arınç’ı sürekli boşluğa düşüren bir Erdoğan fotoğrafı ortaya çıkardı. Arınç da “Bunu kabul etmem, sen beni böyle yıkamazsın” dedi.
Erdoğan bu durumu hep bilinçli yaptı. Kendisinin AKP’nin bu itibarlı ağabeyinden daha büyük olduğunu göstermek için bu yola başvurdu. Arınç üzerinden kişiliğini büyütme ve kabul ettirme stratejisi izliyordu. İlk önce böyle davranan Erdoğan, son zamanlarda bunu daha farklı amaçlarla yapmıştır. Arınç’ın mevcut kişiliğinin bir gün kendisini zor duruma düşüreceğini gördü. Özellikle Abdullah Gül’le de yaşadığı sorunu düşününce, bu kendisini ürkütüyordu. AKP’yi kuran dört kişiden ikisi kendisine tavır alırsa, bunun kendisini bitireceğini düşündü. Bu ikili daha önce kendisiyle ters düşen Abdullatif Şener’den farklı olarak kendisini sarsabilirlerdi. İşte bu nedenle Arınç’ı etkisizleştirme stratejisini adım adım devreye koymuştur. Böylece çakal politikasının iyi bir uygulayıcısı olduğunu bu defa da göstermiştir. Kritik yerel seçimler öncesi fazla tepki göstermeyeceğini, gösterirse bunun onu zor duruma düşüreceğini hesaplayarak Arınç’ın üzerine gitmiştir. Arınç’ı kritik seçim öncesi tepkilendirerek bu duruma düşürmüştür. Nitekim Arınç tepkisini koymuş, ama daha fazla ileriye gidememiştir. Erdoğan’ın kendisiyle yaptığı kısa bir konuşma sonrası bu durumu kapatmıştır. Seçim öncesi AKP’yi zor duruma düşüren, CHP’ye hizmet eden biri durumuna düşmek istememiştir. Bu nedenle sessiz kalmak zorunda kalmıştır. Arınç’ın şu anda bu tepkisini ileri götürmesi beklenmemelidir.
Arınç artık sessiz kalacaktır, ama kendi kişiliği ve şu andaki tutumundan bağımsız olarak Erdoğan’a Belgrad’ta gösterdiği tutum Türkiye demokrasisi açısından hayırlı bir iş görecektir. Erdoğan ve AKP gerçeğinin anlaşılması Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından bir dönüm noktası olacaktır. Artık CHP, ulusalcı ya da başka bir parti kendine demokrat yaklaşımlarla iktidar olamaz. Toplum artık özel savaş partilerine izin vermez. Türk egemenlerinin kullanacağı son özel savaş partisi AKP’ydi. AKP’nin bu özel savaşçı karakteri de boşa çıkarıldığında gerçek demokrasi kimliği dışında hiçbir demagojik yaklaşım bu toplumu inandırmayacaktır. Özel savaş partilerinin iflas etmesi karşısında gerçek demokrasinin önü sonuna kadar açılacaktır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.