Fazıl Say’a verilen hapis cezasının gerekçeli kararı açıklandı. Gerekçe, tweet mesajlarının “avam ağzı”yla yazılmış olmasıymış. Böylece bu ülkede bugünlerde avamlığın cezasının on aydan başladığını da öğrendik… Yani yeni muhafazakâr Türkiye hepimizden açık açık “lort” performansı bekliyor. “Avam”ın Türk Dil Kurumu sözlüğündeki anlamı “halk tabakası”. Karşıtı olan “havas” kelimesini de yine aynı sözlük, “kendini halktan üstün gören” olarak açıklıyor. […]
Fazıl Say’a verilen hapis cezasının gerekçeli kararı açıklandı.
Gerekçe, tweet mesajlarının “avam ağzı”yla yazılmış olmasıymış.
Böylece bu ülkede bugünlerde avamlığın cezasının on aydan başladığını da öğrendik…
Yani yeni muhafazakâr Türkiye hepimizden açık açık “lort” performansı bekliyor.
“Avam”ın Türk Dil Kurumu sözlüğündeki anlamı “halk tabakası”.
Karşıtı olan “havas” kelimesini de yine aynı sözlük, “kendini halktan üstün gören” olarak açıklıyor.
Anlaşılan bu ülkenin mahkemeleri karar metinlerini Türk Dil Kurumu kriterlerine göre oluşturmuyorlar; öyle olsaydı Fazıl Say’ı “avam”lıktan değil muhtemelen “havas”lıktan on aya mahkûm ederlerdi!
Belli ki mahkemenin elinin altında argo sözlüğü var.
“Avam” argoda “düşük, kalitesiz, adi, bayağı” anlamına geliyor.
Argo bir dil konuşmak isterseniz, avamın karşısına havası değil yine argoda “soylu, kaliteli” anlamına gelen lordu koyacaksınız ki iş iyice çığrından çıksın!
Fazıl Say’ı gerçekte avam mı yoksa bir lort mu, bunu bilecek kadar tanımıyorum.
Ama yargılanıp cezalandırılmasına yol açan tarzı yüzünden avam tanımının kapsamını genişletmesinden endişeliyim.
Çünkü düne kadar bizde avam olmak neredeyse bir erdem sayılıyordu. Kürsülerde insanlar göğüslerini gere gere avam ağzıyla konuşabiliyorlardı.
Bu mahkeme kararı artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının işareti.
Madem avam olmak suç…
Bundan böyle kimse kimseye “Ananı da al git” diyemeyecek.
“Çevrecinin daniskasıyım” diye bas bas bağıramayacak.
Heykellere “ucube” demenin cezası olacak.
Sinirlendiğimiz birine “Kız mıdır, kadın mıdır bilemem!” dediğimizde kendimizi hapiste bulacağız.
Ayaklar baş olduğunda, bundan yakınmak artık suç sayılacak.
“İki ayyaş” kelimesini belli ki ağzımıza dahi alamayacağız.
Şehit annelerine “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir” demekten korkacağız.
Bence bir musibet bin nasihatten iyidir.
Fazıl Say’ın davasının gerekçeli kararı hepimizin kulağına küpe olsun. Artık kendimize bir çekidüzen verme zamanı. Avamlığın lüzumu yok. Ama ortada görünen bir lort okulu da yok. Peki, kriterleri nasıl belirleyeceğiz de Fazıl Say’ın düştüğü avam duruma düşmeyeceğiz?
Ben kendi adıma, anneme söyleyemeyeceğim sözleri ölçü olarak almaya karar verdim.
Mesela anneye “Annelerin daniskası” denmez, avam olur.
“Yaptığın kek ucubeye benziyor” da denmez.
“Git bana su getir, annelik yan gelip yatma yeri değildir” demek kadar avam bir şey daha yok.
Hele hele “Kız mısın, kadın mısın” hiç denmez.
Mahkemeler kelimelerin böyle argo anlamlarıyla kararlar almaya devam ederlerse hayat gitgide daha da zorlaşacak. Hele bir de argo sözlüğünü de bırakıp, rüya tabirleri sözlüğüne geçerlerse yandık.
Polis paketiyle birlikte bundan böyle niyetlerimizin, hayallerimizin hatta rüyalarımızın bile suç sayılabileceğini daha yeni öğrenmişken…
Şaka bir yana, tehlikenin artık farkında mısınız?
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.