Basında, daha çok isim karmaşasından doğan bir skandal olarak yer alan bu olaya aslında üniversitelerde değişen eğitim anlayışının yol açtığı ortadadır ve (yerel basındaki haberlerin aksine) sadece Rektörlük seçimlerine malzeme edilebilecek bir durum olarak görülmesi de yanlıştır Anadolu Üniversitesi bu aralar basında yine gündemde ancak alışık olduğumuz üzere akademik başarılarla değil de skandallarla. Son skandal […]
Basında, daha çok isim karmaşasından doğan bir skandal olarak yer alan bu olaya aslında üniversitelerde değişen eğitim anlayışının yol açtığı ortadadır ve (yerel basındaki haberlerin aksine) sadece Rektörlük seçimlerine malzeme edilebilecek bir durum olarak görülmesi de yanlıştır
Şimdi asıl sorumuza gelelim akademisyen kılığına sokulan bir şirket yöneticisi yazımızın konusu, bu veriler eşliğinde ortaya çıkan tablonun tek bir yorumu olabilir o da piyasaya sürülmüş eğitime akademik kılıflar aramak. Açık öğretim fakültesinden gelen yüz binlerce lirayı nereye harcayacağına karar veremeyen, veremediği için de o paranın belli bir süre sonra bakanlık kasalarına aktarılmasını sağlayan Anadolu Üniversitesi için bu piyasalaştırılma durumu çok daha önceden mevcuttu; öyle ki üniversitedeki piyasacı anlayış öğrenci kulüplerinden Rektörlüğe kadar derin bir şekilde yansımış durumda.
Yaptığı açıklamalarla bir rektörden çok şirket yöneticisi görünümü veren Davut Aydın’ın skandalın yaşandığı günkü konuşmasındaki vurgular da bunu destekler nitelikte ” Eğitim ihracı yapmak, eğitim fabrikası haline gelmek…” Akademik başarılarından çok gerçekleştirdiği kampanya reklamları ile tanınan Anadolu Üniversitesinde eğitimin piyasalaşma durumu sadece açık öğretim öğrencilerini değil örgün öğrencileri de çokça etkilemektedir.
En yakın ve yakıcı örnekler İngilizce Hazırlık öğrencileri ve İÖLP’liler ( İngilizce Öğretmenliği Lisans Programı) ; her iki guruba da İngilizce sertifika programına benzer materyaller verilmektedir ve öğrenciler kitap almadıklarında eksik not alırlar.
Yine Hazırlık öğrencilerinin üniversitenin sitesinde yer alan Yabancı Dil Yönetmeliği’nin amaç kısmında diğer üniversitelerden farklı olarak ”Hazırlık eğitimine alınan öğrencilerin Avrupa Birliği Ortak Dil Ölçütü Çerçevesince belirtilen B2 düzeyindeki yabancı dil bilgi ve becerilerini yerine getirecek yeterlilikte olmalarını sağlamaktır” yazar.
Şimdi burada ufak bir ara verelim ve sahte rektörümüz Sir David Bell’in üniversiteler için yaptığı açıklamalarındaki şu vurgulara dikkat edelim ”yetkin ve etkin birey ihtiyacını karşılamak, vasıflı istihdam sağlayabilecek kişiler yetiştirme” yetkin ve vasıflı birey yetiştirme? Peki ya bu amaçlar neye göre belirlendi? Hazırlık öğrencilerine yüksek akademik düzey olan B2 düzeyinde İngilizce dayatması ile bu açıklamalar arasındaki paralelliği bir kenara koyduktan sonra devam edelim.
Hazırlık öğrencileri, üniversitelere son yıllarda iyice dayatılan piyasacı anlayışın sorunlara yol açtığının en somut örneğidir. Bu örnekler hem Anadolu Üniversitesi’nden hem de diğer üniversitelerden çoğaltılabilir; ancak bu kadar somut ve can yakıcı olmayan asıl sorun ise üniversitelerdeki eğitim anlayışının Rektör Aydın’ın deyişiyle ” eğitim fabrikası” yani tamamen piyasacı bir yön almasıdır. Peki bu eğitim fabrikasında ki akademik ve bilimsel başarılar ne durumdadır? İşte burası ise tam bir muamma…
Basında, daha çok isim karmaşasından doğan bir skandal olarak yer alan bu olaya aslında üniversitelerde değişen eğitim anlayışının yol açtığı ortadadır ve (yerel basındaki haberlerin aksine) sadece Rektörlük seçimlerine malzeme edilebilecek bir durum olarak görülmesi de yanlıştır.
Kolektif Yürütme Kurulu Üyesi
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.