Kemal Okuyan’ın 29 Ekim’i savunmak adına Sol Portal’da yayımlanan “Marx Cumhuriyetçiydi” yazısı, her şeyi bir kenara bırakalım, Marksizm’in ne olmadığını göstermesi bakımından önemli bir yazı. (http://goo.gl/Ed2vov) Okuyan, Marx’ın ABD başkanı seçilen “Cumhuriyetçi” Lincoln’e “kutlama” mesajı göndermesi, “onu işçi sınıfının evladı” olarak tanımlamasından yola çıkarak TKP’nin 29 Ekim’i neden kutladığını, “sol”un da neden kutlaması gerektiğini anlamaya […]
Kemal Okuyan’ın 29 Ekim’i savunmak adına Sol Portal’da yayımlanan “Marx Cumhuriyetçiydi” yazısı, her şeyi bir kenara bırakalım, Marksizm’in ne olmadığını göstermesi bakımından önemli bir yazı. (http://goo.gl/Ed2vov)
Okuyan, Marx’ın ABD başkanı seçilen “Cumhuriyetçi” Lincoln’e “kutlama” mesajı göndermesi, “onu işçi sınıfının evladı” olarak tanımlamasından yola çıkarak TKP’nin 29 Ekim’i neden kutladığını, “sol”un da neden kutlaması gerektiğini anlamaya çalışıyor.
Hangi burjuvazi?
“Burjuvazi tarihte son derece devrimci bir rol oynamıştır”
Bu cümlenin altını kalın bir kalemle çizin lütfen. Çünkü bu cümleyi yazan Karl Marx ve Friedrich Engels’tir. Yazdıkları kitabın ismi de Komünist Parti Manifestosu’dur. Kitabın “Burjuvalar ve Proleterler” bölümündedir. Elimdeki kaynağı yazayım. Yazılama Yayınları, 2009, sayfa 13.
Şimdi bu cümleyi alıp Marx’ın ve Engels’in burjuvaziyi savunduğunu söyleyen birisine kim inanır?
Marx ve Engels’in bu cümlesi tarihsel bir analiz ve metnin bağlamı içinde anlamlıdır. Aynı şu cümleleri gibi “Burjuvazi her şeyden önce kendi mezar kazıcılarını üretir. Burjuvazinin çöküşü ile proletaryanın zaferi eşit derecede kaçınılmazdır.” (age, 21)
Tarihsel olarak da 1860’ların Avrupa burjuvazisi ile “Yeni Dünya” olan Kuzey Amerika’nın burjuvazisi ise henüz aynı konumda değildi. Öz olarak kapitalist ilişkiler içinde bir yanda feodal ilişkileri sürdürmek isteyen köle taraftarı burjuvazi ile öte yanda kapitalizmin egemenliğini tam olarak gerçekleştirmek isteyen burjuvazi vardı. Okuyan’ın işaret ettiği gibi köle taraftarlarını bugünün ABD’sinin “liberalleri” olan Demokratlar; diğer tarafı ise “Cumhuriyetçi”ler temsil ediyordu.
Bu iki burjuva kliği arasındaki kaçınılmaz savaş Amerikan İç Savaşı ile tarihin zorunlu sonucu olarak, daha sonrasında Regane ve Bushlar’ı çıkartan (!!), “Cumhuriyetçi”ler tarafından çözüldü ve emek kapitalizm için “özgürleşti.”
Bir ek yapalım. Amerika o dönemlerde özellikle ütopik sosyalistler için de bir vahaydı. Ütopik de olsa komün denemeleri ilk olarak Amerika’da gerçekleşti.
Diyalektiği bilmeyen birisi tarihi dondurur ve donuk hali gerçek sanarak hareket eder. Ancak hatırlatmakta fayda var “katı olan her şey buharlaşır.”
Nasıl 1860’ların burjuvazisi ve onun klikleri farklı ise 1920’lerin burjuvazisi de farklıydı. 1900’lerde kapitalizm artık bir üst aşamasına yani emperyalizme geçmişti. Burjuvazi ileri tüm nosyonları kaybedeli uzun zaman olduğu gibi daha vahşi bir sömürücü sınıf haline dönüşmüştü.
I. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda Osmanlı İmparatorluğu ülke içindeki kapitalizmin tüm geriliğine rağmen emperyalist bir taraf olarak bu savaşa dahil olup mağlup oldu.
Mustafa Kemal ve ekibinin kurduğu cumhuriyet tam da bu koşullar altında ele alınması gerekir. Keza Sovyetler Birliği emperyalist çelişkileri zora soktuğu için Kurtuluş Savaşı’nı destekledi. Mustafa Kemal’in ve arkadaşlarının tarihsel olarak ilerici denebilecek tek rolü burasıdır.
Bundan sonrasında Türkiye’de cumhuriyet kurulduğu andan itibaren Türk burjuvazisi en gerici biçimde var oldu. Kendisi dışında herkesi tasfiye ederek, en başta da komünistleri.
Kemalizm’in feodalizme karşı giriştiği her hamle onun Avrupa burjuvazisine benzemek için giriştiği hamlelerdir. Her şeyden önce pozitivisttir, baskıcıdır. Burjuva demokrasinin zerre izi yoktur. 1930’lardan itibaren de açık biçimde faşisttir.
Kürdistan’da feodalizme “ulusal”cılık üzerinden karşıt gözükürken, Batı’da kapitalizmi geliştirmek uğruna toprak ağaları ile kol koladır. Kısacası Kemalizm Avrupa burjuvazisinin kötü bir taklididir. Onun cumhuriyetinin de tarihsel olarak ilerici tek bir nosyonu yoktur.
Çünkü tarihsel olarak ilerici bir cumhuriyet ancak sosyalist bir cumhuriyette mümkündür. Kendisine Marksist diyen birisi Rusya’daki en önemli tartışmanın Çarlık gericiliğine karşı kimin iktidar olması gerektiği üzerine olduğu bilir. Ve Lenin, burjuvazi tarihsel olarak gericileştiğinden dolayı burjuva demokratik devrim önderi olarak bile işçi sınıfını gösterir. Lenin tekrar tekrar şu cümleyi özellikle kurması boşuna değildir: En geri proleter devlet, en ileri burjuva devletten daha demokrattır.
Mustafa Kemal’in Ziya Gökalp’ten, onunda Durkheim’den aşırdığı toplum anlayışına göre Kemalizm için “Türkiye’de Batı’daki gibi sınıflar yoktur” düşüncesini de ayrıca hatırlatmak gerekiyor.
Kelime oyunu ve gerçekler
Okuyan’ın tarihsel gerçekleri yok sayarak Marx’ın Lincoln’e “işçi sınıfının evladı” diyerek kutlama mesajı gönderirken, Lincoln’ün partisinin “cumhuriyetçi” olması ile onu cumhuriyetçi ilan etmesi Marx’ı ve de Marksizm’i zerre kadar bilmediğinin göstergesidir.
Marx evet cumhuriyetçidir. Ancak onun savunduğu cumhuriyet Okuyan’ın yaptığı gibi bir kelime oyunu cumhuriyetçiliği değildir. Marx’ın cumhuriyeti yasama ve yürütmenin tek elde toplandığı, memurlarının anında geri çağrılması ilkesine dayalı, tüm halkın silahlandırıldığı bir cumhuriyet olan PARİS KOMÜNÜ’dür, 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti değil.
İkincisi Marx sınıf ile o sınıfın bireyini ayırmayı başarabilen birisidir. Hepimiz biliriz ki bir insan sırf işçi diye işçi sınıfın tüm iyi yanlarına sahip olamayacağı gibi, burjuva diye de burjuvazinin tüm kötü yanlarını üzerinde taşımaz. Eğer böyle olsaydı Marx tam bir küçük burjuva aydın, Engels’te babasının fabrikasının ortağı olan miras yedi burjuva olurdu.
Birey tarihsel ilişkileri içinde anlamlıdır. Ve Okuyan’ın 29 Ekim cumhuriyetini savunmak için ortaya sunduğu Marx’ın Lincoln’ü kutlama mesajı tüm bu sınıfsal ilişkilerden bağımsız tutularak, 100 yıl sonrası için bir kanıt olarak gösterilemez. Göstermeye çalışmak ise her şeyden önce bir Marksist’in işi olamaz.
Eğer Okuyan Marx’ın Lincoln’e yazdığı kutlama mesajından yola çıkarak 29 Ekim Cumhuriyeti’nin savunulması gerektiğini iddia ediyorsa, buna uygun davranan tam da bugünün TKP’sinin, kendi kökleri olarak gösterdiği 1920’de Bakü’de kurulan Mustafa Suphiler’in TKP’sinin tutumudur.
Ancak Mustafa Suphiler emperyalizme karşı savaşta yer almak için Anadolu’ya gelirken bizzat Mustafa Kemal’in emri ile ÖLDÜRÜLDÜLER. 1920’de bir komünist partinin görevi emperyalizme karşı savaşanlara destek vermekti ve Mustafa Suphi ve 15 arkadaşı bu amaçları için çıktıkları yolda Kemalizm tarafından BOĞULDULAR.
Bir komünist için 1920’de kurulacak bir burjuva bir cumhuriyet için savaşmak tarihsel bir görev iken, 2013’te o cumhuriyeti savunmak katiline alkış tutmaktır. Biz bu nedenle 29 Ekim Cumhuriyetini KUTLAMIYORUZ. Kutlayana da komünist demiyoruz.
[1] Oksimoron: Birbiriyle çelişen ya da tamamen zıt iki kavramın bir arada kullanılması ve bu şekilde oluşturulmuş ifade. Örneğin orjinal kopya, köşeli dair gib. (Wikipedia, oksimoron maddesi)
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.